31 Mayıs 2021 Pazartesi

BİR RESSAM, BİR RESİM (18)

   ALBRECHT DURER (1471 - 1528) - ADEM VE HAVVA

   Bu hafta yazıya konu olan eser yağlı boya bir tablo değil, bir gravür. Okuma listesinde siyah-beyaz görünümüne aldanıp tıklamadan geçilmez umarım. Zira konu çok enteresan. Benden söylemesi... 
    1471, Nürnberg doğumlu Alman Rönesans sanatçısı Albrecht Dürer, Flemenk ve İtalyan resim sanatının farklı özelliklerini birleştirerek Kuzey Avrupa'da devrim yaratmış önemli bir sanatçı. Tam bir Rönesans insanı. Araştıran, inceleyen, üreten, farklı düşünen, dünyaya açık... Çağının önemli ismi Leonardo da Vinci ile karşılaştırılan yönleri var. İki sanatçının tanışıp tanışmadığı konusu net değil ancak görüştükleri düşünülüyor. Dürer'in babası Macaristan'dan Nürnberg'e gelmiş başarılı bir kuyumcu. O yüzden sanatçı ilk olarak babasının atölyesinde çalışıyor. Ancak resme olan tutkusu tamamen bu alana yönelmesinde ve ailesinin onu desteklemesinde etkili oluyor. Rönesans aydınlanmasını yaşayan Avrupa'daki durumu görmek için erken yaşlardan itibaren bolca seyahat ediyor Dürer. Yüksek sanatın asıl adresi İtalya'da da bulunuyor. Ama hep Nürnberg'e dönüyor. Annesine, babasına düşkün, çok anlaşamasa da karısına karşı sorumluluğunu göz ardı etmeyen bir karakter. Nürnberg'e de bağlı. Nürnberg bir ticaret kenti. Bu yüzden refah içinde. Dolayısıyla sanatta, bilimde rahat bir ortam söz konusu. Ve Dürer ilerleyen yaşında kentin en çok sözü dinlenen isimlerinden biri... Zeki, ilgi çekici, etkileyici bir insan Dürer. Giyimine, saçlarının biçimine önem verdiği biliniyor ki oto-portrelerinde bunu gözlemek mümkün. "Portreler" isimli kitabında Dürer'in kendini resimlemesinin analizini yapan John Berger şöyle diyor: "Dürer kendi suretiyle sürekli meşgul olan ilk ressamdı. Ondan önce hiçbir sanatçı onun kadar çok yapmadı kendi portresini. İlk işleri arasında 13 yaşındayken gümüş kalemle çizdiği bir resmi vardır. Bu çizim onun dahi olduğunun bir kanıtıydı; kendisiyse suretini şaşırtıcı ve unutulmaz bulmuştu". Dış görünüşünde sıra dışı olabilir ancak hareketlerde aşırılığı sevmiyor, dışa dönük bilinse de bunda asla ölçüyü kaçırmıyor. İç dünyası huzursuz. Can sıkıntısı, baş ağrısı, uykusuzluk çeken bir melankolik o. Merak eden bir insan olarak melankolinin sebebini de araştırıyor. Yazının görseli "Adem ve Havva'nın" hikâyesi de burada başlıyor. 
    "Adem ve Havva" bir gravür. Yani ahşap, taş veya metal üzerine kazıyarak, döverek vb. şekillerde işlenen resmin mürekkeple sıvanıp kağıda bastırılması tekniği. Dürer'in yaşadığı dönemde Nürnberg'de ahşap baskı başta olmak üzere baskı teknikleri fazlasıyla gelişmiş. Yağlı boya tablolarıyla da tanıdığımız sanatçı, gravür konusunda usta isimlerden. Onu resme yardımcı bir teknik olarak değil, üzerinde özenle çalıştığı ayrı bir iş olarak görüyor. Dürer'in "Adem ve Havva" gravürü, tekniğin zorluğuna rağmen başarıyla verilen görsel ayrıntılar bir yana, simgesel anlatımıyla ilgi çeken bir eser. İnsan vücudundaki dört akışkanın sebep olduğu duygu durumlarını aktarıyor. Bunlardan biri de melankoli. 
    Dürer, araştırmacı kişiliğinin ve melankolik yapısının etkisiyle Geç Orta Çağ tıbbının en yaygın teorilerinden biri olan "Dört Salgı Teorisi" üzerinde uzun yıllar çalışmış. Sadece bu gravürde değil başka eserlerinde de bu konuya yer vermiş. Dört Salgı Teorisi'nin bir diğer adı Dört Mizaç Teorisi. Çünkü klasik eski çağların sonlarında, insanı oluşturan dört akışkanın, dört mizacı belirlediğine inanılmış. Bu dört akışkan: sarı safra, kara safra, kan ve balgam. Sarı safra, ateşle özdeşleştirilerek, ateşin özelliklerinden kuruluk ve sıcaklıkla anılmış. Gün ortasını ve yaz mevsimini simgelemiş. Balgam, soğuk ve nemli olduğu için geceyle ve olgun yaşla özdeşleştirilmiş. Kan, nemli ve ılık. Bu yüzden bahar, gençlik ve sabaha denk geliyor. Kara safra ise kaynağını soğukluk ve kuruluktan alıyor, Eski Yunanca'da "Melankoli" anlamına geliyor. Sonbahar, akşam ve altmış yaş ile özdeşleştiriliyor. Sağlıklı bir insanda bu dört akışkan da mevcut. Ancak birinin daha baskın olduğu ve kişinin karakterini baskın olan akışkanın belirlediği söyleniyor. Hangisi baskınsa ona göre soğukkanlı, karamsar, öfkeli veya canlı oluyoruz. Ayrıca herhangi bir nedenle bu sıvılardan biri fazla salgılanırsa hastalanıyoruz. Melankolik mizaç, inanışa göre hastalanmaya en yatkın olanı. Dürer, melankolik bir mizaca sahip olduğundan, hastalıklarının ve rahatsızlıklarının vücudundaki kara safra fazlalığından kaynaklandığını düşünüyor. Dalağından rahatsız olduğu sırada safranın dışarı akmış olması bu düşüncelerini pekiştiriyor. Ancak bir bakıma kendini şanslı sayıyor çünkü kara safra fazlalığı onu melankolik yapsa da kederli ve sıkıntılı zamanlarında daha iyi üretiyor. Örneğin İsa'nın acılarını görselleştirdiği resimlerinde, İsa'nın acılarıyla özdeşleşebildiği için başarılı olduğunu söylüyor. 
    Adem ve Havva'ya gelince... Kadını ve erkeği klasik bir cennet bahçesinde görmekteyiz. İnsan vücudunun ideal güzelliği üzerine de çalışmalar yapan sanatçı, bu çalışmalarının ürünü olan iki figürü sağ ve sol taraflarda simetrik olarak konumlandırmış. İkisi de vücut ağırlıklarını bir bacakları üzerine vermişler. Adem, yukarıya doğru kaldırdığı elinde Üvez ağacının dalını tutmakta. Üvez ağacı, hayat ağacı kabul edilen, simyada sıkça ismi geçen bir ağaç. Havva, bir eliyle ortalarında yer alan ağaçtaki yılana yasak elmanın bir parçasını uzatmakta. Orman görüntüsü içinde, yılanın haricinde çeşitli hayvanlar dikkat çekmekte. Bunlar Dürer tarafından kompozisyona özenle yerleştirilmişler. Çünkü bu hayvanlar insana dair dört duyguyu temsil ediyorlar. Sağda yer alan boğa, soğukkanlılığı; Havva ile ağaç arasındaki tavşan, canlılığı; ağaçların arkasındaki geyik, karamsarlığı; Adem'in ayağıyla kuyruğuna basarak sabitlediği fareye atlamaya hazır kedi ise öfkeli mizacı temsil etmekte. Dürer, Adem'in eline tutuşturduğu imzasıyla, teorisinin doğruluğuna inanmamızı ister gibi. Sanatçı 1504 tarihli bu gravürden sonra da dört mizacı simgeleyen eserler oluşturmaya devam etmiş. "Melankoli I" isimli gravür çalışması bugün dahi tartışılıyor, simgelerinin çözülmesi için çalışılıyor. "Dört Havari" isimli yağlı boya eser de yine dört mizaç üzerine kurulu olanlardan biri. 
    Konusunu bir kenara bıraktığımızda, teknik olarak Adem ve Havva gravüründe sanatçının bitki, tüy, deri gibi dokuları ayırt etmemizi sağlayan bir başarıya imza attığını söyleyebiliriz. Bitkilerin ve hayvanların gerçekçi görünümleri de gravürde oluşturması zor bir başarı. Dürer, insanların iç dünyasını nasıl merakla çözmeye çalıştıysa, dış dünyayı da bir o kadar ilgiyle araştırmış bir karakter. Ağaçları, bitkileri, hayvanları incelemiş ve bıkmadan usanmadan defalarca çizmiş. İnsan anatomisi üzerine de çalışmış. İlginç hayvanlar görmek için tehlikeli deniz yolculuklarına çıkacak kadar tutkulu. Egzotik olanın peşinde. Doğanın tuhaflıkları onun radarında. İlerleyen yıllarda meydana getirdiği manzara resimleri çağının ötesinde özellikler taşıyor. Çünkü doğanın ruhunu hissetmiş bir sanatçının aktarımları onlar. Ve portreleri... Mizacın, ruhsal hallerin bedene nasıl yansıdığının görselleşmiş örnekleri. Yaşlılığın, gençliğin, bilgeliğin, öfkenin, yorgunluğun, melankolinin, dinginliğin, kaygının, sabrın ve daha bir çok insan halinin Dürer'in zihninden ve ellerinden akışı... Ayrıca onlarca kez resimlediği Meryem ve Çocuk İsa... Meryem ve Çocuk İsa resimleri sanatçının üslupsal gelişimini anlatan örnekler olduğu gibi anne-bebek psikolojisini, kadının annelik durumunu yeniden yeniden ele aldığı anlatılar. 
    Dürer'i büyük bir sanatçı yapan doğuştan gelen zekası ve araştırmacı ruhu mudur yoksa bireyin, düşüncenin, yeniliğin önem kazandığı Rönesans çağında varlıklı bir kentte, destekleyici bir ailede doğmuş olması mı? Öyle bir dönem ki Da Vinci gibi bir örnekle aynı çağda yaşıyorsun; Martin Luther'le, Erasmus'la tanışıyorsun; I.Maximillian'ın korumasındasın; V.Karl'ın taç giyme törenine davetli olanlardan birisin vs.vs.vs. Doğru zamanda doğru yerde bir melankolik. Çalkantılı ruh durumuna rağmen bunun farkında ve çözümünde, anlayışlı, zeki, entelektüel, yetenekli Albrecht Dürer. Hâlâ tartışılan gizemli eserleriyle dünden bugüne gelenlerden, bugünden yarına kalacak olanlardan...





22 yorum:

  1. Bazı eserlerin insan elinden çıktığına inanmak güç.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şanslı insanlar. Biz de onları ve eserlerini tanıdığımız için şanslıyız aslında.
      Teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  2. Albrecht Durer de hiç duymadığım ressamlardan. Fazlasıyla hayranlık duyulası bir adammış. Bu muhteşem gravürün 500 yıldan daha fazla bir zaman önce yapılmış olduğuna insanın inanası gelmiyor. Ancak Havva'yı neden bu kadar erkeksi çizdi anlayamadım. Sanki Adem ondan daha güzel:)
    Emeğine sağlık sevgili Sezer. Keyifle okudum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1400'lerin sonu, 1500'lerin ilk yılları.. Dürer'in resimlerine bakarken ben de aynı şeyi düşünüyorum.
      Figürler cinsiyetsiz yüzlere sahip gibiler değil mi? Dürer'in böyle portreleri var.
      Çok teşekkürler Zeugma:) Sevgiler...

      Sil
  3. Kara safraya ve dört salgıya geçenlerde bir online sohbette atıfta bulunmuştum :)) Okuyunca heyecan yaptım. Pandemiyi verimli geçirmek için bir grup arkadaş haftada iki akşam Zoom'da beyin jimnastiği yapıyoruz. Genelde yabancı basında çıkan makaleleri veya okuduğumuz kitapları inceliyoruz. Fransızca'da "atrabilaire" diye bir kelime var ve atrabilaire'in anlamı tam olarak "kara safra". Voltaire'in ama özellikle de Baudelaire'in eserlerinde sıkça geçer. Baudelaire'in Les fleurs du mal'inde karşımıza çok çıkan bir mesele :) Zaten kendisi de melankolik ve "şeytancıl" bir şairdi. Ufak bir ek yapayım, elementler ve salgılar çeşitli organlara da denk geliyor. Kan kalple (jovial), kara safra dalakla (mélancolique), tükürük beyinle (flegmatique) ve sarı safra karaciğerle (colérique) özdeşleştirilmiş.

    Harika bir post elinize sağlık! En sevdiğim yazılarınızdan biri oldu. Dürer'e dair bilmediğim şeyler öğrendim. Bir müzmin melankolik olarak her yeni güne bir bilgi :))

    Link atacağım arkadaşların hepsine, tek tek, otursun okusunlar yazınızı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir etkinlik gerçekleştiriyorsunuz. Bir takım takık huylarımdan dolayı ben pek tercih etmiyorum ama bu tip etkinliklere düzenli şekilde katılanları gerçekten takdir ediyorum. Dört akışkan ve dört mizaç teorisi çok ilginç. Dürer'in eserleriyle ilgili öğrencilik zamanımdaki ufak çaplı araştırmam dışında fazla ilgilenemedim. Ama ara sıra karşıma çıkıyor. Çünkü sanatçıların çok sevdiği bir konu. Hangi akışkanın hangi organa denk geldiği eklemesi için teşekkür ederim. Melankoli konusu da çok ilginç. Geçenlerde Erol Teber'in "Tevfik Fikret'in Melankolik Dünyası" kitabını epeyi bir aradım bulamadım, Bakacağım ara ara. Sen de var mı o?
      Çok teşekkür ediyorum, yazıyı beğenmene sevindim, umarım arkadaşların da beğenir:) Kocaman sevgiler...

      Sil
    2. Ne yazık ki haberim bile yoktu o kitaptan :(

      Sil
    3. Öncelikle düzeltme yapayım. Yanlışlıkla Erol yazmışım, Serol Teber olacak. Spotify'da Açık Radyo podcastlerinden Serol Teber'in "Didik Didik Freud" ve "Tevfik Fikret" bölümleri var. Şahaneler. Oradan duyduğum bir kitap. O podcastlerden epeyi bir kitap not almıştım, okuduklarım da oldu. Bu dediğimi bulamıyorum.Serol Teber de melankolik ve tatlı tatlı anlatıyor.

      Sil
  4. Yine harika bir yazı. :)
    Dürer'le ilgili bilgiler ayrı, ortaçağ tıbbıyla ilgili olanlar ayrı güzel.
    Teşekkürler bir kez daha ve sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben çok teşekkür ederim:) Çok naziksiniz, kocaman sevgilerimi yolluyorum...

      Sil
  5. Yazıda bilmediğim şeyler var. Bilgilendirme için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. Gravürün ne olduğunu bilmiyormuşum ve okuduğum anda dönüp resme bir daha baktım. Yok artık demişim. Bu kadar ayrıntılı bir resim gravür olarak nasıl yapılmış, inanılmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gravür zordur, dediğin gibi Dürer takdiri hak ediyor. Goya'nın gravürleri de şahanedir.
      Teşekkürler Handan.

      Sil
  7. Her zamanki gibi nefis ve bilgilendirici bir yazı. Bazı kaynaklarda gravürdeki ağacın incir ağacı olduğunu okudum. Elinize sağlık, sevgiyle kalın:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adem'in elinde tuttuğu dal üvez ağacından. İncir belki ortadakidir ama onda da elmalar var:)
      Çok teşekkür ediyorum, sevgiler benden...

      Sil
  8. dürer müthişlerden tabisi. bütün özellikleri iyimiş, melankolik olması dışında :)

    YanıtlaSil
  9. Melankolik ama bu durum sanatını beslemiş. Çok da kötü olmamış sanki onun için:) Teşekkürler Deep...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sanatı için iyi tabi de kendisi için iyi olmamış olabilir :)

      Sil
    2. Yaşayana sormak lâzım diyorsun değil mi? Haklısn.

      Sil
  10. Dürer’in gravürleri de portreleri de muhteşem gerçekten. Dört salgı teorisi ve melankolik yapısının onun sanatına + değer katmış olması beni nasıl düşündürdü anlatamam...acaba dedim ben de kendime!..😇 sonra düşündüm biraz araştırayım bu konuyu😉. Teknik olarak ‘Adem ve Havva’ gravürü muhteşem. Verdiğin bilgiler şahane Sezer’cim... Nasıl faydalı oluyor benim için de. Resim çalışmalarıma paralel bir de senden sanat tarihi desteği harika oluyor. Emeklerine sağlık canım. Sevgiyle kucaklıyor, seni çok öpüyorum. ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşünceni merak ettim, umarım bir ara yüz yüze konuşalım Esincim:) Senin gibi yetenekli bir arkadaşıma destek vermek beni mutlu eder. Harika pastel çalışmalarını çok beğeniyorum ve seni yürekten takdir ediyorum. Benden sana kocaman sevgiler Esincim, nazik sözlerin için çok çok teşekkür ederim.

      Sil

Yorumu olan?