30 Ocak 2023 Pazartesi

BUGÜNLERDE...

     Ara ara uğrayıp takip ettiğim dostlarımın yazılarını okuyorum fakat koskoca Ocak ayında kendi adıma tembelliği kırıp bir türlü yazı giremedim. Birkaç senedir her yıl ilk yazıyı bir önceki sene okuduğum kitapların ayrıntılı listesi olarak hazırlardım. Onu bile yapamadım. Ne yazık ki bu kez bu blogda "2022'de Hangi Kitapları Okudum" başlıklı bir yazı olmayacak. 
    Yine de... Yazma konusunda tembellik yapsam da hayata karşı o kadar tembel olmadığımın altını çizmek, kendimi savunmak isterim:) Ocak ayını keyifle ders çalışarak geçirdim. Geçtiğimiz Eylül ayında Anadolu Üniversitesi AÖF'nin "İkinci Üniversite" kapsamında "Görsel İletişim Tasarımı"na kayıt olmuştum. Bir süredir düşündüğüm bir şeydi. Fakat şu salgın o kadar enerjimi düşürmüştü ki hiçbir şeye yeltenemiyordum. Resmen hayattan soğumuştum. Kendimi ayağa kaldırmak için mücadele veriyordum. Neyse ki toparlamaya başladım. Hem seyahat perilerim geri gelmeye başladı hem de işte böyle bir takım faaliyetlerle ilgilenmeye başladım:) 
AÖF kaydından kimselere bahsetmedim. Başkaları nasıl davranır bilemem ancak ben koca kadın olarak, bir normal örgün lisans eğitimi üzerine iki açık öğretimin lâfını etmekten biraz çekiniyorum. Gel gör ki bir şeyler öğrenmeyi gerçekten çok seviyorum. Kendi kendime okumak, yazmak, çalışmak çok hoşuma gidiyor. Ama iş profesyonel anlamda çalışmaya gelince orada yokum:) AÖF'ye kayıt yaptırınca kardeşime "Bak şimdi anneme söyleyeceğim, 
o da 'okuyorsun okuyorsun çalışmaya gelince faydası yok' diyecek" dedim ve aynen öyle oldu:) Güldük tabii. Çünkü annem ben dışarıda çalışmadığım için "sen de çalışmıyorsun" deyip kardeşim tam bir işkolik olduğundan "sen daha ne kadar çalışacaksın" diyen biri. Ve anlamsızca senelerdir bunu tekrarlıyor. Bu arada... Ben de çalışan bir kadındım. Karnım burnumda toplu taşımayla işe gidip geldiğim, aniden doğuma gidip doğum iznimi bile kullanamadığım, huyuma suyuma hiç uymayan memuriyet günlerim unutuluyor. İş hayatını bırakıp evime, zevklerime, gezmeye, okumaya odaklandığımdan ve bir de çocuğumu büyüttüğüm için artık kendime daha fazla zaman ayırabildiğimden sanki hayatı hep laylaylom yaşamışım gibi algılanıyor. Çevremde herkes daha geç evlendi, daha geç anne-baba oldu. Biz eşimle çok erken tanıştığımız için hayata çok erken atıldık. Bunun sıkıntısını da yaşadık. Bir noktada işi gücü bıraktım. Bir ara yine dayanamadım -eski blog dostlarım bilir- ücretli öğretmenlik yaptım. Sosyo-kültürel açıdan zorluklarla dolu bir bölgenin ortaokulunda çalıştım. Manevi açıdan tatmin edici yanları olduğu gibi, aynı açıdan çok da hırpalayıcı bir deneyimdi. Zaten ücretli öğretmenin kalıcılığı olamaz, bir süre sonra ötesine ben de yeltenmedim.  Çalıştığım süre boyunca birkaç çocuğa dahi olsa -umarım tahminimden fazladır- olumlu etki yapmış olduğumu biliyorum. O defteri de kapattım. Ardından Orhun'un sağlık problemleri geldi ve çok şükür ki geçti. Birkaç sene de kafamı o meşgûl etmişti. İşte tüm bu süreç boyunca yeni şeyler öğrenmekten hiç uzaklaşmadım. Arada AÖF Halkla İlişkiler bitirdim. Mozaik, Katı', yağlı boya dersleri aldım. Şimdi Görsel İletişim Tasarımı'na devam ediyorum. Dikkat ederseniz tamamen ilgi alanlarım doğrultusunda keyfe keder bir eğitim durumu:) MSGSÜ Sanat Tarihi, arkasından AÖF Halkla İlişkiler ve AÖF Görsel İletişim Tasarımı. Zaman zaman pratik sanat kursları. Tam bir disiplinler arası eğitim örneğiyim:) 
    Lâfı çok uzattım ancak demek istediğim şu ki Görsel İletişim Tasarımı'nı zevkle okuyorum. Bundan bahsetmemenin "İkinci Üniversite" oluşumunu bilmeyenlere, bilseydi tercih edeceklere haksızlık olacağını düşündüğüm için oluştu bu yazı. O yüzden niye memnun olduğumu anlatmak istiyorum. 
    Eğer bir üniversite bitirdiyseniz, tekrar sınava girmeden, Anadolu Üniversitesi "İkinci Üniversite" seçeneklerinden birine kayıt yaptırabiliyorsunuz. Ben bir süredir açık öğretim Antropoloji okumak istiyordum. Bazı arkadaşlarım "sınava girip normal üniversiteye gitsene" diyorlar ancak cidden yollara düşmeye, yeni insanlarla muhatap olmaya mecalim yok. Genç birinin öğrencilik hakkını almak da doğru gelmiyor. Mütevazi olamayacağım, sınavı kazanırdım:) Yeğenim de sınava hazırlanıyor ve neyin ne olduğunu biliyorum. Hadi kazandım gittim diyelim, ben inek bir öğrenciyim, sınıfta dereceye girip çok sevdiğim gençlerin tepkisini çekmek istemem:) Dayanamam çalışırım çünkü. En iyisi açık öğretimdir, kendi kendime okurum dedim. İnceledim ve gördüm ki İkinci Üniversite kapsamında Antropoloji yok. Ben de Görsel İletişim Tasarımı'nı seçtim. Ve özellikle ilk yılın derslerinin Sanat Tarihi ile ne kadar uyumlu olduğunu gördüm. İşin teknik kısmında ne yaparım bilmiyorum, belki ek kurs vs.alırım ancak şu an her şey iyi gidiyor. Zaten senelerdir ilgilendiğim konuları -örneğin Estetik- bu kez farklı hocalardan dinlemek çok keyifli. Dikkat ederseniz "dinlemek" dedim. Her ünite için canlı dersler var ve bunları Eskişehir Anadolu Üniversitesi akademisyenleri veriyor. Biliyorsunuz, Eskişehir Anadolu Üniversitesi ülkemizin en iyi eğitim kurumlarından biri. Bu üniversitenin alanlarında isim yapmış hocalarını tanımak harika. Vakitlerini ayırıp bazen evlerinden, bazen okuldan canlı yayın açıyorlar. O sırada katılamazsan daha sonra kayıtları izleyebiliyorsun. Süre kısıtlı olduğu için fazla soru-cevap yapılamasa da konu üzerinde sesli değil ancak yazılı olarak interaktif bir iletişim sağlayabiliyorsun. Zaten devamlı "Sormak ya da eklemek istedikleriniz varsa bize mail atabilirsiniz, Eskişehir'e geldiğinizde okulu ziyaret edebilirsiniz" deniyor. Öğrenciler belli bir yaşta, belli birikime sahip kimseler olduklarından kısıtlı da olsa konu ile ilgili verimli yorumlar yapılıyor. Kitap, film önerileri oluyor. Asla boş muhabbetler dönmüyor ki bu bence şahane bir şey. Hocalar ağız alışkanlığıyla tam "Evet çocuklar!" derken "Çok özür dilerim, sevgili arkadaşlar demem lâzımdı" şeklinde konuşuyorlar:) Benim için, Mimar Sinan Güzel Sanatlar gibi katı akademik geleneğin sürdüğü bir okuldaki eğitimin ardından farklı hocalardan benzer konuları dinlemek çok iyi oldu. Bakış açım biraz daha genişledi. Bu blogda dahi sanat konularında yazarken kendi hocalarımın dediğinin gram dışına çıkmaktan endişelenirdim. Eskişehir Anadolu ekolünü ucundan kıyısından da olsa tanımak, o katılığımı kırmama sebep oldu. Gerçi çok da zıtlık yok. Örneğin "Görsel Estetik" dersini anlatan ressam Mustafa Toprak hocamız, sanatta yeterliliğini MSGSÜ'den almış bir sanatçı. Her şey benim açımdan çok keyifli yani. Takdir edersiniz ki sadece verilen üniteleri çalışıp geçmiyorum. Zaten her zaman okuduğum, incelediğim konular olduğu için dışarıdan da epeyi bir araştırma yapıyorum. Sayelerinde yeni kitaplara, yeni isimlere de ulaştım. Ve internete sahip olduğumuz için çok şanslı olduğumuzu bir kere daha anladım. AÖF Halkla İlişkiler'i okuduğumda sadece kitap okunup sınava giriliyordu. Şimdi okulun web sitesinden sana ait sayfaya giriyorsun, istediğin dersi çalışıp canlı ders kayıtlarını tekrar izleyebiliyorsun. Testler çözüyorsun, kitapları pdf olarak indirebiliyorsun, deneme sınavlarını kullanıyorsun. İstatistiksel olarak durumunu da görüyorsun. Şu kadar çalıştın, bu kadar çözdün gibi... Sınav belgesini de buradan indiriyorsun. Tek sorun, kitaplarda imlâ hatalarının çok olması. -de, -da kullanımı tam bir facia ve ben bu konuya takıntılıyım:) Kaptırmış içimden okurken imlâ hatalarıyla karşılaşmak bütün ritmi bozuyor. Bunun için okula mail atmayı düşünüyorum. Çünkü bu kadar emek verilmiş, verimli bir sisteme bu hata yakışmıyor.
    Bir yarı dönemi tamamladım. Final notları belli olmadı ama vizeler iyiydi. En düşük notu "Ben bunu havada karada yaparım" diye böbürlenip çalışmadığım, sadece ders kayıtlarını izlediğim Mitoloji ve Din dersinden aldım:) Öyle çok da hava atmayacaksın. Mezopotamya tanrılarının hepsini birbirine karıştırdım, mitolojik hikâyelerini okumadığım için zorlandım. Mart ayında ikinci dönem başlayacak. Yeni dersleri heyecanla bekliyorum. 
    Bu eğitim sayesinde yeni kitaplar, yeni filmler, yeni isimler tanıdığımı söylemiştim. Bir hareket, bir seçim ne güzel açılımlara sebep oluyor değil mi? Okul sayesinde aklıma gelen bir başka şey de Eskişehir gezisiydi. Onu da yaptık:) Okula gitmedim ama Eskişehir'e gittik ki onu bir sonraki yazıda anlatacağım. Bu sene kitap fuarında gezerken "Avare Adımlarla Eskişehir" diye bir kitaba rastlamıştım. Ben onu normalde de alırdım ama Levend Kılıç ismini görünce "Yahu kimdi bu Levent Kılıç" diye düşünmeye başladım. O zaman dersleri yeni yeni çalışıyordum. Canlı derslerde Alper Altunay'ın devamlı "Levend Kılıç hocamız" dediğini, ona işaret ettiğini hatırladım. Hemen hem o kitabı, hem de bir başka kitabını aldım. Adım Adım Eskişehir'i tren yolculuğu sırasında okudum. Eskişehir'e bir kaç kez gitmişliğim var. Eşim de aynı şekilde. Ancak Orhun henüz görmemişti. Ben de devamlı "Bir gidip görmedin" diyordum. Zira severim bu kenti. Hoş biz de çocuğu yanımıza almamışız ama üniversite öğrencisiyken kendisi gidebilirdi:) Orada okuyan arkadaşları vardı. Hattâ bir sene o Tallinn'de normal okurken bile sınıfına Erasmus'la Eskişehir'den gelen öğrenciler olmuştu, halâ görüşür. Yine lâfı uzattım, yani bu kez onun da boş bir zamanına denk getirerek, anne-oğul iki günlüğüne Eskişehir'e gittik. Odunpazarı Modern Müze'yi görmek istiyordum ve açılışından bu yana araya salgın girmişti. Hızlı treni de denemek istiyordum. E hocalar da devamlı "Eskişehir'i gelin görün vs." dedikçe bir seyahat kıpırtısı başlamıştı. Gittik, geldik. Şahaneydi. Evden çıkmamızla Eskişehir'e varmamız bir oldu sanki. Bizim ev metrobüs durağına çok yakın, Söğütlüçeşme metrobüs durağı da tren istasyonuna çok yakın. Pıt pıt oradan oraya atlayıp Eskişehir'e geçiverdik. Bir sonraki yazıda anlatacağım.
  Bende bu sıra durumlar böyle... Bundan sonra daha sık yazı gireceğimin ümidiyle herkesi selamlarım efendim! 

    

24 yorum:

  1. Bölüm değişikmiş, zordur! Kolaylıklar dilerim :) Yazmak ilaçtır, yazın yazın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an zor gelmiyor ama teknik konulara girdikçe zorlaşacağına eminim:) Çok teşekkür ediyorum.
      Sevgiler...

      Sil
  2. Bende bu sene AOF den Görsel Tasarıma kayıt oldum , sınıf arkadaşıyız desenize :)

    YanıtlaSil
  3. müthiş, imrenerek okudum yazdıklarınızı! 3 sene sonra emekli olup yapmak istediğim şey bu: AÖF'de ilgi alanıma ve sadece keyfime göre bir bölümde okumak.Çevremizdeki insanlar her konuda laf söylemeye bayılıyorlar, hiç takılmayın onlara :)
    Eskişehir benim de en sevdiğim şehirlerden biri. medeni, sosyal demokrat bir yer. ne güzel bir gezi olmuş anne-oğul :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Sizden duymak ne güzel:) Teknolojinin geldiği noktada uzaktan eğitim gayet keyifli. Hâttâ yabancı okullar bile denenebilir.
      Eskişehir'e en yakışan sıfat bence de "Medeni". Eğitimciler ayrıca seviyorlar sanki:)
      Anne-oğul gezmeyi severiz. Kafamız, zevklerimiz uyar. Yaşı büyüdüğünden, olduğu kadarıyla olacak artık:)
      Tekrar teşekkürler Şule. Sevgiler benden...

      Sil
  4. Ne hoş. Bende aynı ikinci üniversite sistemi ile kayıtlıyım. Ama adam akıllı oturup ders çalışamıyorum. Aslında vaktimde var ama nedense bir türlü verimli çalışamadım. Geçen hafta sonu sınavlara girdim. Okumak ve o yolda çok güzel bir his orası ayrı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sürdürebilen için son derece keyifli gerçekten. Fakat final sınavında çok az kişiydik. İlk notlarına mı güveniyorlar yoksa bırakan mı çok oluyor çözemedim:)
      Başarılar diliyorum:) Sevgiler kocaman...

      Sil
  5. Capcanlı,dopdolu geri dönüş...Yaşamsal hareket,yeni ve yenilerin peşinde koşmanın yanında yaşamın tamamına amatör ruh ile bakmakla daha sükunet,heyecan,huzur sağlıyor gibi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım bu enerjiyle devam ederim:) Gerçekten salgın beni çok düşürmüştü. İnsanın motivasyonunu kaybetmesi hiç hoş değil. Hele yaş ilerledikçe...
      Çok teşekkür ediyorum Güven Bey.

      Sil
  6. Ayyy ne iyi yapmışsın, ben de Felsefe okumaya niyetlenmiştim ama üşendim, belki bu sene :) Eskişehir'i ben de çok merak ediyorum yıllar oldu gitmedim ve çok değişmiş. Ve yazılarını da çok özlemişim diye bitireyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Ceren, felsefe tam senlik bölüm:) Ve sen onu da hâlledersin.
      Çoook teşekkür ediyorum. O zaman umuyorum ki daha çok yazarım:)
      Kocaman sevgiler benden...

      Sil
  7. Sınavsız kayıt ilk defa duydum ben bunu:)) Eskişehirde kayıt işlerinde görevli idi yüksekokul arkadaşım. Daha sonra Antalya AÖF gitti tayinle orada da emekli oldu kaldı. Ben şu sınavsız bölümlere bir bakayım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Artık kayıt bürolarına gitmeye gerek yok:) Gerçi hâlâ açıklar sanırım. Kitapları basılı istersen oradan alabiliyorsun galiba.
      Kesinlikle bak Sevgili Özlem. İlgilendiğin bir bölümü hakkını vererek tamamlayacağına eminim.
      Sevgiler...

      Sil
  8. Baştan sona keyifle okudum "yeniden okullu olduk" öyküsünü, kutluyorum enerjinizi. :)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumlara yeni dönebildim. Araya birçok şey girdi malûm. Enerjimiz yine düştü ama toparlanıp devam etmekten başka çare yok. Çok teşekkür ediyorum, öpüyorum.

      Sil
  9. aferin sanaaa maşallah sanaaa yazını keyifle neşeyle okudum vallahi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geç dönebildim ama çok teşekkür ediyorum Deep:) Sevgiler...

      Sil
  10. Merhabalar.
    Öğrenmenin de okumanın da yaşı yoktur. İçinizden geliyor ve hevesleniyorsunuz ya bu dönemi iyi değerlendirip hayalinizdeki tüm okulları okuyun ve mezun olun inşAllah. Allah zihninizi açık etsin. Başarılar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Recep Bey. Bu ülke insanı olarak heveslerimizi korumakta zorlansak da dik durmaya çalışıyoruz hep beraber. Sevgiler...

      Sil
  11. Hayırlı olsun :) Zaman zaman ikinci üniversiteyi ben de düşünüyorum. Bir gün iş hayatını bırakırsan sanırım değerlendireceğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belli bir yaşta, belli bir birikimle böyle sakin sakin okumak güzel oluyor Sevgili Gamze:) Teşekkür ediyorum. Sevgiler...

      Sil
  12. Merhaba,
    Yazınızı çok geç okudum. Ama iyi ki de öyle yapmışım. Günler süren bir karamsarlık, acı ve üzüntüden sonra yazınızı okumak iyi geldi. Tazelik aşılandı ruhuma. Ülkece çok zor günlerden geçtik ve bu süreçte çok acı çektik. Sizin deprem öncesi yazılmış hayata dair umut veren yazınız bana bu akşam çok iyi geldi. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah, Sevgili Rüya! O kadar duygulandım ki... Senin yorumunla bir ay öncesini düşündüm, şimdiyi düşündüm. Üzüldüm. Ama bir yandan da hareket gereği hissettim. Çok zor bir zaman. Küçük küçük iyi anlara ihtiyacımız var. Ben çok teşekkür ediyorum. Sevgiler kocaman...

      Sil

Yorumu olan?