Fakat fark ettim ki bu aralar o AVM senin bu AVM benim bir güzel gezmişim. Müşteri çekmek için her yolu deniyorlar arkadaş! Nasıl gitmezsin? Sergiler düzenliyorlar, farklı temalarda festivaller gerçekleştiriyorlar, tiyatro salonları, gösteri merkezleri açıyorlar. Her şey kapitalist düzene uygun işliyor.
Kendi rekorumu kırarak 10 gün içinde 4 ayrı AVM'de bulunmuşum. Bari neler yaptığımı, neler gördüğümü anlatayım da renk olsun:)
Efendim yaklaşık 10 gün önce Marmara Park'a uğradık. Bu AVM olmasaydı Beylikdüzü sakinleri nereye gideceklerdi hiç bilmiyorum. Her daim kalabalık. Sinemasında biletler bedava dağıtılıyor zannedersin. Biz o gün evcil hayvan mağazasına gitmiştik. 2 yazı önce bahsettiğim hamsterımızı alıp döndük. O sıralarda Marmara Park'ta "Yüzyılın En Şık Lideri" sergisi vardı. Atatürk'ün takım elbiselerini, frak ve smokinlerini diken Levon Kordonciyan'ın aynı ismi taşıyan ve aynı mesleği yürüten torunu, Atatürk'ün fotoğraflarından aşina olduğumuz giysileri aynen dikerek bir koleksiyon oluşturmuş. AVM'de bu giysiler ve dedesinin zamanında kullanılan terzilik malzemeleri sergileniyordu. Çok hoşuma gitti. Atatürk'ün fotoğraflarıyla, o fotoğraflardaki giysiler yan yanaydı. Duygulanmamak elde değildi. Farklı yerlerde de sergileneceğini düşünüyorum, denk gelirseniz kaçırmayın derim.
2 gün sonra eşimle birlikte yine bu civarda daha küçük bir AVM olan Perlavista'ya Cem yılmaz'ın yeni filmini seyretmek için gittik. Buradaki sinema daha sakin oluyor. Cem Yılmaz'ın filmini beğendim mi peki? Beğendim diyeceğim. Ben Cem Yılmaz'ın filmlerine kötü eleştiri yapamıyorum. Zeki bir adam. Zeki insanları seviyorum. Filmleri birbirine benzemiyor, farklı konularda yazıyor. Seyirci ondan illaki komedi filmi bekliyor ama mesela ben en çok onun Hokkabaz filmini severim. Belli ki artık farklı teknikleri de deniyor Cem Yılmaz. Bulgaristan'da çektiği bu filmde -spoiler olmasın diye fazla bahsedemeyeceğim- birtakım kanlı efektler vardı mesela. Ha bu arada filmin adı
"Ali Baba ve Yedi Cüceler" diye küçük çocuklarla gitmenizi tavsiye etmem. Zaten +13 yaş sınırı var ama buna uyulmadığını biliyoruz. Hafta sonunda gittiğimiz sinemada 8-9 yaşlarında bir kız, babasına ısrar ediyordu bu filme girmek için. Sırf isminden dolayı. Babası da "İzin verirlerse gireriz" dedi. Çocuklar bir şey anlamazlar söyleyeyim.
Sıra geldi Aqua Florya'ya:) Bu AVM'ye de geçtiğimiz cumartesi günü
The Dressmaker- Düşlerin Terzisi'ni seyretmek için gittik. Vizyona gireli 1-2 hafta oldu, zaten her sinemada gösterilmiyordu, şimdi sadece 3 sinemada gösterilir olmuş. Bize en yakını Aqua Florya'daydı. Buradaki sinemayı arada tercih ediyoruz çünkü iyi filmler oluyor. Düşlerin Terzisi de Kate Winslet'ın baş rolde olduğu iyi bir film. Romandan uyarlama. Okumadığım için karşılaştırma yapamayacağım ama filmi beğendik. Seneler sonra doğduğu yere dönen Tilly Dunnage'ın hikayesi üzerinden kasaba insanının yozluğunu anlatan güzel bir film. Yer yer absürd sahnelerle süslü olmasından dolayı ilginç de... Filmden çıkınca yaptıklarımız ise kaçınılmaz yemek molası ve ardından Zamane Kahvesi'nde kalorilere kalori ekleme seansı. Bakınız burası bir AVM.
Fakat sanki açık havada bir kahve izlenimi yaratılmamış mı? Gayet başarılı.
Müşteri çekme gayreti dediğim biraz da bu işte.
Zamane Kahvesi |
Dördüncü alışveriş merkezimiz Zorlu Center. Hem de pazar günü... Allah'ım o nasıl bir kalabalıktı öyle! Pazar günlerini tercih etmiyorum dedim ama buluştuğum iki arkadaşım ancak o gün müsaitlerdi. Ürgüp'te yaşayan arkadaşım İstanbul'a geldiğinde biz birkaç arkadaş muhakkak buluşuyoruz. Bu arkadaşlarım benim daha önce de bahsettiğim ilkokul gurubum. O gün sadece 3 kişi buluşabildik. Zorlu'da buluşmamızın sebebi Işık Festivali'ydi. O yüzden öğleden sonra bir araya geldik. Önce Cantinery'de bir şeyler içip sohbet ettik, ardından festival eserlerine göz atalım dedik. Etkinlikler 18.00'de başlıyormuş. Vakit yaklaşmıştı ancak kapalı bölümlerde sergilenen eserlerin önünde öyle bir kuyruk vardı ki vazgeçtik. Aslında mümkünse İstanbul'da pazar günleri dışarı çıkmayacaksın. Açık alan kapalı alan fark etmez her yer inanılmaz kalabalık oluyor. Amacımız ışık festivalinden sonra Eataly'de akşam yemeğiydi ama daha fazla duramadık ve şehir dışından gelen arkadaşımızın isteği üzerine Cihangir'e doğru yola koyulduk. Kendisi İstanbul'a hasret yaşadığı için geldiğinde genelde onun istediği yerleri tercih ediyoruz. Smyrna'da keyifli bir yemekten sonra dağıldık.
Metrobüsten Zorlu Center'e giden yol Işık Festivali kapsamında romantik bir havaya bürünmüş |
İşte böyle, her alışveriş merkezi ziyaretim için geçerli bir sebebim varmış:) Şaka bir yana hakikaten kaçış yok. Biliyorsunuz Zorlu Center, Trump Towers AVM gibi yerlerde performans merkezleri de açıldı. Yani tiyatro oyunları, büyük konserler düzenleniyor buralarda. Neredeyse içlerine kadar metro, metrobüs çalışıyor. Her yol AVM'ye çıkıyor! E bu durumda bize de ama öyle ama böyle tüketmek kalıyor. Daha bugün yine bir haber programda bahsi vardı. Bir ülkenin ekonomik olarak büyümesi için vatandaşların bol bol para harcamasına ihtiyaç var. Fakat diğer taraftan tükettikçe de dünyanın içine ediyoruz. Gel de çık işin içinden!
Hamiş: İlgilenenler için Zorlu Center'daki Işık Festivali'nin 29 Kasım tarihine kadar süreceğini belirtmek isterim.