15 Kasım 2021 Pazartesi

BİR RESSAM, BİR RESİM (31)

 HÜSEYİN AVNİ LİFİJ (1886-1927) - PİPOLU ADAM 
    Bu aralar şu resimdeki gibi gamsız olmak istiyorum. Özelde daima şükür modunda gezen ben, genelde memleket ahvaline kayıtsız kalamıyorum. Her birimizi sarıp sarmalayan sıkıntıdan, gerginlikten biraz olsun uzaklaşmak için Avni Lifij gibi alsam elime bardağı, fonda o muhteşem sesiyle Tanju Okan çalsa... "Öyle sarhoş olsam ki..." diye başlasa, ben devam etsem... 
    "Pipolu Adam" ismiyle anılan, hislerime tercüman bu resim aslında oto-portre. 1900'lerin başında yapıldığına, Hüseyin Avni'yi son halife Abdülmecid Efendi'yle tanıştırdığına, ömür boyu dostluklarının temelini atan resim olduğuna inanmak güç değil mi? Ancak o da öyle bir zaman. Osmanlı'nın Batılılaşma yolunda son sürat yol aldığı bir dönem. Tuvaldeki Hüseyin Avni genç bir delikanlı. Resim sonraki yıllarda Sanayi-i Nefise Mektebi kurucusu ve yöneticisi Osman Hamdi Bey'e ulaşıyor. Hüseyin Avni, resmi yaptığı sırada henüz çok genç olduğunu düşündüğünden olsa gerek, aslında birkaç yıl önce yapmış olmasına rağmen, eseri 1908-1909'a denk gelen hicri tarihle imzalıyor. Osman Hamdi Bey'e Akademi'ye girme istediğini de iletiyor. Osman Hamdi, onun yeteneğinin akademide sınırlanabileceğini belirterek, kendisinden haber beklemesini istiyor. Kendisi de ressam olan Abdülmecid Efendi o sırada biri sanatçı olmak üzere iki genci eğitim için Avrupa'ya gönderme planı yapmakta. Osman Hamdi Bey, Hüseyin Avni'nin bu tablosunu ona sunuyor ve karar alınıyor. Genelde Akademi'deki en başarılı öğrencilerin burslu olarak gönderildiği Paris'in yolu, kendi gayreti dışında bir eğitimden geçmeyen Hüseyin Avni'ye de açılmış oluyor. Ressam, Pipolu Adam'ı Abdülmecid Efendi'ye hediye ediyor. Böylece başlayan dostluk, halifeliğin kaldırılmasıyla yurt dışına çıkmış olan Aldülmecid'i yıllar sonra Fransa'nın Nice kentinde ziyaret edecek kadar muhabbetle sürüyor. İlahi gücün esiniyle mimlenmiş gerçek sanatçılar, onlara kimi zaman gönülden ya da mecburen hizmet etmek durumunda kalsalar da aslında tüm ideolojilerin üzerindedirler. Yöneticiler bunun bilincinde olmalıdır. Nitekim son halife ile dost Avni Lifij, Atatürk'ün davetiyle onun çevresinde de bulunmuş ve 1922'de dört ay boyunca Ankara'da kalmıştır. Amaç Cumhuriyet Türkiyesi'nde sanata ilgiyi arttırmak, daha geniş kitlelere ulaştırmaktır. Bunu daha çok sanat eleştirileriyle yapması gerektiğini söyler Atatürk'e. Aynı zamanda eleştiri yazıları yazmaktadır. Denen o ki yazılarında en yakın arkadaşlarını dahi kayırmaz. Verimli, faydalı bir eleştirmendir. 
    Yukarıdaki satırlarda sanatçının akademik eğitim almamış olduğunu belirttim. O, yeteneğiyle doğmuş insanlardan biriydi. Ve bunun da farkındaydı. Babası memurdu. Yani kıt kanaat geçinen bir aileye mensuptu. Ailesi 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Kafkasya'dan Anadolu'ya göç etmişti. Hüseyin Avni, Samsun'un Ladik ilçesinde doğdu. O henüz bebekken İstanbul'a geldiler. Verem hastası olduğu için okul hayatı kesintili devam etti. 15 yaşında Nafia Nezareti'nde (Bayındırlık Bakanlığı) çalışmaya başladı ancak onun aklı sanattaydı. Dediğim gibi ne olduğunun farkındaydı. Hüseyin Avni, kendini geliştirme yolunda gayretli insanların en güzel örneklerinden biridir. Kendi kısıtlı parasıyla Fransızca dersleri almış ve onunla aynı zamanda Paris'te olan Galatasaray Mekteb-i Sultanisi mezunu ressam arkadaşlarından bile iyi konuşur hale gelmiştir. Resim çalışmalarında anatomik açıdan ve boyalar konusunda yardımcı olması için tıp ve eczacılık okullarında derslere katılmıştır. Bu derslerde akademi mensubu olmadan misafir öğrenci olarak yer alması onun ne kadar becerikli bir insan olduğunu gösterir. Tüm gayretlerinin karşılığını alması da güzeldir. Doğru kişilerle buluşmuş ve ilerlemiştir. İlerleyen yıllarda birçok okulda resim öğretmenliği de yaparak ülkenin gençlerine yol göstermiştir. Hayatındaki doğru insanlardan biri de karısı Harika Lifij'dir. O da ressam. Öğretmen okulunda okudu, İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nde (Kadınlar için güzel sanatlar akademisi) misafir öğrenci olarak yer aldı, resim öğretmenliği yaptı. Hüseyin Avni'yi ressam olarak tanırdı, sergilerini kaçırmazdı, bir sergiden resmini satın almışlığı dahi vardı. Daha önce farklı ressamları anlatırken bahsi geçtiği üzere, yine bir kadın ressam olarak kendini geri plana atarak yalnızca eşine destek olanlardandı. Nasıl oluyor bilmiyorum ama bu bizde de böyle, diğer ülkelerde de böyle. Kimi zaman erkek baskısından kaynaklansa da kadının kendi yeteneğini göz ardı etmesi bazen bizzat kadının kendisinden kaynaklanıyor. Bir anne kuş gibi sarıp sarmalıyoruz hayatımızdaki erkekleri, her şeyimiz haline getiriyoruz. Yalnız Harika Hanım'ın Hüseyin Avni'nin eserlerine gözü gibi bakmasının Türk Resim Sanatı açısından önemi büyük. Öyle ki 41 yaşında kalp krizi sonucu hayata veda eden ressamın tabloları zarar görmesin diye evindeki perdeleri yıllarca kapalı tutmuş Harika Hanım. Onlarca çizimi, yazıyı muhafaza etmesi de cabası. Ve en güzeli "Pipolu Adam"ı Uffizi Galerisi'nin istemesine rağmen vermemiş olması. Bencilce düşünüyorum ve Uffizi'ye belki hayatımda bir kere gidebileceğimi hesaba katıyorum, İstanbul Resim Heykel Müzesi koleksiyonunda olması bir izleyici olarak işime geliyor. Hüseyin Avni Lifij aynı zamanda fotoğrafla da uğraşmış. Fotoğraflar dahil ardında bıraktığı her eser, çiftin çocukları olmadığı için, Harika Hanım'ın yeğenlerine miras kalmış ve onlar da aynı şekilde korumaktalar. Tam küresel salgın başlamadan ve her yer kapanmadan önce Sakıp Sabancı Müzesi'nde bu mirası ilgililere sunmuşlardı. 
    Hüseyin Avni Lifij'den yadigâr eserlerin en tanınanı işte bu oto-portre. "Pipolu Adam". Öyle ki bu resmi tanıyıp kime ait olduğunu bilmeyen çoktur. Resmi yaptığında henüz yolun başında Hüseyin Avni. Lifij soyadını almamış daha. Bu soyadını ileride öğretmenlik yaptığı yıllarda aynı isimli bir başka arkadaşıyla karışmamak için kullanmaya başlamış. Kafkasya'dan gelen bir kelime. Genç Hüseyin Avni, Pipolu Adam için kendince bir mizansen oluşturmuş. Ağzında dumanı tüten bir pipo, elinde içki olduğunu düşündüren bir bardak, kafada yan yatmış bir şapka, yakada kravat, omuzda yırtık bir çorap... Geçmiş aynanın karşısına. Gözler kısık, izleyiciye bakmakta. Acaba içkinin esrikliğine mi kapılmış? Ortalığı da biraz dağıtmış sanırım, o çorabın orada işi ne? Dışarıdan yeni mi gelmiş ki şapkası başında? O tarihte sadece gayrimüslimler şapka takardı demeyin. Hüseyin Avni farklı bir karakter. O dışarıda da şapka takarmış. Sağ alt köşeye dikkat ediniz. Resmi bitirmemiş. Sebebini bilmiyorum. Bu konuda fikir yürütebiliriz. Belki de hiçbir sebebi yoktur. Resimde Barok havası var. Karanlık fon, sağ alt köşeye yakın bir yerden gelen ışıkla aydınlanmış figür ve böylece güçlenen ifade. Tiyatral bir duruş. Hülyalı bakışlar, piponun dumanı, içkinin şeffaflığı, bardağın avuca düşen gölgesi... Güçlü renkler, mavi gömlekle zıtlık yaratarak dengeyi sağlayan kırmızı kravat ve omuzundaki parça... Kendini geliştirmeye çalışan eğitimsiz genç bir ressam adayı açısından ifade ve teknik anlamda güçlü bir resim. 
    Avni Lifij çokça kendine özgü. 1914 Kuşağı ressamları arasında yer aldığı için adı empresyonistler arasında geçiyor ancak onun her resmi farklı bir üslupta. Empresyonist resimleri de var, sembolik olanlar da... Alegorik figürleri de var, gerçekçi olanlar da... Bezen renkçi, bazen romantik... Kişiliği gibi zengin resimler... 
    Hüseyin Avni Lifij, döneminin her sanatçısı gibi İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş sürecini deneyimlemiş bir isim. Savaşlarla yoğrulmuş bir yüzyılda, değişmeye çalışan bir dünyanın insanı. 20.yüzyılın geleneklere karşı çıkarak kendini bulmaya çalışan Batılı ressamlarının paralelinde bizim sanatçılarımız daha temkinli gitmekte. Kişisel olarak sanatsal duruşlarını kazanma isteğinin yanında çağdaş kalkınma yolunda halk için üstlendikleri görevleri de var. İşleri kolay değil. Bu yüzden kıymetliler. Meşrutiyet Dönemi Ressamları, 1914 Kuşağı gibi isimler almışlar, Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği adı altında birleşmişler, Cumhuriyet Türkiyesi'nde Yurt Gezileri'ne çıkmışlar, öğretmenlik yapmışlar, sergiler açmışlar, D Grubu, 10'lar Grubu gibi oluşumlarda bulunmuşlar. Rejimler değişse de sanatın çekiciliğinin değişmediği böylesi enteresan bir dönemde çok daha fazla işler başaracak olan Hüseyin Avni Lifij ne yazık ki bu dünyaya erken veda etmiş. Sanatsal başarısı ve kendini var etme gayretiyle saygı duyuşum bir yana, kısacık bir yaşamın sahibi olacağını bilmeden "Her şey geçici, sen anın tadını çıkar" dercesine gülümseten bu oto-portresi nedeniyle de seviyorum onu.




17 yorum:

  1. Ay resme hayran oldum yüzündeki o muzip ifade dediginiz gibi o gamsiz bakis bayildimm
    Ne cok sanatcimiz var tanimadigimiz

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel anlatmışsınız. Resime bayıldım görmemiştim daha önce bakışları yüzü ne güzel yapmış. Allah rahmet eylesin. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum. Resimle tanıştırdığıma sevindim o zaman:) Sevgiler...

      Sil
  3. Kendini flaneur gibi sunmasına kanar mıyıııız, nasıl azimli bir sanatçıymış! Kendi kendine Fransızca öğrenmesinden, ecza ve tıp biliminden yardım alarak renklerin bilimini anlamaya çalışmasına..
    Karısı yine "her başarılı erkeğin arkasında.." atasözünün kanıtı gibi bir kadınmış (buna 21.yy kadını olarak biraz yüz ekşittiğimi saklayamam) ama demek ki o hülyalı bakışlarla.. neyse :)))
    Çok büyük keyifle okudum ve çok şey öğrendim, teşekkür ediyorum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 21.yüzyılda da değiştiğimize inanmıyorum:) Anaçlık içimizde var. Yazarların, ressamların hayatında olunca görünür duruma geliyor. Erkeğin hayatında çekip çeviren, düzenleyen olmayı seviyoruz bazılarımız. Dediğin gib, neyse...:) Derin konu:)
      Ben çok teşekkür ediyorum Ceren, çok naziksin. Sevgiler kocaman...

      Sil
  4. "Bir Ressam Bir Resim" yazılarını öyle ilgiyle izliyorum ki, anlatılanı kaçırmamak için bilgisayarın başına oturup okuyorum.
    Sabancı Müzesi'ndeki Avni Lifij, Çağının Yenisi Sergisini gezmiştim ve şimdi gördüklerim ve okuduklarım bir arada daha bütünleşti, teşekkürler Sevgili Sezer. :)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindim, çok mutlu oldum:) Yürekten teşekkür ediyorum.
      Epeyce karmaşık bir zamanıma denk geldiği için o sergiyi kaçırmış ve üzülmüştüm. Resmi daha önce görmüştüm ama. Artık İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nin yeni yerinde görürüz.
      Sevgiler benden size... Güzel sözler ve yorum için tekrar teşekkürler

      Sil
  5. Tam sayfama yine bol dramalı bol efkarlı şeyler yazacaktım... unutuverdim. Önce Sezer Hanım'ın yazısını okuyayım dedim ve ruh halim değişti. "Ay ne hayatlar" oldum :)) Kendi dertlerimi unuttum. Gamsız olmak isterdim. Çünkü bu kontrolcü ve evhamlı ruh hali beni öldürüyor. Gerçekten. Bazen yaşamımı kısıtlıyor. Onu düşün. Bunu tart.

    Yazılar için teşekkürler :)) Gerçekten bir değişiklik istiyormuşum anlaşılan. Biraz olsun rahatladım. Sanat varsa eğer Tanrı'nın en büyük lütfü olmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoook mutlu oldum. Nasıl sevindim anlatamam. Avni Lifij'le beraber başardık ruh halini değiştirmeyi:) Boş ver gamsız ol demekle olunmuyor. Seni çok iyi anlıyorum. Şifa için demek ki bol bol sanatla haşır neşir olacaksın:) Müzik zaten hep hayatında, diğerleri de sana daima iyi gelsin. Sevgiler... Ve yürekten teşekkürler...

      Sil
  6. bu resim, bikaç sene önce karaköy de mimar sinanda sergideydi, çok severiim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok severim. Yeni yerinde de göreceğiz. İyi ki İstanbul'da kalmış:)

      Sil
  7. Ben de sevdim bu resmi, insanın yüzüne bir gülümseyiş geliyor.

    YanıtlaSil
  8. Bu resme ilk gördüğüm anda vurulmuştum ve kendimi tekrar etmiş, bu resim duvarımda olur demiştim. Şimdi daha önce göz attığım yazıyı titizlikle okudum. Hemşeriyiz kendisiyle, ben şehirli olsam da Ladik çok sevdiğim bir ilçe. Hatta şuraya bir de not düşeyim gezginler için:) Eğer Samsun'a Amasya, ya da o yöndeki başka bir şehir üzerinden geliyorlar, ya da Samsun'dan o yöne gidiyorlarsa Ladik merkezinden geçecek ve gölü dolaşacak yolu kullansınlar. Hatta bir de tandır yesinler, beğenmezlerse de bana saydırabilirler:) Bir kayak tesisine sahip olduğunun altını çizeyim unutmadan.

    YanıtlaSil
  9. Evet, hemşehri sayılıyorsunuz:) Ladik kayak merkezini bilmiyordum. Internete girip fotoğraflara baktım hemen. Gezginler için derken haklısın, hoş ayrıntılar bunlar. Teşekkür ediyorum. Umarım yolumuzu düşüreceğiz o taraflara:)

    YanıtlaSil
  10. Gerçekten resimde boşvermişim hayata tavrı var. Keşke o kadar gamsız olabilsek. Sanatçı gerçekten çok yetenekliymiş ☺️

    YanıtlaSil

Yorumu olan?