NIKOLAY BOGDANOV-BELSKY (1868-1945) - OKUL KAPISINDA
Yaklaşık 1.5 yıl aradan sonra bugün okullar açıldı. Çocukların, gençlerin ileride karmaşık duygularla hatırlayacağı günler, aylar yaşadık. Çok zorlandılar. Dilerim bugün yaşanan heyecan sağlıkla, keyifle devam etsin ve kesintisiz bir eğitim yılı olsun.
Salgın, okul, ulaşılamayan eğitim derken bugün "Bir Ressam, Bir Resim" serisi için çok sevdiğim bir tablodan bahsetmeye karar verdim. 2010 yılının son günlerinde Pera Müzesi'nde düzenlenen, bir Rus romanı tadında akan "Çarlık Rusyası'ndan Sahneler" isimli muhteşem sergide görüp, önünden bir süre ayrılamadığım: "Okul Kapısında"
Arka planda bir köy okulundan bir sınıf görüntüsü var bu resimde. Çocuklar çoktan sıralara yerleşmiş, yazmaya dalmışlar bile. Sınıfın kapısında bir başka çocuk durmakta. Yamalı giysiler, elde değnek, sırtında bir çıkın, omuzunda bir bez çanta. Sanırım bu çocuk bir çoban. Sınıfın içine, diğer çocuklara bakıyor. Bizden uzakta olsalar da onların kıyafetlerindeki, saçlarındaki farklılığı anlayabiliyoruz. Evet onlar da köy çocukları, evet Rusya'da 1800'lerde bazı kesimler için hayat zor ama dışarıdaki çocuk içeridekilerden daha da yoksul sanki. Gıptayla bakıyor onlara. Bedeni dışarıda fakat sınıfın içine kayan değneği onun orada olmak istediğini kanıtlar nitelikte.
O gün, bu resme bakarken aklımdan bunları geçirmiştim. Kimileri ilk başta bu çocuğun okula geç kalmış bir öğrenci olduğunu söyleyebilir fakat ben tersini düşünüp çok etkilendim, üzüldüm. Çünkü zaman 1800'lerin sonunu gösteriyordu. Mekân Rusya'da bir köydü. Rus nüfusunun neredeyse üçte birinin toprak sahiplerine tabi olduğu, yani bir anlamda köle sayıldığı sistem henüz 1861'de kaldırılmıştı. Yine de Rusya için toprak sorunları bitmemişti. Köylü ayaklanmaları devam ediyordu. Yoksulluk da aynı şekilde...
İşte böyle bir dönemde Rus köylüsünün çokça çileli, kimi zaman neşeli hayatını birebir yansıtmanın yolu resim sanatında Realizm'den yani Gerçekçilik'ten geçiyordu. Batı ülkelerinde 1840-1880 arasında en güçlü akım olan Realizm tarafsızlığa dayanıyordu. Kendisinden önceki Romantizm'in duygusallığından uzaktı, hâttâ buna tepkiliydi ve klasik sanatta olduğu gibi tarihi dönemleri ideal bir anlayışla yansıtmıyordu. Sadece gerçekler vardı. Realizm'in en görünür olduğu Fransa'da Courbet'nin resimlediği "Taş Kırıcıları" tablosu büyük bir tepkiyle karşılaşmıştı.* Çünkü sanatta akademik geleneğe alışkın gözler sıradan insanların ve konuların betimlenmesini kaba bulmuşlardı. Ancak gerçekler ortadaydı. Birileri bunları göstermeyi iş edinmişti. Örneğin yine Fransız sanatçı Daumier, burjuvayla, doktorlarla, avukatlarla alay etmiş; çocuklara, çalışan kadın ve erkeklere, kentte yaşayan sıradan ve yoksul insanlara karşı yakınlık duymuş, bunu eserlerinde aktarmıştı.** Rusya'da ise bu misyonu daha çok "İlerici Gezgin Ressamlar" üstlenmişlerdi. Çarlık Güzel Sanatlar Enstitüsü sergilerine katılmak için zorunlu tutulan konuların gerçeklerden uzak oluşuna tepki gösterip bu kurumdan ayrılmış ve kendi birliklerini kurmuşlardı.
Daha sonra il il gezerek resimlerini sergilemişlerdi. Nikolay Bogdanov-Belsky de bu sergilere katılan ressamlardan biriydi.
Hayat sürprizlerle dolu. Nikolay Bogdanov-Belsky hakkında çok farklı bir şey söyleyeceğim. Ressamın yoksul bir köyde başlayan hayatı, yazının görseli olan Okul Kapısında'nın anlattıklarına ve bana eğitimden uzak kalan çocukları hatırlatışına ters bir şekilde yön değiştirmiş. Bir tarım işçisinin gayrı meşru çocuğu olarak annesi ve akrabalarıyla büyüyen Nikolay, kilise okulunda yeteneğiyle dikkat çekmiş. Kilise rahibinin ve bir zenginin gayretiyle farklı okullarda okumuş, akademik resim eğitimi almış. Çar ve ailesinin resimlerini yapmış, akademi üyesi olmuş. Onu fakir bir tarım işçisi olmaktan kurtaran, yeteneği ve karşısına çıkan insanların iyi niyeti.
Ne mutlu, ne talihli bir olay! İşlerin her zaman tahmin edileceği gibi gitmeyeceğinin, hayatlarımızın sürprize açık oluşunun bir işareti gibi. Ekim Devrimi'nden sonra ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Nikolay, Riga'ya yerleşmiş. Uzun yıllar burada yaşamış, bir okul açmış. Eserleri Avrupa sergilerinde izleyiciyle buluşmuş. Tedavi amacıyla gittiği Berlin'de, savaşın tam da sonunda, bir görüşe göre hastanenin bombalanmasıyla 77 yaşında hayata veda etmiş. Şimdi ondan çocuk resimleri kaldı geriye. Çok sevdiği, onlar için cebinde daima şeker ve kuru yemiş taşıdığı, onların masumiyetini tuvallerine taşıdığı köy çocukları. Kimi okulda, kimi tarlada, kimi dua ederken, kimi yemek yerken, kimi piyano çalarken, kitap okurken, oyun oynarken... Rusya'da resim yapmak için bir süre yaşadığı köyün çocukları. Çocuklar... İyiliği, güzelliği en çok hak edenler...
Realizm'e gelince... Bu hafta pek teknik bilgi yok. Zira her şey ortada, her şey gerçeğine uygun. Konusuyla, renkleriyle, bakış açısıyla bir fotoğraf karesi gerçekliğinde resimler. Gerçeği aktaran, iyisiyle kötüsüyle yaşamda bunlar da var diyen görüntüler...
Çocuklarımızın gerçekliği bu yıl en güzeli, en umutlusu olsun sevgili dostlar!
* Zeynep İnankur, 19.Yüzyıl Avrupası'nda Heykel ve Resim Sanatı
**Zeynep İnankur , a.g.e
1800 lü yıllardan bugüne geldiğimizde de ne yazık ki eğitimde eşitlik anlamında değişen bir şey yok :/ Birileri şımarıkça kaprislerle eğitilmek eylemiyle dalga geçerken birileri de tırnaklarıyla kazıyarak eğitime ulaşabiliyor ne yazık ki :((
YanıtlaSilYine şahane bilgilerle dolu bir yazı olmuş arkadaşım, yorumuna ve emeğine sağlık ♥
Haklısın Şebnemcim. Kaliteli eğitime ulaşamayan ya da hiçbir şekilde eğitime ulaşamayanlar çok üzer beni. Dünyanın neresinde olursa olsun.
SilÇok teşekkür ediyorum, kocaman öpüyorum seni ♥
Üniversite de aldığım Drama dersleri geldi aklıma orada da hocamız tablo okutuyordu bize her resmin derinlemesine anlamı olduğunu orada öğrenmiştim. Sizin makalenizi de ilgiyle okudum :)
YanıtlaSilAh ne güzel! Drama dersi, resimler... :)
SilÇok teşekkür ediyorum Esra.
Bu resim beni en etkileyenlerden oldu; bazı yazılarında resme bir göz atardım, sonra eğitim kısmı. Bu kez kendimi test etmek istedim, ama daha çok ilk andaki duygum sebebiyle bu kez uzun süre kaldım, okumadım yazıyı:) Sonra kaç kere daha gelip baktım. Duygu muhteşemdi, her seferinde duygumun renklendiğini ve zenginleştiğini gördüm. Çocuk o kadar güzel çizilmiş ki, sadece bir figür olarak değil ama! Hani Nazım Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? demiş ya; işte bu tablo bana yapılabilir olduğunu gösterdi. O özlem ve imrenme yüklü duruş, özellikle duruş dedim ve özellikle altını çizmek istedim çünkü o imrenme yüklü duyguyu okuyacak yüzü çizmemiş ressam. Ama öyle değil işte, duygu dimdik orada, anlatıyor kendini. Belki de sanat tam da bu işte. Hissettirdi bana, içim ısındı, elimi uzattım şefkatle, omuzuna koydum, teselii etme isteği yaratı içimde çünkü; arkasından yanaşıp başını okşayasım geldi. Ne kadar iyi anladım onu; sadece bir tabloya bakarak. Gördüğüm en etkileyici tablolardan biriydi. Duvarımda kesin olurdu. Hem de en göreceğim yerde. Hayatı ve sıcacık bir duyguyu hep hatırlatsın diye. Öyle işte Sevgili Öğretmenim:)
YanıtlaSilAh! Öyle iyi ifade etmişsin ki... "İşte bu" dedim. Ben de tablonun önünde çakılıp kalmıştım. Tam anlamıyla hislerime tercüman bir yorum seninki. İyi ki paylaşmışım:) Öğrencilerin en çalışkanına, en hislisine selam olsun:) Çok teşekkür ediyorum.
Silevet şanslı bir sanatçıymış :) eveet bütün öğrenciler şanslı olsun artııık :)
YanıtlaSilKeşke... Teşekkürler Deep.
SilBana da geç kalmış gibi değil de okula gidemiyor gibi geldi. Arkası dönük olduğu halde nasıl da güzel hissettiriyor çocuğun ruh halini. Bayıldım bu resme.
YanıtlaSilBenim de en sevdiklerimden biridir. Önünde çakılıp kalmıştım.
SilMerhabalar
YanıtlaSilNikolay Bagdanov'un hayat hikayesi ve tuvallerine yansıttığı çocuk resimlerinen "Okul Kapısında' konulu kompozisyonuna gerçek hayat çizgilerini yansıtmış. Sizin de bu resmi okulların 15, yıl sonra tekrar açılması münasebetiyle paylaşıma almanız çok güzel bir isabet olmuş.
Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Çok teşekkür ediyorum Recep Bey. İyi günler dilerim...
SilBu resmin yazısını kaçırmışım, o sırada tatilde olduğumdan. Şimdi Pera Müzesinin bu sergiye ait sayfasına göz attım ve ben de oradan aklımda yer eden, nehir kenarında tekne çeken ırgatları hatırladım. Fakat bu resmi de hatırlıyorum, gerçekten ne kadar sade ve hoş. Çok da güzel anlatmışsın Sezerciğim, kalemine sağlık. :)
YanıtlaSilNe şahane bir sergiydi değil mi? Bahsettiğiniz İlya Repin'in "Volga Kıyısında" tablosu olsa gerek. Bayılırım. O resimden etkilenmeyen azdır.
SilÇok çok teşekkür ediyorum. Kocaman sevgilerimi yolluyorum.