22 Kasım 2016 Salı

İSTANBUL KİTAP FUARI'NIN ARDINDAN...

    35. İstanbul Kitap Fuarı geldi geçti. Daha önce de bahsettiğim gibi bu sene birkaç kez gitme fırsatı buldum. İstanbul'da yaşayan birçoğumuz gibi çocukluğumdan beri kaçırmadığım bir etkinlik bu. Aşinası olduğum için rahatlıkla söyleyebilirim ki ben daha önce bu seneki kadar kalabalık görmedim. En son kapanıştan bir önceki gün, yani cumartesi günü gittim. Resmen ezilme tehlikesi vardı. Daha içeri girmeden, fuar merkezinin önündeki metrobüs köprüsünde adım adım ilerleniyordu, sağdan soldan "ya çökerse" gibi korkulu söyleyişlere şahit oldum. Bugün okuduğum bir habere göre hakikaten rekor katılım gerçekleşmiş bu yıl. Geçen seneye göre yaklaşık %12'lik bir artış varmış. 
    Kalabalıktı ama coşkuluydu da bu sene İstanbul Kitap Fuarı. Çok fazla yazarın imza günü vardı. İmza günü olmayanlar da desteğe gelmişlerdi. Her köşede bir sohbet, bir muhabbet. Satış da çok oldu bana kalırsa. Bavulla gelenler çok daha fazlaydı bu sene:) Gülüyorum ama bavul getirenler haklılar tabii. Ben de sırt çantasıyla gittim neticede. İnternetten de alışveriş yaptığım için kendime fazla açılmama sözü vermiştim ama dayanamadım ve epeyi bir kitap aldım yine. Her telden oluşan bir kulem oldu.

    Fiyatlar konusuna gelirsek. Her zamanki gibi büyük yayınevlerinin indirim oranı internet satışından daha azdı. Elimde araştırarak hazırladığım bir listeyle gittim. Tek tek karşılaştırdım desem yeri var. O yüzden birçok isteğimi internet alışverişine bıraktım. İndirimi internetten fazla olanlardan satın aldım kitapları. Ayrıntı Yayınları gibi mesela. Bir de aralardan özel indirimli kitaplar seçtim. Geçen seneden daha akıllıca alışveriş yaptığımı düşünüyorum. Ama sayıyı biraz abarttım yine.
    Fuarın ilk günü Karakarga Dergi'nin imza etkinliğine katıldığımdan bahsetmiştim. 
En son cumartesi günü de Hakan Günday'la tanışmak istedim. Daha önce hiç denk gelmemiştim. Kendisi tartışmasız en beğendiğim çağdaş yerli yazar. Üslubuna bayılıyorum. Dan dan dan vuran, altı çizilesi söylemlerle dolu oluyor romanları. Enteresan, inanılması güç hikayeler anlatsa da bahsettiği her duygunun acımasızca gerçek olduğunu düşünüyorum. Beğeniyorum işte. O yüzden tanışmak ve bir okur olarak beğenilerimi sunmak istedim. Bunun için imza kuyruğunda ne kadar süre beklediğimden bahsetmek istemiyorum:) 
   Günday, belli ki okurlarını önemsiyor. Herkesin sorularına bıkmadan cevap verdiği, herkesle ufak çaplı bir sohbet gerçekleştirdiği ve fotoğraf isteklerini kırmadığı için okur başına düşen zaman sayısı oldukça fazlaydı. Dolayısıyla o uzun kuyruk zor ilerledi. Az önce bahsettiğim her şeye eyvallah da adamın şimdiye kadar çıkmış olan her kitabını getirip ve hatta aynı kitaptan 2-3 tane getirip bir seferde imzalatmanın mantığını çözebilmiş değilim. Bu da fazla oyalanmalara sebep oldu tabii. Okurlar saatlerce ayakta beklediği için Hakan Günday da hiç oturmadı. Tarzı buymuş.
Takdir ediyorum. Arada bir kuru pasta, kraker ve su dağıttırdı. Çok ince bir hareketti.

    Yalnız şunu anladım ki artık uzun imza kuyruklarında bekleyecek yaşı geçmişim. Sevilen yazarları görmek isteyen çok oluyor ve bunların %90'ı genç olduğu için onlar saatlerce beklemekten çekinmiyorlar. Uzun kuyruklar benim yaşımdakiler için ekstra bir yorgunluk oluşturduğu gibi sıra sana geldiğinde gençler kadar ilgi de görmüyorsun:) Gözlemlerime dayanarak iddia ediyorum bunu. Günümüzde yazarlar, gençler tarafından neredeyse bir pop yıldızı gibi ilgi görüyorlar ve kendileri de ilgi görmek istiyorlar. Sırada önümdeki kız, Hakan Günday için özellikle elbise ve topuklu ayakkabı giydiğinden bahsetti düşünün. Bu yüzden yazarlar da onlara bir şeyler anlatmanın, onların kalbine, beynine dokunmanın gayreti içerisinde oluyorlar. Genç bir okurun heyecanla sorduğu sorulara uzun uzun cevaplar verilirken, benim gibi olmuş da gelmiş okuyucuya kibarca ve kısaca teşekkür edip gönderiliyor:) Özellikle popüler yazarlar için söylüyorum bunu. Belli bir yaşın üzerindeki  okuyucunun en iyi sohbet edebileceği, derdini anlatabileceği yazarlar eski yazarlar:) Ya da işte belli bir yaşa erişmiş olan yazarlar. Hafta ortası fuara gittiğimde sakince gezerken Muzaffer İzgü'yü gördüm. Öylece oturuyordu sevimli sevimli. Hemen yanına gittim. Çocukluğumdan beri okuduğum, bildiğim bir yazar kendisi. "Nasılsınız?" dedim. "İyiyim kızım sen nasılsın?" dedi, elimi sıktı ve sohbete başladık. Yaşlı yaşlı birbirimizi bulmuş olduk:) Yani diyeceğim o ki fuarda imza sıralarına girmek bitmiştir benim için. Derdim hiçbir zaman imza olmadı zaten. Amacım bir okur olarak teşekkürlerimi ve beğenimi iletmek. Çünkü onların yerinde olsaydım okurlarımdan olumlu dönütler almak isterdim. Bundan sonra kitabevlerinde düzenlenenlere katılırım belki arada,
ya da fuarda sevdiğim yazarları gördüğümde eğer müsaitlerse merhaba derim.
Artık Penguen, Uykusuz, Kafa gibi dergilerin imza kuyruklarına girmenin de benim için bittiğini kabul etmem gerek. Onlar kadar iyi bir dergi okuyucusu olsan da gerçekten o kadar gencin içinde bir tuhaf duruyorsun:) Çok sevdiğim Karakarga'nın ilk sayısını imzalattım bu sene. Çok da memnun oldum. Onlar yeni oldukları için kalabalık değildi. Jübileyi onlarla yaptım yani:) 
   
    İşte böyle. Kitap kulem karşıdan bana bakıyor. Yazıyı bitirip okuma faslına geçeyim ben yavaş yavaş.




    İlgili Yazılar:İstanbul Kitap Fuarı...Karakarga Dergi... vs...
                                                                        Ya Sabır





20 yorum:

  1. Heehee:) çok şekersiniz ya! Yıllar yıllaaar önce üniversitede okurken gitmiştim Beylikdüzündeki kitap fuarına o zaman bile o kalabalıkta darlanmıştım, araştırmadan gidip sonradan internette aldığım kitapların daha ucuz olduğunu görünce bir daha da gitmem demiştim:) Sizi takdir ediyorum o kuyrukları 27 yaşındayım ben de bekleyemem yaşlı yaşlı Muzaffer İzgü'nün yanına gider otururdum çocukluğumun yazarı:) Kuleniz şahane!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler galilei:) Çok kalabalık ama işte arada iyi ve uygun kitapları bulma ihtimali güzel. Giderim ama kendimi yormamaya kararlıyım artık:)

      Sil
  2. Çok güzel olmuş. Hayırlı olsun. Nice feyiz almalara...

    YanıtlaSil
  3. Gitmeyi deli gibi isteyip gidemediğim fuar mı o yoksam 😶 yeni kitapların hayırlı olsun. Günümüzde yazar okuyucu ilişkisi de pek bir modernleşme (yozlaşma) gösteriyor. Hani derler ya nerede o eski yazarlar ☺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani yozlaştıran da var hakikaten çok hevesle bekleyip anlamlı konuşmalar yapan da var.
      Bir gün gelirsin umarım Myna. Yakında oturuyorum ben, gel misafirim ol seneye:)

      Sil
    2. Ayyy çok sağolun ne kadar mutlu oldum teklifinize :) inşallah bir gün gelip görüşmek nasip olur sevgiler öpücükler :))

      Sil
    3. İnşallah Myna:) Öpüyorum.

      Sil
  4. Bir kere Ayşe Kulin'in imza sırasına girmiştim, o da çok yavaş ilerliyordu.Bir saat bekledim. Handan kitabını imzalatmıştım.Benim adımın Handan anneminkinin Halide olduğunu öğrenince çok hoşuna gitmişti.

    Muzaffer İzgü de Bilgiç'e kitap imzalamıştı.

    Biz oğluşlarımla tek başına oturan yazarlara hüzünlendiğimizden hep onlardan kitap alırız :)

    Bu sene son pazar günü bile kalabalıktı, metrobüsten inen kalabalık beni de şaşırttı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de seneler önce Adı Aylin'i imzalatmıştım. Rahattı o zaman. Ona da korsan kitap getirip imzalatmak isteyen olmuştu. Kadıncağız ne diyeceğini şaşırmıştı:)
      Son gün daha da kalabalık oluyor. O gün de çok iyi isimler vardı fuarda ama hiçbir güç beni pazar günü oraya yollayamazdı:)

      Sil
  5. Orhan Pamuk'un yalnızca tek kitap imzalatma kuralını seviyorum ben. Çünkü dediğiniz gibi insanlar yarışır gibi kim daha fazla imzalatacak fikrinin peşinde inatla. Saçma fazlasıyla. İmza günleri, yazarlarla üç beş konuşmak, mümkünse bir kitabını da imzalatmak için varlar. Ne yapacaksın hepsini imzalatıp ? Parayla satacak mısın nedir ?

    Severim imza günlerini fakat pek katılamıyorum. Hem saatlerce beklemek yoruyor (sanki konserlerde beklemiyorsun Zihin!!!) hem de bazı yazarlar kaprisli olunca sinirleniyorum ve kafamdaki imajı yıkılıyor :) Mesela bir seferinde -ismi lazım değil bir Türk yazar- beni fazlasıyla sinirlendirmişti. Kitabını imzaladıktan sonra oturduk bir süre konuştuk. Aman Allahım, küçük dağlar hikayesi. Hemen uzaklaştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben olsam ben de tek kitap kuralı koyardım. Arkada bekleyenlere saygısızlık oluyor aksi halde. Aslında yazara da saygısızlık oluyor. Amaç ufak bir hatıra olmalı söylediğiniz gibi. Ve o imzalı kitapları satacakları düşüncesi bende de oluştu ama dillendirmeyeyim hadi dedim:)
      Konserde eğlenirken, seyahatte sağı solu keşfederken saatlerce ayakta kalıp yorulmuyorsun da imza kuyruğunda sabit durmak yoruyor. Aslında gençlere göre daha iyiydim, onlar yerlere serildiler ben oturmadım, kendimden taviz vermedim:)
      Bir de o hayal kırıklığı oluyor tabii bazen. O yüzden seçici davranmaya çalışıyorum.

      Sil
  6. Yazarın aynı kitabından 3 tane imzalatanlara şaşırdım acaba eşe, dosta mı dağıtacaklar?:)))Anlattığın kadar kalabalık ve ayakta dikilip beklemek hakikaten zor olmalı ki, sen daha gençsin. Ben o yüzden hiç gitmiyorum bu tür etkinliklere. En son gideli belki 10 yılı geçmiştir. 60'a geldim yok mümkün değil, otobüs beklemek bile beni yoruyor:( imza da olmayıversin:) Kitaplarını güle güle oku:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 3 olsa iyi. Adam nasıl olsa ses çıkarmıyor ya 10-12 tane getirenler vardı. Saçma.
      Çok teşekkür ederim Müjde. Ben de fuarda abartmayı bırakacağım artık:)

      Sil
  7. Aldığınız tüm kitapları keyifle okumanızı diliyorum...

    YanıtlaSil
  8. İstanbul'da yaşamanın nimetlerinden biri daha. Özendim doğrusu.
    Kimsenin oradaki yazarı oyalamaya hakkı yok. Eşit süre tanınmalı. Uzatan uyarılmalı. Elbise ve topuklu ayakkabı vs. şaşırtıcı. Uzun süre ayakta bekleyeceksin ey hatun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Bu kadar bekleyeceğimi bilsem giymezdim" dedi zaten:)

      Sil
  9. Yazar için giyinmek bana çok saçma geldi :D Genç olarak, yine bu genç okuyucuları anlamıyorum :D Kitap fuarına ilk geldiğim sene hariç, tüyapta hiç sıra beklemedim, belki seneye beklerim.. :D Yayınevlerindeki indirim yapmama haline de anlam veremiyorum...
    İyi okumalar :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O da o düşüncede bir genç işte:)
      İndirim konusunda haklısınız. O kadar yol katedip gelenler varken indirim daha fazla olmalı diye düşünüyorum.

      Sil

Yorumu olan?