5 Kasım 2020 Perşembe

BUGÜNLERDE...

     Öff! Sıkılıyorum! Çok sıkılıyorum. Herkesin aynı şekilde hissettiğinin farkındayım, söylemeyeyim diyorum ama bazen olmuyor işte. Salgının tekrar tırmanmaya başlaması ve üzerine İzmir'i etkileyen deprem, zor bela ayakta tuttuğum moralimi alt üst etti. Ruhumu, beynimi aştı ve cildimde döküntüler şeklinde fizikselliğe büründü. İyileşsin diye ilaç dahi almadım. Çünkü daha önce de başıma gelmişti. İçeriden rahatlamazsam dışarıdan sürdüğüm merhemin hiçbir faydası olmayacak. Fakat toparlayacağım. Önümüzdeki zorlu kış için kendimizi ayakta tutmamız şart. Internetten kitap alışverişi yaptım iki hafta önce. Umarım bu kış daha çok okuyacağım. Geçen karantina döneminde kafamı yeterince verememiştim kitaplara. Okuyordum, okuyordum, hiçbir şey anlamadığımı görüp başa dönüyordum. Bu sefer daha hazırlıklıyım. 

    Kitapları eldivenle tutup çıkardım kutudan ve iki hafta boyunca ellemedim. Virüs varsa yok olsun diye... Önüne, arkasına, şöyle hızlıca çevirirken sayfalara kolonya sıkma huyum vardı. Çok şükür ondan vazgeçtim. İki hafta kadar dokunmadığım kitaplarıma karşı korkumu yendiğim an, içlerinden Kıpırdamıyoruz'u seçtim ve okumaya başladım. İsmail Güzelsoy'un yeni romanı çıkmıştı. Tabii ki hemen alacaktım.

    Kıpırdamıyoruz'u diğer dokuz arkadaşıyla birlikte fotoğrafladım. İsmail Güzelsoy'un romanlarını ne kadar sevdiğimden daha önce defalarca bahsetmiştim. Bağımsızlığını ilan etmiş kitaplığımda nadir düzenli duran bölümlerden birine sahip bu yazar. Bambaşka dünyalara sürükleyen tarzıyla günlerin sıkıntısına ilaç olacak yine. Kıpırdamıyoruz da iyi başladı benim için. Fakat ne kadar iyi olursa olsun hiçbir Güzelsoy romanı bende Değmez'in yerini alamayacak.
    Kitap demişken... Kısa bir süre önce, hayat hikâyesiyle fazlaca dikkatimi çeken Romain Gary'nin (Ya da Emile Ajar) ödüllü romanı "Onca Yoksulluk Varken"i okudum. "Kesin bu romanın filmi çekilmiştir" diye düşünerek internete yöneldiğimde 1975 yılındaki filmi bir kenara alırsak, yeni filmin çekimlerinin henüz bittiğini öğrendim. Şahane bir tesadüf oldu. Netflix için çekilen filmde Madam Rosa'yı Sophia Loren oynuyormuş. Severim. 13 Kasım'da izleyeceğiz. Tekdüze günlerimin küçük keyifleri bunlar. Defalarca tekrarlamış da olsam "İyi ki sanat var" diyeceğim.

    Küçük keyiflerimden biri de gözümüzün önüne böyle ıvır zıvırlar yerleştirmek. Madem sonbahar geldi, minik bir törenle karşılamalı. Dizi ya da film izlediğimizde kapatıyorum ışıkları, yakıyorum mumları. 

    Haydi o minik kabaklar Migros'ta satılıyor da yanlarına yerleştirdiğim kurumuş yapraklar, fındıklar, hatta kekreyemişler nereden çıktı? Bir kez daha şaştım kendime. Gezdiğim yerlerden toplayıp toplayıp biriktirmekte üstüme yok. Üstelik hepsinin hatırası var. Annem biriktirmeyi hiç sevmez. Armut illâ dibine düşmüyor. Eskiden benim topladıklarımı eğer ortalıkta bulursa atardı. Böyle süsleyip püsleyip önem verdiysem değil tabii. Dağınıklık yaratıyorsa asla tutmazdı. O aklıma geldi şimdi. Kendi evim olduktan sonra bir parça zıvanadan çıktım. Kutu kutu hatıra, kutu kutu "Ben bir şey yaparım ki bundan" eşyası... Böyle yeri gelince kullanıyorum işte.
    Sonbaharı dekoratif dekoratif karşıladım karşılamasına ama hava ancak birkaç gündür serinledi. Eylül, Ekim aylarında güneş bizi terk etmedi. Birkaç hafta önce, bundan sonra iyice eve kapanacağımızı düşünerek iki günlüğüne Cunda Adası'na gittik. Yarı zamanlı da olsa okullar açılmıştı, yazlık yerlerin kalabalığı dağılmıştı. Hafta ortasını da seçtiğimiz için ortalık tenhaydı. Ada daha çok kedilerin hakimiyetindeydi. 

    Taş sokakların yokuşlarında dolaştık, sahile inip denizi kokladık. Issız yerleri kovaladık,  iyice yükseklere çıktık, mavileri bir de oralardan izledik. Yaz sonunun ve bu olağanüstü yılın tenhalığına teslim hoş bir restoranda, Ege ezgilerinin eşliğinde demlendik. Öyle özlemişim ki. 

    



    Yüksek binaların olduğu, grilerin ve kalabalığın  hakimiyetinde, maviye uzak kaldığımız, yeşili az bir bölgede yaşıyoruz ne yazık ki. Ve birkaç ufak kaçamak dışında aylarımız burada geçti. O yüzden bu iki günlük tedbirli seyahat iyi geldi. Kışa hazırım dedim. Sonra tekrar düştüm. Bir ara yine toparladım. Tekrar düştüm. Muhakkak ki bir daha kalkacağım. Böyle böyle geçecek. Dalgalı ruh hallerindeyim. Ancak biliyorum ki herkes aynı durumda. Ve herkes İzmir'i etkileyen depremden dolayı çok üzgün, çok kızgın. Salgın vs. biter de gidenler için hissettiğimiz üzüntü biter mi? Bitmez. Giden geri gelir mi? Gelmez. Peki deprem ülkesinde yaşadığımızın bilincine ne zaman varırız? Ne zaman harekete geçer idareciler? Bilinmez. Daha fazla can sıkmadan son vereyim satırlara. Yazıya kitapları katıyorum, ada havası ekliyorum, gündemden uzaklaşmak istiyorum... Gel gör ki tüm yollar dönüyor dolaşıyor hüzünlere çıkıyor bugünlerde. 






34 yorum:

  1. Darısı bana. Yurtdışından getirtmem gereken 2-3 kitap var ama onları nerede saklamalıyım hiç bilmiyorum. Stephen King'in de bazı kitaplarını almak istiyorum yurtiçinden. Bir yandan da aaa yetti gari diyesim var :)) Nolcaksa olsun. Bilmiyorum. Bildiğim bişi, okumam gerektiği. Artık bu tembellik halinden çıkmalıyım. Odaklanma konusunda zorluyorum kendi kendimi. Geçenlerde bir yerde okudum, o kadar ikna oldum ki zemin temasıyla virüs bulaşının düşük oluşuna :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkinize birden yazayım dedim, Temmuz ayından bu yana internet aracılığı ile kitap getirtiyorum. Sadece bir gün-tek bir gün, hatta bazen birkaç saat-biryerlerde bekletip başlıyorum okumaya. Belki buna bile gerek yok ama içimin rahatlığının sınırı burada başlıyor. O kitaplar kutuya konup size gelene kadar en az 2 gün geçiyor zaten, coronanın kendisi otursa üstüne yine ölür. Ha kutusunu içeri almayıp kapı önünde boşaltıyorum tedbir olarak, sonra da ellerimi yıkıyorum, o kadar. Bu kadar abartıp kendimizi zorlamasak diyorum. Biliyorsunuz ki ben umumi tuvalete düşen telefonumu hala kullanıyorum :)) Stres, huzursuzluk, endişe hepimizde var, kış konusunda çok kaygılıyom, aklım Ankara'da bıraktığım çocuklarda ama kimsenin benden farkı yok, bir şekilde atlatmak zorundayız. Şuradan bari birbirimize itici güç olalım. Çok sevgiler...

      Sil
    2. Temasla bulaşma olasılığının düşüklüğüne ben de ikna oldum ama endişelenmeden duramıyorum:) Eskisine göre bir tık düzeldim. Bir tık! :) Sevgili Nurşen Hocam, blog alemi bana hep iyi gelirdi. Salgın döneminde daha da iyi geldi açıkçası. Birbirimize itici güç olmaya devam:)
      Her ikinize de sevgiler...

      Sil
    3. Telefonu hatırlatmasak :D Düşündükçe fena oluyorum ahaha.

      Sil
    4. Yalnız o telefonun başına gelen normal zamanda bile insanı bunalıma sokar:))

      Sil
    5. Valla Zihin kardeş telefonum yeniydi ve yenisini alamayacağım bu ekonomik koşullarda. Şimdi bir şey yazacağım sen benimle irtibatı temelli keseceksin. Halam uzun uğraşlardan sonraçok rahat ettiği bir tam damak takma diş yaptırmış. işe bak ki bir gün klozetin bizzat içine düşmüş diş. Halam ne yapmış, eline eldiven giyip dişi çamaşır sulu suda kaynatıp geri takmış. Bak bu kadarını ben de yapmam valla ama halam demişti ki rahmetli: "Ne yapayım çok rahattı, bi daha öylesini yaptıramazdım" Hahaha,telefon aklandı bu durumda sanırsam :)

      Sil
  2. Ah canım, pek çok duygularda ortağınım galiba. Bu deprem tuzu biberi oldu,korkular depreşti yine. İsmail Güzelsoy kitaplarını okumadım,meraklandım bu kadar methedince,aklımın bir kenarına yazayım .Bende bu kış,kısmetse,Nobel ödüllü yazarlar kitaplarımı bitireceğim. Bir raf sırası var daha.Çoğu eski yıllar ve o dönem insan ve toplum öykülerini okumak zevk veriyor.
    Ayvalık'a Ekim de biz de bir hafta gittik, annemleri dolaştık şöyle bir. Çok sakin ve güzel lakin soğumaya müsait bir hava var artık orada da.Hele iki üç gün baya yağdı gürledi.
    Küçük kabak ve mumlar çok romantik bir hava oluşturmuş,arada lazım böyle kaçamaklar.
    Netflix ve diziler iyi ki var, oyalanmak için birebir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsmail Güzelsoy'un Değmez'i ile başlamanı öneririm Mehtap. Seveceksin. Değmez zaten diğer kitaplara yönlendiriyor. Çoğu roman kahramanı bir başka romanın baş karakteri vs. Geçişler, geçişler...
      Cunda'da 2 güneşli günü yakaladık. Çok iyi geldi Mehtap. Annenlerin orada olması şahane bir şey:) Çok seviyorum Kuzey Ege'yi.
      Sevgiler benden sana. Sağlıkla kal!

      Sil
  3. Bir yanıyla da güçleniyoruz diye de düşünebiliriz, kısmından baktım yazına; üstelik görmezden geldiğimiz, olağan saydığımız, hayatımızda yer etmiş ama kutsamadığımız hoşlukların kıymetini de anlıyoruz sanki, üstelik küçük saydığımız mutluluk anlarının aslında ne kadar büyük olduğunu da özümsüyoruz belki bu süreçte, olmsuzluklardan kâr hanemize kaydolan kazançlar da bunlar sanki:) Olumlu düşünürsek, hayat normalleştiğindeki yaşam farkındalığımızın daha da yükselmiş olduğunu göreceğiz ve o yeni yaşam dönemi boşlukları olmayan bir kıymetle yaşanacak belki de:)

    Romantik-Bir Viyana Yazı, benim en kitaplarımdan biridir, henüz okumadıysan seversin sanıyorum. Amerika'da Bir İyimser: gezginlik düzeyini test etme, bu anlayışa katkı anlamında geliştirici, oradan baktığında da kendini alkışlayacağın bir okuma olabilir! Onca Yoksulluk Varken için fazla söze gerek yok ki yıllar önce okumuş olmama rağmen en kitaplar hanesindeki yeri sağlamdır ve anladım ki senden de yüksek not almayı başarmış:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ediyorum destekleyici satırlarınız için. Aslında yaşam farkındalığım yüksektir, her olumsuzluktan olumlu bir şey çıkarmaya çalışırım, küçük şeylerden keyif almasını severim, evde vakit geçirmeyi de severim. Gelin görün ki tam da yukarıdaki romanda İsmail Güzelsoy'un dediği gibi "Dar zamanlara sıkıştı ruhumuz" :) Bazen minik isyanlar oluyor böyle. Gündem de rahat bırakmıyor malûm. Hayat böyle bir şey. İleride "Biz o zamanları gördük" diyeceğiz. Her döneme bir takım sıkıntılar denk geliyor nihayetinde.
      Romantik Bir Viyana Yazı çok uzun bir süredir internet mağazası sepetimde duruyordu. Benim bir yazım üzerine yine siz mi hatırlatmıştınız bilmiyorum, sanırım, nihayet siparişe ekledim. Birikmiş birçok kitabım var, ilk sıralar bunu alıp okumalı bir an önce. Okuduğum Romain Gary romanlarının hepsini sevdim sanırım. Uçurtmalar mesela. Onca Yoksulluk Varken'den farklı ancak onun gibi etkiledi beni. Keyifli okumalarımız olsun:)
      Tekrar teşekkür ediyorum. Sevgiler...

      Sil
  4. Buda geçecek lafı dilimize plesenk olmuş olsada arada bir iyi geliyor Sezer.
    Fotoğraflardan ne guzel kışa hazırlanmış, evdeki huzir hiç biseye benzemez dedim;hem bakarken hem okurken yazını...
    Bende hiç İ.Güzelsoy okumadım ama sen diyorsan bakacağım.
    Geçmiş olsun döküntü içinde. Çok haklısın, içteki hüzün bitmeyince dışarıdan takviye yetersiz kalıyor....
    Selam ederim kocaman 🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsmail Güzelsoy'un önce Değmez'ini okumalısın Gülşah. Eminim seveceksin.
      Dediğin gibi evdeki huzur önemli. Çok zorda insanlar olduğunun farkındayım bu kapanma döneminde. Şükür ki o bakımdan rahatım. Allah herkesin yardımcısı olsun.
      Güzel sözlerin için teşekkür ediyorum. Benden de kocaman sevgiler.

      Sil
  5. Paylaşım zenginliğinize teşekkür ederim; paylaşımın derinliğini anlatan bir sözünüz, " İyi ki sanat var!" her şeyi anlaşılır kılıyor; adeta insan yaşamın içinde yüzmeye başlıyor,dalıyor çıkıyor,güneşleniyor,serinliyor,üşüyor; teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyayla fiziksel iletişimde değiliz, dolayısıyla paylaşımlarımız arzu ettiğimiz kadar zengin olamayabiliyor. İşte bu noktada sanat devreye giriyor:) Kitaplar, filmler, müzik en yakın dostlarımız.
      Çok teşekkürler. Sevgiler...

      Sil
  6. Öncelikle aklımdayken dün gördüğüm bir cümleyi hemen yazayım: "İyi ki üniversitesiyi kazandık AQ. Bir kıyamet kopmadığı kaldı." Ay ben bu cümleye ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Hepimizin sinirlerinin aynı şekilde bozulduğunun kanıtı. Elden pek bir şey gelmiyor. Sabırla beklemek zorundayız. Umarım çaresi bulunacak. Deprem olayı da cila çekti üzerine. Kitaplara ne yaparsam yapayım ben de adapte olamıyorum. Güzelsoy okumam sayende kaçınılmaz oldu. Sipariş vermeye niyetlendiğimde listede, ancak ben deçekiniyorum kargo olayından. Cunda kaçamağı güzel olmuş. Fotoğraflar ona keza. Biz de dolanmış olduk sokaklarda. Ellerine sağlık. Öyle ya da böyle geçecek bu günler. İçini serin tutmaya çalış lütfen. Sevgiler Sezer. 🌼🌼❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üniversiteyi kazanan ayrı dertli, bitiren ayrı dertli:) Neyse ki uzun yıllar var önlerinde. Bundan sonrası dilerim güzel olsun gençler için.
      Aslında temasla bulaşma oranı çok çok düşük biliyorsun. Bence sipariş vermelisin, iyi gelecektir. Güzelsoy'dan ilk olarak Değmez'i öneriyorum.
      Cunda iyi geldi ancak ne kadar dikkat etsen de, kalabalığa girmesen de o tedirgin gezme durumu yok mu? Sıkıcı. Normale dönünce nasıl alışacağız bilmem.
      Çok teşekkür ediyorum güzel sözlerin için. Hepimiz içimizi serin tutalım. Çok zor ama gündem de bizi bir zahmet rahat bıraksın. Sevgiler Zeugma.

      Sil
  7. keyifle okuyun kitaplarınızı. gezdiğiniz yerlerde içinize sinsin. Bol gezmeli bol okumalı günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum Özlem. Sen de kendine iyi bak. Sevgiler benden...

      Sil
  8. Kitapları eldivenle tutup çıkardım kutudan ve iki hafta boyunca ellemedim.
    kitaplarınızı karantinaya almışsınız valla kitap konusunda çok dikkatsizim ben

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Hakikaten tam karantina süreci kadar olmuş ama bilinçli yapmadım:) Başka okuyacak kitaplarım da olduğu için bekletebildim. Dışarıdan farklı bir şey alınca yıkıyoruz ama kitabı yıkama olanağı yok. Onun için bu endişe. Aslına bakarsak biraz abartılı olmuş:)

      Sil
  9. Çok geçmiş olsun, annemde de sıkıntıdan tüm vücudunda döküntüler oldu.Deprem cidden ruhsal olarak hepimizi bitirdi. Çok üzgünüm...
    Alışveriş konusunda ben artık daha rahatım. Sprey dezenfektanlar dan aldım böyle kocaman olanlarından. Evin girişinde duruyor. Aldığımız dergi, kitap ve gazetelere daha eve girmeden hemen fıs fıs, hem islanmiyor hem de içim rahat ediyor. Yikanabilecekleri de yıkıyorum ya da siliyorum. Hiç balkonda vs. bekletmedim aldiklarimi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum. Annene de geçmiş olsun Sevgili Bahar. İzmir üzüntüsü kahretti hepimizi.
      O spreylerden de var:) Çantalar, ayakkabılar için kullanıyorum. Aslında ben de bir tık rahatım alışveriş konusunda. Kitap yıkanamadığı için ve günlerce sağda solda yayılıp elde okunan bir şey olduğu için bir süre bekletmek daha rahatlatıcı geldi. Herkesin kendince yöntemleri işte:)
      Sevgiler, teşekkürler...

      Sil
  10. Merhaba, önlemlerin aslında olması gereken mi bilemedim. hastalananların
    o kadar değişik öyküleri var ki. dün eşim fabrikalarda kapıda polisin kargocu çocuğu
    tutukladığını söyledi. çocuk aslında karantinadaymış ama çıkmış işe. düşünebiliyor musun?
    insanların sorumsuzluğu ne halde. diğer taraftan her gün okula geliyorum ,
    sınıflarda artık çocuklarla beraberiz 3 saat. köye giderken dönerken minibüsleyim.
    en azından bunları yaşamıyorsun öyle düşün, moralini bozma. ölüm de
    sonuçta sen istesen de istemesen de olacak ve tarihi belli. hayatta olduğumuz sürece
    bundan keyif almalıyız, yaşayıp gitmeliyiz işte :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Buket,inan İstanbul'un kalabalığı ve o kalabalığın içinde her tür insanın bulunması çok yıpratıcı. Kontrollü sosyal yaşamdan yanayım fakat bunun için güvenebileceğin insanlarla bir arada olmak şart. Örneğini verdiğin gibi kimin nasıl davrandığını bilemiyorsun. Nasıl paketlendiğini bilmediğim eşyalar tedirgin ediyor haliyle. Maske taktığı halde öksürüğü ya da hapşırması geldiğinde maskeyi açanlarla aynı ülkede yaşıyoruz:) Kitap da yıkanmıyor. O yüzden bir parça beklediler:) Sinirimi bozan ölüm değil, sevdiklerine zarar verme korkusu, sil baştan aynı şeyleri yaşıyor oluşumuz vs.vs. Yoksa tanımışsındır beni, yaşamdan keyif almayı önde tutarım. Bir acayip zamanlar işte. Arada geliyorlar.
      Okulda sana kolaylıklar diliyorum. Gerçi tüm dünyada açık ama yine de okulların açık olması ne derece doğru bilemiyorum. Bu da ayrı bir konu. Çok hassas. Herkesin dikkatli olmasını dilemekten başka yapacağımız bir şey yok. Sevgiler benden sana.

      Sil
  11. Öncelikle çok geçmiş olsun, günlük hayattaki stresin ciltteki yansımasını en çok tecrübe edenlerden biri olduğumdan dolayı çok iyi anlıyorum seni.

    Yetişkinlerin yalan hayatı benim de çıktığı günden beri dikkatimi çeken bir kitap. Senin yorumlarını da merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir kere zona olmamın dışında çok sık yaşamıyorum ama olunca da gerçekten ne kadar stresli olduğuma işaret ediyor:)
      Yetişkinlerin Yalan Hayatı bir süredir listemdeydi. Bakalım. Birikmiş okuyacaklarım da var ama kısa sürede elime alırım sanırım. Bahsederim o zaman:)
      Sevgiler...

      Sil
  12. Ahhh o kadar haklısın ki. Gündem insanın boğazına iki eliyle yapışıyor ve nefesini kesene kadar bırakmıyor. Herkes aynı karamsarlık içinde debeleniyor. Her geçen gün iyiye gitmesi gereken şeyler, daha da kötüleştikçe , insanın kalbi de kırılıyor....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gündem ki ne gündem. İzmir canımızı çok yaktığı için diğer sıkıntılı durumlardan da bahsetmedim üstelik. Gidişat pek iyi değil. Bakalım!

      Sil
  13. Artık koli konusunda bir tık rahatım. Paketi açıp koliyi atıyorum. İçindekiler zaten yolda kendine gelmiştir diyorum :) Naylon torbalara nükleer atık yapıp su damacasına patlayacak bomba gözüyle bakmaktan da kurtardım kendimi.

    Keyifle oku kitaplarını. İsmail Güzelsoy'un bir tk Çıt Yok'unu okudum, bayıldım. Diğerlerini de edineceğim yavaştan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bir tık daha rahatım aslında:) Değmez, Değil Efendi'nin Renk ve Koku Meselleri, Rukas... En sevdiklerim:)

      Sil
  14. Zor günler geçiriyoruz sonu da belli değil. Keyifli okumalar yine de 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belirsizlik yoruyor insanı ama muhakkak geçecek. Buna da şükür!
      Teşekkürler, sevgiler Derya...

      Sil
  15. Cunda nefis görünüyor. Sonbaharda daha da bir güzeldir mutlaka.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok iyi geldi Gamze. Tenha olması güzeldi gerçekten. Havası başka:)

      Sil

Yorumu olan?