İVAN KONSTANTiNOVİÇ AYVAZOVSKİ (1817-1900)
MEHTAPTA İSTANBUL'A BAKIŞ
Birkaç yıl önce oğlum Tallinn'de üniversiteye başlayacağı zaman, evinden ilk kez ayrılacak olmasının anne-baba olarak bizde yaratacağı etkiyi hafifletmek için, bu şehirde 10 gün kadar kalmıştık. Orhun okula giderdi, biz de kenti keşfetmeye çıkardık. Daha sonra çok kez gidip geldik fakat o ilk ziyarette neredeyse adımlamadığımız sokağı, gezmediğimiz müzesi kalmamıştı. Büyük Petro'nun (bir başka deyişle Deli Petro) eşi Katerina için yaptırdığı Kadriorg Sarayı'nı gezerken, Ayvazoski'nin muhteşem bir deniz manzaralı tablosuyla karşılaştığımda çocuklar gibi sevindiğimi hatırlarım. Sanki ülkemden biriyle karşılaşmış gibi hissetmiştim. İlk anda "Burada ne arıyor?" diye düşünmüştüm fakat hemen aklımı başıma topladım ve Ayvazovski'nin Rusya'nın en büyük sanatçılarından biri olduğu, Estonya'nın da şimdi AB üyesi bağımsız bir ülke olmasına rağmen bir zamanlar Rusya'nın hakimiyetinde bulunduğu bilgilerini hatırladım. Yani benim bir an kendimi Türkiye'de zannetmem dışında normale aykırı bir durum yoktu. Abarttığım zannedilmesin. Zira benim kadar siz de Ayvazovski'nin bir çok tablosunu tarihi saraylarımızda, müzelerimizde görmeye alışkınsınız. Anadolu kıyılarını ve Ege adalarını gezen, sekiz kez İstanbul'da bulunan sanatçı, ülkemiz görünümlerine dair pek çok eser meydana getirmiş, hâttâ padişah Abdülaziz'in ve V.Murad'ın portrelerini yapmıştır.
Ivan Ayvazovski 1817 yılında, Ukrayna'nın Kırım yarımadasında yer alan Feodosia'da (Kefe) doğar. Ivan, Osmanlı uyruklu Ermeni bir ailenin oğludur. Resme yeteneği küçük yaşlarda anlaşılmış ve eğitimi bu yönde devam etmiştir. Bir sahil kentinde hayata adım atmış olması, onun denizin her türlü haliyle defalarca karşılaşmış olduğu anlamına gelir. Bu da ileride en güzel deniz resimlerini yapan ressamlardan biri olacağının işaretidir. 1833 yılında Çar 1.Nikola'nın ilgisi ve emriyle Petersburg'da Çarlık Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitim gören Ayvazovski, başarılı çalışmaları nedeniyle bir çok Avrupa ülkesine gönderilir. Rusya'ya dönüşünde ise Deniz Bakanlığı'na birinci ressam sıfatıyla atanır. Rus deniz ressamlarının en bilinen temsilcisidir. Deniz yüzeyinin günün her saatinde değişen rengi, fırtınalı havalarda oluşan dalgalar, sallanan gemiler, deniz savaşları onun ilgi alanındadır. Suyun şeffaflığını en iyi çalışan ressamlardandır. Kimi donanma gemileriyle olmak üzere, çok seyahat etmiştir. Sadece Avrupa'ya değil, yolu Amerika'ya kadar uzanır. Defalarca Türkiye'ye gelir, Osmanlı nişanlarıyla ödüllendirilir. Zaman, Doğu'ya ilginin arttığı, resim sanatında Oryantalizm'in revaçta olduğu zamandır.
Bu noktada Oryantalizme parantez açmak gerekiyor. Napolyon'un 1798 tarihli Mısır seferiyle başlayıp 1.Dünya Savaşı'yla sona eren bu dönem, sanayileşmenin katılığından bunalan Batı insanının düşsel bulduğu Doğu'ya ve romantizme duyduğu ilgiyle, yeni ulaşım yollarının devreye girmesi sonucu uzak ülkelere yapılan seyahatlerle, Doğu ülkelerinde artan arkeolojik çalışmaların yarattığı etkiyle, uluslararası sergilerin çoğalmasıyla şekillenmiş bir dönemdir. Öncelikle Fransa ve İngiltere kaynaklıdır, zira biliyoruz ki her ikisi de Kuzey Afrika ülkeleri, Mısır ve Hindistan'da sömürgeci durumundadır. Resim sanatı açısından baktığımızda Fransa ve İngiltere'nin ardından, diğer Avrupa ülkelerinin hâttâ Amerika'nın da Oryantalizme kayıtsız kalmamış olduğunu görürüz. Doğu ülkelerinin manzaralarını, Doğulu insanların günlük yaşantılarını kimi zaman abartılı kimi zaman oldukça gerçekçi konu edinen resimler çok sayıda alıcı bulmuş, önemli bir pazar oluşmuştur. Önce gezginlerin, elçilerin söylemlerine dayanarak hayalen yapılan çizimler, sanatçıların da seyahat olanağı bulmasıyla daha gerçekçi bir hâl almıştır. Ayvazovski de bu açıdan Oryantalist akıma dahildir. İstanbul'da bulunduğu süre içinde, bu kentin günün her saatindeki görünümünü romantik tarzıyla, defalarca tuvaline aktarmıştır. Ayrıca şehir sakinlerini sahilde, kayıklarda, kahvehanede vb. birçok günlük yaşam hâlinde resimlemiştir.
Bu yazının konusu olan Mehtapta İstanbul'a Bakış, sanatçının şehrimizin romantizmini görselleştirdiği örneklerden biridir. Parlak dolunayın ışığıyla yıkanan Boğaz'da gemiler, kayıklar, kayıkların içinde insanlar ve arka planda tarihi yarımadanın varlığı dikkat çeker. Gece resminin sınırlı renk paleti, ayın ve çevresinin sarı-beyaz tonlarıyla hareketlendirilmiştir. Gece karanlığının içinde ayışığıyla aydınlanan noktaların görüntüsü sanatçının başarısını vurgular gibidir. Nispeten yüksek binaların ve sağ bölümdeki geminin aya dönük yüzeyleri daha ışıklıdır. Tüm bunların nedeni dolunay, tablonun yarısından çoğunu kaplayan hafif bulutlu gökyüzünde ihtişamla parlamaktadır. Gece vakti İstanbul güzeldir, masalsıdır. Doğa karşısında kapıldığımız iyi ya da kötü yüce duygular resimde romantizmin konusudur. Bu anlamda Mehtapta İstanbul'a Bakış romantik bir eserdir. 19.yy. boyunca geçerli olan Oryantalizm'de sanatçılar sadece konuda birleşmişler, üslup açısından ise farklı yönelimlerde bulunmuşlardır.
Anılarımın evreninde küçük ama anlamlı bir köşe edinen Ayvazovski, 83 yaşında şövalesinin başında hayata veda eder. Sebebi beyin kanaması. O ana kadar resim yapar. Çok ülkede bulunmuş, onur nişanlarıyla ödüllendirilmiştir ancak doğduğu Feodosia'ya her zaman bağlı kalmıştır. Ömrünün son yıllarını burada geçirir ve kentin imarı için elinden geleni yapar. Evi bugün bir müzedir. Gidip de görmek hevesinde olduğum. Üstelik anne tarafımın Kırım'dan geldiği halde benim hâlâ o toprakları gidip görememiş olmamın verdiği istekle birlikte...
* Resim sanatında oryantalizmle ilgilenenler için sevgili hocalarım Semra Germaner ve Zeynep İnankur'un "Oryantalizm ve Türkiye" isimli kitabını tavsiye ederim efendim.