Güneşli pazar günü herkes dışarıdayken ben oturdum bloga yazı giriyorum. Şikayetçi miyim? Hayır! Çünkü bence İstanbul'da pazar günü dışarı çıkılmaz. Hele hava güzelse hiç olmaz. Öğlene kadar, herkes uyurken çıkıp dönersen ne alâ! Aksi halde dehşet kalabalığa kalırsın, trafikten çıldırırsın, bir yerde kahve içmeye masa bulamazsın. Zaten evin erkekleri bu ara pek yoğun. Biri sabah 9'da geldi, diğeri öğleden sonra 3'te. Haliyle uyuyorlar. Ben de sessiz sakin kitabımı okudum, şimdi buradayım. Birazdan akşam yemeği hazırlığına geçerim, derbi günü malûm, güzel bir masa hazırlarım. Eşim Galatasaraylı, ben Fenerbahçeli'yim. O yıllarca kendi sahalarındaki her maçı tribünde izledi. Son birkaç senedir, artık bu işler için yaşlandığını söyleyerek, ara ara gidiyor. Sıkı taraftardır. Ama ben de fena değilim:) Çocukluğumdan beri izlerim maçları. 80'leri, 90'ları sorun, takır takır anlatayım. Özellikle metrobüsten sonra bazen kardeşimle, bazen Orhun'la bazen de kendi başıma dahi olsa maçlara gitmişliğim çok. Bizim stadyum merkezi yerde olduğu için işler kolay yürüyor. Kadıköy'den metrobüse biniyorum, durağa yakınız, neredeyse evimin önünde iniyorum. Stadyumda ise kadın seyirci çok fazla. Bir kere bile sıkıntı yaşamadık. Velhasılıkelam bizim için derbi günleri önemli:) Orhun güya Fenarbahçeli bu arada. Ama sorsan bir tane futbolcu sayamaz. Küçüklüğünden birkaç isim kalmış aklında o kadar. Böylesi daha iyi. Lise yıllarında babası gibi evden kaçıp gece stadın önünde uyuyan bir genç olmasını istemezdik. Orhun maçlardaki coşkuyu, milletin tepkisini izlemeyi seviyor:) Bakalım bu akşam ne olacak? İki takımın da galibiyete ihtiyacı var:)
Geçen hafta okullar ara tatildeydi. Yeğenim Nisan lisede olduğu için hâlâ haberdarım okul işlerinden. Bir gün bizde kaldı. Teyze-yeğen sohbet etmeye bayılırız. Hamilton Müzikali'ni bilir misiniz? Onun hayranı kendisi. Döndüre döndüre şarkılarını dinletti. Müzikalden bir kadın karakteri bana çok benzetiyormuş. "Senin gibi eşitlikçi, akıllı ve dominant bir kadın" dedi. Bir liseliden bunları duymak önemli değildir de nedir dostlar? :) En yakınındaki büyüklerini küçümsemeye meyilli olunan yaşlarda yeğeninden bunları duymak çok güzel. Gerçi bu konuda mütevazı olamayacağım, gençlerle aram hep iyi olmuştur. Çocuklarla da öyle. Eski dostlarım bilirler, bir ara ortaokulda ücretli öğretmenlik yaptım. Resim derslerine girerdim. Okul çok kalabalıktı, yorucuydu ama keyifliydi. Orhun'un üniversite dönemi, sağlık sorunları derken tekrar öğretmenliğe başvurmadım. Açıkçası yaşla birlikte kafa gürültüyü de kaldırmamaya başlıyor. Çalıştığım okulda sabahçı yaklaşık 2000, öğlenci 2000 öğrenci vardı. Karmaşayı siz düşünün:) Fakat aklım devamlı surette çocuklarda ve gençlerde. Düşünüyorum, hayatımda ileriye dönük bir takım şeyleri düzene koymaya çalışıyorum, aslında ailecek bazı planlamalar yapmaya çalışıyoruz ve bunların içinde gençler için anlamlı ne yapabilirim sorusu da yer alıyor. 15 yıl kadar önce Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı'nda gönüllü çalışmıştım. Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı ortaokul öğrencilerine İstanbul gezisi düzenleniyordu. Tarihi yerler tanıtılıyordu. O zaman her hafta sonu şehir içine gidip gelmek zorlamıyordu beni. Evim biraz şehir dışında kalıyor. Ve gittikçe kalabalıklaşan İstanbul'da yolculuk etmek, kendimi ne kadar genç hissetsem de biyolojik gerçekler diye bir şey var ki eskisi kadar kolay değil artık. Kendini bilmek, yeteneklerini, becerilerini, sınırlarını tanımak ve ona göre davranmak önemli. Başladığın işi yarım bırakmamak da önemli. Kendimi hırpalamadan, hangi alanda neler yapabileceğimi düşünüyorum. Bakacağız.
Yaş demişken... Doğum günüm yaklaşıyor. Kardeşime kitap aldırdım hediye olarak. Ekonomi berbat dostlar! Kitap almak bile lüks hale gelmeye başladı. Benim için bundan güzel hediye mi olur dedim, verdim listeyi.
Bu aralar İtalyanca çalışıyorum. İtalyanca'ya hep ilgi duydum. "Bir Ressam, Bir Resim" serisi için özellikle son zamanlarda yine sıkça İtalyanca'yla haşır neşir olunca, kelimeleri keyifle uzata uzata, ahenkli şekilde okumaya başlayınca "Neden öğrenmeye çalışmıyorum ki?" dedim. Şimdilik Duolingo'yla başladım. Vallahi iyi gidiyor. Euro'nun gidişatına bakmadan bir sonraki İtalya seyahatinde çat pat da olsa İtalyanca konuşacağımın hayalini kuruyorum. Hayalde kalmasa bari! Yani şu sıra hayal kurmak bile zorken hâlâ nasıl olup da bunları düşünebildiğime şaştım dostlar. Tam şu an idrak ettim. Eşref saatimdeyim sanırım. Enerjimi düşürmeden mutfağa geçeyim ben. Maç saatine az kaldı.
Herkese şahane bir hafta diliyorum.
Ben de Fenerbahçeliyim Sezercim ama futbolcu sorsan Cemil'den öteye geçemem, ne kadar gerilerde kaldığımı sen hesabet :)
YanıtlaSilHayalda kalmasın dilerim, hepimizde ne hayaller var, lütfen artık yetsin çektiğimiz. Çok sevgiler...
Cemil, Can, Lefter ve diğerleri... Onlar unutulur mu zaten Nurşen Hocam:)
SilÜlkecek bir süre daha çekeceğiz gibi sanki. Dilerim o süre mümkün olduğunca kısa olsun. Hakikaten yetti.
Çok çok teşekkür ediyorum. Benden de kocaman sevgiler...
Eskideb 80 ler 90 larda maclat daha onemliydi ben de cok sıkı takip ederdim maclari . Fenerbahceliyim ben de ama Mesut Ozil disinda tek isim soyleyemem o da popuket oldugu icin
YanıtlaSilKitap fiyatlari konusunda haklisiniz benim de kitapligim yeni kitap alamayacak durumdaydi ya yeni kitaplik alacaktim ya da e kitap okuyucu ben de okuyucudan yana kullandim tercihimi genelde okudugum yayibevleri can ve yky e kitapta cok iyiler neredeyse tum kitapalri e kitap plarak ciddi ucuza satiyorlar simdilik mutluyum. Korsan almak istemiyorum bulamadıkları mi kutuphaneden bakacagim senede 100 kitap okuyunca fiyat çok onemli
Eskiden şifreli kanallar olmadığı için hepimiz aynı şeyleri izleyip aynı duyguları paylaşıyorduk. Maç günleri güzeldi. Onu bile ücretli yaptılar. Zamanın ruhu.
SilKitapları daha nereye sığdıracağımı ben de bilmiyorum. Gençlikten gelen bir kütüphanem var. Ama yine de e-kitaba direnebildiğim kadar direneceğim:) Ekrandan okumayı sevmiyorum. Kütüphaneden kitap ödünç alma fikri çok iyi, çok makûl. Bizim evimiz Esenyurt ile Beylikdüzü sınırında. Dışarı çıktığımda devamlı Beylikdüzü tarafındayım ama o semtin kütüphanesinden faydalanamıyorum. Esenyurt'unki ise içerik açısından bana uymuyor. İki semt arasında sosyo-ekonomik açıdan dağlar kadar fark var. Kütüphaneler de ona göre şekilleniyor. Ve Esenyurt'taki kütüphaneler bana mesafe olarak da çok uzaklar. Beylikdüzü'ndekiler ise aslında yürüme yolumun üzerinde. Fakat işte adres oraya kayıtlı değil. Bakalım. Zaten muhtemelen semt değiştireceğiz. O zaman kesinlikle kütüphanelerden faydalanırım.
Teşekkürler, sevgiler...
Bir Liseli'den hatta bir kız çocuğundan bu sözleri duymak bence de şahane <3
YanıtlaSilFutbola hiç ilgim olmadı benim, biraz da korkuyorum erkek egemen o coşkudan sanırım :/ 1997-2008 arası Ali Sami Yen'e çok yakın otururdum, tek başıma öğrenciyim, sonra yeni işe girmişim, her maçta evde korkarak otururdum, bitse diye dakika sayar burnumu çıkarmazdım, o nedenle çok farklı bir dünyadan yazıyormuşsun gibi ilgiyle okudum!
Çok akıllıdır Nisan çok, idolü olmaktan gurur duyarım:)
Sil12-13 yıldır maçlara gidiyorum. Çok gençken zordu tabii. Yalnız diğer takımlar açısından bilemem ama Kadıköy'ün havası farklı. İstanbul'un en medeni semtlerinden biri. Dolayısıyla kadın erkek beraber maç izleme durumu sanırım bizde daha belirgin. Yıllar önce cezalı olduğumuz bir maça yönetim tarafından sadece kadın seyirciler davet edildiğinde de önemli bir sıçrayış olmuştu. Hayatında hiç maça gitmeyen, düşünmeyen kadınlar da gelmişti. Ondan sonra sanırım daha da arttı. Hiç sorun yaşamadım. Polis "buyurun siz geçin" der öncelik verir, "abla şurası daha iyi, boş, istersen oraya geç" diyenler olur:) Zaten sakin yerlerden alırım bileti:) Bebekleriyle gelenler var, yaşlılar var. Ortam güzel. Dışarıdaki kalabalığa da bizim takım gözüyle bakarım, korkmam açıkçası:) Ama dediğim gibi Kadıköy gibi merkezi ve medeni bir yerde olmak rahat hissettirir. Galatasaray'ın stadı açıldığında, bir maça eşimle gitmiştim. Yeni stadı merak ettiğim için. Orada da tamam kadın seyirci vardı ama bizimkinden daha azdı bence. Ve yeri çok sapa. Galatasaraylı olsam yeni stada kendim gitmeyi düşünemezdim mesela. Vallahi korkmayacağız. Biz de maç izlemeyi seviyoruz. Futbol sadece onların keyfinde değil, erkekler bizleri görmeye alışacaklar:) Kadın spor spikerlerine de lâf ediyorlardı. O düşünce de kırılıyor mesela. Eril triplere giriyorlar fakat atla deve değil futboldan anlamak:)
Teşekkür ediyorum Ceren, sevgiler benden...
Hahaah ben de Fransa seyahatinde Fransızca konuşma hayali ile başladım, şimdi Fransızca konuşulan başka bir yere mi gitsek modundayız :D
YanıtlaSilİlk söylediklerin tam benim düşünceler. Pazar günü hava güzelse sabah erkenden çıkıp öğlene doğru dönmek dışında evden çıkılmaz :)
80 yıllarda FB nin her şeyini bilirdim, şimdi bir kişi sayamam takımdan. Ne uzaklaşmışım.
Fransızca hâlâ duruyorsa sende, vallahi tebrik ediyorum. Fransızca İtalyanca'ya göre daha zor:)
SilKaç senedir pazar günü, bu civarda yürüyüş ya da kışın daha sakin olduğu için Büyükçekmece'deki birkaç yer hariç, dışarı çıkmıyoruz. İstanbul çok kalabalık çok.
Uzaklaşma Fenerbahçe'den:) Ben senin gibi Kadıköy'de yaşıyor olsam var ya, maç günleri statta değilsem, civar kafelerde, restoranlarda olurdum muhtemelen:) Olmadı çıkar bir turlardım:) Tribün lideri falan olurmuşum hâttâ:))) Şaka bir yana öyle fazla hoplayıp zıplamam, bazen marşları söylerim ama genelde sakin sakin izlerim:)
Sevgiler Handancım...
Şimdiden doğum gününüz kutlu olsun. Bazen hayal kurmak ve gerçek olacakmış gibi davranmak çok motive ediyor.Gençler için bir şeyler yapma fikri ne güzel. O kadar ihtiyaçları var ki aydın insanlardan öğrenmeye. Umarım hayalleriniz en doğru zamanda gerçek olur.Sevgiler, nice seneler.
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum, çok naziksiniz:)
SilHaklısınız, gençler ne konuştuğunu bilen, deneyimli, bilgili, onları dinleyen insanları dikkate alıyorlar. İllâ kendim için demiyorum, yani bu tip büyükler gençler için daha yol gösterici olmalı. Elimizden geleni esirgememeliyiz aslında.
Tekrar teşekkürler, benden de kocaman sevgiler...
Biz de ailecek Fenerliyiz. Bir kaç kere maça gittim ama artık gitmiyoruz evden seyrediyoruz. Akşam ilk golden sonra kapattık. Bir müddet sonra dayanamadık tekrar açtık. Sonuç güzel oldu. Şimdiden doğum gününüzü kutluyorum. Nice yaşlara. Hülya
YanıtlaSilSalgın vs. derken zaten maçlara gitmek hayâl oldu. Ama siz de bilirsiniz bizim statta ailecek gelen çok. Gerçekten hiç rahatsızlık duymadım şimdiye kadar.
Silİyi ki televizyonu tekrar açmışsınız. Totem olmuştur belki:)
Çok çok teşekkür ediyorum Hülya, sevgiler...:)
Seneler evvel; yine böyle güneşli ve güzel bir pazar günü, Maslak'ta oturan ablam o vakitler Kozyatağı'nda oturan bana "biz İstinye'ye gidiyoruz, hadi çık sen de gel" demiş, ben de abla sözü dinleyip kendimi yollara atmıştım. Onlar boğaza karşı İzmir lokmaları eşliğinde kahvelerini yudumlayıp, temiz havalarını da alıp, "biz artık eve dönüyoruz, sen de oraya gel" diye tekrar aradıklarında ben daha önümde epeyce yol, trafikte yanımdan yürüyerek geçenlere el sallıyordum en bedbaht halimle. Rotayı değiştirip evlerine ulaşabildiğimde neredeyse akşam olmuş ve onlar da çoktan dönüp gelmişti bile. O günden sonra İstanbul'un güzel pazar havalarında benim de birinci tercihim hep daha domestik aktiviteler oldu. :))
YanıtlaSilBir İtalyan dizisi olan Kırık Kalpler İçin Astroloji Rehberi'ni izleyip bitirdim geçenlerde bir çırpıda. Televizyonda İngilizce'ye alışmış kulaklarımda sanki çocukluğumuzun Sanremo Müzik Yarışmasını izlermiş ya da yine çocukken, İtalyan kökenli İzmir Levantenlerinden olan yengemin ailesi ile yemek masasına oturmuşum gibi nostaljik bir keyifle. Ne de güzel olurdu alt yazısız izleyebilmek. Kolaylıklar diliyorum size. :)
O trafikte kalma hali o kadar net canlandı ki gözümde:) Pazar günü herkes dışarıda herkes, en iyisi semtinden hattâ evinden ayrılmamak:)
SilO filme birkaç kere tıklamak üzereyken vazgeçtim. İzleyeyim ben de o zaman:) Fakat İtalyan filmlerini alt yazısız izleyeceğim günlerin olacağını sanmıyorum:) Bir de onların hızlı hızlı kaptırıp konuşmaları vardır:) Fena. Benimki çok amatörce. Seyahat için konsantre olabilirim ancak:)
Çok teşekkür ediyorum.
Bizde durum tersi; eşim fenerbahçeli ben galatasaraylı. Eskiden çok zevkli oluyordu, tatlı atışmalarımız.Hatta doğum yaptığım yıl Galatasaray şampiyon oldu diye bana kocaman bir Galatasaray bayrağı ve forması almıştı. Karnım burnumda giyememiştim ama hala saklarım.
YanıtlaSilBiz de pazar günleri dışarı çıkmayı yeğlemeyenlerdeniz. Ancak hava güzelse sabah yrüyüşü ki o bile sukıtır ve bisikletler yüzünden sıkıntılı.
Yeni bir dil öğrenmek ne kadar güzel, başarılar.
Gönül isterdi aynı kulübe gönül verelim:) Birimiz sevinirken diğeri üzülür diye deliler gibi sevinemiyoruz da:)
SilBayramda seyahate çıkmıyoruz, pazar günleri evden çıkmıyoruz:) Bayramda mesela herkes yollardayken İstanbul şahane oluyor. Öyle bir şey de var:)
Teşekkür ediyorum Mehtap, sevgiler...
Bir Beşiktaşlı olarak yazının ilk kısmını geçiyorum :D
YanıtlaSil2 senedir kitap almıyorum. Zamanında iyi ki stok yapmışım. Fiyatları gördükçe "şaka yapıyor olmalılar" diyorum. 50 liraya düdük gibi kitap. Eskiden o paraya eni konu tuğla gibi kitap alınırdı. Aslında benim derdim konser fiyatları ama yazmak istemiyorum. Zaten her şey ortada :(
İtalyanca ukte olarak kaldı içimde. Hep özendim durdum. Fonetiği olsun bir şekilde hep sanatla içli dışlı olmanın verdiği tanışıklık olsun sürekli gündemdeydi. Bu tembellikle oturup da bu saatten sonra başlamam imkansız :D Çevremdekiler Fransızcaya benziyor, işin kolay olur dese bile galiba motivasyonumu kaybettim. Her iki dili de konuşan dostumla görüştüm geçenlerde. Dedim doktor hanım hastayı kurtarabilir miyiz :D Dedi ki işin zor. Benzerlik olsa dahi İtalyanca'nın daha zor olduğunu belirtti. Telaffuzlar ve dikte öbürü kadar illet değilmiş ama İtalyanca'nın ufak tefek gıcıkları varmış. Bilemiyorum. Keşke hap olsa ya :) Böyle içsek de bir dil yükleniverse! Çok emek istiyor öğrenmek ve onu koruyabilmek.. Haftasonu yurtdışından gelen arkadaşlarla buluştuk. Yarı İngilizce yarı Fransızca konuştuğumu farkettim. Kelime dağarcığım zayıflamış. Biraz kitap açmalı-Türkçesini açıyorum da sanki :) Yaşanılan ortam çok önemli bence. İngilizce'ye bir şekilde gün boyunca maruz kalıyoruz ve unutmamız güçleşiyor. Her ne kadar gazeteleri ve müzikbloglarını genelde Fransızca takip etsem de kulak dolgunluğu başka gerçekten. Dilerim başarırsınız ve Uffizi'yi gezerken gümbür gümbür konuşursunuz :) Başlangıç seviyesi bile bir şey. Bir dil bir insan diye giden atasözü o kadar doğru ki. Ben defalarca kez faydasını gördüm. Özellikle de müzelerde. Birinden biri muhakkak kullanılıyor. Duruma göre pozisyon alıyorum. Sinsi sinsi gezen rehberli gruplara kulak kabartırım. Az dinlemedim milleti :) Yine destan yazmışım canım sıkıldı.
İncecik ama gerçekten incecik kitaplar da içerik ve hacimlerine göre çok pahalılar. 10 tanesini üst üste koy anca bir kitap eder. O hesapla çok pahalı olduklarını düşünüyorum. Farkındaysan yeni yeni incecik kitaplar basıyorlar, muhtemelen yayınevleri için daha kârlı oluyor. Öte yandan onlar da kendilerince haklılar, kim bilir ne masrafları var. Böyle içinden çıkılmaz birtakım durumlar.
Silİmkân yok gümbür gümbür konuşamam:) Benimki sempatiden doğan bir hobi:) İtalya'da çat pat konuşsam, yerlilere jest yapsam yeter:) Arkadaşının Fransızca'ya göre İtalyanca'nın daha zor olduğunu söylemesine şaşırdım. Fransızca bir kelimeyi telaffuz edeceğim diye anam ağlıyor. Ne gerek var diyebilirsin ama resim ve heykelde çok fazla Fransız sanatçı var malûm. İtalyanca'da ise zorlanmıyorum. Üniversiteden, İtalyan sanatçılar üzerinden kulağımda aşinalık var sanırım. Hangi harfler yan yana gelince nasıl okunur vs. bana çok tanıdık. Ama Fransızca çok beter:) İtalyanca'da evet çok tuhaf ayrıntılar var, onu fark ettim. Türkçe üzerinden değil de İngilizce üzerinden algılamak daha iyi oluyor. Zaten Duolingo'da İngilizce çeviriyle öğreniyorsun. Bir de bir dil daha vardı. Demek teknik olarak İngilizce ve hatırlamadığım o dil öğrenme açısından İtalyanca'ya daha yakın. Çalışıyorum bakalım, yeni bir dil öğrenmek alzheimeri da önlüyormuş biliyorsun:) Bence Fransızca'yı unutmamalısın. Fransızca bilsem canlı tutmak için elimden geleni yapardım:)
Uzun yaz ne güzel, canını sıkacak ne var Allah aşkına. O kadar hassas olma, gerçekten değmiyor. Bende de var o , zona şeklinde patlamışlığı var içime attıklarımın ama sen benden kat kat fenasın hassaslık konusunda:)
Nedense ülkemizde Fransızca'nın korkulası bir dil olduğu kanısı hakim :) Bence iyi İngilizce konuşan ve Türkçe bilen birisi 2-0 önde başlıyor çünkü Türkçe dilinde oradan alınmış yüzlerce binlerce kelime mevcut iken İngilizce'yle de ortak kelimeler çok (telaffuzları ve kimi zaman manaları değişise de). Hatta şöyle bir şey söyleyebilirim, Fransızca konuşan birisinin İngilizce'si de ister istemez güçleniyor. Pek gündelik dilde artık kullanılmayan ne kelimeler var İngilizce'de, kökeni itibariyle Fransızca olan. Türkçe düşünüp İngilizce konuşmayın derlerdi bize hocalarımız ki sonuna kadar da haklılardı. Ama Fransızca'da tam tersi denebilir :) Türkçe düşünüp hemen Fransızca'ya çevirmek çoğu durumda mümkün. Örnek vereyim. Mesela biz "sicim gibi yağıyor" derken Fransızlar da "tomber des cordes" (direkt çevrilirse "halatların/sicimlerin düşmesi") deyimini kullanır :)) Birçok böyle ilginç tesadüfler var. Yine grameri de bence çok sistematik. Kıl birkaç istisna hariç o formülasyonu anladıktan sonra çok rahat oturtuyorsunuz. Almanca gibi değil :D O katıksız kaos.
SilAma şunu kabul ediyorum, Fransızca'da dikte işi çok zor. Yani bir şeyi dinlerken içerikten bağımsız düşünürseniz kelimeler arasında kaybolmanız işten değil. Biraz açayım... Çocukken bize dili sevdirmek için tekerlemeler öğretilirdi önce. Bir tanesi "le ver vert va vers le verre vert"dir. Anlamı saçma. Fakat esas mesele cümledeki neredeyse her kelimenin aynı okunuyor olması :) Yani siz cümlenin gidişatına dikkat etmezseniz çok rahat tufaya gelebilirsiniz. Bu açıdan simültane çevirenlere hayranım. Çok zor. Tedx'in bir konuşmasını izlemiştim. Uydurma bir kelime yaratıyorlar ve bunun Fransızca'da kaç farklı şekilde yazılabileceğini inceliyorlar. Sizce kaçtır? :)) 240! Deli işi. Bu kadar ufak nüanslı bir dili şirin göstermek istemem ama bir yerden sonra sevdiriyor kendini :) Videoyu buraya bırakayım. 4:52'de başlıyor algoritma hesaplamaya :)
https://www.ted.com/talks/arnaud_hoedt_jerome_piron_la_faute_de_l_orthographe?language=fr
Şirin bir dil olduğunda hemfikirim. Tınısı çok hoşuma gidiyor, Fransızca şarkılar dinlemeyi seviyorum örneğin. Ama dilim dönmüyor:)))) Telaffuzu zor. Sen erken yaşlarda öğrendiğin için şanslısın. Bu yaştan sonra bana zor:) En yakın arkadaşlarımdan biri Fransızca çevirmeni, merak ettiğim bir kelimeyi okuyamadığımda ona soruyorum:)
Sil240 farklı yazım şekli diyorsun. Nasıl yaniii? :) Videoyu izleyeceğim. Teşekkür ediyorum.
ooo sen kazandın yanii :) amanin derbi mi, hiç rast gelmedin sen yani, polis kordonu, maça girerkeen, kadıköydee :)
YanıtlaSilKazandık, güzeldi:)
SilHiç Galatasaray derbisine gitmedim açıkçası. Ama Beşiktaş maçına gittim. Her iç saha maçına gitmiyorum tabii ki, benimki ara sıra. Gittiğim zamanlarda da çok şükür olayla karşılaşmadım. Bir Beşiktaş maçında köprüdeydi sanırım, Beşiktaş taraftarları içinde Fenerbahçeliler'in olduğu metrobüsü taşlamışlardı:) Haberi olmuş. O gün de yanımda Orhun var. Orta sona gidiyordu sanırım. Tabii annem falan kızdı, eşim telaşlanmış ama biz normal normal gittik geldik, o metrobüs bizim metrobüs değildi:) Pandemi vs.derken maçlar da hayâl oldu zaten baksana. İyi ki gitmişim öncekilere:)
Yeni yaşınız kutlu olsun, güzel yazılarınızla hep burada olun, sağlıkla, neşeyle geçsin yıllar.
YanıtlaSilSevgiler.
Çook teşekkür ederim, çok mutlu oldum. Kocaman sevgiler benden...
SilYeni dil öğrenecek olmana sevindim. Çok iyi düşünmüşsün. Kitapların ise şahane Sezer'cim. Julian Stallabras'ın 'Çağdaş Sanat' kitabını not aldım. Hele ki 'Bir Ressam, Bir Resim' serilerin harika. İlgiyle takip ediyorum. Şahane bilgiler, sayende 'sanat tarihi' eğitimi alıyoruz :) ne mutlu okurlarına. Ve tabi ki ne mutlu bana senin gibi birikimli bir arkadaşım var. Resimle daha çok haşır neşir olduğum zamanlar içinden geçerken, bu serilerin hepsi ayrı bir eğitim oluyor benim için de. Emeklerine sağlık. Uzun zamandır bloglardan ve birbirimizden uzak kaldık. Biliyorum ki gönüllerimiz birdir. Örtmenim iyi ki varsın. 🙏Verdiğin güzel bilgilere ve arkadaşlığına çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle 'Öğretmenler Günü'n kutlu olsun canım. Sevgiyle, özlemle... 💐💝
YanıtlaSilEsincim, ne tatlısın. Ben de çok şanslıyım seninle sırf burada kalmayıp yüz yüze de arkadaşlık kurabildiğim için. Sohbetlerimiz hep dolu dolu. Birkaç saat yetmiyor:) Pandemi biraz ayrı bıraktı, en müsait zamanda tekrar buluşmamız lâzım. Güzel sözlerin için teşekkür ederim. Ben de senin pastel çalışmalarını hayranlıkla takdir ediyorum. Pek kolay bir teknik değil ve sen harika işler çıkarıyorsun. O yüzden yazılarımı beğenmen de benim için değerli. Kocaman öpüyorum seni, sevgiyle sarılıyorum.
SilYeni bir dili çat pat öğrenecek olmak diyelim biz ona:))) Akıcı olacağını sanmıyorum ama seyahatlerde kullanacak kadar olur sanırım:)
Ben de Fenerbahçeliyim Sevgili Öğretmenim, resim dersimi mazeretim olduğu için astım ama hemen telafi edeceğim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun:)
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum:)
SilFenerbahçe önce sevindirdi, Olympiakos maçıyla üzdü yalnız:)
2007 den beri italyanca öğrenmeye calışıyorum :) fononun kitapları ile başlamıştım.sonra 2 kur italyan kültüre gittim..güzel bir dil..hala hayallerim arasınd okuyup konuşur duruma getirmek.
YanıtlaSillakin italyanlarla calıştıktan sonra soğudum..çok problemli müşterilerimdi..:)
italyanca güzeldir yine dee..grameri zor .konuşması anlamasıı ingilezceye göre daha kolay geldi bana..müzikleri süper..
Duolingo sıkmadan başlamak için çok faydalı. Devamında diğer yollara bakacağım.
Silİtalyan müşteriler zor muydu:) Kötü olmuş:)
Merhabalar.
YanıtlaSilBu paylaşımınızda bir günlükle karşılaştım. Bir tablo olsaydı, resme bakar ve okumaya çalışırdım. Biraz fazla bir efor sarf ediyor olsam da tablo okumak da çok zevkli oluyor.
Eşinizle birlikte ikinizin de ayrı ayrı takımlarınız olsa da futbola olan tutkunuzdan dolayı sizi tebrik ederim. Ne ben, ne de eşim biz de hiç öyle bir spor tutkusu yoktur.
Doğum gününüz vesilesiyle kardeşinize aldırdığınız kitapları fotoğraf karesinde gördüm. MaşAllah aynı zamanda okumaya da yeterince vakit ayırabiliyorsunuz ne güzel! Bu arada İtalyanca öğrenme merakınızı da alkışlıyorum. Ressamlar ve onların çizdikleri tablolarla uğraşırken size lazım olur herhalde. Tabi bu arada bir de İtalya gezisi kulağıma çalındı. İnşAllah diyorum ve yorumu kapatıyorum.
Selam ve saygılarımla.
Ayrı ayrı değerlendirmenize, ilginize teşekkür ederim Recep Bey. Hem salgın hem ülke ekonomisinin sonuçları derken yakın bir gelecekte yurt dışı seyahati görünmüyor ancak düşünmek, hayal etmek, mümkün olursa gerçekleştirmek olası:) Dilerim hepimizin güzel hayalleri gerçek olsun.
SilKeyifle okudum satırları ama Fenerbahce den baskası kalmadı aklımda. Benim de esim 6Sli :)) ve yendikkk
YanıtlaSilNe yazık ki ardından Olympiakos'la üzüldük. Sevincin devamı gelseydi keşke:)
SilBir gencin ağzından o övgü dolu sözler ne kadar harika bir duygu bilirim. Ben zaten böyle bir teyze/hala olacağını hissediyordum. :) Bu bilgilerle tescillenmiş oldu. Gençlere, çocuklarla ilişkiyi "ben o yaşlarda nasıldım, ne hissediyordum" diye düşündüğümüzde anlaşmak oldukça mümkün. Çoğu ebeveynin unuttuğu önemli bir ayrıntıdır bu maalesef.
YanıtlaSilDoğum günün de tekrar yazarım ama şimdiden de kutlayayım üstelik İtalyanca :))
"Buon compleanno Sezer, Buon anno a te."
Çok teşekkür ediyorum. Nisan'la küçüklüğünden beri çok güzel sohbet ederiz, bayılırım ona:) Dediğiniz gibi "Ben o yaşta nasıldım" düşüncesi çok önemli. Büyüdükçe unutuluyor. Bence de farklı kuşakların iletişiminde temel nokta bu. Bir de bilgi çok önemli. Bilgi resmen güç:) Bir gençle konuşurken onun ilgi alanındaki konularda fikrin varsa saygı duyuyorlar. Boş tavsiyeyi değil, fikrin ve bilgin varsa tavsiyeyi kabul ediyorlar. Gençler umuttur, onları üzmemek lâzım.
SilDoğum günüm 25 Kasım. Çok naziksiniz. Grazie!:))
Artık kalabalık bir şehirde yasamayı düşünemiyorum. Yaşla mı ilgili bilmem hep sakin ortama kaçıyorum.
YanıtlaSilBen ise kalabalıkta tenhalığı, tenhada kalabalığı özlüyorum:) Merkeze kolayca ulaşabileceğin sakin bir ortam istiyorum. İstanbul'da zor ama... Bakalım:)
Sil