19 Şubat 2015 Perşembe

PIETA, MICHELANGELO, ROMA...

    Hıristiyan sanatında, özellikle heykelde, Meryem Ana'yı ölmüş oğlu İsa'yı kucağında tutarken gösteren sahnelere "Pieta" denir. Pieta sahneleri beni çok etkiler. Hıristiyanlık dinine mensup değilim, dolayısıyla etkilenmemin açıklaması dini duygular olamaz; beni etkileyen, bir annenin ölmüş oğlunun bedenini taşıyor olması.  
    En ünlü Pieta heykeli Michelangelo'nun yapmış olduğu mermer heykeldir. 
Sanat Tarihi lisansım sırasında ilk kez slayt üzerinde görmüş olduğum bu muhteşem eseri gerçekten görebilmeyi istemişimdir hep. Çok istemiş olmalıyım ki geçtiğimiz aylarda Roma'ya yaptığımız ufak seyahat sırasında gerçekleşti bu hayalim. Roma'ya iner inmez eşyalarımızı çabucak kalacağımız yere bırakıp Vatikan'a doğru yola çıktık. Vatikan müzelerine ve Michelangelo'nun Pieta'sının yer aldığı San Pietro Bazilikası'na girişte uzun kuyruklar olduğunu biliyorduk. Dünyanın her yerinden gelmiş turistlerden oluşan ziyaretçi kuyruğuna girdik. Yaklaşık 1,5 saat bekledik. Vatikan müzelerine giriş saatini kaçırdık ancak San Pietro açıktı ve Pieta beni bekliyordu. İçeri girdim, sağıma soluma baktım ve yön tabelasını gördüm. Sağ tarafı işaret eden oku takip ettim. Kafalarını hafifçe yukarıya kaldırmış hayranlıkla seyreden veya fotoğraf çeken insan kalabalığının biraz üzerinde o muhteşem eseri gördüm. 


   
    Cam ardında korunmaya alınmış bu sanat şaheserine önce uzaktan baktım. Sonra insanların arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyip önlerde bir yer buldum kendime. Duygusu bir yana, taş dediğimiz materyalin nasıl olup da kumaş kıvrımlarına, damarlara, kaslara dönüşmüş olduğuna şaşırdım.


    İlk sanat tarihçisi sayılan, sanat tarihi disiplininin temellerini atan Giorgio Vasari'ye 

(1511-1574) göre ne kadar parlak olursa olsun hiçbir zanaatkarın ya da heykeltraşın bu yapıtın zarafetini ya da tasarımını aşması, mermeri Michelangelo'nun sergilediği beceriyle yontup parlatmaya çalışması mümkün değildir. Ona göre bu eserdekinden daha ölümcül bir cesedi bulmak olanaksızdır.


    
    Bu eser ayrıca Michelangelo'nun imzasının yer aldığı tek heykelidir. Bu konuda şöyle der Vasari: "Michelangelo bu yapıta öyle büyük bir sevgi ve çaba kattı ki (Bir daha hiç böyle yapmayacaktı) adını Meryem'in göğsündeki kuşağa yazdı. Gerekçesi de şuydu: Bir gün heykelin olduğu yere gitti ve Lombardiya'dan gelen kalabalık bir topluluğun yapıta övgüler düzdüğünü gördü. Topluluktan bir kişi başkasına heykeli kimin yaptığını sorunca 'Milano'dan bizim Gobbo' yanıtını aldı. Michelangelo orada tek kelime etmeden durdu ama bütün çabalarının bir başkasına atfedilmesi çok tuhafına gitti. Bir gece, keskilerini yanına alıp kendini bir lambayla kiliseye kapattı ve adını heykelin üzerine kazıdı".
     San Pietro'daki Pieta'yı seyrettim, seyrettim... Sanatsal yetenek denen ulvi hediyenin, ayrıcalığın gücünü gördüm. Michelangelo'ya bir kez daha hayran kaldım ve çocuklarını kaybeden annelerin acısını düşündüm, hüzünlendim. Bu yazıyı yazmak istediğim şu günlerde tesadüfen Nazım Hikmet'in daha önce hiç duymadığım bir şiirine rastladım. Dedim ki... Michelangelo ustayla başladım, Nazım ustayla bitireyim yazımı...

             Meryemana Tanrı'yı doğurmadı
             Meryemana Tanrı'nın anası değil
             Meryemana analardan bir ana
             Meryemana bir oğlan doğurdu
             Ademoğullarından bir oğlan
             Meryemana bundan ötürü güzel bütün suretlerinde
             Meryemana'nın oğlu bundan ötürü kendi oğlumuz gibi yakın bize



*Kaynak: Sanatçıların Hayat Hikayeleri, Giorgio Vasari, Sel Yayıncılık

  Not: Michelangelo Buonarroti bu eseri, 1498 yılında Santa Sabina kardinali Jean Villier de la Grolaie'nin siparişi üzerine yapmıştır. Kardinal, Pieta'yı kendi anıt mezarı için istemiştir.

  Not: Yalnızca ilk fotoğraf bana ait. O da çok net olmadığı için, eserin ayrıntılarını göstermek adına diğer fotoğraflar internetten alınmıştır.
  



    
    

    

13 yorum:

  1. " ben heykel yaratmıyorum , heykeller o taşın içinde zaten var , sadeca fazlalıkları alıyorum " diyen bir göz ancak bu kadar gerçekliğe imzasını atar

    YanıtlaSil
  2. not 1. çok da lüzumlu bilgi değil aslında ama camekan içinde sergilenen gerçek Pietâ değil,çook yıl önce,yaklaşık 15 felan sanırım; çevresel koşullar zarar verdiği için gerçek heykel vatikan arşivlerine kaldırılıp oraya süper iyi bir replika konmuş.İlk roma gezimdeki rehberden öğrenmiştim, sonra araştırdım,en sonunda burada italyan konsolosluğunda bir şarap organizasyonunda kültür ataşesi itiraf etmişti evet doğru diye.
    not 2:beni de çok etkileyen bir heykel olmuştur. 2ci etkileyen. İlki arkeoloji müzesindeki iskender lahdidir,ne zaman gitsem saatlerimi geçiririm karşısında.
    not 3:dehlizlerdeki katakomblara hala indiriyorlar mı bilmiyorum, ama inmediysen,geziye hala açıksa ve tekrar gidersen mutlaka görmeye çalış,sadece bir kısmını görebiliyorsun ama çok çok etkileyici bir yer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Bütün sihir kayboldu ama şimdi benim yazımdan sonra :)) Şaka bir yana zaten müzelerde çoğu ünlü eserin gerçeğini gördüğümüzden emin olamayız. Dediğin sebeplerden ya da başka sebeplerden dolayı replikaların sergilendiği söylenir hep. Ama ben öyle düşünmek istemem:)
      Katakomplar açık değildi ve zaten biz Vatikan'a az vakit ayırabildik. Gitmeden önce sorun oldu, internetten alamadım biletleri ve yok yere kuyruğa girdik. Müzelere yetişemedik. Sistine Şapeli'ni son anda kaçırdık mesela:( Sistine Şapeli'ni göremediğimizi hatırlamak bile istemiyorum:( Bir başka sefere inşallah. Kısa bir geziydi. Roma bu, bilirsin. Çok şey gördük ama çok şey eksik de kaldı aynı zamanda.
      Teşekkürler yorumlar için.

      Sil
  3. Şu bekleme işini hiç mi hiç sevmiyorum. Bu yüzden böyle yerlerden kaçıyorum sanırım:) Ama nereye kadar, gidip görmek lazım öyle ya da böyle. Ya da giden arkadaşların yazılarına katılırız:)
    Fotoğrafların tamamını senin çektiğini düşündüm önce, bu kadar uzun kalabildin demek ki önünde diye yazacaktım:)
    Notu okuyunca ve tekrar fotoğrafların çekildiği açıya bakınca düşüncemin saçma olduğunu anladım:)
    Ustanın imzası da imzaymış yalnız:)
    Kardinalin verdiği siparişe bak bir de:)) Bugünlerde bırak böyle bir eseri yapabilecek bir dahi usta, böyle sipariş verebilecek insan yok dünyada:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Semi, aslında Vatikan müzeleri için internetten bilet alınabiliyor ama ben nedense girdim girdim olmadı. O yüzden kuyruğa girmek zorunda kaldık. Ancak her müzenin internet bileti yok tabii, o zaman ister istemez kuyruğa giriyorsun. Ben de sevmiyorum kuyrukta beklemeyi çünkü birkaç günlüğüne gidiyoruz neticede ve öyle olunca korkunç bir zaman kaybı yaşanıyor. Kolezyum'da da çok bekledik mesela:(
      Kardinalin siparişi sipariş tabii:) Geçen gün Orhun "İmkanın olsa hangi dönemde nereye ışınlanmak istersin?" dedi, hiç düşünmeden "Rönesans döneminde İtalya'ya" dedim:) Bütün Rönesans ressamlarını, heykeltıraşlarını iş başında sipariş hazırlarken görebilirdim o zaman:)
      Öpücükler Semi.

      Sil
  4. Çok güzel bir çalışma ve ilginç bir hikaye. Yeni bir şey öğrenmek yaşamın en zevkli anlarından birisi. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için ben teşekkür ederim. Çok naziksiniz.

      Sil
  5. Tarihle arası çok iç açıcı olmayan bir kadını nasıl da etkiliyor bu yazıların anlatamam... Her seferinde kendimi google da buluyorum...
    Yine kalemine sağlık Sezercim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Şebnemcim benim. Ne mutlu bana ki hep böyle güzel sözler duyuyorum senden. Çoook teşekkür ederim. Öpüyorum seni.

      Sil
  6. gerçekten muhteşem bir şey , umuyorum bir dahaki gidişinizde istediğiniz diğer yerleri de görme şansı bulursunuz. Ve son olarak , gördüğümüz ne gerçek ki , bu olsun....Fakat izlemek muhteşem...

    YanıtlaSil
  7. Kutluyorum; Bloğunuzu Esin'in sayesinde öğrendim; elinize,görgü ve yaratıcılığınıza sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Tanıştığıma memnun oldum. Sevgiler...

      Sil

Yorumu olan?