19 Eylül 2018 Çarşamba

ÖĞRETMENİM CANIM BENİM...

    Ekonomik gündemi saymazsak bugünlerde dilimizden düşmeyen konu "okul". Yaklaşık 10 gündür sıklıkla, çocuğu okula yeni başlayanlara "alıştı mı?" diye soruyorum, sosyal medyada öğrencisini paylaşanların fotoğrafları altına güzel bir yıl olması dileğiyle yorumlar yapıyorum, çocuğu okul değiştiren arkadaşlara "hayırlı olsun" diyorum, öğretmen arkadaşlara iyi dileklerde bulunuyorum:) Şaka bir yana... Okul konusu önemli. Eğitim dönemi, kısacık insan hayatında az buz yer kaplamıyor. Dolayısıyla bizi maddi anlamda da, duygusal anlamda da en çok etkileyen alanlardan biri oluyor. 
    Bazen ilkokul arkadaşlarımla toplanıyoruz. Bugünlerde bir miktar dışlasak da Facebook sağ olsun, -bu konuda hakkını yiyemem- seneler önce kendisi aracılığıyla buluşmuştuk. O gün bu gündür ara ara toplanıyoruz. E haliyle konu bazen dönüyor dolaşıyor ilkokul yıllarına geliyor. Özellikle de öğretmenimize geliyor. Az etkilememiş her birimizi. Daha doğrusu beni az etkiledi de, diğer arkadaşlarımı fazlaca etkilemiş. Toplantılarımız sırasında kulakları çınlıyordur muhakkak ama pek hayırlı bir çınlama değil bu. Öğretmenimizin asıl mesleği avukatlıktı. Sonradan öğretmenliğe geçmiş. Eşinden varlıklıydı, giyimine kuşamına düşkündü, farklı farklı saç modelleri denerdi. Bence sınıf öğretmenlerinin olmazsa olmaz özelliği kabul edilmesi gereken anaç karaktere sahip değildi. Seçiciydi. İnsanlara üstten bakan bir havası vardı. Bu yüzden sınıfta birkaç çocuğa davranışı daha farklıydı. Ben bunları bugün daha iyi değerlendirebiliyorum tabii. 
O zamanlar neyin ne olduğunu tam anlamazdım ama belli belirsiz sezerdim. Arkadaşlar anlattıkça kafamda belli şeyler daha net oturuyor. Gözdesi olan birkaç öğrenciye iyi davrandığını hatırlıyorlar ve kendi yaşadıklarını anlatıp bunların az ya da çok nasıl travmaya sebep olduğunu söylüyorlar. Örnekler, anılar havada uçuşuyor bu toplantılarda. Gözdesi olan öğrenciler de çok iyi anılmıyorlar haliyle. Ben ilkokul öğretmenimle travmatik bir deneyim yaşamadım. Onlar konuştukça "E tabii vardı öyle şeyleri" falan diyorum ama şahsi örneğim yok. Çünkü bana çok iyi davranıyordu ve böyle düşününce anladım ki ben de onun gözdelerinden biriymişim. Yine böyle öğretmene ve gözdelere saydırdıkları bir gün "Ya arkadaşlar, beni seviyorsunuz ama değil mi? Çünkü galiba ben de o gruptandım." dedim:) Güldüler, espriler yaptılar ama "Hayır değildin" demediler. Bu arada bence beni seviyorlar, sorun yok:) Beni diğer gözdelerden ayıran durum, bunun farkında olmamam ve dolayısıyla bunu kullanıp diğer öğrencilere üstten bakmamamdan kaynaklanıyor. Küçücüktük. İlkokul dediğin kaç yaşlar arasını kapsıyor düşünsene! Öğretmeninin seni kayırdığını, diğerlerine daha farklı davrandığını görürsen ve biraz da içinde varsa şımarman olası bir durum. Diğer gözdeler bunu yapıyorlardı hakikaten. Ben çok sessiz, sakin, ufak tefek, çalışkan, sorun çıkarmayan bir çocuktum. Cinliğe de kafam ermezdi. Gözdeler diğerlerine kıyasla bana baskı yapmadıkları için onların ne olup ne olmadığını algılayamadım. Hepimiz çocuktuk neticede. Ama öğretmenimizin bana daha farklı olduğunu hissederdim. Şimdiki çocuklar bilmez, biz avucumuzu açıp sıraya girerdik ve cetvelle vurulmasını beklerdik. Kısacası sıra dayağına çekilirdik. Yani çoğumuzda olmuştur bu. İşte bu durumda herkese çat çut vururken bana dokundururdu sadece. "Aaa! Yine bana az vurdu, acımadı" derdim içimden. Şimdi gülüyorum ve bunu yazmak tuhaf geliyor ama durum böyleydi. Annem ilkokul yıllarında 2 büyük ameliyat geçirdiği için bana acırdı, bunu da hissederdim. Sıraların üzerine örttüğümüz örtüler cuma günleri evlere götürülüp yıkanırdı ya hani? İşte o örtüleri bana vermezdi pek. Çok çok az götürmüşümdür eve. Annemin yıkayamayacağını düşünürdü sanırım. Bir gün herkese en çok hangi yemeği sevdiğini sormuştu. Ben de "Nohut" demiştim. Bunu duyunca bir üzüldü, resmen yüzü değişti. "Annen yapabiliyor mu? Zor bir yemek o" dedi. Annem nadiren de olsa beni almaya gelirdi, konuşurdu öğretmenle. O konuşmalarda artık nohut bile yapamayacak şekilde düşündüren neler anlattı bilmiyorum:) O saf halimle bile "Ne alakâsı var" diye düşünmüştüm. Akademik durumum iyiydi. O yüzden de gözdeler arasındaydım tabii. Yarışma, sorumluluk isteyen görev vs. dendi mi ilk saflarda olurdum. Ne yazık ki hemen hemen her öğretmen notları iyi olan çocukları sever ve 
bu gibi durumlarda kayırır, hatta kimi zaman diğerlerini görmezden gelir. Bana kalırsa bu konuda notları iyi olanların hakkının korunması gerektiği gibi diğerlerinin de teşvik edilmesi çok önemlidir. Ama bazen olmuyor işte. Mesela bir arkadaşım "Resim yarışmasına katılacaktım, çok hevesliydim, son anda benimkini iptal etti ve ......'nın resmini yolladı, unutamıyorum onu" dedi. Buradaki nokta noktanın gözdelerden biri olduğunu tahmin edersiniz. Kadın bunu unutamamışsa ve halâ söylüyorsa etkilenmiş demektir. Resim konusunda yetenekli olduğunu ama öğretmenimizin onu sevmediğini, desteklemediğini söyler hep. 
    Bir çarpıcı olay vardır ki ara sıra aklıma gelir. Bir gün, alt kültür seviyesinden bir ailenin çocuğu olan, temizliğine özensiz ve aklı da pek çalışmayan bir arkadaşımızı tokatladıktan sonra ellerine bakıp yüzünü buruşturmuştu ve ardından ellerini yıkamaya gitmişti. O olay aklımdan çıkmaz. Bana ne kadar iyi davransa da, nohut yiyememe ihtimalime üzülse de o gün öğretmenimin notunu vermişim ben sanırım. Haydi herkesin içinde vurmuştu, böyle şeyler oluyordu zaten ama o yüz buruşturma ve el yıkama hareketi olmamalıydı, tiksinse de çocukların içinde belli etmemeliydi. Bunu sadece bugün söylemiyorum o gün de düşünmüştüm ben bunu. Diyeceğim o ki... Öğretmenler etkiler. Okul ilk sosyalleştiğimiz yerdir. Eğitim yolu uzundur. Bu konu çok derindir, çapraşıktır. Eskiden bizi sertlikleriyle etkileyen öğretmenlerimiz vardı, şimdi de velilerin baskısıyla fazla rahat davranan ve davranılmasına müsaade eden öğretmenlerimiz etkiliyorlar bizi. Her konuda olduğu gibi bu konuda da orta yolu bulamıyoruz. Bence biraz Allah'a emanet eğitim aldık, almaya da devam ediyoruz. Yine de moral bozmak yok. Zamanla hep beraber bilinçleniriz herhalde. Öyle umuyorum ve diliyorum.



































7 yorum:

  1. Çok ama çok önemli bir konuya değinmişsin arkadaşım. Bir öğretmenin öğrencileri arasında ayrım yapması çok yanlış ve yazdığın gibi unutulmaz. Gözdeler da olmamalı çünkü bu gözde olanın hayatını zorlaştırır, diğer çocuklar gözdeyi kıskanacaktır mutlaka. Ben lise 1 gibi ki, 15 yaş psikopat bir öğretmene düşmüştüm. Kadını hala affetmedim ölmüş hakkımı helal etmiyorum o yüzden öğretmen dediğin herkese eşit, herkese adaletli davranmalı.

    YanıtlaSil
  2. Özellikle ilkokul öğretmeni hayatımızda can damarı bence de...
    İlkokul hayatım boyunca 3 öğretmende okudum, 3 ünde de kayırılan öğrenciler arasındaydım sanırım bende... Öyle olduğunu düşünüyorum... Ama Oytun ilkokul hayatı boyunca hayalgücü ve haşarılıkları sağolsun diğer grubun arasındaydı maalesef... Ağzıyla kuş tutsa yaranamazdı ve tek istediği saçının okşanıp aferin denmesiydi... Şimdilerde fark ediyor, anne benim çok güzel resim yaptığımı söylerdin sen... İyi yapıyorsam şu an neden içimden gelmiyor diye de hayıflandı. Anlattım, sen kara kalem yapıyordun öğretmenin böyle resim yapılmaz resimde dağ olur, çiçek olur, güneş olur dere olur demişti ve sende seni onaylamadığı için resim yapmayı kesmiştin dedim... Hatırladı...
    Şimdilerde oturup tekrar kara kaleme başladı yeniden...

    Öğretmenliği çocukları seven ve empati kurmayı becerebilen insanlar yapsın lütfen...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıyamam ya:( İlkokul öğretmeni çok önemli dediğin gibi Şebnemcim. Tam şekillenme yaşları.

      Sil
  3. Merhabalar.
    "Okul,ilk sosyalleştiğimiz yerlerden biridir", tespitinize aynen katılıyorum. Okul izlenimlerinizi ve anılarınızı büyük bir keyif alarak zevkle okudum. Güzel bir paylaşımdı. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

    Cumhuriyetimizin kurulduğu 1923 yılından bu güne kadar tam 95 yıl geçmiş ve biz hala okul, öğretmen, öğrenci, veli, eğitim ve öğretim konularında kayda değer, elle tutulur, gözle görülür bir arpa boyu yol alamamışız. Elbette 1923 cumhuriyetindeki eğitim ve öğretim ile bu günkü eğitim ve öğretim arasında farklar var; ancak yakalamamız gereken ve olmamız gereken yerde değiliz!

    Ben de milli eğitim teşkilatında idareci memur olarak görev yapmış biriyim. Eğitim ve öğretimle ilgili sancıları çok iyi biliyorum, ama maalesef elimizden bir şey gelmiyor ve bu durumda beni ziyadesiyle üzüyor. Cenab-ı Hakk hakkımızda hayırlısını versin ve bizleri olmamız gereken yerlere ulaştırsın.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru söze ne denir Recep Bey? Sözlerinize katılıyorum. Eğitimde iyi konuları konuşacağımız günleri görürüz umarım. Yorumunuz için çok teşekkürler.

      Sil
  4. Maalesef ben de iyi bir ilkokul öğretmenine sahip değildim :( Hala hatırladıkça üzülürüm. Ancak ilkokul sonrası okul yaşamımda öyle muhteşem öğretmenler tanıdım ki hala onları sevgi ve saygıyla anarım.

    YanıtlaSil

Yorumu olan?