6 Ekim 2013 Pazar

BELKİ SADECE BİR YEMEK...


    Blogum aracılığıyla tanıştığım ve çok çok sevdiğim bir arkadaşım var. Ayşe...
  Ayşe, müthiş bir insan. İyi niyetli, iyi kalpli, neşeli ve içten... Almanya'da yaşıyor. Bana göre duygusal açıdan son derece zor ve emek isteyen bir mesleği var. Ayşecim, bir çocuk hastanesinin psikiyatri bölümünde hemşire. 
    Geçen gün hastaları olan Afganlı bir gençten kısaca -anlatabileceği ölçüde-  bahsederek, onun için hazırladığı Afgan yemeğini yayınladı blogunda. Evet, Ayşe'nin kişisel bir blogu var ama ne yazık ki herkese açık değil. Yazdıkları öyle hoşuma gitti ki, kendisinden izin alarak paylaşmak istedim. Aslında blogunda mesleki deneyimlerini paylaşmaz. Kim bilir her gün neler görüyor, neler yaşıyor, neler hissediyor. Fakat paylaşmamayı tercih ediyor ve her şeye rağmen taşıdığı iyimserliğiyle yazdığı yazıları okuyoruz bizler. 
    
   Bu kez biraz formatının dışına çıkmış, hem hüzünlendiren, hem içimi ısıtan kelimeler dökülmüş kaleminden. Yazıyı aynen alıyorum ve "iyi insanlar iyi ki varsınız" diyorum.  
   

                  Afgan yemegi yaptim! Ama bir sorun, niye yaptim...

                  


Ne alaka, nerden icab etti diyeceksiniz simdi. Valla normalde hic bir zaman yapmazdim sanirim, ama bir olay, daha dogrusu bir kisi vesile oldu iste. Cok ilginc ve duygusal bir olaydi benim icin. Hemen anlatayim hikayesini:

Ben bir cocuk hastanesinin psikiyatri bölümünde calisiyorum malumunuz.  Benim calistigim kat travmali cocuklar ve genclerin kati. Dolayisiyla cok üzücü, hatta bazen tüyler ürpertici vakalarimiz oluyor sikca. Anlatmaya kalksam bu blogu sirf bu hikayelerle doldurabilirim ama genelde ic acici seyler olmayacagi icin istemiyorum, fakat bunu anlatmadan gecemeyecegim.

Bundan birkac hafta öncesine kadar genc bir hastamiz vardi, 17 yasinda (taburcu oldu). Hikayesi okadar buruk, okadar icler acisi ki...
Iki sene evvel gelmis Almanya'ya. Afganistan'da, Talibanlar tarafindan kendinden bir yas büyük abisi bogazi kesilerek öldürülmüs, hem de onun gözleri önünde. Kötü sartlar yüzünden ülkeden kacmasi saglanmis, önce Iran'a, sonra Türkiye'ye, oradan da Almanya'ya getirilmis, iltica olarak.
Anne ve babasiyla baglantisi yokmus o günden beri, nerede olduklarini, hatta hayatta olup olmadiklarini bile bilmiyor. Arastirma yapmasi cok zor, zira burada oldugu ögrenilmemesi lazim, hayati tehlikede.
Yani burada hic kimsesi yok. Piskolojisi okadar kötü ki anlatamam. Ilaclara, uyku haplarina ragmen geceleri dogru dürüst uyuyamiyor, sürekli kabuslar görüyor, sicrayarak uyaniyor, basi agriyor, dogru düzgün yemek yemiyor, vs...

Uyuyamadigi zamanlarda cok sohbet ettim kendisiyle. Almancasi cok iyi olmasa da, az cok anlasabildik ve bana öyle seyler anlatti ki, düsündükce hala tüylerim diken diken oluyor.
Günlerce aklimdan cikmadi cocugun durumu, okadar üzüldüm ki... Dedim, ne anne var ne baba, ne aile, ne arkadaslar... hic kimsesi yok, kendi dilini konusamiyor, kendi yemeklerini yiyemiyor...
Kendi  dilinde kitaplar nerden bulabilirim diye arastirma yapmistim ona almak icin ama maalesef okuma yazmasi olmadigini ögrendim. Sartlardan dolayi hic okula gidememis.
Sonra dedim, bu cocugu bir sekilde mutlu etmek lazim..ufacik bir güzellik de olsa. Kendi yemeklerini özledigini düsündüm. Buralarda türk dönercileri gibi her kösede bir afgan restorani da bulunmuyor ki? 

Kendisine sordum bir gün, cok sevdigin bir yemek var mi, hangisi, sana yapmak istiyorum diye.
"Palav" dedi. Bizim pilavimiz gibi birseydir dedim icimden ve hemen google'den bakip birkac resim buldum, ona gösterdim. "Böyle birsey mi? Hangisi, hadi göster bana " dedim.
Hemen gözlerini bir resme dikti ve parmagiyla onu gösterdi ve "bu, iste bu!" dedi. O anki gözlerindeki pariltiyi, yüzündeki tebessümü hic unutamiyorum...

Tamam dedim, ben arastiracagim, ögrenecegim ve sana bu yemegi yapacagim diye söz verdim. Sevindi yavrucak....

Bircok sayfalardan yemegin tarifini okudum, inceledim, resimlere baktim. "Kabuli palau"mis ismi ve Afganistan'in en sevilen geleneksel yemeklerinden biriymis. Youtube'den videolarini izledim, en cok su  video isime yaradi sanki ve ona göre yaptim.
Tüm malzemeler bildigimiz , bulabilecegim malzemelerdi ama sadece bir baharat vardi ki, "Garam Masala" adinda, onu bulana kadar göbegim catladi günlerce.

Neyse...sonuc, resimlerde de gördügünüz gibi yapildi, pisirildi, hazirlandi. Benim tatilim vardi, hazirladim evde ve götürdüm isyerine, ona teslim etmek icin.
Yemegi gördü, yüzünde bir mutluluk belirdi ve birden "ben hemen geliyorum " deyip kayboldu ortadan.  Ne oluyor, nereye gitti bu cocuk derken, elinde cep telefonuyla döndü ve resmini cekti önce, hey Allahim...:)
Sonra hemen bir porsiyon tabaga koyup yemeye basladi.... o anki yüzündeki ifadeyi görmenizi isterdim... o resim kafama kazindi benim ve sanirim ömrüm boyunca hep hatirlayacagim. Cok lezzetli oldugunu, cok güzel yaptigimi söyledi, defalarca tesekkür etti. Yemegin kalanini (cok yapmistim) buzdolabina koyduk ve daha 2 gün yetecekti ona.
Ayrilirken kucaklastik, vedalastik, cünkü benim birkac hafta tatilim vardi ve ben ise baslayana kadar o taburcu olacakti. Tekrar tekrar tesekkür etti.

Arabada eve gelene kadar agladim...

Bir insani mutlu etmek ve mutlu olmak bukadar basitti iste, bukadar kolaydi...

Yillar gecse de, hic unutamayacagim olaylardan biri olarak kalacak zihnimde bu hikaye.
Allah onun ve onun durumunda olan tüm cocuklarin, tüm insanlarin yardimcisi olsun insallah...

...ve sükredelim arkadaslar....sadece sükredelim....












NOT: Postun bana ait ilk bölümündeki satırların arasındaki anlamsız uzunluk için özür diliyorum. Alt bölüm "kopyala+yapıştır" olunca, ilk bölüme yazdığım yazıları bir türlü kendi düzenime uyduramadım. Çok daha saçma şeyler de oldu, yapa boza inanılmaz vakit kaybettim. En sonunda bu şekilde bırakmaya karar verdim. Hiç sevmem böyle şeyleri ama bu seferlik mecburum:(




5 yorum:

  1. Canim Sezer'cigim... cok duygulandim yine yazdiklarini okurken. Bu yazimi burada paylasmis olmandan dolayi (ve hakkimdaki düsüncelerin icin) sana cok tesekkür ediyorum. Senin nekadar duyarli bir insan oldugunu cok iyi biliyorum zaten, Sairin dedigi gibi "Keske yalniz bunun icin sevseydim seni..." ;)
    Bizim gibi düsünen, kücücük seylerle bile olsa insanlari mutlu etmeye calisan, yardim etmeye calisan okadar cok duyarli, merhametli ve hassas insanlar var ki... bunu bilmek ve görmek beni de herzaman cok mutlu ediyor, umut veriyor. Iyi ki varlar diyorum ben de.
    Bazen böyle paylasimlar insanlara bazi degerleri yeniden hatirlatiyor, umutlandiriyor, tesvik ediyor, güzel duygular uyandiriyor...ve zaman zaman (ben de dahil) hayatin günlük sorunlarina kendimizi kaptirip, halimize sükretmeyi unutuverdigimiz anlarda, tekrar tekrar sükretmeyi ögretiyor.
    Bu anlamda herkesin herzaman duyarliligini koruyabilmesini, herseyden evvel önce insanligimizi unutmamamizi diliyorum. Bazi gözümüze büyük dertmis gibi gelen ama aslinda "ufak tefek" seyler olan meselelerle kendimizi bosuna üzmememiz gerektigini düsünüyor ve arada bir sükretmeyi unutmamamizi arzuluyorum.

    Tekrar cok tesekkür ederim arkadasim..

    YanıtlaSil
  2. Ben yorum yazmıştım ama çıkmamış:(

    YanıtlaSil

Yorumu olan?