Don Kişot'un konusunu, yazarının Cervantes olduğunu hepimiz biliriz. Seyrettiğimiz oyun, Mihail Bulgakov uyarlaması. Don Kişot'la birlikte maceradan maceraya atılan seyis Sancho Panza bu kez bir kadın. La Mancha'nın soylularından, gençlik yıllarını çoktan geride bırakmış, hafiften deliliğe bulaşmış Alanso Quijano yani Don Kişot adalet aramak amacıyla yola çıkmaya karar verir. Yakınları ona göz kulak olması için evin beslemesini erkek kılığına sokup Sancho Panza olarak yanına yoldaş ederler. Bundan sonra olaylar güncel konulara da atıfta bulunulan bir komedi olarak ilerler. Oyun uzun. Fakat sıktığını söyleyemem. Tempo düşmüyor çünkü oyuncular çok iyiler. Yalnız sıkmamak için yaşanan hareketlilik sırasında ne yazık ki bazı konuşmalar anlaşılamayabiliyor. Yüksek tempoya rağmen net duyduğum iki cümle var ki beni biraz rahatsız etti. "Dul kadının eli ağır olur" ve "Eli lezzetli olanın yatağı da lezzetlidir" cümleleri. Ne gerek vardı anlamadım. Yazılı veya görsel bir eser içerisinde mantıklı duran hiçbir şeye, fikrime uymasa dahi itirazım olamaz. Fakat bunlar gerçekten anlamsızdı. Halk diline yakın konuşup güldüreceğim derken gereksiz yere seksist söyleme kaymak olmamış. Üstelik ilerleyen sahnelerde Sancho Panza'nın vali olduğu zaman, handa çalışan kıza saldırdığı için suçlanan katırcıyı kadına şiddet konulu çeşitli mesajlarla yargılaması ve hapse atması alkış almak amacıyla sergilenmişti. Ortada tecavüz yoktu bile. Kız resmen iftira attı, katırcı hapse girdi, biz de alkışladık :) Elmalarla armutlar yine birbirine karıştı. Bunlara kafayı takmazsanız, neyin ne amaçla yapıldığını tahmin ediyorsanız, yani zamanın ruhunu çözdüyseniz, amacınız yalnızca eğlenmekse, Ozan Güven ve Günay Karacaoğlu'nu sahnede izlemek isterseniz tavsiye edilebilir bir oyun. Don Kişot gibi romantik bir edebi karakteri Charles Manson'la ilişkilendirmek ne kadar doğru bilemem ama ne çare ki Ozan Güven'in bazı tavırları onu hatırlattı:) Muhtemelen o sırada onu taklit ediyordu aslında. Başarılıydı.
Gelelim filme. Pazar günü Asfaltın Kralları'nı izledik. Orijinali "FORD v FERRARI" olan ismin Türkçeye "Asfaltın Kralları" olarak çevrilmesi berbat ama film güzeldi. Otomobil yarışlarının en zorlularından biri olan Le Mans yarışlarının birinciliğini her seferinde Ferrari'ye kaptıran Ford'un bu konuda atılım yapması üzerine gelişen biyografik bir film bu. Ford'un amacı yarışlarda zirveye çıktıktan sonra araba satışlarını arttırmak. Yeni geliştirilecek olan yarış arabasının tasarım ekibinde yer alan ve bu arabayla Le Mans 1966 yarışına katılan Ken Miles'ın amacı ise en hızlı arabayı yapmak ve kazanmak. Matt Damon'ın canlandırdığı Carroll Shelby o zamana kadar Le Mans yarışını kazanmış tek Amerikalı yarışçı. Sağlık sorunlarıyla pistlerden uzak kalınca işin ticari kısmına yönelmiş ve otomotiv sektörüne girmiş. En hızlı arabayı yapmak için Ford'la anlaşan Shelby'nin büyük umudu Ken Miles. Adam hem iyi bir tamirci, hem de korkusuz bir yarışçı. Aksi, başına buyruk ama tutkulu Miles'ı canlandıran Christian Bale. Ve bu rolde çok başarılı.
Film her ne kadar Amerikan Ford ile İtalyan Ferrari'nin rekabeti gibi lanse edilse de aslında bu
Ken Miles'ın hikâyesi. Emekçi ile sermaye, para ile tutku ilişkisinin hikâyesi. Sevimsiz patron Ford karşısında centilmen Enzo Ferrari'yi tutsam da Ken Miles'ın uğruna Le Mans 66'yı Ford'un kazanmasına sevinmek durumunda kaldım:) Gerçi adamcağızın zaferine bile gölge düşürdüler ama gerçek hikâyeyi bilmeyip filmi seyredecek olanlar için bu konuda ipucu vermeyeyim.
Ken Miles ve Carroll Shelby |
asfaltın kralları duymadıydım ama izlerim saol yaa. le mans çok meşhuur. don kişot en sevdiğim roman ve bulgakov ilginçli :) ozan güven hımmm bunu izlemeli hıhım :)
YanıtlaSilGerçekten mi? Vizyon filmi halbuki. Le Mans, Christian Bale, Matt Damon, Ford, Ferrari derken ilgimizi çekti :)
SilDon Kişot'um Ben'i sen de izle bakalım benim taktıklarıma takacak mısın? :)
Don Kişot'u özellikle Baba Sahne' de izlemeyi çok isterim. İstanbul seyahatlerimden birinde umarım denk gelir.
YanıtlaSilBiz bu oyunu Beylikdüzü AKM'de izledik ama Bir Baba Hamlet'i Baba Sahne'de izlemiştik. Çok keyifli bir salon gerçekten. Umarım denk gelir.
YanıtlaSilTeşekkürler...
Baba sahne en merak ettiğim mekanlardan...
YanıtlaSilHani şayet yakınlarında bir yerde olsaydım Ozan Güven için değil ama belki Günay Karaca için gidebilirdim... Seviyorum bu kadını ben...
Seksist söylemler maalesef günümüzün en büyük problemlerinden... Komik olduğunu ya da ilgi çektiğini düşünüyorlar. Hoş belli bir kesim için gideri de var maalesef...
Neyse konuyu uzatmayayım...
Sezonun hayırlı olsun arkadaşım ♥
Umarım bir İstanbul ziyaretinde denk getirirsin arkadaşım. Günay Karacaoğlu iyi oyuncu gerçekten.
SilAslında günümüzde seksist söylemlerden kaçınılıyor. En azından aklı başında kurumların ve bireylerin böyle davrandığını söyleyebiliriz. O yüzden bu oyunda yakıştıramadım. Fakat dediğin gibi hâlâ gideri de var maalesef. Teşekkür ediyorum Şebnemcim. Bir hafta sonu Oytun'la beklerim bu taraflara, Baba Sahne'yi de aradan çıkartmış olursun :)
inceleme öneri ve tavsiye için editöre teşekkür ederim
YanıtlaSilBen teşekkür ediuorum. Sevgiler...
Silah en sevdiklerimden don kişot, ozan güven'i de çok beğeniyorum seyretmek isterdim.
YanıtlaSilO zaman umarım izlersin Burcu, sevgiler...
SilDon Kişot'u beğenmedim; çünkü aynen dediğiniz gibi güldüreceğiz, herkesin dikkatini çekeceğiz derken seksist ve homofobik altmetinler ortaya çıkmış. Bu da rahatsız etti. Normalde çok takılmam zira bizim toplumda bunlara dikkat edilmiyor. Bir kere olur iki kere olur, takılmam; yoksa izleyecek oyun bulmakta zorlanırız. Ama burada ikide bir de Günay Hanım'ın fiziğiyle alay edilmesi, acayip bir kadına bakış anlayışı ve o müthiş karikatürize gay imajı neydi gerçekten?? Çıkıp gidesim geldi. İyi oyunculuklar ve dekor olmasına rağmen bence böylesi şeyler oyunu çok çok aşağıya çekmiş. Günay Hanım gibi çok sevdiğim ve çok çok iyi bir oyuncu olduğunu bildiğim birinin kendini bu projede devam ettirmesi beni üzdü.
YanıtlaSilSon zamanlarda gittiğim bazı tiyatro oyunlarında da buna rastlıyorum. Evet, herkesi tiyatrolara çekmeye çalışıyorlar. Bu nedenle de yerel ağızlar ve bu topraklarda normal karşılanan espri anlayışlarını oyunlara yediriyorlar fakat bazı şeylerin mizah konusu yapılması yanlış geliyor. Baya herkes kahkahalar içinde izlerken ben somurtarak saati gözetliyorum.
Oyunu hazırlarken "Şunu da koyalım, gülerler" diye konuşurken ne hissediyorlar acaba? Ben bunu gerçekten merak ediyorum. Denk gelip sorsam, güldürü tiyatrosunun geleneğinde var diye savunacaklardır muhtemelen ama bayağılaşmadan da komedi yapılabilir. Gereksiz ve tekrarlayan bel altı espriler, küfürler beni de rahatsız ediyor. Denk geldiğimde oyundan ya da filmden kopuyorum. Ve neden gülünür hiç anlamıyorum.
SilGünay Hanım da ne yapsın? Ekmek parası. Oyundan sonra banka reklamına da beraber çıkmaya başladılar malûm:)
Daha önceden yazılmış kitaplardaki karakterlerin değiştirildiği bu tarz ''uyarlama''lar bana pek doğru gelmiyor nedense. O iki cümleyi bence de çok yanlış. Bu türden eleştiriler çoğalmalı ki fikir sahipleri şapkalarını önlerine koyup yeniden düşünsünler ve itici olmaktan kurtulsunlar:)
YanıtlaSilFilmler de dikkate değer. Eline sağlık sevgili Sezer:)
Çok teşekkürler :)
SilFilm olayında, eğer üşenmezsem, pek bahsedilmeyen ve beğendiğim filmleri yazıyorum. Genelde vizyon filmlerinden. Yoksa Parazit'i ben de seyrettim, beğenilmeyecek film değil ama o kadar herkes bahsediyor ki içimden onu yazmak gelmiyor mesela:)
Tiyatroya gitmeyeli epey zaman oldu. Gösteri sanatları konusunda biraz geride kaldık sanırım. Kısa zamanda yeniden başlamam lazım bazı şeyler için. Filmi de not aldım. Teşekkürler.
YanıtlaSilBazen öyle denk geliyor, uzak kalabiliyoruz. Seviyorsanız umarım tekrar tempoyu yakalarsınız:)
SilBen teşekkür ederim.
Ben de klasiklerin değişimine kolay adapte olamam. Bu yüzden izlediğimin bir oyun olduğunu unutup, içine giremem.
YanıtlaSilBu arada toplu gösterim alanlarında telefon kullanılmasına öylesine kızıyorum ki, artık toleransım da bittiğinden bir gösteri sonunda kendimi karakolda bulabilirim diye korkmaktayım. Hayır, ters ters bakmamdan da alınan yok ki... Bale resitali gibi takip gerektiren bir sanatın sergilenmesinde bile elden düşmüyorsa, orada ne işin var kardeşim? Zaten zor bilet bulunur. Bari gelme de başka biri belki hakkı ile o koltuğa oturur.
Çoştum bakın ben :(
Coşmakta haklısınız Tülin Hanım. Akıl alır gibi değil çünkü. Telefonla ilgileneceklerse niye gidiyorlar? Otursunlar evlerinde bol bol telefonlarıyla oynasınlar. Anlamıyorum ben bu işleri.
SilSevgiler...
Seksist söylemlerden rahatsız oluyorum ben de, sanat eserlerinde olmasından da çok hoşlanmıyorum özellikle yersizse. Yine de oyuncuları seviyorum, belki izleme fırsatı bulurum :))
YanıtlaSilTelefon kullanımı beni de çok kızdırıyor, dikkatimi dağıtıyor. Telefonunla ilgilenmek istiyorsan niye sinemaya tiyatroya geliyorsun ki :/
Ben Don Kişot'u tercih ettiren en büyük etken oyuncular sanırım. Umarım izlersin :)
SilNiye geliyorlar ben de anlamıyorum. Geçenlerde sinemada önümüzde oturan adamın belli ki interneti yoktu. Açtı ayarlara falan bakıyor boş boş. Uyardık. Ekran ışığı da en sona ayarlı mıdır nedir, karanlıkta gözümüzde patlıyordu. Bir şey demedi, kapattı. Arıza çıkaran da oluyor. Hem suçlu hem güçlüler. İnanılmaz.
Don Kişot a hayranım, bu ara e kitap olarak tekrar okuyorum. tiyatroda izlemek de keyifli olurdu 😊
YanıtlaSilBu farklı bir versiyon tabii. Güldürmek için araya gereksiz espriler konmasa güzeldi.
Siliyi geceleer geçerken uğradıım hihi :)
YanıtlaSilİyi yaptıııın! :) Sana da iyi geceler.
SilBu oyunu ben de merak ediyorum ancak henüz seyredemedim. :)
YanıtlaSilBen de beklerim blog'a, sevgiler :)
Uğruyorum zaten:) Çok teşekkürler.
Sil