Steve'i evlat edinen aile onu her zaman çok sevmiş ve gurur duymuş. Daha sonra bir de kız çocuk evlat edinmişler. Üvey anne Ermeni. Sivas'tan göç eden bir aileden. Üvey babası Amerikalı. Yakınları Jobs'ın evlatlık verilmiş olmasından kesinlikle etkilenmiş olduğunu söylüyorlar ancak kendisi reddediyor. "Onlar benim % 1000 gerçek ailem" diyor. (Steve Jobs'ın ve karısının Türkiye gezisi sırasında Ayasofya'da Türk rehberle Ermeni soykırımı iddiaları hakkında tartıştıkları ve gezilerini 1 gün erken bitirdikleri iddiası var. Daha doğrusu bizzat rehber tarafından söyleniyor. İnternette rastladım.)
Steve Jobs ve Steve Wozniak |
Gençliği arayışlarla geçiyor. Özbenliğini bulmak için çeşitli yollar deniyor. İlk Çığlık Terapisi gibi yollarla rahatlamaya çalışıyor. Zen Budizmi'ne ve Doğu spiritüelizmine de meraklı. 19 yaşında Hindistan'a gidiyor ve 7 ay kalıyor. Orada sezgileriyle davranması gerektiğini anlıyor ve her zaman uyguluyor bunu.
Beğenip de eşya seçemediği evi |
Sıkı bir vejeteryan. Meyve ve nişastasız sebzelerle besleniyor ömür boyu. Uzun süreli oruçlar tutuyor. Bazen haftalarca tek sebze diyetine giriyor. Örneğin böyle bir dönemde sadece havuç yiyor. Öyle ki arkadaşları bu zamanlarda yüzünün kesinlikle turuncu bir renk aldığını söylüyorlar:)
Gençliğinde, doğal beslendiği için terinin kokmadığına inanıyor ve yıkanmıyor. Çevresindekiler ve onunla iş yapanlar leş gibi koktuğunu söylüyorlar.
Pek çok 69 Kuşağı çocuğu gibi LSD kullanıyor. Ve LSD'yi daima yüceltiyor. Yaratıcılığını kamçıladığını söylüyor.
"Apple" ismini Jobs buluyor. Ben daha önce Apple isminin bilgisayar biliminin kurucusu sayılan Alan Turing'e ithafen koyulduğunu okumuştum (gazetede ve internette). Turing zehirli elma yiyerek intihar ettiği için... Güya şirketin simgesi olan tasarımda elma o yüzden ısırılmışmış...Ama konu böyle değilmiş. İşte kitap okumanın kesin faydası... İnternete ve medyaya güven olmayacağını düşünüyorum her zaman. İşte bu da küçük bir kanıt. Gerçek bilgi her zaman kitaplarda. Bu kitabı okuyunca doğrusunu öğrendim. Steve Jobs, arada sırada, komün hayatının yaşandığı "Her Şey Birdir" isimli bir elma çiftliğinde kaldığı ve buradaki görevi elma ağaçlarını budamak olduğu için şirketinin ismini "Apple" koymuş:) Hatta Macintosh bir elma türüymüş. Kitabın yazarı kendisine Turing olayını anlatmış ve "genelde böyle biliniyor" demiş. Jobs o zaman duraklamış, bir an düşünmüş ve "aslında bu da iyi bir fikirmiş" demiş:)
Jobs, Apple'ı dünyanın en büyük şirketlerinden biri durumuna getiriyor ama çalışması çok zor biri. Devamlı bağırıp çağırıyor. İnsanları aşağılıyor. Hayatında grilere yer yok. Herhangi bir şey onun için ya "mükemmel" ya da kendi deyimiyle "boktan". Etkileme ve manipüle etme ustası. "Yapabilirsiniz" deyince yaptıramayacağı hiçbir şey yok. Bu konuda şöyle bir sözü var: "Benim işim insanlara iyi davranmak değil, onları geliştirmek":) Gözlerini kırpmadan karşısındakine bakma antrenmanları yapan enteresan bir adam. Aşağılayıcı ve baskıcı tavırları artınca (artık kendi şirketi iyice büyümüşken) Apple'dan kovuluyor (1985). O sırada Next'i kuruyor. Ancak onun yokluğunda Apple geriliyor ve kendisini geri getirmek için Apple 1996 yılında Next'i satın alıyor. Jobs 1997 yılında tekrar Apple'ın CEO'su oluyor. Onunla çalışanlar ona çok kızıyorlar belki ama bu şekilde davranarak her birinin içindeki yaratıcı gücü ortaya çıkardığını ve başarıya ulaşmalarına yardım ettiğini söylüyorlar bugün.
Baskıcı, sert ve düşündüğünü söyleyen bir insan olması sebebiyle Obama'ya bile fırça atmış:) "Tek dönem seçilebileceksin" demiş Obama'ya. Kitapta "bence Obama kimseyi kırmamaya çalışan bir insan. Ama maalesef bazen birilerini kırman gerekir" diyor bu konuda.
İlginç bir özellik daha. Her an her yerde hüngür hüngür ağlayabiliyor:) Duygulanınca, sinirlenince, dediğini kabul ettiremeyince, yönetim kurulu toplantısının ortasında... Hiç fark etmiyor.
Tamamen kendi kurallarıyla yaşıyor. Kendi gerçekleri var ve taviz vermiyor asla. Park etme yasağı olan yerlere park ediyor (örneğin engellilerin alanlarına), plakasız araba kullanıyor vs.vs.vs.
Ona göre bir ürün her zaman çok çok sade,çok estetik ve aynı zamanda çok kullanışlı olmalı. Bu konuda korkunç derecede takıntılı. Öyle ki evine eşya bile alamıyor. Çünkü beğenemiyor. Koltuksuz, yataksız evlerde yaşıyor çocukları olana kadar. Bu huyu işine de yansıyor doğal olarak. Sanat ve teknolojiyi birleştirmek konusunda son derece takıntılı ve iddialı. Her ürünün tasarımıyla bizzat ilgileniyor. Günlerce, haftalarca yeni çıkacak bir bilgisayarın köşelerinin nasıl olması gerektiğini düşünüyor. Bıkmadan usanmadan prototipler yaptırıyor. Apple mağazalarının tuvaletlerinde WC yazılı plakaların grisinin tonu hakkında bile haftalarca düşünüyor. O kadar deli yani...
Onun için bir ürünün dışı kadar içi de önemli. Tüketicinin asla göremeyeceği bir parçanın estetiği konusunda bile tasarımcıları deli ediyor. Ve artık piyasaya çıkmış olan bir ürünle oynanmasına asla tahammül edemiyor. O yüzden Apple ürünleri açılamıyor, parçalar değiştirilemiyor. Kısacası ürüne müdahale edilemiyor. "Biz zaten en iyisini ve en kolay kullanımı olanı sunuyoruz" diye düşünüyor Jobs.
Ben Steve Jobs'ın Pixar'ın da sahibi olduğunu bilmiyordum bu kitabı okumadan önce. Küçük bir şirket olan Pixar'ı Lucas Filmcilik'ten satın almış ve muazzam bir şekilde büyüterek Disney'e satmış. Jobs'ın yönetiminde hepimizin çok iyi bildiği Nemo, Oyuncak Hikayesi, Arabalar, Ratatouille, Up, Wall-E gibi animasyonlar çekilmiş. Pixar, bu ve bunun gibi animasyonlarla 22 Oscar, 6 Altın Küre, 3 Grammy ödülü kazanmış. Jobs sanata, yaratıcılığa, teknolojie ve bunların birleşimine düşkün olduğu için Pixar onun gözbebeği olmuş.
Dünyanın en büyük teknoloji şirketini kuran Jobs, öncelikli amacının para kazanmak olmadığını söylemiş devamlı. Amacı kullanışlı ve şık teknolojik tasarımlar yaratmak ve bunların her evde bulunmasını sağlamak olduğunu belirtmiş ki bu bana inandırıcı geldi. Çünkü ürün geliştirme aşamasında çok fazla para harcamış, ucuza kaçmamış. Ayrıca bir çok varlıklı insanın aksine sade bir yaşam tarzı var.
Takıntılı oluşu giyimine de yansımış. Sadece yarım boğazlı siyah kazak ve kot pantolon giymiş. Dolabında onlarca siyah kazak varmış.
23 yaşında, o zamanki sevgilisinden bir kızı olmuş. Maddi ihtiyaçlarını karşılamış ama 10 yaşına kadar manevi anlamda hiç ilgilenmemiş kızıyla. Kızı 10 yaşına gelince aklı başına gelmiş. Bu davranışını da hep pişmanlıkla anmış sonradan. Evliliğinden de 1'i erkek, 3 çocuğu olmuş. Oğluna fazlasıyla düşkünken, kızlarına hep mesafeli davranmış. (Niye acaba?)
Şirkette bazen herhangi bir fikri dinlediğinde "boktan" der ve gidermiş. Birkaç gün sonra ise aynı kişiye gelir "harika bir fikrim var" diyerek aynı fikri anlatırmış. Karşısındaki "ama ben sana bunu söylemiştim" dediğinde "hı, hı!" der uzaklaşırmış:) (Tövbe estağfurullah:))
Baskıcı bir tutumu olmasına rağmen en iyi anlaşabildiği insanlar ona karşı çıkabilenlermiş. Fikirlerini sonuna kadar savunabiliyorsan gözüne girebiliyormuşsun.
Önemli bir konuşma yapacağı insanı yürüyüşe çıkarıyormuş. İşlerini yürüyüş sırasında hallediyormuş.
Etkileyemediği insan olmadığı söyleniyor. Bazen bağırıyor, bazen karşısındakini gazlıyor, gerekirse ağlıyor:) Onun bu huyunu yakından bilenler, toplantılarda Jobs'ın etkisinde kalmaya başlayan herhangi bir insanı dünyaya döndürmek için aralarında işaret geliştiriyorlarmış:) Mesela çene kaşımak gibi...
Herkesi titreten Steve Jobs'ın, karşısında titrediği tek insan Bob Dylan'mış. Bob Dylan'a sonsuz bir hayranlığı varmış.
Kitapta Türkiye gezisi hakkında da küçük bir bölüm var. Türkiye gezisi sırasında bir şeyin farkına tam olarak vardığını belirtiyor. "Türk gençleri de artık uluslararası markalar giyiyorlar, Amerikan içecekleri içiyorlar. Dünyanın bir yönde ilerlediğini fark ettim. Artık her ülkeye farklı ürün üretmeye gerek olmadığını anladım" diyor. Bu bizim için iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Bilemedim doğrusu. Pek iyi değil bence.
Jobs, 56 yaşında pankreas kanserinden ölüyor. Gençliğinden beri "ben çok yaşamayacağım, çok çalışmam lazım" dermiş. Dediği gibi oldu aslında. 56, fazla bir yaş değil. Kanser üzerinde beslenme mi daha etkili, yoksa yaşam tarzı mı? sorusunu aklıma getirdi Jobs'ın durumu. Doğal besinlerle besleniyor (evlerinde arı kovanları bile var) ama yine de hastalanıyor. Bence hastalığının sebebi çok fazla takıntılı olması. Aklında bin bir düşüncenin dolaşması. İç huzuru bulamamış olması. Kendisine göre de özellikle Apple'a geri dönüşünde aşırı çalışması. Bu dönem içerisinde ailesine zaman ayıramamaktan yakınıyor. Ama son pişmanlık fayda etmiyor her zamanki gibi.
Biraz uzun bir yazı oldu. Ama gerçekten enteresan bir kişilik. Bir yandan hayranlık duyarken, bir yandan da sinir olunası bir insan:) Başta da dediğim gibi tarihe mal olmuş, tanınmış, başarı kazanmış insanlar böyle tuhaf oluyorlar. Steve Jobs biyografisini tavsiye ederim. Hem dünyayı değiştiren insanlardan birinin sıra dışı hayatına göz atacak, hem de bilgisayar teknolojisi konusunda bol bol bilgi ediniyor olacaksınız.
(Dediğim gibi... Biyografi okumayı seviyorum. Farklı farklı insanların biyografilerini... Örneğin bundan bir önce okuduğum biyografi kitabı Mazhar Osman hakkındaydı. İkisi gayet farklı:))
kitabı okuyasım geldi :)
YanıtlaSilGüzel! Güzel!:)) Okunabilir. Pişman olmazsın.
YanıtlaSilVay beeee....
YanıtlaSilBiyografi okumayi oldum olasi bende cok severim. Kitapcida en son bu kitabi da elime alip birakmistim, önceligi baska bir kitap kazanmisti:)
Simdi senin yazini görünce merakla okudum... ve son satirina kadar hayretler icerisinde okudum! "Biraz" da psikopat gördüm kendisini?:)
Neyse, Allah rahmet eylesin tabii ki. Fakat özellikle engellilerin parkina park etmesini hic sevmedim...hic!
(Bu arada yorum bölümü süper olmus böyle Sezer'cim, eline saglik:)
Öncelikle yorum bölümü için teşekkürler. Sayende düzeldi:)
YanıtlaSilJobs'a gelince... Adam hakikaten sinir edici.Benim de düşüncelerim pek olumlu değil. Fakat akıllı insanlara ayrı bir sempatim var nedense:)Kitapta çok daha fazlası var tabi.
sira disi adamlarda bir gun toprak altina gidiyo :/
YanıtlaSilHaliyle:)
YanıtlaSilÇok güzel özetlemişsiniz, en kısa sürede bende okuyacağım.
YanıtlaSilBaşarılı ):
YanıtlaSil