Dün, artık ailem olmuş çocukluk arkadaşımın doğum günü şerefine Beyoğlu'na uzandık. Öncelikli amacımız İstanbul Sinema Müzesi'ni gezmekti. Ne de olsa bunca yıl birçok Türk filmini beraber izlemiştik. Aynı apartmanda altı üstlü dairelerde yaşardık, her gün ya ben onlardaydım, ya da o bizdeydi. Sonra Fındıkzade'de Nilgün Sineması vardı konu komşu beraber gidilen. Gençliğimizde ise başka semtlerde daha popüler sinemalara yine birlikte giderdik. Kendimizce en güzel anılar bizdeydi, o müzenin tadını en iyi biz çıkaracaktık.
Müzeye girmeden önce güneşli günden faydalanmak için Narmanlı Han'a, Viyana Kahvesi'ne uğradık.
San Sebastian kekleri bahane edip bir kez daha doğum günü dileğinde bulunmasını istedim arkadaşımdan. Umarım gerçekleşsin.
Epeyi bir tartışmadan sonra restore edilen Narmanlı Han'ın, Narmanlı Yurdu'nun eskiden olduğu gibi şairlere, yazarlara, ressamlara yuva olmasını, bir kültür-sanat merkezi haline getirilmesini isterdim. Olmadı. Her Beyoğlu'na gittiğimde uğrarım, bir kahve içerim. Ancak avludaki masa, sandalye kalabalığının mekânın tüm havasını aldığını, izlemeyi zorlaştırdığını düşünmeden edemem.
Beyoğlu tarihinin bir başka önemli noktası Atlas Pasajı'dır. İstanbul Sinema Müzesi de burada yer almakta.
Atlas Sineması faal, müze etkileyici. 19.yy.'da bir konut olarak hayata geçip, arkasındaki binalarla birleşerek genişleyen pasaj yapısı, zaman içinde farklı kullanımlara açılsa da asıl işlevini, asıl tanınırlığını eğlence ve sanat merkezi olarak kazanmıştır. Bugün de sinema ve müze olarak yerinde durduğunu bilmek güzel.
İstanbul Sinema Müzesi'nde tarih ve teknoloji bir arada. Örneğin aşağıdaki fotoğrafta yer alan düzenek İstanbul Kapalı Çarşı'nın 3 boyutlu planı. Elindeki tableti plana yaklaştırdığında çarşıdan çeşitli noktalar öne çıkıyor, onlara tıkladığında Kapalı Çarşı'nın o kısmında çekilmiş filmleri öğreniyorsun ve o sahneleri izliyorsun.
Bunun gibi birkaç digital sergileme daha var ki müzede eğlenceli vakit geçirmeni sağlıyor. Artık hayatımızdan çıkmış olan eski model telefonlar mesela... Elin uzanıp da ahizeyi kaldırdığında filmlerdeki telefonlu sahnelere ulaşıyorsun.
Bu çağdaş izlemelere ara verip başını yukarı kaldırdığında ise bambaşka bir dünyayla karşılaşıyorsun. Binanın konak olarak kullanıldığı zamanlardan kalma tavan süslemelerinden ve resimlerinden gözünü alamıyorsun.
Ermeni sarraf Agop Köçeyan'ın inşa ettirdiği evin tavan resimleri Fransız ressam Hippolyte Dominique Berteaux'ya ait. Özellikle büyük salonun dört köşesindeki dört figür bir Avrupa sarayında olduğun izlenimini yaratıyor. Bu dört figür su, hava, toprak ve ateşi, yani dört elementi simgeliyor. Söylenen o ki Sultan Abdülaziz Köçeyan'ın arkadaşı olduğu için bazen bu konağın misafiri olurmuş ve süslemelere bu yüzden önem verilmiş.
Ve gözler şimdi bambaşka bir yerde... Buyurunuz Gulyabani! "Eski bir tanıdık gibi" dersem, bilmem abartmış olur muyum? :) Öyle bir his yarattı bende. Süt kardeşler'i izlediğimde çok küçüktüm. Gulyabani'den korkmakla korkmamak arasında kararsız kaldığımı hatırlarım:)
Genel sinema tarihi, Yeşilçam, ödüllü filmlerimiz, afişler, filmlerde kullanılmış kostümler, teknik ekipman vs. Her biri incelemeye değer. En özel parçalardan biri ise Atatürk'ü Nutuk okurken çeken kamera.
Dün İstiklal Caddesi çok kalabalıktı. Koca Sinema Müzesi'nde ise 4 ziyaretçiydik. İnanın dışarıda covid pozitif olma ihtimali daha fazlaydı. Bunu bir sonraki sergi ziyaretinde daha iyi anladık çünkü orada da sadece 3 kişiydik. Şu sıra müze, sergi mekânları en güvenli yerler olsa gerek. Sergi ve müzelerin boş olup AVM'lerde iğnenin düşecek yer bulamaması ise ayrı konu.
Yapı Kredi Kültür Sanat'ın düzenlediği güzel bir sergi var. İsmi "Burası". Burası ile kastedilen İstanbul. Sadece coğrafi bir parça olarak İstanbul'u değil her anlamda bulunduğun yeri temsil eden bir isim. Füsun Onur'un bir eserinden esinlenilmiş ve içerikle örtüşmüş. Dün bu sergiyi de ziyaret ettik. Şansımıza küratör Kevser Güler de oradaydı ve bize tüm sergiyi gezdirdi, ayrıntılı bilgiler verdi.
Sergi İstanbul Büyükşehir Belediyesi koleksiyonunda bulunan parçalar ile çağdaş sanatçıların eserlerini bir arada bulunduran bir İstanbul yorumu. Daha çok çevrecilik üzerinden değerlendirildiğini söylemek mümkün. Eski haritalardan tutun yeni tablolara kadar ve birçok farklı çalışmanın yer almasıyla oluşmuş.
Yerleşik düzene geçen ilk insanların görüldüğü Yarımburgaz Mağarası fotoğrafları ve tarihi, Haliç çamuruyla yapılmış günlük kullanım eşyası, İstanbul görünümlerinin resimlendiği yağlı boya tablolar, 3 boyutlu haritalar, eski park planları, videolar, kartpostallar vs. Bir bütünü oluşturan çok farklı çalışmalar. İstanbul gibi renkli bir sergi.
Sohbet ederek sergiyi gezerken fotoğraf çekmeyi unuttum. Elimde pek fotoğraf yok. Beyoğlu'na yolu düşenler, ilgilenenler için ziyaret edilmeyi bekliyor. Şubat ayına kadar sürecek. Rehberli turlara katılabilir, şahane bir sergi kataloguna sahip olabilirsiniz. Ayrıca İstanbul'un nesli tükenmekte olan endemik bitkilerini baskı üzerine geçirmiş Özlem Günyol ve Mustafa Kunt çalışmalarının kağıt üzerine basılmasını izlemeyi ve bunlardan seçtiğiniz herhangi birini hatıra olarak almayı unutmayın. Ben Boğaziçi Keteni'ni seçtim. Sergiyi gezmeden önce böyle bir bitkinin varlığından haberdar değildim.
Sergi çıkışı Yapı Kredi Yayıncılık'a uğramadan geçmedik tabii. Orhan Pamuk kitaplarında ekstra indirim vardı. Sessiz Ev'i okumadığım için onu aldım, yanına bir de Benguigui'den "Alman Koleksiyoncu"yu ekledim.
Arkasından güzel bir akşam yemeği.
Arkadaşım, çocukluğumdan yadigâr dostum yeni yaşına böyle merhaba dedi.
Ne güzel yapmışsınız, sayenizde ben de sergileri gezmiş gibi oldum. Arkadaşa sağlıklı bir ömür diliyorum. Canım İstanbul'da olmak, eski tadının kalmadığını düşünsem de Beyoğlu'nda dolaşmak, o güzelim binalara girip çıkmak istedi.
YanıtlaSilSessiz Ev Orhan Pamuğun en sevdiğim kitabıdır, bakalım nasıl bulacaksın. Sevgiler yolluyorum güneşli Antalya'dan sisli İstanbul'a...
Pasajlar, San Antuan, sahaflar çarşısı gibi yerlere de girdik ama onları defalarca yazdığım için burada bir kez daha bahsetmedim Nurşen Hocam:) Dediğiniz gibi eski tadı kalmasa da gittiğimizde maksimum tadı almaya çalışıyoruz. Baharda umarım tekrar gelirsiniz, yine gezersiniz.
SilOrhan Pamuk romanlarını seviyorum. Masumiyet Müzesi hariç:) Unutmazsam Sessiz Ev'i nasıl bulduğumdan bahsederim, muhtemelen severim de:)
Arkadaşım adına teşekkür ediyorum. Kocaman sevgiler benden size...
Türker İnanoğlu'nun müzesine gitmiştim de sinema müzesi başkaymış ondan, bak ben aynı zannediyordum.
YanıtlaSilBen de müzelere daha sok gideceğim, oralar dışarıdan daha az riskli :)
Ne iyi gelmiştir şu tur.
Bu sene açıldı, kaçırmışsın:) Atlas Sineması ve pasajı restore edilince.
SilYani insanlar kapalı alan diye müzeleri boşladılar ama dediğim gibi AVM'den taviz vermek yok.
Yaşamın içinde olmak,zamanlar arası dolaşmak ve oralarda eşelenmek çok değerli; kutluyorum...
YanıtlaSilHaklısınız Güven Bey. Teşekkür ediyorum.
Silgiderim tabii işallah :) iyimiş bayağı, atlas pasajı sevilmez miiii :)
YanıtlaSilYok, sen bir süre daha gitmezsin:)
SilSinema Müzesi deyince yıllar önce blogger buluşmasında ziyaret ettiğimiz Türker İnanoğlu'nun Cihangir' deki yeri sandım. Atlas pasajı deyince şaşırdım. Ah ah gelince görecek gezecek yerler çoğalıyor. :)) Mutlu doğum günleri olsun. Sağlıkla ve sevgiyle kal :)
YanıtlaSilTÜRVAK Tiyatro ve Sinema Müzesi alanında tekti. Özel girişim. Sanırım şu an geçici olarak kapalı. İstanbul Sinema Müzesi bu senenin başında açıldı. Atlas Sineması ve pasajı yenilenince. Bu müze ise Kültür Bakanlığı'na bağlı.
Silİstanbul'a gelince keyifle gezin dilerim. Arkadaşım adına da teşekkür ediyorum. Sevgiler...
en sondaki ilüstrasyon ne kadar güzel. siyah beyaz ama içinden sanki pespembe fışkırıyor ya da bana mı öyle görünüyor anlayamadım...
YanıtlaSilÇiçek mi? Benim telefon ve bilgisayarda hiç pembe görüntü yok:) Hani bazen "Bu ne renk" diye bir şeyler paylaşıyorlar ve herkes farklı görüyor ya, onun gibi oldu bu. Bildiğin A4 kağıdına katalog baskısıydı. Bu bitkiyi seçtiğim için paylaştım. Asıl çalışma arkadaki ahşap baskılar.
SilNe hoş bir gün olmuş, zevkle okudum. Bu arada Sinema Müzesini hiç duymamıştım. İlk fırsatta gitmeyi düşünüyorum. Arkadaşınızın doğum günü kutlu olsun. Sevgiler.
YanıtlaSilArkadaşım adına teşekkür ediyorum. Müzeye gidin, gidin. Gerçekten tenha, korkulacak gibi değil. Hafta içi daha tenha ama o zaman da bazı interaktif bölümler kapalı. Bir film sahnesi içine kendini montajlamak mesela, biz gittiğimizde göremedik, hafta sonu açık:) Tercih sizin:)
SilTekrar teşekkürler, sevgiler...
Kendim gezmiş kadar mutlu oldum Sezercim. Dediğin gibi dışarıdan daha güvenli bu tarz yerler.
YanıtlaSilİnsanlar bu aralar yine coştular.
Kapalı yer diye ihmal ediliyor müzeler ama AVM'den taviz yok. Neyse, ya sabır. Geçecek...
SilÖpüyorum seni kocaman.
Arkadaşa mutlu yaşlar dilerim. Çocukluk arkadaşlığı gibisi var mı?
YanıtlaSilMüze ilginç ve zevkliymiş. Müzeler her daim sakin oluyor memlekette o kültürü verememişler. Kalabalık olması ancak popüler olup , ünlülerin tanıtmasına orada poz vermesine bağlı, ne yazık ki.
Yani şu sıra salgın nedeniyle iyice boşlandı ama tezat şekilde AVM'ler dolu. Müze ya da sergiler daha çok ücretsiz olduğu zaman doluyor. Bu da insanların aslında tamamen ilgisiz olmadığını ama harcama önceliklerinde yer vermediklerini gösteriyor. Dediğiniz gibi az sayıda kişi tarafından edinilmiş bir kültür meselesi...
SilArkadaşım adına teşekkür ediyorum Mehtap Hanım. Sevgiler benden...
çok güzel
YanıtlaSilÖyleydi:) Teşekkürler...
SilÇok güzel müzeler Sezer`cim. Gönül ister ki herkes ilgi göstersin ama dediğin gibi AVM`lerde boş boş gezmek için cazip geliyor insanlara...
YanıtlaSilGulyabani`yi görünce yüzümde bir gülümseme belirdi:)) İstanbul`a uğrayınca gezecek yerler listem uzuyor:)
Salgında kapalı mekânda vakit geçirmek riskli ama bundan ilk etkilenen kültür-sanat ortamları oldu. AVM'lerde ise risk yokmuş gibi davranıldı ve bu devam ediyor.
Silİstanbul'a gelince umarım uzun kalırsın Semi:) Bana da haber edersin böylece:)
Hayatımda geçirdiğim en guzel doğumgünüve en guzel hediye 🙏
YanıtlaSilIncelikle düşünülmüş...ince insan gözü
Canımsın! Beraberce nice güzel günlerimiz olsun.
Sil