8.Uluslararası İstanbul Opera Festivali başladı ve bu sene ihmal etmeden bilet almayı, Arkeoloji Müzesi'nin bahçesinde Mozart'ın Saraydan Kız Kaçırma Operası'nı izlemeyi başardım. Tabii tatildeki Orhun'la birlikte. Aslında o klasik müziğe benden daha meraklı ve bilgili. Ona her türlü uyar yani. Benim amacım ise, en önemli müzik adamlarından birinin eserini İstanbul'un en kıymetli müzesinde tarihi atmosferle hemhal olarak dinleyeyim, ruhum huzur bulsun, kulaklarımın pası silinsin, gündemden uzaklaşayım minvalinde ilerleyen bir amaç.
Bunları yaşadım mı peki? Tabii ki yaşadım. Terapi gibi bir geceydi. Eserin konusu ile mekanın uyumu, gösterim öncesi lokum dağıtan cariyeler, İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının şahane performansı, dahi Mozart'ın müziği, orkestra, seyirci... Hepsi müthişti. İyi ki bu sene kaçırmadım.
Gösterim sırasında fotoğraf çekilmeyeceği için en son fotoğrafı internetten aldığımı, diğerlerinin bana ait olduğunu ve aslında etkili ortamı yansıtmada yetersiz kaldıklarını belirtmek isterim.
Sanatla kalın efendim! Zira bu huzursuz dönemde, ne yapacağımızı şaşırmış haller içinde, bu karmakarışık dünya üzerinde sığınacak limandır sanat.
17 Haziran 2017 Cumartesi
14 Haziran 2017 Çarşamba
BİRTAKIM SERGİLER VE GÖRME EYLEMİ ÜZERİNE:)
Pera Müzesi'nde bugünlerde, ismini George Orwell'ın "1984" romanında kullandığı "Çiftdüşün" kavramından alan bir sergi var. Müzeden mail adresime gelen bültenler aracılığıyla, geçtiğimiz çarşamba günü Estonyalı sanatçı Marko Maetamm'ın bu sergi kapsamında canlı etkinlik gerçekleştireceğini, müzenin asansör ve tuvalet duvarlarına çizim yapacağını öğrendim. Orhun'a söyledim. Onun okuduğu üniversiteden mezun bir sanatçı olduğunu da duyunca sergiyi ve etkinliği görmek, mümkün olursa tanışmak istedi. Anne-oğul Beyoğlu'na uzandık. Tam etkinlik saatinde oradaydık. Çarşamba günleri Pera Müzesi'nin öğrencilere ücretsiz olmasının da etkisiyle hatırı sayılır bir genç ziyaretçi kalabalığı vardı. Maetamm kalemi eline aldı ve duvarlara nasıl sanatçı olduğunun hikayesini yazdı. Çizim değil farklı bir çalışmaydı bu. Bu sırada üzerinde Bugs Bunny kostümü vardı. Sebebi sorulduğunda doyurucu bir cevap vermedi açıkçası. Serginin kuratörü de etkinlik sırasında o civardaydı ve devamlı kikirdeyip duruyordu. Sanat Tarihi diplomama ve çağdaş sanatı sevmeme; her fırsatta sergi ve müze geziyor olmanın getirdiği bir göz aşinalığına ve kendimce bir zevke sahip olmama rağmen nereye varmaya çalıştıklarını çözemedim açıkçası. Aslında Estonyalı sanatçının aile yaşamı üzerine odaklanmış olduğu belirtilen çok iyi işleri var. Kendisini yeni tanıdım ve incelediğimde çalışmalarını beğendim. Pera Müzesi'ndeki sergide de örnekleri var. Ancak dediğim gibi o günkü etkinliğin niteliği, küratörün de ciddiyetsizliğiyle gösterilen çocuksu tavırlar beklentilerimi yüksek tutmuş olduğumu gösterdi. Akşamüstü kuratörle gerçekleşecek söyleşiye de kalmadık. Orhun sanatçıyla tanıştı. Tallinn'de okuduğunu, tatil için İstanbul'da olduğunu söyledi, sormak istediklerini sordu. Zira iki yıllık bir projeleri var ve bir kısmı çizgi roman hazırlamak üzerine.
Ufak sohbetten sonra sergiyi gezdik. Aslında sergileri gezdik demek daha doğru olacak çünkü bu günlerde bir de Jose Sancho'nun "Erotik Doğa" isimli heykel sergisi var müzede. Ve çok iyi bir sergi bu. Her ikisi de 6 Ağustos tarihine kadar görülebilir. Cuma günleri 18.00-22.00 arası herkesin, çarşamba günleri ise öğrencilerin müzeyi ücretsiz olarak gezebileceklerini hatırlatmak isterim.
Müze çıkışı İstiklal Caddesi'nden Galata'ya doğru uzandık. Oradan Karaköy'e geçtik. Defalarca geçtiğimiz yerleri bu kez ayrı bir keyifle gezdik çünkü Orhun görmeye başladı:) Yani hakikaten görmeye başladı çünkü birkaç aydır lens kullanıyor:) Senelerdir bozuk olan gözleri için ısrarla gözlük kullanmak istemedi. Ben 1.50 derece miyopum ve gözlüksüz zorlanıyorum, göremiyorum. Orhun'un gözleri 1.25 civarında. Devamlı soruyordum "e sen nasıl görüyorsun?" diye, o da ısrarla gördüğünü iddia ediyordu. Lens ile uğraşacak yaşa gelmesini bekledim. Lensleri takınca dünyanın çok farklı bir yer olduğunu kabul etti:) Şimdi her yere ilk defa görmüş gibi bakıyor. "Burası güzelmiş ya" diyor daha önce defalarca gördüğü yerlere. O gün de İstiklal'de keyifle gezdi, Karaköy'den Topkapı Sarayı'na ve Ayasofya'ya baktı kaldı:) Bir de "ama şimdi dünyanın güzelliklerini de görüyorum çirkinliklerini de" diye felsefe yapıyor:) Enteresandır benim oğlum. Ha rahat görmeye başladı diye her zaman takıyor mu o lensleri? Hayır. Tembellik yapıp ara sıra takıyor, manzaralı yerlere gidecekse takmayı ihmal etmiyor:) Bayramda İstanbul'dayız. Tatil nedeniyle hazır biraz boşalmışken Rumeli Hisarı'na, Boğaz'a falan gidelim de doya doya baksın diyorum şimdi ben:) Çünkü bazen "İstanbul mu güzel? Mahvettiler İstanbul'u!" diyor, ben de ısrarla "her şeye rağmen güzel" diye savunuyorum, tartışıyoruz. Lensleri takınca hemen Tallinn'e okula gitmek durumunda kalmıştı, şimdi HD kalitesiyle tekrar bir görsün İstanbul'u. Ve sözlerimi o günkü ufak gezimizden birkaç fotoğrafla tamamlıyorum.
Ufak sohbetten sonra sergiyi gezdik. Aslında sergileri gezdik demek daha doğru olacak çünkü bu günlerde bir de Jose Sancho'nun "Erotik Doğa" isimli heykel sergisi var müzede. Ve çok iyi bir sergi bu. Her ikisi de 6 Ağustos tarihine kadar görülebilir. Cuma günleri 18.00-22.00 arası herkesin, çarşamba günleri ise öğrencilerin müzeyi ücretsiz olarak gezebileceklerini hatırlatmak isterim.
Çiftdüşün |
Jose Sancho - Erotik Doğa |
Müze çıkışı İstiklal Caddesi'nden Galata'ya doğru uzandık. Oradan Karaköy'e geçtik. Defalarca geçtiğimiz yerleri bu kez ayrı bir keyifle gezdik çünkü Orhun görmeye başladı:) Yani hakikaten görmeye başladı çünkü birkaç aydır lens kullanıyor:) Senelerdir bozuk olan gözleri için ısrarla gözlük kullanmak istemedi. Ben 1.50 derece miyopum ve gözlüksüz zorlanıyorum, göremiyorum. Orhun'un gözleri 1.25 civarında. Devamlı soruyordum "e sen nasıl görüyorsun?" diye, o da ısrarla gördüğünü iddia ediyordu. Lens ile uğraşacak yaşa gelmesini bekledim. Lensleri takınca dünyanın çok farklı bir yer olduğunu kabul etti:) Şimdi her yere ilk defa görmüş gibi bakıyor. "Burası güzelmiş ya" diyor daha önce defalarca gördüğü yerlere. O gün de İstiklal'de keyifle gezdi, Karaköy'den Topkapı Sarayı'na ve Ayasofya'ya baktı kaldı:) Bir de "ama şimdi dünyanın güzelliklerini de görüyorum çirkinliklerini de" diye felsefe yapıyor:) Enteresandır benim oğlum. Ha rahat görmeye başladı diye her zaman takıyor mu o lensleri? Hayır. Tembellik yapıp ara sıra takıyor, manzaralı yerlere gidecekse takmayı ihmal etmiyor:) Bayramda İstanbul'dayız. Tatil nedeniyle hazır biraz boşalmışken Rumeli Hisarı'na, Boğaz'a falan gidelim de doya doya baksın diyorum şimdi ben:) Çünkü bazen "İstanbul mu güzel? Mahvettiler İstanbul'u!" diyor, ben de ısrarla "her şeye rağmen güzel" diye savunuyorum, tartışıyoruz. Lensleri takınca hemen Tallinn'e okula gitmek durumunda kalmıştı, şimdi HD kalitesiyle tekrar bir görsün İstanbul'u. Ve sözlerimi o günkü ufak gezimizden birkaç fotoğrafla tamamlıyorum.
13 Haziran 2017 Salı
BUGÜNLERDE...
Bahar ayları su gibi akıp geçti benim için. Bol gezmeli, bol arkadaşlı, yakın akraba çevremin doğum günlerinin baharda toplanması nedeniyle bol kutlamalı günler yaşadım. Şükür! Binlerce kere şükür!
Haziran ayı gelince oğlum da tatile geldi. Okulunda ilk yılını tamamladı, ben mutlu, ben gururlu! Onunla birlikte bütün bir yılın çamaşırları da gelmiş oldu:) Bir haftam -gündelik çamaşır işi de eklendikçe- neredeyse sırf çamaşır yıkamakla geçti. Olsun. Evimizin neşesi geldi ya! Can oğlum benim gibi eli devamlı çocuğunun üzerinde bir anneden bağımsızlığını kazanıp farklı bir ülkede okuduğu için, kendi işini kendisi yapmayı başardığı için çok mutluyum. Aslına bakarsak onu birden uzaklara yollayınca zorlanan ben oldum. Fakat ne kadar birbirimize bağlı olsak da oğlumun ayrı bir birey olduğu ve kendi yolunu çizmesi gerektiği gerçeğini kendime devamlı hatırlatarak atlattım bu bir yılı. Ve bence güzel bir tatili hak ettim. Biliyorum ki tatillerde bize ayırdığı zaman seneler içinde yavaş yavaş azalacak, öncelikleri farklılaşacak. O yüzden bu zamanların da tadını çıkarmak lazım. Önceden gelen bir sağlık sorunu nedeniyle, bu tarihlerde olması gereken küçük bir operasyon atlattı 2-3 gün önce. Sıkıntı yok, asayiş berkemal. Şu an değil, belki bir gün anlatacağım sağlık konusunda yaşadıklarımızı. Şimdi bizi temkinli fakat güzel bir yaz bekliyor.
Aslında bahsedeceğim çok şey vardı fakat böyle duygusallığa bağlayınca devamında anlatmak manasız geldi şimdi bana. İyisi mi ben yarın devam edeyim. Ve sonraki günlerde... Zaten buraları öyle ihmal ettim ki hareketlenme olur benim için, şahane olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)