21 Ağustos 2019 Çarşamba

BUGÜNLERDE...

    Blog yazılarıma başladığım günlerden arkadaşım Semi (Mutlu Eller), yakın bir zamanda kitap çekilişi yapacağını ve İlber Ortaylı'dan Bir Ömür Nasıl Yaşanır'ı hediye edeceğini duyurmuştu. Kayıtsız kalamadım ve kazanan ben oldum. Yine bir kitap kazandım:) Hazırdan yana şansım yok derim ama düşündüm de katıldığım kitap çekilişlerinde fena bir istatistiğim yoktur:) Çekiliş şansımın kitaba denk gelmesi güzel bir şey benim açımdan. Çocukluğumda bile ara sıra kazanırdım. Tüm bunları düşünürken aklıma seneler önce Milliyet Kardeş dergisinden kazandığım Atatürk kitabı geldi. Kazanmak için kendi yazdığımız bir şiiri dergiye gönderecektik. Ben de yazdım ve yolladım. Kendi kendime çok işler becerirdim. Yazdım, zarfladım, küçük olduğum için 
o sırada henüz kendim postaneye gitmiyordum, "Bunu postalar mısın?" diye babama verdim. Şiirim de yayınlanmıştı, kitabı da almıştım. Çok güzel bir kitaptı, büyük, kalın kapak, sayfalar kuşe kâğıt... Ah! Çocukluğum dergileri! Ne güzellerdi. Epeyi bir sakladım ben onu ama şimdi ne yazık ki yok. Minimalizmi benimsemiş annem asla evde fazladan bir şeyler tutmaz:) Benim aşırı ıvır zıvırlarımı -ki aslında ona göre ıvır zıvır- sonra sonra elden çıkardı. Kurtarabildiklerim duruyor :) Ama benim de hatıra niyetine çok eşyam vardır hakikaten. Her anne kaldıramaz :)

    Neyse... Nereden nereye geldim. Bugün kitabım geldi. Mutlu oldum. Şimdi onu yanıma alacağım. Zira tatile çıkıyoruz. Neresi olduğu sürpriz olsun :) Dönünce görüşürüz...




8 Ağustos 2019 Perşembe

THASSOS... HALKİDİKİ... MASMAVİ BİR HAFTA SONU...

    Annem schengen vizesini Yunanistan'dan almamış olsa, o ülkeden aldığı için en azından bir kere giriş-çıkış yapmak durumunda kalmasa bu yaz halâ denize gireceğim yoktu. Bu sayede bir önceki paylaşımda bahsettiğim karmaşık Temmuz ayının son günlerine minik bir Thassos-Halkidiki seyahati sığmış oldu. Biraz bu seyahatten bahsetmek isterim. Önümüz bayram ve çok sayıda turistin komşuya akacağına eminim. Yolu düşen herkese özellikle kara yolu sınırında kolaylıklar diliyorum:)
     Instagram'ın cilvesi olsa gerek annemin hayallerini bir süredir Thassos'un denizi süslüyordu. Aslında başka bir ülkeye seyahat için Yunanistan'dan aldığı schengen vizesi, Türk turistlerin çok sevdiği bu adayı görmek için bahane oldu. Bir hafta sonu süresine denk gelen geziyi yine kendisinin sponsorluğunda gerçekleştireceğimiz için uygun fiyatlı bir tur seçtim. Çünkü annem yaşı ve huyu dolayısıyla bilhassa başka ülkede yürümek için, toplu taşıma araçlarını kullanmak için, keşfetmek ve denemek, yanılmak için gerekli enerjiye sahip değil. Thassos ve Halkidiki plajlarına ulaşım da çok kolay değil, en iyisi tur dahilinde ilerlemekti. Tadımlık bir gezi oldu. Beğenirsek, bir başka zaman daha uzun süreli kalmak için ön araştırma olur gibi düşündük. Düştük yollara.
    Gece 03.00 gibi Türkiye-Yunanistan sınırındaydık. Gidişte pek beklemedik çünkü kalabalık değildi. 50 lira olmadan önceki son 15 liralık yurt dışı çıkış harcı pullarımızı aldık. 15'ten 50'ye mükemmel bir sıçrayış... Herkes "Pullardan fazla fazla alıp sonra kullansak olur mu?" diye sordu ama o güzel zammı düşünenler bunu da düşünmüşlerdir. Olmuyor tabii ki:) 
    İlk günün deniz sefası Halkidiki'deydi. Selanik'e yakın olduğu için önce bu şehre girildi ve Atatürk'ün doğduğu ev ziyaret edildi. Ben daha önce birkaç kere gittiğim için bu kez içine girmedim. Bahçesinde oturup evi ve Atatürk'ün babasının diktiği söylenen nar ağacını izledim. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk kitabında Atatürk'ün bugünkü müze olan binanın arkasındaki daha küçük bir müştemilatta doğduğundan, ailenin orada oturduğundan bahsediyor. (s.30) Eğer öyleyse bile bu onun bu bahçede koşturduğu; evin civarında, sokağında ayak izlerinin olduğu gerçeğini değiştirmiyor. O yüzden benim için bahçede oturup çevreyi incelemek ayrı bir mutluluktu. 

    Halkidiki, Selanik halkının yazlık mekânı. Şehre sadece bir saat uzaklıkta. Türklerin burayı keşfi Yunanların birkaç sene önce yaşadıkları ekonomik kriz zamanlarına dayanıyor. Gidiyoruz, görüyoruz, yiyoruz, içiyoruz ve ekonomilerine yadsınamaz bir katkı sağlıyoruz. Onlar da iyi hizmet anlayışlarıyla karşılığını veriyorlar açıkçası. 
    Halkidiki, Ege denizine Kassandra, Sithonia ve Athos isimli üç kısım halinde uzanan bir yarımada. Ve ülkenin Makedonya coğrafi bölgesine dahil. Antik çağın önemli filozoflarından, Büyük İskender'e de öğretmenlik yapmış Aristoteles'in doğum yeri. Eğer bir gün Halkidiki'ye kendi şartlarımızla yolumuzu düşürürsek filozofun doğum yeri Stageira antik kentini ve adına kurulmuş tematik parkı görmek isterim. 

    O gün Selanik'e daha yakın olan Kassandra bölgesinde bir plajda denize girdik. Rengi, orta serinlikteki ısısı, küçük çakıllı yapısı ve berraklığıyla tam benlikti. Sevdim. Bizler o gün şemsiye ve şezlong kiraladık ancak Yunanistan kıyılarında buna zorunlu değilsin, havlunu serip istediğin yerde güneşlenebilirsin, istediğin yerden denize girebilirsin. O gün Halkidiki'de bizi götürdükleri plajda tek sevmediğim şey yemek konusundaydı. Deniz ürünü tercih ederdim fakat yoktu. Zira Yunanistan deyince aklıma çıtır çıtır kalamarlar geliyor. Madem öyle yerel olsun dedik ve suvlaki söyledik. O da bildiğin şiş kebap ama hadi biz ona suvlaki diyelim.

    Akşam konaklamamız Selanik'teydi ancak bu konuda ayrıntılara girmeyeceğim. Çünkü bu bir deniz yazısı ve bir de şehir hakkında daha önce (2018 yazılarında) epeyi bir ayrıntılı yazmıştım. 
O zaman şimdi Thassos'a uzanalım.

    Seyahatimizin ikinci günü Thassos Adası'na Kavala'dan 40 dk.'lık bir feribot yolculuğuyla ulaştık. Zannediyorum adanın farklı bölgelerine ulaşmak için farklı feribot seçenekleri var. Kendi imkânlarıyla gidenler bunu dikkate alacaklardır. Tam da bunları yazarken aklıma geldi: Seneler önce Hırvatistan gezimiz sırasında Dubrovnik'ten Hvar Adası'na gidecektik. Feribot için şimdi adını hatırlamadığım bir yere gittik. O zaman internet bu kadar kullanışlı değil. Saat vs. bakmadan gittik. Feribotu kaçırmışız. Bizi 2 saat uzaklıktaki bir başka limana yönlendirdiler. Geç saatlerde oradan Hvar'a geçtik. Ada uzun ve ince. Bizim konaklayacağımız yer adanın bir ucundayken, biz diğer ucuna inmişiz. Gecenin bir yarısı kapkaranlık, ıssız ve virajlı yollarda 2 saat yol alarak diğer uca ulaşmaya çalışmıştık. Korkutucuydu. Yani feribotun nereye varacağı önemli:) Ve neyse ki artık araştırma imkânları çok daha fazla. Yine lafı uzattım. Thassos feribotundan bahsediyordum. Vallahi adaya yolculuk keyifli. Canlı müzik var, her milletten neşeli bir kalabalık var, tepemizde uçuşan martılar var. 

  Thassos Adası yemyeşil, güzel bir ada. Yeşilin yanına denizin mavisini ve bir zamanların mermer yataklarının kalıntısı olan beyazlığı da eklemek gerekir. Huzur veren, mükemmel bir karışım... Antik söylenceye göre, gözü fazlaca dışarıda Zeus'un Fenike kraliçesini kaçırdıktan sonra sığındıkları yer burası. 
    Biz o gün denize Pachis plajından girdik. Halkidiki'den farklı olarak burada deniz daha sıcak ve kumluktu. Git git derinleşmeyen cinsinden. Ben de böylesini pek sevmem. Ama burası da tam annemin zevkine göreydi:) Yaz başından beri Bodrum'a teyzemin yanına gitti, kardeşim ve ailesiyle Datça'ya, Seferihisar'a gitti ve inanılmaz bir şey tüm bu yerlerde su soğuk diye denize girememiş. İlk kez Thassos'ta doya doya yüzdü. Fakat ülkesinin hakkını yemez, favorisinin yine de Çeşme-Ilıca Plajı olduğunu söyledi:)

   Thassos'u şöyle ufaktan bir görmüş oldum. Ya arabayla giderek ya da orada araba kiralayarak plaj plaj gezmek gerektiğine karar verdim. Kullanabilenler için motorsiklet de bir seçenek tabii. Pachis plajının tesisi çok iyiydi, şıktı ancak fazla kalabalık ve gürültülüydü. O sıradaki tüm tesisler öyleydi. Özellikle akşamüstü son ses müzik başımı ağrıttı. Dediğim gibi, bir Yunan adasında daha doğal, daha sakin kumsalları keşfetmeyi isterim.
    Sinemaseverler hatırlayacaklardır, "Z" isimli bol ödüllü bir film vardır. Yunanistan'ın askeri diktatörlük günlerini anlatır. Bu filmin uyarlandığı "Ölümsüz" romanının yazarı Vassilis Vassilikos Thassos'un çocuğuymuş. Bu güzel adada doğmuş. Ne ayrıntı demeyin, küçümencik yerlerden çıkan başarılı insanlar hep ilgimi çekmiştir. Onları düşünmek gezilerime hoş duygular katar.
    İşte böyle. Ben bu yaz denizle ilk kez komşuda buluştum. İyi de oldu. Tabii ki her yerini gezemedim ama Yunanistan'a her gittiğimde kendimi rahat hissettim. Orada olmayı seviyorum. Halkidiki ve Thassos'u da sevdim. Ülkemize dönüşte, sınırda bu kez aşırı bir yoğunluk vardı. Sanırım bunun sebebi bayrama doğru gurbetçi vatandaşlarımızın Türkiye'ye gelmesi. Otobüslerin gişesi ayrı olmasına rağmen geçişimiz 2 saat sürdü. Özel arabaların sırasında olsaydık bu süre rahatlıkla 4-5 saati bulabilirdi. Öyle ya da böyle, yorgun ama keyifli bir hafta sonunun ardından, bir başka zaman bir başka kentiyle buluşmak dilekleriyle veda ettim Yunanistan'a.