1 Şubat 2021 Pazartesi

BİR RESSAM, BİR RESİM (1)

     Elimize kalem ve kağıt geçtiğinde, eğer onlarla yapacak belli bir işimiz yoksa, kalemi kağıtla buluşturur ve istemli ya da istemsiz bir şeyler çizmeye başlarız. Önce ismimizi yazarız belki. Ya da en sevdiğimiz şiirin bir mısrasını... Belki de aniden aklımıza gelen bir şarkının sözlerini... Ancak belli bir noktada mutlaka desenler oluşturmaya başlarız. Kendimizi kaptırmaya başladıysak belki bir yüz çizeriz, belki bir ev resmi kondururuz kağıda. Ya da güneşli bir sahil, zirvesi karlı bir dağ... Çizdiğimiz şeyin sanatsal bir değeri olur mu? Kişiye ve duruma göre değişir. Ancak şu bir gerçek ki sanatsal etkinlik insani bir ihtiyaçtır. Üretmesi de, izlemesi de ruhsal ihtiyaçlarımız dahilindedir. Bu zamana kadar, iyi resim yapmak arzusunda olmayan kimseyi tanımadım. Orijinal bir tablo karşısında, bırak uzun uzun incelemeyi, kısacık bir süre dahi olsa duraklamayan insanın olacağını düşünmüyorum. Sanat Tarihi lisans eğitimim sırasında en sevdiğim dersler resimle ilgili olanlardı. Sanat tarihi geniş bir alan. İlgin mutlaka özel bir kısmına kayıyor. Benimki resimdi. Bir süre kendim de yağlı boya ile uğraştım. Çalışmayı bırakmamış olsaydım, fena da gitmiyordum. Belki bir ara yine dönerim. Çizmeyi, boyamayı ara ara yaptım belki ama izleyici olmaktan hiç vazgeçmedim. Hâl böyleyken buraya her hafta sanat tarihinden bir resim eklemeye ve "BİR RESSAM, BİR RESİM" başlığı altında kısaca bahsetmeye karar verdim. Sanatsal etkinliklerden uzak kaldığım şu salgın günlerinde, buna bağlı olarak yazdığım konuların da azaldığı bir ortamda, sayfamı bu şekilde renklendirmeyi düşünüyorum. 
    Bir sanat eserinin üslubu, onun tarihsel döneminin sonucudur. Yaşanan dönem, yaşanan coğrafya, dönemin toplumsal olayları, politikalar, din vb. durumlar sanatta üslubu belirler. İncelemeyi gerçekleştirerek üslubu belirleyenler sanat tarihçileri olmuştur. Hans Belting'in "Sanat Tarihinin Sonu" isimli kitabında belirttiği gibi, sanat tarihinin bilimsel düzen sevdası, günümüz karmaşasında geçerliliğini yitirmiştir aslında. "Modernliğin, tarihin ve nihayet insanın sonunun ilan edildiği çağdaş zamanlarda sanat tarihi de sona ermiştir" der Belting. Katılıyorum. Ancak bu düşünce, tarihe adını yazdırmış sanatçıların bugün müzelerde geçmişten günümüze köprü niteliğinde sergilenen ve tarafımızdan hayranlıkla izlenen eserlerinden bahsetmeme engel olmayacak. Günümüz sanatından örnekler başka yazılarımın konusu olsun. Salgın bitsin, yine sergiler düzenlensin, izleyelim, yazalım. Online sergiler, tiyatrolar, konserler bana göre değil. 
    Uzun bir girizgâh oldu. Toparlayacak olursam... Umarım her pazartesi bir resimden bahsedeceğim, hatırlatacağım, hatırlamış olacağım. Uzun uzun yazmayacağım, sıkmayacağım. Bir yılı baz alırsak, 52 hafta, 
52 ressam ve 52 resim demek. Hangilerini ekleyeceğim konusunda bir planım yok. Ya aklıma geleni, ya da bir şekilde karşıma çıkanı seçeceğim. Çeşitli müzelerde çektiğim fotoğraflardan, o ana ait hatıralardan da bahsedebilirim. Bakacağım. Örneğin ilk resmi, okuduğum bir kitapta karşıma çıktığı için ve tarihi bir olayı anlattığı için seçtim. Pek sevimli bir konu olmadığını kabul ediyorum. Ancak sanatın sadece keyif verme gibi tek bir özelliği yoktur. Sanat düşündürmeyi de bilir. O hâlde buyurunuz efendim!

                  THEODORE GERICAULT (1791-1824) - MEDUSA'NIN SALI 

    1791 doğumlu Theodore Gericault, romantik dönem ressamlarından biri. 32 gibi çok genç bir yaşta hayatını kaybettiğinden, günümüze ulaşan eseri az. En tanınan tablolarından biri olan Medusa'nın Salı, bugün Paris'te Louvre Müzesi'nde sergilenmekte. 
   Medusa'nın Salı, Gericault'nun yorumuyla gerçek bir olayı anlatmakta. Napolyon tahtan indirildiğinde başa geçen 18.Louis'nin Fransa'ya yeniden itibar kazandırmak amacıyla yaptıklarından biri de Senegal kolonisini kontrol altına almaktır. Bu amaçla 1816'da dört gemiden oluşan bir konvoy Senegal'e doğru yola çıkar. Gemilerden biri Medusa'dır. Hava koşullarının sertliğiyle karşılaşan konvoy bir noktada dağılır. Bu duruma becerisi sadece kraliyete destek vermek olan ve bu nedenle göreve getirilmiş tecrübesiz kaptan sebep olmuştur. Medusa yolcuları bir sal inşa ederler. Sal üzerinde kurtarılmayı bekleyen 149 erkek ve 1 kadın yolcu, 13 gün boyunca denizde çaresizce sürüklenir. Sonunda sadece 10 kişi kurtulur. 
    Resimde hem umut hem de umutsuzluk vardır. Çünkü uzakta bir gemi görülmüştür. Bir yolcu, elindeki kumaş parçasını gemiye doğru sallarken, geminin onları göreceğinden çoktan umudu kesmiş olanlar arkalarına dönmüşlerdir. Yolcular arasında ölüler göze çarpmaktadır. 
    Gericault, devasa boyutlardaki bu resmi yapmak için çok çalışmış. Medusa'nın salına benzer bir sal yapmış. Normandiya kıyılarını, ölü ve yaralı insanları incelemiş. Ancak resimdeki figürlerin güçlü adale yapısı eleştirilere neden olmuş. 13 gün ölüm kalım mücadelesi veren insanların böyle güçlü görünmeyeceği söylenmiş. Büyük ustaları izleyen, onlardan kopyalar yapan sanatçı, figürlerin anatomik yapısında Michelangelo'dan etkilenmiş. Bu noktada bir parça dedikoduya parantez açmak gerekiyor. Gericault'nun yengesiyle ilişkisi varmış ve dedikodulardan uzaklaşmak için Paris'ten Roma'ya gittiğinde Michelangelo'nun eserlerini incelemiş. Gericault, ticaretle uğraşan zengin bir ailenin oğlu. Ailesi sanatçı olmasından pek hoşnut olmasa da o bu yoldan vazgeçmemiş. Ömrünün son yıllarında ruhsal ve fiziksel hastalıklarla boğuşmuş. Parasını da gereksiz harcayıp maddi sıkıntılar yaşamış. Belki de kendi ruhsal durumu nedeniyle, ömrünün son yıllarında akıl hastalarını resmetmeye ilgi duymuş. Böylece 10 portre yapmış ki 5 tanesi günümüze ulaşmış olup, bunlar psikolojik portreciliğin en iyi örneklerinden sayılmaktadır. 
    Deniz ve deniz kazaları Romantik dönemin en gözde konularından biriydi. Doğaya dönüşün gözlendiği Romantik sanatta, 18.yy. Aydınlanma dönemi akılcılığının tersi bir durum söz konusuydu. Akıl değil duygu ön plandaydı. Decartes'ın "Düşünüyorum, öyleyse varım" sözünün yerini Rousseau'nun "Bizim için varoluş duygudur. Hissetme yeteneğimiz hiç tartışmasız mantığımızdan önce gelir" almıştı. Böylece geleneksel "Güzellik" kavramına, yepyeni bir "Yüce" kavramı eklendi. Duygusal hoşlanma ya da güzelin seyrinden duyduğumuz hoşlanma ile ortak hiçbir tarafı olmayan, değişik bir haz türüdür "Yüce". Acı ve tehlike düşüncesini uyandırabilen, korkunç olan her şey yücenin kaynağıdır. Güzelden daha fazla etkiler duyguları. Doğanın korkutan etkileyiciliği Romantik sanatçıların konularından biridir. Heybeti karşısında kendimizi küçücük hissettiğimiz dağlar, fırtınalar, çakan şimşekler, taşıp giden nehirler, her gün batımında duyulan o tuhaf his... Tüm bunlar yüce kavramına dahildir. Deniz ve deniz kazaları da en çok resmedilen konulardandır bu yüzden. Ve bir not daha: Güzel ve yüce arasında kalan manzara resimleri de "Pitoresk" adıyla bu dönemde ortaya çıkmıştır.
    Kısa yaşamına anlamca heybetli eserler sığdıran Gericault için şöyle der John Berger:
    "Gericault'nun hayal ettiği ve resmini yaptığı her şeyin ardında -vahşi atlardan, Londra'da kayda geçirdiği dilencilere kadar- aynı duayı sezeriz: Bırak felaketle karşılaşayım, bırak saygıyı keşfedeyim ve mümkün güzelliği bulayım!" 





24 yorum:

  1. Resim sanatıyla ilgim olduğunu söyleyemem.Resim olayı zaten bende hiç yok, küçükken resim derslerinde resimlerini babama çizdirirdim:)O gruptanım. Ama böyle güzel sanat eserlerini seyretmek şahane. Nasıl yapıyorlar anlayamıyor insan. Evet bir tekniği vardır, öğrenilebilir ama ben içten gelen, beyninde canlandırıp resmedenlere hayranlık duymadan edemiyorum . Zevkle okuyacağımız bir seri başlıyor demek, teşekkürler şimdiden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeteneği olanlara ne mutlu değil mi? :) Ben de yağlı boya ile ilgilendim dedim ama benim ki amatörce. Doğal yetenek bambaşka bir şey, kişiye bir armağan.
      Teşekkür ediyorum Mehtap. Umarım seriye aksatmadan devam ederim. Sevgiler...

      Sil
  2. Resim kabiliyetim olsa keşke diyenlerin arasında ben de varım ama çöp adam çizmekle yetiniyorum sadece :))) Sanatımı kıskanmasın kimse diye gün yüzüne çıkartmıyorum hahahaaa:))
    Şaka bir yana harika bir konuya başlamışsın... Bence çok güzel olacak, sayende bir şeyler öğreneceğiz.
    Öpüyorum seni ♥ Mutlu Şubatlar ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Bunu isteyen o kadar çok insan var ki. Ne yapalım, şanslı olanlar çizsin o zaman, biz de güzel güzel izleyelim:)
      Çok teşekkür ediyorum Şebnemcim. Bana da iyi gelecek. Umarım seriye aksatmadan devam ederim. Sana ve Oytun'a kucak kucak sevgilerimi yolluyorum ♥

      Sil
  3. Merhabalar.
    Tabloyu ve tablo hakkındaki yazınızı okudum. Eleştirmenler, tabloda sadece gerçekleri görmek isterler. Denizde 13 gün aç susuz kalmış insanlar elbette öyle kaslı kuvvetli kalamazlar. Ancak, ressamın duygularına da yer vermek gerekir. İlham alınmadan, ilham olmadan hiçbir sanat eseri ortaya çıkmaz. Siz bile bu haftaki bu tabloyu seçip ve tablonun hikayesini hazırlayıp bizlerle paylaşmak için bir ilham aldınız. Bu haftaki yazınıza bu tabloyu seçerek bizlerle paylaşmaya bile bir ilham vesile olmuştur. Öyle değil mi sayın yazarım?

    Ben şimdi bugüne kadar, ne bu tabloya ilham veren hikayesini okudum, ne de bu tabloyu gördüğümü hatırlamıyorum. Ressamlara ve onların çizdikleri tablolara benim de biraz ilgim var. Ancak, bu ilginin derecesi pek öyle bahse değer bir derecede değildir. Ama sizin sayenizde Medusa'nın, fırtınadan ve onun beceriksiz kaptanından dolayı dağılan gemisi hakkında bilgi edindim. Ardından Gericault isimli Fransız ressamın çizdiği tablo hakkında bilgi sahibi oldum. Şimdi söz konusu bu tabloyu nerde görsem hikayesi ile birlikte hatırlayacağımdan eminim. Neden mi? Şu yorumu hem sizin blog sayfanıza, hem de beynime yazmış oldum. Öğrenme, en iyi yazarak öğrenilir.
    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar ve mutluluklar dilerim. Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun efendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep Bey ilginiz, desteğiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Sözleriniz benim için itici bir güç oldu. Eğer şöyle bir bakıp geçmiyorsak, bilmek için emek harcıyorsak, tek bir resim üzerinden ne çok şey öğrenebiliyoruz değil mi? Sanatın gücü burada ortaya çıkıyor.
      Haftaya pazartesi bir başka resimle buluşmak üzere o zaman:) Tekrar teşekkürler...

      Sil
  4. Bence de harika bir konuya baslamissin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Resme ilgini biliyorum, teşekkürler Berfin:) Sevgiler...

      Sil
  5. resime kabiliyetim yok maalesef ama amcamın kızı ve izmirde akrabam nuhteşem tablolar yapıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin farklı bir alanda yeteneği oluyor neyse ki:)
      Ne mutlu kuzenine ve akrabana Özlem. Sevgiler...

      Sil
  6. Resim yapma hevesi olmayan ancak, resim izlemeye bayılan biri olarak bu fikre bayıldım. Yaşasın, candan destekliyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoook teşekkür ediyorum:) Kocaman sevgiler benden...

      Sil
  7. Çok hoşuma gitti yahu:) Akıp gitti, güzel fikir güzel iş yani, ve güzel bir eğitim. Devamsızlık yapmayacağım, söz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) Çoook teşekkür ediyorum. Aksatmamam için güzel destekler bunlar:)

      Sil
  8. Bloglara sık giremesem de, bu seriyi severek takip edeceğim. Emeklerine sağlık Sezer'cim.
    Sağlıkla, esenlikle, sevgiyle kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Esincim. Umarım aksatmadan yazarım ben de. Her pazartesi:)
      Sevgiler, öpücükler...

      Sil
  9. Sanat dalları arasında resim en cahil olduğum kısım sanırım. Şimdiden çok sevdim bu diziyi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım aksatmadan yazarım ve umarım daha da seversin:)
      Sevgiler Handan...

      Sil
  10. Güzel bir seriye başlamışsınız, resme sadece bakınca gördüğünüz batmakta olan bir kayık ve yaşanan can pazarını görüyorsunuz. Ancak hikayeyi bilince iş değişiyor. Örneğin, geminin medusa olduğunu öğrenince resimdeki unsurlar daha farklı anlamlar kazanmaya başlıyor. Kaleminize, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  11. hıhıms ivit o zaman, brueghel isterim en çoook :) bosch, vermeer de ossun :)

    YanıtlaSil
  12. Brueghel aklımda, Bosch da tabii enteresan:) Vermeer'e bakarız:)))
    Teşekkürler deep...

    YanıtlaSil
  13. Çok teşekkürler, eğitiminizden yararlanmamızı sağlıyorsunuz. Konu da, resim de ressamın yaşamı da etkileyiciydi. Kraliyetle yakın ilişkisi olanın kaptan seçildiği günler pek eskideymiş, keşke her yerde öyle kalsa.

    YanıtlaSil

Yorumu olan?