PIETER CLAESZ (1597 - 1661) - VANITAS
Bir süredir aklımda resim sanatındaki Vanitas sembollerinden bahsetme fikri vardı. Güne doların tekrar yükseldiği haberleriyle merhaba deyince semboller gözümün önünde uçuşmaya başladı. Kendi sınırlarımız içinde sıkıntımız büyük malûm; dünya genelinde de ekonomi, salgın, iklim krizi, güç savaşları vs. derken nasıl ilerleyeceği belirsiz bir dönemdeyiz. Kaosta payı olan idarecilere haykırmak istiyorum! Memento Mori!
Yani, "Ölümü hatırla!" 17.yy.'a ışınlansaydık ve ben Hollandalı bir ressam olsaydım bu uyarıyı, bu öğüdü resimlerimle yapardım. Şimdi, 21.yy.'da, bu resimlerden birini paylaşıyorum ve dünyadaki her bireyi birbirine bağlama gücüne sahip internet üzerinden sesleniyorum: Ölümü hatırla! Kalıcı değilsiniz. Bu hırs neden? Nasıl oluyor da sizin hırslarınıza çok uzak iyi niyetli insanları zora sokma hakkını kendinizde buluyorsunuz?
Bugün huzursuzum dostlar. Vanitas sembolü kuru kafalar, erimiş mumlar, kullanılmış eşyalar ruh halime bir hayli uygun düşecek. En iyisi ben bir an önce konuya gireyim.
17.yy.'da Hollanda'dayız. Hatta daha da özelleştirelim Kuzey Hollanda'dayız. 1609'da ülke kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmış. Güney Hollanda İspanya'ya bağlılığı sürdürürken Kuzey Hollanda cumhuriyete yönelmiş ve Protestanlığın önemli ülkelerinden biri durumuna gelmiş. Ticaret gelişmiş, bilhassa deniz ticaretinde İngiltere'ye rakip olunmuş. Dolayısıyla ülke refah içinde. Ticaret yapan orta sınıf, her alanda olduğu gibi sanatın da şekillenmesinde etkili. Zenginlerin ulaşabildiği her türlü eşya artık resimlere girmeye başlamış. Kimi zaman uzak ülkelerden gelen egzotik mallar; kimi zaman müzik aletleri, mücevherler, çiçekler, silahlar ve daha birçoğu... Natürmort resmin, yani ölü doğa resminin zirve zamanları. Ancak parayla satın alınabilen her tür eşyanın arasında göze çarpan bazı nesneler var ki görünen anlamıyla değil, sembolik anlamlarıyla dikkat çekmekteler. Kum saati gibi, kelebek gibi, mum gibi... İşi biraz daha enteresan kılalım, kuru kafa gibi... İşte bunlar Latince bir deyiş olan "Memento Mori" düşüncesinde şekillenen, Eski Ahit'teki bir bölüme göre "Vanitas" olarak adlandırılan nesneler. Onca zenginliğin içinde ölümü hatırlatmak, her şeyin geçici olduğuna dikkat çekmek gibi bir görevleri var. Protestanlığın bir kolu olan Kalvinizm inancına uygun olarak ortaya çıkmışlar. Kalvinistler'e göre çalışmak en büyük erdem ve insanlar maddi başarılarına göre olumlu ve olumsuz anlamda ikiye ayrılırlar. Para kazanmak Tanrı'ya ulaşmanın yollarından biri olsa da israf ve gösteriş asla kabul edilemez. O halde yeni nesil zenginler ikilemdeler. En güzel eşyalara sahip olma isteği insanın doğasında var fakat bunlar aslında geçici. Ölüm kaçınılmaz, tek gerçek Tanrı. Bunu onlara hatırlatan bir şey olmalı. İşin sanat kısmında söz konusu görevi üstlenen işte bu Vanitas sembolleri... Kısa ömrüyle bilinen bir gül, kelebek, sönmüş ya da sönmekte olan bir mum, solan çiçekler, geçiciliği simgeleyen sabun köpükleri, kullanılmış eşyalar, devrilmiş kadehler, çürümüş meyveler, ömrün kısalığını anlatan saatler... Bunlar tablolarda kimi zaman değerli eşyalara tezat oluşturacak şekilde, onlarla birlikte yer alıyorlar. Kimi zaman sadece vanitas sembollerinden oluşan resimler yapılıyor. Bu yazıya konu olan natürmorttaki gibi...
Pieter Claesz natürmort çalışmalarıyla tanınan bir ressam. Cansız nesnelerin temsiliyle oluşturulan natürmort, akademik hiyerarşide resim konuları açısından alt sıralarda yer alsa da 17.yy. Hollandası'nda zengin kesim tarafından en çok sipariş edilenlerden. Çünkü, önceki satırlarda da belirttiğim gibi sahip olmayla ilişkili. Benim seçtiğim resim, sanatçının daha fazla nesneden oluşan kalabalık kompozisyonlarından biraz farklı. Daha sade ancak etkisi kuvvetli. Bir masanın üzerine yerleştirilmiş nesneler arasında, belli belirsiz tüten ince bir duman nedeniyle henüz sönmüş olduğunu anladığımız mum, ters dönmüş boş bir bardak, cep saati ve kuru kafa yer almakta. Bunlar hayatın sonlu oluşunu, zamanın geçiciliğini anlatan vanitas sembolleri. En büyük nesne olan kuru kafa her birinden daha yükseğe, daha dikkat çekici şekilde yerleştirilmiş. Kuru kafanın kime ait olduğunun bir önemi yok. Bu fakir bir insanın da, bir kralın ya da kraliçenin de olabilir. Artık önemsiz. Önemli olan Tanrı'nın sonsuz bilgeliği ki resimde bunu hatırlatan nesne kuru kafanın altında yer alan kitap. Cep saatinin altındaki anahtar ise diğer dünyaya, sonsuzluğa açılan kapının anahtarı. Anahtarın kurdelesinin mavi rengi, tüy kalemin beyazlığını saymazsak, resimdeki tek farklı renk. Kompozisyona kasvetli toprak tonları hakim. Nesneler sol üstten gelen ışığın doğrultusunda aydınlanmış. Sanatçı dokuyu göstermede başarılı. Camın, kemiğin, kumaşın, seramiğin, metalin dokusu ayrı ayrı hissedilmekte. Ölüm ve yaşam ikilemini başarıyla yansıtan bir kompozisyon.
Biliyorum ressamların hayatı çok ilgi çekiyor ancak bu kez elimde, hafızamda ve genel olarak sanat tarihi alanında Pieter Claesz'a ait pek fazla bilgi yok. Belçika'da doğmuş, hayatına Hollanda'da Haarlem'de devam etmiş. Birkaç loncaya kayıtlı olduğu biliniyor. İki kere evlenmiş. İlk evliliğinden olan oğlu Nicolaes Pietersoon Berchem de ünlü bir manzara ressamı. Oğlu dahil olmak üzere pek çok öğrenci yetiştirmiş. Claesz'ın eğitimci yanı da olan çalışkan bir ressam olduğunu söyleyebiliriz. Hakkında bilgi az ancak natürmortları bugün en büyük müzelerde yer almakta.
Vanitas sembolleri her zaman bu resimdeki gibi keskin şekilde yer almazlar. Örneğin bir resimde bir çocuğu sabun köpüğü şişirirken görürsünüz ve bunu oyun oynayan bir çocuk olarak düşünüp geçebilirsiniz. Ancak sanatçı muhtemelen genç bir figürle birleştirdiği sabun köpüklerini, o yılların çabuk geçtiğine gönderme olarak resimlemiş olacaktır. Bir güzel sanatlar müzesinde vakit geçirmek, eserleri etraflıca incelemek, fikir yürütmek tam da bu yüzden keyiflidir, ufuk açıcıdır. Keyifsiz başladığım yazıyı yine sanatın güzelliğine bağlayarak bitiriyorum.
Demek ki güncel hakikâtler arasında nefes alabilmek için biz yine kişisel gayretlere devam arkadaşlar!
Not : Vanitas konusunu tekrar düşününce, 31 numaralı Bir Ressam, Bir Resim yazısının konusu olan Avni Lifij portresindeki yırtık çorabın vanitas sembolü olduğu fikrini benimsedim. Lifij, elinde içki kadehiyle hoşça vakit geçiren figürün omuzuna kullanılmış, yırtık çorabı yerleştirerek hoş zamanların geçiciliğine gönderme yapmış olmalı. Neden daha önce aklıma gelmedi bu?