"Bir Ressam, Bir Resim" serisine başladığımdan bu yana, 22 yazının okunmasına yönelik çıkardığım sonuç, Rokoko üslubuna ait resimlerin en sevilenler olduğu. Rococo tablolar seviliyor. Onlar aristokrat sınıfı anlatan resimler, sarayların ihtişamını gösterenler, havailiği, uçuculuğu ön plana çıkaranlar. Eğlenmeye, en güzel kumaşlarla yapılmış giysiler giymeye, biraz boş vermeye ihtiyacımız var demek ki. Fakat ters bir günümdeyim sanırım, huysuzluk yapacağım, bu hafta Rokoko'ya zıt gideceğim, Rokoko'ya tepki olarak doğmuş Neoklasizm'den bir örnek vereceğim:)
Serinin 23.resmi "Le Serment des Horaces". Yani "Horaslar'ın Yemini". Neoklasizmin önemli temsilcilerinden Jacques-Louis David'e ait, bugün Louvre Müzesi'nde sergilenen, 1785 tarihli yağlı boya bir tablo. Tarihe dikkat çekmek isterim: Fransız İhtilâli'nin 4 yıl öncesi. Jacques-Louis David devrim yanlısı bir isim. Devrim ilkelerini yansıtan tablolar yapması son derece doğal. Tıpkı bu resimde olduğu gibi...
Resimdeki konu Antik Roma dönemine ait yaşanmış bir olayın bir anına ait. 18.yy'da başlayıp bir sonraki yüzyılda da etkisini sürdüren Neoklasik dönemde antik dünyaya büyük bir ilgi vardı. Antik Yunan ve Roma'ya dönüş vardı. Çünkü arkeolojik kazılar başlamıştı. Herculaneum, Paestum ve Pompei'den çıkan her bir kalıntı merakla beklenmekteydi. Antik dünyanın evrensel değerleri, antik çağ eserlerinin yalınlığı sınırlı saray ortamının cafcafından çok uzaktı. Bu özellikler yaklaşmakta olan devrimin değerleriyle örtüşüyordu. Öyleyse yalın çizgilerle, evrensel ahlâki değerleri yüceltmekle, yapay hayatların üslubundan vazgeçelim, gerçeklere dönelim. İşte Neoklasizm!
Yazının görseli olan ünlü tablodaki Horaces Kardeşler, eski Roma'nın kahramanları. Roma ve Alba şehri arasındaki savaşı bitirmek için onlar seçilmişler. Bu savaşta ordu yok. Her iki şehirden üçer erkek kapışacak. Alba'nın savaşçıları da yine üç erkek kardeş. Roma'nın savaşçısı olan üçlüyü vatan uğruna savaşmak için babaları karşısında yemin ederken görüyoruz. Kahramanların duruşları sağlam. Vatan için kendini feda etme hissini, devrime yakın yıllarda şekillenen yeni ahlâkçılığı, Stoacılar'a özgü kendini denetleme özelliğini ve Spartalılar'ın sertliğini yansıtan bir sahne bu. Arka planda Toscana tarzı, dor sütunlu, derinliği olmayan sade bir mekan görünmekte. Neoklasik resimlerde mimari önemli. Figürler antik bir lahitteki kabartmalar gibi mekanın önünde paralel şekilde dizilmişler. Işık sağ alttan geliyor. Keskin yatay ve dikeylerlerle sağlanan düzen, mızrak ve kılıçların diyagonalliğiyle bozulup hareketlendirilmiş. Erkek figürlerin kaslarına dek belirtilen güçlü duruşlarıyla, sağ tarafta ağlayan ve erkeklere göre biraz daha arkada, biraz daha ufak betimlenen kadınların duygusallığı zıtlık yaratmış. Aslında kadınlar ağlamakta haklılar. Zira içlerinden biri -Horaslar'ın kız kardeşi- Albalı savaşçılardan biri ile nişanlı. Çarpışmada ya kardeşini ya da nişanlısını kaybedecek. Figürlerin giysileri dönemin gerçeğine uygun, aksesuar az. David, giysiler ve eşya üzerine fazlaca çalışan bir ressam.
Neoklasizm Rokoko'ya göre daha ciddi ve ahlâki yönü daha ağır basan bir üslup. Akla, evrenselliğe, idealizme, düzene, klasik nesnelere verilen önem mevcut. Çizgi renge egemen. Simetri önemli. Mimari önemli. Tıpkı bu yazının görselindeki gibi, arka plan genelde resim düzlemine paralel ve fazla derinliği yok. İç mekan sahnelerinde koyu renk kullanımı çoğunlukta. Konu açısından kompozisyon kapalı. Yani konu devam etmiyor, çerçeve içinde anlık bir görüntü var. Kullanılan ışık soğuk ve yoğun. Fırça hareketleri hissedilmiyor, yüzey pürüzsüz. Soylu bir yalınlık, sakin yücelik resmin başrolünde. Tıpkı Horaces Kardeşler'in Yemini'nde olduğu gibi... Neoklasik resimde figür kullanımı azdır fakat her biri büyük çizilir. Kişiler idealize edilir. Portrelerde antik kıyafetler içinde görürüz onları. Bu dönemde kadından çok erkek çıplaklığı yansıtılmıştır. Rokokoya karşı ahlâkçı ve entelektüel bir tepkidir Neoklasizm.
Jacques-Louis David bu resmin konusu için bir yıla yakın süre boyunca Roma'da kalmış. Horaslar'ın Yemini'ne verdiği önem onun devrim sanatçısı olmasını sağlamış. Çalışkan bir ressam David. Küçük yaşlardan itibaren elinden fırçayı düşürmeyenlerden. Belki de bunun bir sebebi yüzündeki rahatsızlık nedeniyle konuşmakta zorluk çekmesi. Okulda diğer öğrencilerden kaçıp sürekli resim çizmesi gibi bir durum söz konusu ve bu onu en ünlü Fransız ressamlardan biri olmasına giden yolun başına getiren özelliği. Varlıklı bir aileye mensup. 11 yaşında babası bir düelloda ölünce annesinin kardeşleri tarafından yetiştirilmiş, hevesi olan resimden uzaklaştırılmamış, önce mimar olması istense de resim konusunda desteklenmiş. Serinin beşinci resminin sanatçısı olarak hatırlatacağım Boucher yakın akrabasıymış ve bir süre onunla çalışmış, devamında onun yönlendirmesiyle kendi yolunu çizmiş. Akademi üyeliği, eğitimciliği, ünvanları arasında. Ve bir de siyasi kimliği var tabii. Fransa tarihinin karmaşık bir döneminde yaşayan David, olan biten her şeyden payını almış. Fransız İhtilali sonrası meclise girmesi, 16.Louis'nin idamı için oy kullanması, Bourbonlar'ın hakimiyeti sırasında hapsedilmesi, son yıllarını Brüksel'de bir nevi sürgün olarak yaşaması ve orada tiyatro oyunundan çıkarken araba çarpması sonucu ölümü... Fırtınalı bir hayatın göstergeleri...
Akımlar, karşı akımlar, her daim değişim peşindeki insan... Ve sanat... Hayatın yansıması...