Ege kıyılarımızın hemen karşısında yer alan Yunan adası Kos'ta doğmuş olduğu, buradaki Asklepion'da (Asklepios'a adanmış, okul ve hastane görevi gören tapınaklar) hekimlik ve hocalık yaptığıdır. *
Hipokrat Yemini önemli. Uyanı var uymayanı var. Yüzyıllar önce düşünmüş Yunanlı, tıbbın etiği olmalı demiş, insan önemlidir demiş, etmiş yeminini. Yeminine uymayan doktorun günahı boynuna diyoruz ve şimdi atıyoruz kendimizi Kos Adası'na. Hipokrat'ın doğduğu yere... Osmanlı zamanındaki ismiyle İstanköy'e...
Ada, Bodrum'un yalnızca 8 mil açığında yer alıyor. Bodrum'dan çeşitli şirketlere ait feribotlarla, katamaran tipi gemilerle kısa sürede geçmek mümkün. Yolculuk kısa ancak giriş-çıkış işlemleri için oluşan kuyruk uzun. Yalnızca Türk turistler tercih etmiyor Kos'u, dünyanın her yerinden gelen ziyaretçiler var. Yunan pasaport polisi Türk olduğunuzu anlayınca Türkçe "Merhaba" diyor ve mutlu mutlu adım atıyorsunuz komşu topraklara.
Kos Adası, küçük olmasına rağmen, Batı Uygarlığı'na temel oluşturan Antik Yunan döneminin görkemini yaşamış bir bölge. Sonrasında İskender'in fethi, daha sonra Roma İmparatorluğu'nun egemenliğine giriş... Agora, Asklepion, Odeon ve Roma evi tüm bu dönemleri gözlemleme imkanı veren tarihi mekanlar. Ege kentlerimizden alışık olduğumuz ören yeri manzaraları... Antik alanlardan çıkarılan eserler ise Arkeoloji Müzesi'nde. Geçtiğimiz Ağustos ayında günübirlik gerçekleştirdiğimiz Kos gezisinde en çok görmek istediğim yerlerdendi Arkeoloji Müzesi ve Roma Evi. Ne yazık ki ikisi de restorasyondaydı. En çok turistin olduğu zamanda yersiz bir hareket.
Agora |
Müzeleri gezemedik, o zaman kaleye bir göz atalım. Feribottan iner inmez turistleri karşılayan Şövalyeler Kalesi -eski adıyla Neratzia Kalesi- Rodos Şövalyelerinin 1315'te adaya gelip burayı kontrol altına almasıyla yapılmış. Bugün içerisinde antik kalıntıların yanı sıra, Osmanlı mezar taşları, toplar, gülleler, kitabeler de sergilenmekte.
Kaleden limanın görüntüsü. Dizi dizi turist otobüsleri, otomobilleri. |
Naretzia Kalesi, şehir merkezine bir köprüyle bağlanıyor. Köprüyü geçip, palmiyelerle gölgelenmiş Akti Kountouriotou caddesine iniyoruz. Kısa süre içerisinde turistlerin karikatürlerini çizen yerel sanatçılar cadde boyunca sıralanmış müşteri bekliyorlar.
Kos Adası, 1525'ten 1912'ye kadar, yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde olmuş. Osmanlılar 1525'te adayı Rodos şövalyelerinden alıp, 1912'de Birinci Dünya Savaşı sırasında İtalya'ya bırakmak zorunda kalmışlar. Ada'da Osmanlı İmparatorluğu'nun izini sürmek isteyenler için, her ikisi de ibadete açık olan Cezayirli Hasan Paşa Camii (1776) ve Deftardar Camii (1724) önemli.
Cezayirli Hasan Paşa Camii |
Defterdar Camii |
Defterdar Camii'nin bulunduğu Elefterias Meydanı'nda ayrıca Arkeoloji Müzesi ve İtalyanların döneminde yapılan kapalı bir pazar yeri de bulunuyor.
Restorasyonda olan Arkeoloji Müzesi |
Sağda İtalyanlardan hatıra kapalı pazar yeri |
Ada'da birkaç saat geçirebildiğimiz için plajlarını ve geceleri oldukça hareketli olduğu söylenen tavernalarını deneyimleme fırsatı bulamadık. Liman caddesinden kalkan küçük gezi otobüslerine bindik ve ancak o vesileyle plajlara kısa bir göz atabildik. Fakat bunlar merkeze yakın olan plajlardı. Şehir dışındaki Kardemena, Tigaki, Kefalos, Therma, Marmari, Markos gibi plajları bir başka sefere, konaklamalı ziyaret planlarımıza bıraktık. Ve bir de çok merak ettiğim Zia köyünü.
Tur otobüsleri süre ve ücret açısından çeşitli. Hepsinin talibi çok. Biz rastgele atladık birine. Yaklaşık yarım saat sürdü yolculuk. Ücreti 5 Euro'ydu. Ancak bizim otobüsümüz merkezden 4-5 km. uzaktaki Asklepion'a gitmedi ne yazık ki. Küçük turumuz sırasında az sayıda fotoğraf çektim, şöyle birkaç görüntü yakalayabildim.
Yunan Adaları'na, Bodrum'a yakın olması nedeniyle özellikle de Kos Adası'na Türkiye'den giden çok sayıda turist var. Bu yüzden blog sayfalarında da çokça yer alıyor. Ziyaret etmeyi düşünenler her türlü bilgiyi kolayca bulabiliyorlar internette. Benim birkaç saatlik Kos maceram böyleydi. Kültürel bir gezi olmasını istedim ancak müzelerin kapalı olduğu zamana denk geldim ne yazık ki. Zaman kısıtlaması da doya doya tadını çıkarmama engel oldu. Kalabalık nedeniyle Bodrum'dan çıkış, Kos'a giriş, Kos'tan çıkış, tekrar Bodrum'a giriş birkaç saatini alıyor insanın. En iyisi en azından bir gece konaklamak ve gece hayatının da tadına varmak sanırım.
Dikkat edilirse, yazının başında andığım Hipokrat'ın gölgesinde ders anlattığı söylenen meşhur çınar ağacını fotoğraflamadım. Çünkü yaklaşık 2400 yıl önce yaşayan birinden söz ediyoruz. Tamam söz konusu çınar da oldukça yaşlı. Fakat 2400-2500 yıllık olduğunu düşünmüyorum ki birkaç yerde ağacın 500 küsur yaşında olduğunu okumuştum. Bunlar bana ucuz turist numaraları gibi geliyor, o yüzden çekmedim fotoğrafını. Ama Hipokrat'ı ve çevresinde toplanmış onu dinleyen ada halkını simgeleyen bu heykelin fotoğrafını ekleyebilirim:)
Yeme içme konusuna da değinemedim çünkü herkesin yaptığı gibi aslında bir Ege adasında yenmesi gereken deniz ürünlerini tatmadık biz. Orhun balık istemedi ve neden bilmem biz de ona uyduk. Liman caddesi üzerinde, menüde dünya mutfağından yemeklerin olduğu şirin bir kafede oturduk. Sonrasında Elefterias meydanında bir dondurma molası verdik. Bu yazıyı yazarken kestim, Orhun'un yanına gidip "Senin yüzünden balık yemedik Kos'ta" dedim ve geri geldim:) Kabul ediyorum adada balık yememek saçma bir hareketti. Bunu da bir başka sefere bırakıyoruz.
Kos'ta yeme içme, hediyelik vs. ucuz olmasına ucuz ama beklediğim kadar değil. İster istemez kıyaslama yaptım, bu sene yaz tatilini geçirdiğimiz İspanya çok daha ucuzdu. (En azından Malaga ve Granada). Kos'ta yemek yediğimizde hesaba 6 euroluk bir servis ücreti eklemişlerdi ki malum bu her yerde olan bir uygulama değil. Sadece yazın kazanıp kışı idare ediyorlar deyip geçmek lazım sanırım.
Kos hakkında aklımda kalanlar bunlar. Şirin, ziyaret edilesi ancak oldukça kalabalık buldum ben. Bir de tarihi yerleri daha iyi korumaları gerektiğini düşünüyorum. Tabii yüksek sezonda müzeleri kapamalarının saçma olduğunu da... Şimdi... Fikir olması için birkaç fotoğraf daha ekleyip ve bir daha ki sefere konaklamalı ziyaret dileyip bitirmeli bu yazıyı.
St.Paraskevi Kilisesi (1931-1932) |
Agora'da sokak hayvanları için bağış kutusu |
St.John Kilisesi (15.yy.) |
* Kaynak: Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat. Remzi Kitabevi
NOT: Ada'ya 2017 yılında daha uzun bir ziyaret gerçekleştirdik. Bu sefer hiçbir restoranda hesaba eklenmiş servis ücretine rastlamadık.
2017 yazındaki seyahatin yazısı BURADA
Sezer'cim 'Kos' gezisi, günü-birlik, birkaç saatlik bir tur olsa da yine de hoş bir gezi olmuş... Spontane gerçekleştirilen bu tür gezilerde ne çıkarsa bahtına oluyor!.. ilk yapılan gezi birer tecrübe edinimi oluyor, 'inşallah sonrasında şunları... da yapalım' dediklerimizi bir liste yapsak bir hayli fazla olur :) çok fazla plan program yapınca ise hiç bir şey olmuyor... ya da büyük beklentiler hayal kırıklığı yaşatabiliyor!..bu yüzden ben de istisnalar hariç genellikle spontane gezmeyi sevenlerdenim:) gezi yazını keyifle okudum teşekkür ederim Sezer'cim.) sevgiler...
YanıtlaSilGüzel sözlerin için ben teşekkür ederim Esincim. Sevgiler...
SilSevgili Klio, keyifli mi desem hüsran mi desem bilemedim. En azından giriş yapmışsın. :) Oradaki Asklepion acaba hangi konuda uzmandı?
YanıtlaSilAtina'nın göz üzerinde. Korint'ın Asklepion ' un zührevi hastalıklar konusunda birinci derece uzmanlık yaptığını biliyorum.
Ben de Galen üzerine yazacağım. Biliyorsun hemşehrim olur. Bakalım, hala bilgi topluyorum. Ben kurgu vermeyi düşünüyorum.
Sevgiler
Kos Asklepionu hangi konuda uzmanlaşmıştı tam olarak bilemiyorum. Ancak diğer asklepionlardan farklı pozitif teknikler uygulandığından bahsediliyor. Hipokrat akla, mantığa dayanan tıbba inanıyor ve bu yüzden modern tıbbın babası sayılıyor. Sanırım diğerlerinden farkı bu. Bir de ruh hastalıklarını tedavide iyiler, bir tepe üzerine kurulduğundan ruhu dinlendirici manzarası olması sebebiyle.
SilGalen yazısını merakla bekliyorum. Elimde güzel bir Bergama kitabı var, Asklepion'u araştırırken Galen'i de okudum daha geçen gün:)
Sevgiler...