Bienal bu hafta sonu bitiyor. Ancak paralelinde gerçekleşen "İçimdeki Çocuk" sergisinin süresi
29 Aralık'a kadar uzatıldı. Abdülmecid Efendi Köşkü'ndeki bu sergiyi ziyaret ettim. Hafta içi kalabalık olmayacağını düşündüğüm saatlere denk getirmeye çalıştım ancak yanılmışım, çok kalabalıktı. Bu sene
ne yazık ki bienale dair söyleyecek pek sözüm yok, isteyip de halâ gidemeyenler için bu hafta sonunun son şans olduğunu hatırlatabilirim yalnızca. İçimdeki Çocuk sergisine dair izlenimlerimi ise ziyaret tarihinin uzatılmasından dolayı aktarabilirim.
Nakkaştepe'deki tarihi köşk, son halife Abdülmecid Efendi'nin yazlık konutu. Bugün Koç Topluluğu Spor Kulübü tesisleri içinde yer alıyor. Belli zamanlarda sanatsal faaaliyetlerle ziyarete açılması hoş. Bu sene de tıpkı 2017'de olduğu gibi İstanbul Bienali paralelinde düzenlenen "İçimdeki Çocuk" sergisiyle gündemde.
İçimdeki Çocuk, ziyaretçilere Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç koleksiyonundan bir seçki sunuyor. Picasso'dan Ahmet Doğu İpek'e; Antoine de Saint-Exupery'den Taner Ceylan'a yerli-yabancı pek çok sanatçı bu sergide. Tarihi mekânla çağdaş sanatın zıtlıktan doğan uyumu yine etkileyici.
Dean Snyder - Final Freeze |
Erwin Wurm - Disobedience |
Daphne Wright - Kitchen Table |
Nancy Fouts - Bird On Arrow |
Yaşam Şaşmazer - Shell |
Claudio Bravo - Autorretrato |
Ronit Baranga - Wild Thing |
Sadece iç mekân değil, köşkün bahçesi de sergileme alanı olarak kullanılmış.
Serginin konusuna uygun olarak bir çocuğun elinden çıkmış gibi çizilen primitif çizgiler her bir eseri tanımlıyor. Gezerken bu kitapçığa bakarak karşındaki eserin kime ait olduğunu anlamak bence çok keyifli. Ve aslına bakarsanız beyin jimnastiği için de mükemmel. Fakat ziyaretçiler kitapçıkla birlikte ilerliyorlar mı? Hayır. Kitabı rehber alan bir genç kız gördüm sadece. Neyse. Belki evde bakacaklardır diye düşünerek iyimserliğimi korumak istiyorum.
Sergiye ilgi güzel. Özellikle şu günlerde içeriye girebilmek için hafta içi dahi en az 1.5-2 saat kuyrukta beklemek gerekiyor. Ziyaretçiler daimi sanatseverler, Instagram fotoğrafı çekmek için gelenler ve son halifenin köşkünü görmek için gelenler olarak 3'e ayrılıyor. 2 saat kuyrukta beklerken haliyle gözlem yapıyorsun. Bahçedeki küçük dereye yerleştirilen ayak heykelleri için (David Breuer-Weil/Visitors) "Herifin ayağı nasırlı" diyenleri duymak zorunda kalıyorsun mesela. Günümüzde belki geçerliliği tehlikede fakat nerede nasıl davranılması gerektiği konusunda takıntılıyım. Böyle davranışlardan hoşlanmıyorum. Yine de, her şeye rağmen bu tip mekânların, sergilerin, etkinliklerin ücretsiz olarak herkese açık olmasını önemsiyorum. Belki küçük adımlarla da olsa ilerleyeceğiz, sanat bizi iyileştirecek, zevkimizi, fikrimizi inceltecek. Kimimiz eğitimli olsak da kabayız, kimimiz yetişirken imkân bulamadığımızdan bilemiyoruz bazı şeyleri. O gün sıra beklerken, ister istemez arkamdaki iki genç kadının konuşmalarına tanık oldum. Sergi hakkında, bahçedeki eserler, köşk vs. hakkında kendilerince konuştular. Bir tanesi az önce bahsettiğim bahçedeki heykeller için "Yanlış yerleştirilmiş. Çok ışık vuruyor fotoğrafı çekilemiyor" dedi. Bir heykelin yerleştirilmesinde öncelik fotoğraflamadaymış gibi. Zaten devamlı fotoğrafları Instagram'a koyacağından bahsediyordu, hattâ bunun için özel giyinmiş. İçimden la havle çektim. Fakat "Bahçe bakımsız" vb.yorumlarda bulunduktan sonra, bir noktada bu genç kadın, "Yine de Allah razı olsun, ücretsiz yapıyorlar da gezip görebiliyoruz" deyince bende yelkenler suya indi. Hakikaten belli ki kültür-sanat etkinlikleri için bütçe ayırmakta zorlanıyorlardı. Konuşmalarından anlaşılıyordu. Çok sonra kendime kızdım, çaktırmadan sohbet açıp konuşabilirdin, bilgini paylaşabilirdin dedim. Sanat tarihi okuyup, öğretmenlik de yapmış biri olarak, ukalâlık etmeden bunu yapabilirdim. Biliyorsan fakat gerektiğinde paylaşmıyorsan bilmenin ne faydası var? Herkesle konuşulmaz. "Ben bilirim" havasında olup gelecek bilgiye kapalı olanlar var. O yüzden dikkatli olurum. Fakat o genç kadınla sohbet edilebilirdi. 2 saat boyunca kendilerini epeyi tanıdım:) İşte tam bu noktada bir ülkenin varlıklı ailelerinin tavırları devreye giriyor. Koç Ailesi ülkemizde kültür-sanat-eğitim alanında faydalı olan ailelerin en başında geliyor. Toplumun her kesimine ulaşan çalışmaları var. Bünyelerindeki müzeler, galeriler, salonlar, araştırma enstitüleri saymakla bitmez. Festivallere, restorasyonlara sponsorlukları saymakla bitmez. Yurt dışında da bizi şahane temsil ederler. Son haberlerden biri New York Metropolitan Müzesi'nde İslami Eserler bölümündeki iki galeriye sponsor olmaları ve isim vermeleri. Kültürel değerlere yaptıkları katkılarla dünyada ve ülkemizde yaptıklarının karşılığını alıyorlar, takdir ediliyorlar. Sosyal ve ekonomik anlamda yeterli imkânı bulamayan birisi bir gün çıkıp "Allah razı olsun" diyebiliyor.
İçimdeki Çocuk sergisinden izlenimlerim bunlar. Aralık sonuna kadar uzatılmış olması, merak edenler açısından güzel. Yalnız ismine bakıp küçücük çocuklarını götürecek olanların tekrar düşünmesini tavsiye ederim. Muhtemelen onları da eğlendirir diyerek çocuklarıyla gelen çoktu. Burada çok küçük çocuklardan bahsediyorum. Belli bir yaşa gelince elbetteki çocuklar da sergilere gidecekler. Ancak 1.5-2 yaşındaki çocukların saatlerce sıra beklemeleri, bu sırada sıkılıp gürültü yapmaları ve sergiden hiçbir şey anlamamaları bana mantıklı gelmiyor. (Bahçe bebek arabası doluydu, öyle söyleyeyim). İçeride şöyle eserler olduğunu ve korkan çocuklarla karşılaştığımı belirteyim de yine siz bilirsiniz:)
Patricia Piccinini eserlerini severim ama 2 yaşındaki çocuğunuz ne düşünür bilemem. Herkes yaşına uygun faaliyetlerde mi bulunsa acaba? Ya bak yine aklıma +18 yaş sınırı olduğu halde ailesiyle sinemaya giden, hattâ bazen yanında ailesi olmadan içeriye sokulan çocuklar geldi. Neyse. Tuhaf zamanlardayız deyip susuyorum.
Son söz Abdülmecid Efendi hakkında olsun. 2017 yılındaki sergiyi anlatırken, Abdülmecid Efendi'nin yaptığı, köşkün içini gösteren şu resmi paylaşıp şöyle yazmışım:
"İyi eğitim almış bir Osmanlı aydınıdır. Ressamdır ve Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin destekçisidir. Eserlerinde Batılılaşma dönemindeki Osmanlı soylu yaşantısının izleri görülür. Bir zamanlar sanatsal sohbetlerin yapıldığı yazlık evinde uluslararası bir serginin düzenleniyor oluşu kanımca hoş bir harekettir. Sanat her zaman... Sanat her yerde... Sanat herkes içindir."
Gezmiş gibi oldum.Aslında gidip geliyoruz bu şehire ama bir türlü gezmeye zaman kalmıyor
YanıtlaSilBelgesel tadında okudum teşekkürler editör
Çok çok teşekkür ediyorum. Umarım İstanbul'u gezmek için rahat zamanlarınız olur. Sevgiler...
SilBurnumun ucunda ama hâlâ gidemedim.
YanıtlaSilOluyor bazen öyle. Neyse ki vakit var daha :)
SilDediğin gibi instagramdan meşhur kareleri çok gördük. farklı bir açıdan
YanıtlaSilsenine gezmek,okumak keyifliydi. ellerine sağlık..
Çok teşekkür ederim, beğenmene sevindim:) Sevgiler...
SilTarihin uzatılması güzel olmuş :)) Ben sergiyi çok beğenmiştim, o kitapçığı da gezerken kurcaladık ama her esere bakmadık itiraf edeyim :)) Büyükada'daki sergileri de gezme imkanım oldu ama onların pek bana hitap etmediğini söyleyebilirim. Anadolu Kulübü, Mizzi Köşkü'nü vs gördük en azından diye kendimizi avutmuştuk.
YanıtlaSilBüyükada'ya gitmeyi düşündüğüm sıra deprem oldu. Tekrarlarsa diye çıkamadım bir süre:) Sinemalar eski binalarda diye Filmkekimi'ne de katılamadım:)
SilNormalde açık olmayan yerleri Bienal sırasında görmek keyifli oluyor gerçekten.
Ben de sergiyi ilk instagramda gördüm:) Bilinçsizce,sadece orada bulunmak adına müze ya da sergi gezmek hoş olmuyor tabii ki.Günümüz gerçeklerinden biri, ne yazık.
YanıtlaSilBöyle böyle, gide gele bilinçlenilir umarım :)
SilO zürafayı çokça gördüm evet :) Hatta acaba orada fotoğraf çektirmeyeni dövüyorlar mı bile diye düşündüm :)
YanıtlaSilÖpüyorum seni, sen hep gez, hep anlat bize ♥
Dövüyorlar gerçekten:) İçeriye girmek için, üst kata çıkmak için beklerken zürafayla fotoğraf çektirenleri izliyorsun bol bol. Üzgünüm ama enteresanlar:)
SilÇook teşekkürler Şebnemcim. Sevgiler...
istanbul'da yaşamanın en büyük avantajı. kıskandım yine :/
YanıtlaSilİstanbul'da kalabalıktan, trafikten, vahşileşen insanlardan o kadar çekiyoruz ki bu tip etkinliklerle nefes almaya çalışıyoruz. Birazcık artımız da olsun :) Sevgiler Burcu...
Silbinaliii bu severiz tabeee warhol daaa :)
YanıtlaSil:))
SilGidebilmeyi isterim gerçekten.
YanıtlaSilGeçen hafta Abdülmecid Efendi'nin bir tablosu Ankara daydı. Küçük ama çok güzel bir tabloydu.
Benim de blogda paylaşacaklarım arasında.
Sanatın insanı mutlu eden tarafı yazılarınızdan bize geçiyor. Teşekkürler, sevgiler.
Yıl sonuna kadar belki İstanbul'a gelme fırsatınız olur, sergi de aradan çıkar :)
SilBen çok teşekkür ederim Tülin Hanım. Sevgiler...
Sergiyi çok severek gezdim. Çocuk konusunda ise size tamamen katılıyorum. Bu sergi çocuklar için çok da uygun değildi. Öte yandan çocuklarla beraber gidilebilecek bir sergi izlenimi yaratıldığı için insanlar çocuklarının ellerinden tutmuş gelmişlerdi.
YanıtlaSilOrhun küçükken iyice incelemeden hiçbir yere götürmediğimden, ayrıca hem onun hem diğer insanların konforunu düşündüğümden bugünkü genel anne-baba yaklaşımı bana göre değil:) Bebek arabasındaki 1.5-2 yaşındaki çocukla her yerde bulunmak hiçbir etkinlikten geri kalmak istemeyenlerin işi gibi geliyor bana. Zamanın ruhu :)
SilÇok teşekkürler, sevgiler Gamze...
Bize bu güzel sergiyi yaşatıığınız için çok teşekkürler. Her biri birbrinden değerli eserler. Yıl sonuna kadar İstanbul' a yolum düşerse ziyaret edeceğim.
YanıtlaSilUmarım ziyaret fırsatınız olur. Çok teşekkür ederim.
SilGidebilmeyi çok istediğim bir sergiydi Sezer'cim. Ama ne mümkün şu son birkaç aydır (annemin diz protezi operasyonu vs. derken...) öylesine yoğunum ki!. Bloglara dahi bakamıyorum. Oysa anlatacaklarım çok, yazacaklarım desen birikti ;) İyi ki gitmişsin...tatlı tatlı anlatmışsın, sayende bilgilendim. Serginin tarihi uzatılmış, kim bilir belki bir fırsat yakalarım. Koç'ların ülkemizin kültür ve sanatına olan katkıları öylesine değerli ki!.İyi ki varlar. İyi ki Sezer'cim de var. Sanat her daim bizimle olsun. Seni çok öpüyorum canım. Sevgilerimle...
YanıtlaSilEsincim geçmiş olsun. Protez ameliyatı iyileşme sürecinde zahmetlidir tahmin ediyorum. İnşallah şimdi daha rahatsınızdır. Ay sonuna kadar kendine bir gün mola verip gitmelisin, nefeslenmelisin bence:) Ayarlarsın umarım. Kolaylıklar diliyorum Esincim. Sevgiler benden de, selamlar...
Sil