Ege'nin havalı kızı Bodrum'dan güneşli günleri taşıyorum bugün sayfama.
Havalar yeniden soğuyacakmış, kar kapıdaymış madem; kış güneşinden nasiplendiğimiz birkaç günün fotoğraflarına bakıp keyiflenirim ben de.
Bodrum'da yaşayan kuzenin olunca her mevsim tadını çıkarabiliyorsun bu mavi beyaz ilçenin. Geçtiğimiz birkaç gün oradaydık. Kışın yağmuru ve rüzgarı fena oluyor aslında ama bu kez şansımıza şahane bir hava vardı. Bitez sahiline attık kendimizi. Uzun uzun yürüdük, bomboş denizde taş sektirme yarışına girdik.
Bir başka gün, hep önünden geçtiğimiz fakat ziyaretini hep ertelediğimiz Halikarnas Mozolesi kalıntılarını görmeye gittik.
Antik Dünyanın Yedi Harikası'ndan ikisinin, yani Halikarnas Mozolesi ve Artemis Tapınağı'nın ülkemiz toprakları içinde yer alıyor olmasının güzelliğini konuştuk. Mozolenin en önemli parçalarının bugün ne yazık ki British Museum'da görülebiliyor olmasını da...
Yaklaşık 2300 yıllık taşların arasında gezip, geçmişi hayal ederken, güneşe kendini vermiş uyuklayan bu kediye imrendik.
Vakti gelince geçmişe veda edip hemen yakındaki marinaya uzandık.
Herkes sokaklardaydı, mavi gökyüzüne uzanan turuncu portakalların oluşturduğu renkli şölen görülmeye değerdi. Havaalanından başlayan ve gözle görülecek şekilde dikkat çeken güvenlik tedbirlerinin düşündürdükleri olmasa huzurlu bir ülkede yaşadığımıza yemin edebilirdik.
Meşhur kahveciye girdik. Zira manzarası pek güzel. Biten güne karşı, kardeşimle ve beraber büyüdüğümüz, uzun yıllar anne tarafından tek kuzenimiz olduğu için kardeş gördüğümüz kuzenimle birlikte sohbete daldık.
Sömestr nedeniyle alınan izinler, kapanan okullar ailecek geçirilen birkaç keyifli gün yaşattı bize. Evet Bodrum güzel ve her ziyaretimizde mutlu ediyor bizi.
Ancak bizim için Bodrum'un en güzel yanı işte bu:)
Ailenin en küçüğü ve uzakta olduğu için en çok özleneni olan bu küçük hanım, küçük Parem döküyor aslında bizi yollara. Gittik, gördük, döndük ve şimdiden özledik.