1 Mart 2021 Pazartesi

BİR RESSAM, BİR RESİM (5)

 FRANCOIS BOUCHER  (1703-1770) - MADAME de POMPADOUR

      Geçen hafta Şalgam Soyan Kadın'dan ve az da olsa 18.Yüzyıldan bahsetmiştim. Saray ve soylular ile burjuva sınıfının baskın olduğu sosyal ve kültürel yaşamda kadınların gizli gücüne değinmiştim. Evinin mutfağında şalgam soyan kadın, yükselmekte olan burjuva ahlâkının görsel temsilcilerinden biriydi. Bu hafta, saray kadınlarını temsilen Madame de Pompadour'u seçtim. Ve onun en güzel resimlerini yapan François Boucher bu haftanın konuk ressamı oldu.
    1703 doğumlu Boucher, ressam bir babanın oğlu. Ömrü sanatla geçmiş. Sadece yağlı boya tablolar değil duvar halısı eskizleri, Sevr porselenlerine çizimler, tiyatro kostüm ve dekorasyonları da yapmış. Fransız Kraliyet Akademisi'nde yöneticiliğe kadar yükselmiş. Madame de Pompadour'un saray ressamı olmuş. Fransız saray üslubu olan Rokoko'nun en önemli temsilcilerinden biri sayılmakta. Yüzyılın ikinci yarısında Rokoko akımının modası geçmiş olsa da o aynı uçuş uçuş tarzı sürdürmeye devam etmiş. 
    Tam bu noktada Rokoko üslubuna bir parantez açmak gerekiyor. Rokoko, saray üslubudur. Özellikle XV.Louis döneminin saray ve soylu çevresinin, sanatı eğlence olarak gören zevkini yansıtır. Paris'te ortaya çıkmış ve tüm Avrupa'ya yayılmıştır. Aşırıdır, şaşaalıdır, bol kıvrımlıdır, renklidir, yapaydır. Rokoko gününü gün etmeyi, hoş şeyler yapmayı, havailiği anlatır. Deniz kabukları, dallar, yosunlar, çiçekler, S ve C kıvrımları ilk önce kuyumculukta ve mimaride kullanılmış, daha sonra resim ve heykel sanatına ulaşmıştır. Rokoko, soylu evlerinin duvarlarına, mobilyalara, giysilere, günlük yaşamın her noktasına damgasını vurmuştur. Bir de bu yazıya konu olan portreler vardır. 
    Günümüz teknolojisinin olmadığı zamanlarda, varlıklı kesimin görsel olarak iz bırakma dürtüsünü karşılayanlar ressamlar ve heykeltraşlardı. Varlıklı her kişi portresini yaptırma yoluna gitmiştir ki 18.Yüzyılda yaşayanlar da bundan muaf değillerdir. Hâttâ yukarıda bahsettiğim aşırı zevklerin sonucu olarak bunu bir miktar abartmış bile olabilirler. Örneğin Boucher, Madam de Pompadour'un birçok portresini yapmıştır. Ve Rokoko geleneğine uygun olarak şaşaalı bir yol izlemiştir. Rokoko portrede gerçekçilik aranmaz. Önemli olan, kişiyi görkemli ve güzel göstermektir. Zariflik öyle ön plandadır ki erkek figürlerinde bile kadınsı görünüme rastlarız. Bazen resme konu olan soylunun mitolojik bir figürle özdeşleştirilerek yansıtıldığını görürüz. Örneğin XV.Louis'nin Apollon ya da Mars olarak resimlenişi çoktur. Tüm bunları düşününce, aslında bu haftanın konusu olan Madam de Pompadour portresinin en mütevazı eserlerden biri  olduğunu söylemek mümkün. Ancak yine de pek heybetli değil mi? Figür, gösterişli yeşil elbisesiyle neredeyse tüm resmi kaplamış. Danteller, ipekler, pembe beyaz çiçekler ince ince işlenmiş. Dönemin soylu portrelerinde görüldüğü gibi, figür kanepeye kayıtsızca uzanmış. İzleyiciye bakmıyor. Dudaklarında hafif bir tebessüm var. İlgisiz tavırlar bu portreler için olağan. Elindeki kitap, solundaki komodinin üzerinde yer alan zarf ve yazı eşyaları, yere saçılmış diğer kitaplar onun okuyan, yazan, entelektüel karakterine işaret etmekte. Saatiyle, küpid heykelciğiyle, kıvrımlı oymalarıyla tam bir Rokoko tarzı mobilya olan kitaplık da aynı özelliklerini yansıtmak için arkasında yer almış. Pompadour'un entelektüel bir kadın oluşu doğru. Küçük yaşlardan itibaren iyi eğitim alıyor. XV.Louis'nin resmi metresi sıfatıyla, Markiz ünvanı da verilerek saraya giriyor. Dönemin toplumsal yaşamının itici güçlerinden biri oluyor. O ve onun gibi soylu sınıfa mensup kadınlar, evlerinde düzenledikleri toplantılarda dönemin sanatçılarını, aydınlarını buluşturarak sanatsal ve bilimsel alanda ilerlemenin yolunu açıyorlar. Örneğin Fransız Aydınlanma hareketinin önemli isimlerinden olan yazar ve düşünür Voltaire, Pompadour'un en yakın arkadaşlarından biri. Ona çok şey borçlu olduğunu söylüyor Voltaire. Fransa'da basılması gündeme gelen ve bir ara karşı çıkılan ansiklopedinin önündeki engellerin kalkmasını sağlayan da yine Madame de Pompadour.
    Her ne kadar Pompadour gibi isimler aydınlanma yolunda önemli fikirlere sahip kişilere ve etkinliklere destek olmuş olsalar da soyluların ve kimi yüksek burjuvanın benimsediği üstten bakma, alaycılık, her şeyi hafife alma, sefa düşkünlüğü gibi özellikler gittikçe tepki alır olmuştur. Fransız İhtilâli ile sona eren soylu sınıf yaratımı yaşam tarzı, artık Rokoko tablolarda, müzelere çevrilmiş evlerde ve saraylarda izlenmektedir. 



Bir Ressam, Bir Resim diğer yazılar:


19 yorum:

  1. Saray yaşamıymış, soyluluk unvanlarıymış, burjuva sınıfıymış ne kadar da itici geliyor bana. Bi bitmemişler, bitmediler. Tamam dönemin aydınlarını, sanatçılarını evlerinde buluşturmuşlar da, görsel olarak iz bırakmak da istemişler. Peki ama, neden varlıklı kesim iz bırakıyor? Ayrıca, kendileriyle alay etselermiş bence. Ne olmuş sonra? Madame de Pompador 43 yaşında göç etmiş o şaşaalı dünyadan.

    Daha fazla eleştirmeyeyim bence. Ressam çok kaliteli, resim muhteşemmiş. İnce ince işlenmiş detaylarda kayboluyor insan. Emeğine sağlık sevgili Sezer:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Onlarla da alay edenler olmuş tabii. Daha sonra "Rokoko" küçümseyici anlamda kullanılır olmuş. Fakat senin daha derin bir konudan bahsettiğini anlıyorum. Gidenler, gelenler, dünya hep bir devinim halinde işte.
      Teşekkür ediyorum Zeugma. Sevgiler...

      Sil
  2. benim de ilgimi saray ressamı olması çekti ne kadar acaip ya evin ressamı var:) koskoca sanatçı ya koskoca saraya bağlı kalıyor sürekli ay çok ilginç bir şey. Bu arada resimde kumaşık kırışık yerlerinin gösterilmesine bile hayran oldum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Saray ressamı her ülkede var. Osmanlı'da da vardı örneğin. Zonaro'dan bahsederim bir gün:)
      Ne tür bir kumaş olduğu bile belli değil mi? Boucher başarılı bu konuda:)
      Teşekkürler Sevda...

      Sil
  3. Tam pandemi öncesi İstanbul Modern'de gittiğim Empresyonistleri konu alan resim tarihi semineri sayesinde, sadece resme değil tüm sanata tarihi perspektifle bütüncül bakmanın önemini anladım.
    Buradaki sevgili sanat tarihçisinin anlattıkları da bu anlamayı pekiştiriyor. Teşekkür ederim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her dönem kendi sanatını şekillendiriyor. Günümüzde dijital eserlerin kripto parayla satılması örneğin. O yüzden bir miktar dahi olsa tarih bilmek de şart oluyor:)
      Ben çok teşekkür ederim. Çok naziksiniz. Sevgiler benden...

      Sil
  4. Kitaplar kadar tablolar da okunmalı. Birkaç çok hoş bulduğum tablolarım var. Acaba üzerine yazabilir miyim düşüncesine eriştim. Var olunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de ne güzel yazılır:) Denemelisiniz.
      Çok teşekkür ediyorum. Sevgiler...

      Sil
  5. eskiden saray ressamlığı, soyluların resmini yapmak ne önemliymş, ressamların para kazanması açısından :) nefis resim bi de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle. Saray, soylular, zengin tüccarlar... Bunlar sanatın destekçisi olmuşlar.
      Sevgiler Deep...

      Sil
  6. Sadece galerileri özledim yazmak istedim.. Modu düşürdüğüm için özür dilerim ama özledim işte, sanat evlerinin, galerilerin kokusunu dahi özledim... Sanat olmuyor işte sanal :(
    Bu arada ayağın küçüklüğü :))))

    YanıtlaSil
  7. Hem de nasıl özlendi:( Açık galeriler, müzeler var ama endişeyle gezmek istemiyorum. Eski hareketi özledim. Geçen gün Orhun'a okusun diye Görme Biçimleri'ni verdim. "Bu kitabı okuyunca müzeleri özlediğimi anladım ben yalnız" diyor:)
    Evet, ayağın küçüklüğü:) Bir de o topuk modeli Pompadour'un ismiyle anılıyormuş:)
    Sevgiler Ceren... En kısa zamanda galerilerle, müzelerle buluşmak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  8. İnsanların giyim tarzları zamanla daralmış sanırım tekstil sanayinin bunda etkisi büyük ancak 18. yüzyılın giyim tarzlarını incelediğimde hayran kalıyorum. Bugün bir çok insanın günümüz şartlarında 18. yüzyılı yansıtan bir giyimli insan görse köylü muamelesi yapar, garipser. Tabi bu görseldeki kadın saray ailesinden olduğu için bugün bile giyindiğinin geçerliliği olabilir. Resmi ressamın işçiliği yönünden değerlendirdiğimizde etkileyici, saatin yanındaki hayvan figürü dikkat çekmeyi başarıyor. Yine güzel bir içerik olmuş kaleminize, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de 1950'lerin kıyafetlerini severim:) Ancak o kabarık etekler, şapkalar, günümüzün hızlı yaşamında pratik bir kullanım sağlamıyorlar ne yazık ki. Tekstilden ziyade yaşam pratiği açısından değişim oluyor diye düşünüyorum.
      Çok teşekkürler Arif. Sevgiler...

      Sil
    2. Evet, haklısınız. Sanırım o "hızlı yaşam" kavramının karşısında durup bununla mücadele ettiğim için bu tip detayları kaçırabiliyorum.

      Sil
  9. Klasik resimlerde ki detaylara bayılıyorum. Sosyal medyada klasik eserlerde ki ayrıntıları işleyen hesaplar var. Her köşesinde başka bir ayrıntı. Dakikalarca incelesen bitmiyor. Bir de o resimde ki fırça darbelerini bire bir görebilmek müthiş heyecan verici :)) Müzelerde galerilerde kendimi kaybediyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız:) Özellikle sembollerin çok kullanıldığı modern öncesi dönemlerin resimlerindeki ayrıntıları incelemesi keyiflidir. Fırça darbeleri, galeriler, müzeler... Salgın öncesi hareketi özledik değil mi?
      Çok teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  10. Renkler, elbise ne görkemli ne güzel 💖

    YanıtlaSil

Yorumu olan?