1 Şubat 2020 Cumartesi

HAFTA SONU JOJO RABBİT... OSCAR'A DOĞRU DİĞERLERİ...

    Filmekimi sırasında izlemek istediğim ancak fırsat bulamadığım Jojo Rabbit dün vizyona girdi. Bu sefer kaçırmadık. İstanbul'da dahi çok az salonda gösterilmesi nahoş bir durum. Bu yüzden evimizden epeyi uzak bir salonda izledik ama değdi. 10 yaşındaki başrol oyuncusu Roman Griffin Davis'e bayıldım. O yaştaki bir oyuncunun seyirciyi ağlatması daha kolaydır, güldürmek zordur. Hayali arkadaşı Hitler olan, kendisini sıkı bir Nazi sayan 10 yaşındaki çocuğun şapşallığını o kadar iyi yansıtmış ki kendisine neden Oscar adaylığı verilmediğini sorguladım. Aslında bu noktada diğer çocuk oyuncu Archie Yates'i de atlamamak lâzım. 
Her ikisi de çok güldürdü. Güldük ama diğer yandan olayların arka planında neler olduğunu bildiğimiz için hüzünlendik de. Jojo'nun 10 yaşından "10 buçuk" yaşına değin geçen kısa sürede yaşadıkları ağırdı, öğreticiydi, dönüştürücüydü ve yönetmen Taika Waititi bunları yansıtırken hiciv yeteneğini konuşturmuştu. Filmi çok sevdim. Bu sene Oscar'la hiç ilgilenmediğim için ancak filmi izledikten sonra "En İyi Film" dalında aday olduğunu öğrendim, sevindim. Sonra bir baktım, ilgilenmediğim Oscar'ın aday filmlerini "1917" hariç izlemişim:) Oysaki bu sene sinemaya fazla gitmediğimi düşünüyordum. Evde film izlemeyi sevmiyorum. 1917 konusunda kararsızım. Savaş filmlerini pek tercih etmiyorum. Belki önyargılı davranıyorumdur, belki korktuğum gibi değildir. Bakalım. Biri hariç tamamına yakınını izlediğim aday filmler listesinde Little Women'in zayıf kaldığını düşünüyorum. Diğerlerini beğendim. Sanırım Once Upon A Time In Hollywood'u ilk sıraya koyacağım. Bazı Tarantino hayranları daha fazla aksiyon bekleyip hayal kırıklığı yaşadıklarını söyleseler de aynı şekilde düşünmüyorum. Sıkıldığını söyleyenleri ise anlamam mümkün değil çünkü hiç sıkılmadım. Her bir kare ilgimi çekti. Sharon Tate'in Charles Manson müritleri tarafından öldürüldüğünü bilmeyenler zorlandıklarını söylediler. Bu olayı bilmeseydim dahi filmi aynı şekilde beğenirdim. Eski dublörün ve piyasada tutunmaya çalışan aktörün anlatımı hem yönetmen, hem de oyuncular açısından şahaneydi. Manson'un sapkın müritleri eğer o gece Roman Polanski'nin evine değil de yan eve girselerdi ne olurdu fikrine bayıldım, finalinde duygulandım. Ben Oscar'ı bu filme veriyorum:) Bizim seyircimiz tarafından "Yakarsa dünyayı garipler yakar" nidalarıyla duygudaşlık kurulan Joker'i de sevdim tabii. Ama ona "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü veriyorum. Filme yüklenen anlamları abartılı buldum. Parazit farklı bir filmdi. Ona da zengin-fakir ayrımı üzerinden yorumlar yapılırken benim ilgimi anlatım tarzıyla çekti. Keyifli başladı, karamsar bitti. Bir ara tiyatro izler gibi oldum, ardından korku filmi olup gerdi. Sonra Tarantinovari sahneler geldi. Arada sosyal mesajlar unutulmadı. İlginçti. Kafa açıcıydı. Bir diğer film Marriage Story'de ise bol bol ağladım:) Film veya dizi izlerken kolay ağlayanlardan değilimdir ama bunda dayanamadım. Ağlatan film olarak tabir edilenlerden değil ancak bir şekilde etkilenmişim. Evlilikte hem beraber hem bağımsız olabilmenin çok zor ama bir o kadar da önemli ve gerekli olduğunu bir kez daha anladım. Ford V Ferrari ile ilgili ufak bir yazı yazmıştım. The Irıshman hakkında kararsızım. Oyuncularının saygı duyulası geçmişlerini takdir ediyorum. Kendilerini izlemek güzel.
    Hafta sonu etkinliği olarak Jojo Rabbit'i haber verecekken aklıma diğer filmler geldi ve ben de bloglar bu ara Oscar kritikleriyle doluyken minik bir dokunuşta bulunmuş oldum. Bana göre saçma bir ödül. O kadar film içinde çok azının ön plana çıkarılmasını anlamlı bulmuyorum fakat neylersin ki adamlar show konusunda usta oldukları için ödül törenine kayıtsız kalmak zor oluyor. Zorlu hayatlarımızda bir renktir diyoruz... Yaşasın sinema diyoruz... Geçiyoruz.






26 yorum:

  1. Jojo Rabbit'i dört gözle bekliyorum o halde. Ben de çok seveceğim, eminim.
    Teşekkürler Sezer:)

    YanıtlaSil
  2. Ödüller, özellikle Oscar konusunda "show bussiness" diyor geçiyoruz; aslolanın izleyenin kendi ödülleri olduğuna inanlardanım, elbette kendi tercihleri seçilenlerle örtüşürse insan; şöyle bir "ben bu işten anlarım" havası atıyor ama kendi ödüllerinin filmlerini de asla unutamıyor; onların herbirinden aldığı, kendi benliği ile örtüştürdüğü, öykündüğü, yaşamına kattığı bir tek sahnenin duygusunu belki de ömür boyu taşıyor... Sonuç itibari ile iyi ki sinema var ve onların herbirinden öykündüğümüz anlar sayesinde taklitçi ama yaşamımıza renk katmış davranışlar da ediniyoruz, o kahramanlarımız biçimlendirdi ve hala biçimlendiriyorlar belki de bizi:) Yazı çok içtendi, etkilenmemek mümkün olamadı ve daha da uzatmam fazlası ile muhtemeldi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Uzatsaydınız keşke, sorun yok, okurduk ne güzel: )
      Sinema büyüdür derler ya, o halde büyülenecek izleyici çok önemli. Hakikaten etkisi üzerimizde etkisi ömür boyu süren filmler var. İyi ki varlar...

      Sil
  3. Sade bir seyirci olarak film izlemeyi her daim sevdim.Ödüllü filmler ise /çoğunlukla/ pek sevmediğim filmler oluyor nedense:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimiz kendi zevkimize, gönlümüze hitap edenleri buluyoruz. Çok film yapsınlar, çok izleyelim:)

      Sil
  4. once upon a time in hollywood aksiyon severlere hitap etmemiş, senaryosuzlukla suçluyorlar. cidden insanların zevki çok enteresan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sırf eleştirmiş olmak için konuşanlar o kadar çok ki:)

      Sil
    2. tarantino, caprio, pitt, hepsini severim, aksiyon olmayan filmler daha iyidir tabii, ama bu filmde gerçekten de bütünlüklü bir senaryo yok. kısa filmler birbirine yapıştırılmış gibi. holyvuda saygı, nostalji niteliğinde yapılmış bu filim :) oskar alabilir tabiii. ama filmin iyi olmasından diyil :) holyvuda saygı gösterisi olduğu için, oyuncuları için filan işte. bir de, netflix yapımlarına oscar vermemek için de bu filme verebilirler. seyri hoş bu filmin, ama işte klip tekniği var. sinema filmi sayılmaz :)

      Sil
    3. Ben hiç klip izledim hissine kapılmadım:) Yönetmenin takdiri, film sayılmaz demek ağır olmuş sanki:)

      Sil
  5. jojo rabbit, yazarlar birliği en iyi özgün senaryo ödülünü aldı. ben de jokere en iyi oyuncu diyom. two popes, knives out filmlerini de izlee. 1917, ford ferrari de iyi yaa :) bana kalsa jojoya veririm oskarı hihi. 1917 daha yakın bencesi. ben de bu hafta yazcam adaylarımı. en iyi kadından judy ve bombshell kaldı ama onları bulamadııım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Two Popes aklımdaydı, iyi oldu hatırlattın deep.
      Jojo Rabbit daha da çok ödül alsın bence:)

      Sil
  6. mutlaka izlemek istediğim bir film..

    YanıtlaSil
  7. Nefes alma duraklarımızdan biri filmler. İyi ki hayatlarımızda adına 'büyülü dünya' denilen sinema var. Hem görsel, hem ses, hem duygu, hem düşünce...hepsini tek bir platformada toplayan sanatın bu en etkileyici dalı iyi ki var. Önerdiğin filmleri not ettim. Bu yıl ben de, - özellikle annemle ilgilendiğim ve pek de dışarıya çıkamadığım süreçlerde - o kadar çok Netflix filmleri izledim ki!. Beğendiğim filmleri fırsat yaratıp bir ara yazsam iyi olur :) Teşekkürler Sezer'cim. Kültür çiçeğim benim;) öpüyorum seni çok :)) Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Esincim:)
      Bence o zorlu süre içinde izlediklerini yazmalısın. Netflix'te çok fazla film izlemedim, senin yorumların kesinlikle bana rehber olacaktır diye düşünüyorum.
      Sana kocaman öpücükler, sevgiler benden...

      Sil
  8. Film dalında Oscar'ı kim alır bilemem lakin bu anlatım bloglarda film kritikleri dalında benim Oscar'ımı aldı bile :))
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben cevap yazana kadar Parazit ödülü aldı bile :) Onu da beğenmiştim. Bu sene filmlerin hepsi iyiydi bana kalırsa.
      Sevgiler Tülin Hanım.

      Sil
  9. Jojo Rabbit'i izlemek istiyorum :)) Savaş filmlerine ben de biraz önyargılıyım, genelde canım izlemek istemiyor. Little Women beni hayal kırıklığına uğrattı, oyunculardan dolayı beklentim yüksekti. Eski versiyonunun yanında sönük kalmış, diğeri daha sıcak bir film sanki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Jojo Rabbit çoook güzel, çok anlamlı.
      Sevmem dedim falan ama vizyona girince 1917'yi yine de izlerim sanırım:)
      Önceki Küçük Kadınlar filmleri bence de daha güzel. Bu bana da yavan geldi:)

      Sil
  10. Benim de izlemek istediğim filmlerden biriydi. Az salonda gösterime girmesi benim de canımı sıktı. Olur da Oscar kazanırsa Cinemaximum filmi yeniden görücüye çıkarabilir. Geçen sene Oscar kazanan filmlerde yapmıştı bunu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka Sinema özellikli filmleri bazen tekrar gösterime sokuyor. Onu da takip etmek lâzım.

      Sil
  11. Jojo Rabbit i ben de izlemedim netflix veya amazona bakayım vardır belki ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Netflix'te yok ama Amazon'u bilemiyorum:) İyi seyirler Derya.

      Sil
  12. Nasıl keyifli bir özet olmuş Sezer... Tarantino izlemenin zor olduğunu düşünen gruptanım ama sıkılmayan taraftanım ben de... Keyifli bir filmdi bu filmi de...

    Jojo gönlümüzün gözbebeği oldu ve evet minik oyuncular şahaneydi...

    Marriage Story ise beni de kendine bağlayan filmdi. İlişkileri genele vurarak düşündüğümde daha anlamlıydı benim için...

    Töreni şifreli yayın sebebi ile izleyemedim. Ara sıra internette şifreleri kaldırdılar ama kesik kesik sinir bozucuydu. Sırf şu tören için bir digi üyeliğim olacak sanırım ama ona da elini veren kolunu kurtaramıyor sanırım. Gelecek sene bakacağız artık ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Internette yayının kötü olması çok saçma olmuş. Bizde maçlar nedeniyle Digiturk var. Yoksa hakikaten kullanmazdım. Dediğin gibi elini veren kolunu alamıyor:)

      Sil

Yorumu olan?