26 Kasım 2020 Perşembe

SEZERCİK ÇİZİYOR :)

     Birkaç gün önce bir dolabı düzenlemek isteyince eskilere daldım. Hem de epeyi bir eskilere... Annem için devamlı "Hiçbir şeyimi saklamadı" deyip biraz sitem ederdim ama elime anaokulundaki faaliyet dosyam geçince kendisini affettim. Anaokulu dosyamı her seferinde olduğu gibi sevgiyle incelerken bu kez bir resim özellikle dikkatimi çekti. Bir masa çizmişim 
ve o masaya doğru gelen veya tam tersi masadan yeni kalkmış olan iki arkadaş... Masanın üzeri dolu. Ama ne yeyip içtikleri belli olmuyor. O kadar da usta değilim sonuçta, henüz 5 yaşındayım:) 

    Bu resim bana arkadaşımla veya arkadaşlarımla dışarı çıkmayı, bir kafede ya da restoranda sohbet etmeyi ne kadar sevdiğimi hatırlattı. Daha o zamandan severmişim işte. O yüzden bu denli bunalıyorum şimdi. Şu salgın süreci bitsin gitsin diye elimizden geleni yapma adına sosyalliği neredeyse sıfırladık. Ve ben arkadaşlarımla, ailemle, yakın akraba çevremle gönül rahatlığında dışarı çıkmayı çok özledim. Fakat sitem yok. Önce herkesin sağlığı yerinde olsun. Arada geçmiş günleri anıyoruz ve sabrediyoruz işte. Resimdeki bir ayrıntıya çok güldüm yalnız. Masanın üzerine güneş şemsiyesi kondurmayı unutmamışım ama niyeyse bir de baca eklemişim. O yaşlarda çizdiğim bütün binalarda tüten bir baca var. Yaz olsun kış olsun, fark etmiyor:) Tüten bacanın çocuk psikolojisinde mutlulukla ilgili olduğunu biliyorum ama bu mutluyum demek mi, yoksa mutluluğa duyulan bir özlem mi var bilemiyorum. Çocukluğumu düşününce mutsuz olduğumu söyleyemem. Çok hisli, sessiz, sakin bir çocuktum ancak kendi içimde mutluydum. Yine de şemsiyenin üstünde tüten baca nedir yahu! :) Bazen Twitter'da şimdiki çocukların zekasından bahsederken bizim geri zekalı olduğumuz hakkında espriler yapılır ya? Kimse kusura bakmasın, aynen katılıyorum. Bu resmi bugün 5 yaşında bir zamane çocuğu görse "Şemsiyenin üstünde baca olur mu hiç?" diye çemkirir. Resmi göstermeye korkarım. 
    İşte böyle. Evdeyiz yine. Çekmeceler karıştırılıyor, psikolojik analizlere girişiliyor falan. 
Hayırlısı artık!



    


19 Kasım 2020 Perşembe

MUTLU YILLAR...

     Salgın endişesiyle kıvranan ruhlarımızı bir parça şenlendirmek için ufak bir doğum günü kutlaması yaptık. Annem de ben de Kasım ayında doğmuşuz. O 16'sında, ben 25'inde... Herkesin doğum günü kendine özel fakat bu sene beraber kutlayalım istedik çünkü malûm sebepler yüzünden çok az görüşebiliyoruz. Normalde daha kalabalık olurduk. Bu sene sadece anneanne, iki kızı, iki torunu ve iki damadı ile sınırlıydı kontenjanımız:) Çektiğimiz fotoğraf ve videoları, bir sonraki yıl yine hep beraber olmak dileğiyle geniş aile whatsapp gurubunda paylaştık. 

    Şartlar gereği annemin doğum gününe ben de eklenmiştim ancak ilk amacımız onu mutlu etmekti. Bunun için önce rengârenk bir pasta sipariş ettik. Bir an 2020'de olduğumuzu unutup "Hadi beraber üfleyelim" teklifinde bulunsa da bu isteğini "Daha neler!" diyerek konu dışına ittik. Mumlar göstermelik olarak pastanın üzerindeydi. Birer tanesini elimize alıp uzak köşelerde üfledik. Zirâ dilek dilemeden olmazdı. Güzeldi ama farklı bir doğum günüydü. Sadece fotoğraflar için kısa süreli yakınlaştık, mesafeli oturduk, 
sık sık camları açıp odayı havalandırdık. O günden sonra yine ayrı ayrı evlerimize kapandık. Yine de... 
İyi ki doğmuştuk biz! Ve hayat her şeye rağmen yaşamaya değerdi!




6 Kasım 2020 Cuma

BİR MARUZATIM OLACAK:)

     Sevgili dostlar, az önce, uzun bir aradan sonra bir reklam paylaştım. Gelen Bumerang tekliflerini bir süredir pek dikkate almıyordum. Bu aralar teklifler artmaya başladı. Epeydir kopmuştum. Hâl böyle olunca Bumerang'a girdim, hesabımda para olduğunu bile gördüm:) Öylece kalmış. Baktım en son gelen Ford Puma reklamı. Ben de bu otomobili beğeniyorum açıkçası. Dur şunu paylaşayım dedim. Ancak bende fotoğraf ve videolar görünmüyor. Adobe Flash Player'ın desteklemesi gerekiyor sanırım. Hadi benim bilgisayarım gariban fakat videolar ne telefonumda göründü ne de Orhun'un laptopunda. Bir de gidip Orhun'un masa üstünden bakayım. Diyeceğim o ki bir önceki paylaşımıma tıklayıp video ya da fotoğrafın görünüp görünmediğini söyler misiniz? Derdim tıklanma sayısı değil tabii ki, daha kabul edilip edilmediği bile kesin değil neticede. Fakat çok merak ettim. Destekleyen cihazlarda mı görünecek videolar? Teknik konularda becerikli olmadığım için uğraştım uğraştım bir cevap bulamadım. 
Sizlerde görünüp görünmediğini merak ediyorum. Şimdiden teşekkür ederim.



Not: An itibariyle düzeltmiş bulunuyorum. HTML'de kopyala diyen arkadaşlarım haklıymış. Özellikle bir önceki yazıda yer alan Zeugma'nın yönlendirmelerini takip ettim ve hallettim. Aynı sorunu yaşayanlar bakabilirler. Yardımcı olan herkese tekrar teşekkür ederim.

Yepyeni Ford Puma: Şehirli Bir SUV!

Ford’un yeni SUV otomobili Yepyeni Ford Puma; modern, şık ve cesur görümüyle dikkat çeken bir tasarımla karşımızda. Alışılan SUV tipi araç görünümü aksine fazlasıyla modern, zarif ve şık görüntüsüyle şehir trafiğinde dikkatleri üzerine çekiyor. Metropolde alışık olmadığımız kadar şık bir SUV tasarımı ile şov yapan Yepyeni Puma, asfalt zemin dışında da yüksek performansıyla şaşırtıyor.

7 ileri otomatik vitese sahip Yepyeni Puma, Ecoboost Hybrid motor teknolojisi ile çevreci ve yenilikçi bir duruş sergiliyor. Bu teknoloji gerektiğinde benzinli motorun elektrikli bir motor ile desteklenerek yakıt tasarrufuna ve uzun mesafeleri düşük emisyonla kat etmenize imkân sağlıyor. Yüksek performansına rağmen klasik motorlara göre CO2 emisyonu ciddi ölçüde düşük.


Sınıfının En Büyük Bagaj Hacmi
Zarif görünümünün aksine, sınıfının en büyük yıkanabilir bagaj hacmine sahip. 80 litrelik su geçirmez ve tahliye tapası olan ekstra bir Megabox’ı sayesinde ek depolama alanı yaratarak, özellikle sporseverler için kolaylıkla muhafaza edilebilir bir alan oluşturuyor. 
Ayrıca sadece sizin değil evcil hayvanınızın da konforu düşünülmüş ve Hayvan Dostu olarak tasarlanmış. 

Güvenlik ve Park
Teknolojik yeniliklerle donatılmış Yepyeni Puma’nın Adaptif Hız Kontrol Sistemi ayarladığınız takip mesafesine paralel olarak trafiğin akış hızına göre hızınızı ayarlayarak takip mesafesini koruyor. Olası tehlike durumlarına karşı Acil Durum Manevra Destek Sistemi,Adaptif Hız Kontrol Sistemi, Şerit Takip Sistemi ve Hizalama Asistanı gibi pek çok teknolojiyi destekleyen Ford Co-Pilot360 özelliği mevcut. Geri Görüş Kamerası, Gelişmiş Otomatik Park Sistemi, Çapraz Trafik Uyarı Sistemi ile şehrin yoğun ve dar alanlarında bile park etmeyi fazlasıyla kolaylaştırıyor.



Kişiye Özel Sürüş Modu
Normal, Eco, Spor, Kaygan Zemin ve Arazi olarak 5 farklı sürüş modu var. 12.3” Dijital Gösterge Panelinde seçtiğiniz her mod için farklı bir tema rengi mevcut.
Ayrıca seçilebilir sürüş modları sayesinde gaz tepkisi, direksiyon hassasiyeti ve vites değiştirme ile ilgili tüm alışkanlıklarınıza uygun bir sürüş modu da belirleyebilirsiniz. Yepyeni Puma, sizin stilinize göre bir yol bularak size özel ve ayrıcalıklı hissettiriyor. 

İsterseniz müziğin ritmi, isterseniz mesaj içeriği!
Kalitenin karşılığı B&O Ses Sistemi teknolojisi ile 575 watt’lık ses sistemine sahip. Dijital hayattan ve telefondan kopmak istemeyenler de fazlasıyla düşünülmüş. Ford SYNC  teknolojisi sayesinde telefondan kopmadan isterseniz sesli komutlarla müziğinizi kontrol etmenin tadını çıkarın, isterseniz de metin mesajlarınızı Yepyeni Puma size sesli olarak okusun. Ford SYNC  teknolojisi sayesinde telefondan kopmadan konforlu ve güvenli yolculukların keyfini sürün.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

5 Kasım 2020 Perşembe

BUGÜNLERDE...

     Öff! Sıkılıyorum! Çok sıkılıyorum. Herkesin aynı şekilde hissettiğinin farkındayım, söylemeyeyim diyorum ama bazen olmuyor işte. Salgının tekrar tırmanmaya başlaması ve üzerine İzmir'i etkileyen deprem, zor bela ayakta tuttuğum moralimi alt üst etti. Ruhumu, beynimi aştı ve cildimde döküntüler şeklinde fizikselliğe büründü. İyileşsin diye ilaç dahi almadım. Çünkü daha önce de başıma gelmişti. İçeriden rahatlamazsam dışarıdan sürdüğüm merhemin hiçbir faydası olmayacak. Fakat toparlayacağım. Önümüzdeki zorlu kış için kendimizi ayakta tutmamız şart. Internetten kitap alışverişi yaptım iki hafta önce. Umarım bu kış daha çok okuyacağım. Geçen karantina döneminde kafamı yeterince verememiştim kitaplara. Okuyordum, okuyordum, hiçbir şey anlamadığımı görüp başa dönüyordum. Bu sefer daha hazırlıklıyım. 

    Kitapları eldivenle tutup çıkardım kutudan ve iki hafta boyunca ellemedim. Virüs varsa yok olsun diye... Önüne, arkasına, şöyle hızlıca çevirirken sayfalara kolonya sıkma huyum vardı. Çok şükür ondan vazgeçtim. İki hafta kadar dokunmadığım kitaplarıma karşı korkumu yendiğim an, içlerinden Kıpırdamıyoruz'u seçtim ve okumaya başladım. İsmail Güzelsoy'un yeni romanı çıkmıştı. Tabii ki hemen alacaktım.

    Kıpırdamıyoruz'u diğer dokuz arkadaşıyla birlikte fotoğrafladım. İsmail Güzelsoy'un romanlarını ne kadar sevdiğimden daha önce defalarca bahsetmiştim. Bağımsızlığını ilan etmiş kitaplığımda nadir düzenli duran bölümlerden birine sahip bu yazar. Bambaşka dünyalara sürükleyen tarzıyla günlerin sıkıntısına ilaç olacak yine. Kıpırdamıyoruz da iyi başladı benim için. Fakat ne kadar iyi olursa olsun hiçbir Güzelsoy romanı bende Değmez'in yerini alamayacak.
    Kitap demişken... Kısa bir süre önce, hayat hikâyesiyle fazlaca dikkatimi çeken Romain Gary'nin (Ya da Emile Ajar) ödüllü romanı "Onca Yoksulluk Varken"i okudum. "Kesin bu romanın filmi çekilmiştir" diye düşünerek internete yöneldiğimde 1975 yılındaki filmi bir kenara alırsak, yeni filmin çekimlerinin henüz bittiğini öğrendim. Şahane bir tesadüf oldu. Netflix için çekilen filmde Madam Rosa'yı Sophia Loren oynuyormuş. Severim. 13 Kasım'da izleyeceğiz. Tekdüze günlerimin küçük keyifleri bunlar. Defalarca tekrarlamış da olsam "İyi ki sanat var" diyeceğim.

    Küçük keyiflerimden biri de gözümüzün önüne böyle ıvır zıvırlar yerleştirmek. Madem sonbahar geldi, minik bir törenle karşılamalı. Dizi ya da film izlediğimizde kapatıyorum ışıkları, yakıyorum mumları. 

    Haydi o minik kabaklar Migros'ta satılıyor da yanlarına yerleştirdiğim kurumuş yapraklar, fındıklar, hatta kekreyemişler nereden çıktı? Bir kez daha şaştım kendime. Gezdiğim yerlerden toplayıp toplayıp biriktirmekte üstüme yok. Üstelik hepsinin hatırası var. Annem biriktirmeyi hiç sevmez. Armut illâ dibine düşmüyor. Eskiden benim topladıklarımı eğer ortalıkta bulursa atardı. Böyle süsleyip püsleyip önem verdiysem değil tabii. Dağınıklık yaratıyorsa asla tutmazdı. O aklıma geldi şimdi. Kendi evim olduktan sonra bir parça zıvanadan çıktım. Kutu kutu hatıra, kutu kutu "Ben bir şey yaparım ki bundan" eşyası... Böyle yeri gelince kullanıyorum işte.
    Sonbaharı dekoratif dekoratif karşıladım karşılamasına ama hava ancak birkaç gündür serinledi. Eylül, Ekim aylarında güneş bizi terk etmedi. Birkaç hafta önce, bundan sonra iyice eve kapanacağımızı düşünerek iki günlüğüne Cunda Adası'na gittik. Yarı zamanlı da olsa okullar açılmıştı, yazlık yerlerin kalabalığı dağılmıştı. Hafta ortasını da seçtiğimiz için ortalık tenhaydı. Ada daha çok kedilerin hakimiyetindeydi. 

    Taş sokakların yokuşlarında dolaştık, sahile inip denizi kokladık. Issız yerleri kovaladık,  iyice yükseklere çıktık, mavileri bir de oralardan izledik. Yaz sonunun ve bu olağanüstü yılın tenhalığına teslim hoş bir restoranda, Ege ezgilerinin eşliğinde demlendik. Öyle özlemişim ki. 

    



    Yüksek binaların olduğu, grilerin ve kalabalığın  hakimiyetinde, maviye uzak kaldığımız, yeşili az bir bölgede yaşıyoruz ne yazık ki. Ve birkaç ufak kaçamak dışında aylarımız burada geçti. O yüzden bu iki günlük tedbirli seyahat iyi geldi. Kışa hazırım dedim. Sonra tekrar düştüm. Bir ara yine toparladım. Tekrar düştüm. Muhakkak ki bir daha kalkacağım. Böyle böyle geçecek. Dalgalı ruh hallerindeyim. Ancak biliyorum ki herkes aynı durumda. Ve herkes İzmir'i etkileyen depremden dolayı çok üzgün, çok kızgın. Salgın vs. biter de gidenler için hissettiğimiz üzüntü biter mi? Bitmez. Giden geri gelir mi? Gelmez. Peki deprem ülkesinde yaşadığımızın bilincine ne zaman varırız? Ne zaman harekete geçer idareciler? Bilinmez. Daha fazla can sıkmadan son vereyim satırlara. Yazıya kitapları katıyorum, ada havası ekliyorum, gündemden uzaklaşmak istiyorum... Gel gör ki tüm yollar dönüyor dolaşıyor hüzünlere çıkıyor bugünlerde.