2 Ocak 2015 Cuma

MEHMET MÜNİR BEY VE OĞLU...

    Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmaya yüz tuttuğu yıllarda İstanbul Üsküdar'da hayata gözlerini açar Mehmet Münir. Babası saraya bağlı çalışan bir bürokrattır. 
Dedesi ise Özbekler tekkesine başkanlık yapan bir Sufi şeyhi... 1908 yılında Darülfünun'dan mezun olarak hukuk diplomasını alır, Divan-ı Hümayun'da çalışmaya başlar ve bir süre sonra baş hukuk danışmanı mertebesine yükseltilir. 5 Aralık 1920'de, Ankara'da yeni kurulan milliyetperver hükümet ile padişah arasında bir anlaşma sağlamak amacıyla görevlendirilen heyetin içerisinde yer alarak Mustafa Kemal'le görüşmeye Bilecik'e gider. Bir gün sonra Bilecik'e gelen Mustafa Kemal kendini tanıtır ve Osmanlı heyeti başkanları Salih Paşa ve Ahmet İzzet Paşa'ya kim olduklarını sorduktan sonra İstanbul'daki hükümeti tanımadıklarını belirtir. Onlarla ancak resmi rütbelerinden bağımsız sade birer vatandaş olarak görüşebileceğini ekler. Saatler süren görüşmelerden sonra Mustafa Kemal aracı heyeti Ankara'ya davet eder. 
Adı her ne kadar davet olsa da bu bir zorlamadır aslında. Mehmet Münir'in de içinde bulunduğu heyet 3 ay Ankara'da kalır ve Milli Mücadele'yi yerinde gözlemek fırsatını bulur. Aslında amaç budur. Salih Paşa ve Ahmet İzzet Paşa, milli hareketin padişaha da karşı olduğunu anlayınca bunu kabullenemezler. Mehmet Münir ise tam tersini düşünmektedir. Mustafa Kemal'e güvenir, yapabileceklerine inanır. 
    Ankara'da geçen 3 ay sonunda Osmanlı heyetinin İstanbul'a dönmesine izin verilir. Bir tek Mehmet Münir dönmez. Bağımsız ve modern Türkiye'nin kuruluşunda önemli görevler alır, Mustafa Kemal'in en güvendiği isimlerden biri olur. Ankara hükümetini temsilen Londra Konferansına katılır. Lozan Barış Antlaşması'nda ise yine hukuk danışmanı olarak Türkiye siyasi tarihine imza atanlardan biridir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra İsviçre, Fransa, İngiltere gibi Avrupa şehirlerinde elçilik görevini yürütmek üzere görevlendirilir. Başarılı ve çalışkan bir diplomattır. İleri görüşlüdür. Oğlunun tanımına göre, aslında çekingen bir insan olmasına rağmen, fikirlerini sonuna kadar yaşama ve inançlarını savunma konusunda son derece inatçıdır. 
Bütün hareketlerini ahlak duygusu idare etmektedir. 
    Genç Türkiye Cumhuriyeti'ni Avrupa'da başarıyla temsil ettikten sonra Amerika yolu görünür Mehmet Münir'e. 1934 yılında karısı ve 3 çocuğu ile birlikte Washington'un yolunu tutar. 1944 yılındaki vefatına kadar Türkiye'nin Washington Büyükelçisi olarak ülkesini başarıyla temsil eder. Saygı duyulan ve sevilen bir diplomat olmuştur. 

    Amerika'ya atandığında ortanca çocuğu, oğullarının küçük olanı 10 yaşındadır. 
Yıllar sonra Amerika'nın müzik dünyasını şekillendirecek en önemli isimlerinden biri olacağını, pek çok şarkıcıyı keşfederek üne kavuşmalarını sağlayacağını, 
Rock and Roll'u zirveye çıkaracağını, dünya sosyetesinin aranılan isimleri arasına gireceğini bilmeden Yeni Dünya'ya adım atan bu küçük çocuk Ahmet Ertegün'dür. 



    2014 yılında en son okuduğum kitap Robert Greenfield'ın hazırladığı "Son Sultan / Ahmet Ertegün ve Rock'N'Roll'un Yükselişi" oldu. Ahmet Ertegün'ün yaşamı kuşkusuz çok etkileyici. Ancak babası Mehmet Münir Ertegün'ün yaşamı da dikkatimi çekti. Osmanlı sarayına bağlı çalışan birinin yaşamının beklenmedik bir şekilde dünyanın öbür ucuna uzanması, çocuğu (hatta çocukları-Nasuhi Ertegün'ü de unutmamak lazım) aracılığıyla Amerika kültür ve sanatını belirleyecek etkiler yaratması "Vay be!" dedirtiyor. "Ne hayatlar var!". Sadece sanat mı? Hayır. Amerika'da futbolu tanıtan ve sevdiren kişinin de Ahmet Ertegün olduğunu belirtmek gerekir. Birileri film gibi hayatlar yaşarken bize de okumak düşüyor:) April Yayınları'ndan çıkan kitabı tavsiye ederim. Ancak tavsiye ederken imla kuralları konusunda hatalar olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Tam bir Ahmet Ertegün biyografisi değil. Bu önemli müzik adamının yaşamına paralel olarak R&B ve Rock'N'Roll tarihinin seyrine büyük yer verilmiş. 
Ray Charles, Cher, Mick Jagger, Kid Rock gibi çok fazla tanıdık isim yer alıyor kitapta. Hem biyografi hem belgesel tadındaki bu kitabı es geçmemek lazım. Okudum ve 
Ahmet Ertegün'ün mesleki anlamda gerçekleştirdiklerini hayranlıkla izledim, kitabın ilk sayfalarında Mehmet Münir Bey'i saygıyla andım. 





 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan?