21 Mayıs 2017 Pazar

REFİKA'NIN ADATEPE'Sİ, ATHENA'NIN ASSOS'U...

    Nisan ayının ilk haftasında, yeni gelen baharın enerjisiyle düşmüştük yollara. Ve kısa ama dolu dolu bir Kuzey Ege turu gerçekleştirmiştik. Tadı damağımızda kalan Ayvalık ve Cunda gezisini içeren ilk günümüzü anlattım. Sıra ikinci gün erkenden ulaştığımız Adatepe Köyü ve kısa bir eklemeyle Assos-Behramkale'de. Bir önceki gün Balıkesir'deyken bugün Çanakkale'ye uzanıyoruz.

    Adatepe, Antik Yunan mitolojisinin kutsal dağı İda'nın yani Kaz Dağı'nın eteklerine kurulmuş bir köy. Edremit Körfezi'nin kuzeyinde yer alan Kaz Dağı, hem bitki örtüsü ve oksijeni bol havasıyla meşhur, hem de efsaneleriyle... Egeli ozan Homeros'un İlyada destanında bu dağda olan bitenler hakkında neler anlatılmaz ki? Zeus, Hera, Aphrodite, Apollon ve nice mitolojik tanrının aşklarının, entrikalarının, şölenlerinin, güç savaşlarının izleri vardır İda'da. Günlük karmaşalardan uzaklaşıp yolunu bu eşsiz mekana düşürmüş, adeta meditasyon yapar gibi ortamla bütünleşebilmiş birinin çam ve zeytin ağaçlarının arasından esen rüzgarların içinde destansı fısıltılar duyması olağandır. Bir zamanlar bu topraklarda yaşamış insanların Zeus'a hediyeler sundukları Zeus Altar'ına tırmanırken kalabalık bir gruptuk ancak yine de kendimi soyutlayıp mis gibi kokan ormanın ve geçmiş zamanların geçip giden yaşayanlarının enerjisiyle bütünleşebildim. Sabahın erken saatlerinde Adatepe Köyü'nün merkezine gitmeden önce o yüksek noktaya ulaşmak için yaptığımız yürüyüş enfes bir deneyimdi. Muhteşem Ege Denizi manzarası da işin bonusu oldu.
    
    Yine aynı mis kokulu yoldan inerek ulaşılan Adatepe Köyü, daha uzaktan kendini belli eden bir romantizme sahip. İlk görüşte aşık oldum diyebilirim.
     
Şu köy meydanının güzelliğine, köy bakkalının şirinliğine ne demeli?


    
    Köyün sokaklarını gezmeye başlamadan önce meydanda kuş cıvıltıları eşliğinde enfes otlu gözlemeler yedik, buz gibi karadut suları içtik. Devamında leylaklarla bezeli taş sokaklara attık kendimizi.
    
    Antik dönemlere uzanan geçmişe sahip Adatepe'de Türk yerleşimi Selçuklular zamanında başlamış. 19.yy.da gelen Rumlarla iç içe süren yaşantı Mübadele ile son bulmuş. Söz konusu zamanlarda oldukça zengin ve kalabalık olan köy, 1950'lerden sonra dışarıya göç vermeye başlamış, nüfus fazlasıyla azalmış. Bakımsızlığın yıpratmaya başladığı Adatepe, 1989 yılında SİT alanı ilan edilmiş. İyi de olmuş. Şehirli pek çok insan burada aldığı evleri restore ettirmişler. Evlerin bir kısmı sanat atölyeleri olarak kullanılır hale gelmiş. Örneğin birkaç senedir Facebook üzerinden takip ettiğim Adatepe Taşmektep'te çok isteyip katılamasam da ilgimi çeken seminerler ve atölye çalışmaları olduğunu görüyorum. Meraklısı için bir not düşeyim.



    Tur programı dahilinde verilen serbest süre sonunda Adatepe Köyü'nü bırakmak benim için gerçekten zor oldu. Güzelim taş evlerden birine sahip olmanın hayalini kurdum. Bahar ve yaz aylarında ayrılmazdım oradan. Kuş cıvıltıları içinde yaşar giderdik. Denize girmek istediğimizde hemen birkaç kilometre aşağıdaki Küçükkuyu'ya inerdik. Gerçekleşmesi şu an için zor bir hayal. Ama yine de hayal kurmak iyidir:)

    Ege Bölgesi malum zeytin bölgesi. Adatepe'nin sahil kısmı sayılan Küçükuyu'da enfes bir zeytinyağı müzesi yer alıyor. Gittik, gördük, zeytinin hikayesini dinledik.
    
    Tarihi sabun fabrikası restore edilerek Adatepe Zeytinyağı Fabrika-Müzesi'ne dönüştürülmüş. İnsanla yaşıt birkaç özel bitkiden biri olan, bütün ağaçların ilki sayılan ve ne mutlu ki ülkemiz topraklarında da yetişen zeytine ait bir müzenin varlığı sevindirici.
    
    Müzenin bir de zeytinyağından kolonyaya kadar pek çok zeytin özlü ürünün yer aldığı dükkanı mevcut. Girişinde Nazım Hikmet'in dizelerini taşıyan hoş bir dükkan burası.
 
 
    Ambalajın üzerinde görülen ürün logosunun hikayesi ise ayrı güzellikte. 
Adatepe Zeytinyağı ile özdeşleşmiş resimdeki Rum kızının adı Refika. Bir arada yaşanan günlerden yadigar bir isim. Zamanında bu köyde yaşamış, çok sevilmiş. Güzel, yardımsever ve neşeliymiş. Düğünlerde ve hatta zeytin toplarken bağlarda şarkılar söylermiş. Mübadele sonucu köyden ayrılıp Yunanistan'a geçmek zorunda kalmış. Türkler çok özlemişler Refika'yı, unutamamışlar. Yıllar sonra Yunanistan'da izi sürülmüş ve Sakız Adası'nda bir antikacıda bulunan, Refika'ya ait olduğu düşünülen bir resim köye getirilmiş, yaşlılara gösterilmiş. Onlar da bu kızın Refika olduğunu söylemişler. Resim ona ait olsun ya da olmasın, Refika bir anlamda Adatepe'de yaşamaya devam ediyor.
 
    Benim mağazadan aldıklarım bunlar. Zeytinyağı ve sabun. Kaz Dağı bölgesinin yağını ilk kez tattım. Çok hafif ve kokusuz bir yağ bu. Anladım ki ben daha zeytin zeytin kokanını seviyormuşum. Baba tarafından Gemlikli olduğum için olsa gerek:) Hepsi çok sağlıklı tabii ve kimi kokusuz olanını tercih eder ama bana kalırsa memleketimin yağı çok daha başka. Adatepe Dükkan'da zeytin özlü ürünler bu kadar değil. Çeşit çok. Sabunları enfesti mesela. 
    İlgilenenler için link adresini buraya bırakıyorum: Adatepe Zeytinyağı
   
    Kuzey Ege Bölgesi'nde gezecek görecek o kadar çok yer var ki... Assos, bugünkü ismiyle Behramkale bunlardan biri. Hafta sonunu kapsayan mini turumuzun son durağı.
    
    Uzun yıllar önce kalabalık bir grup halinde hafta sonu için Assos'a gelmiş, koylardan birinde yer alan otelimizden ayrılmamıştık. Kalabalık olup kısa süreliğine gelince ve deniz de içinden çıkmayı istemeyecek kadar güzel olunca kaçınılmazdı bu durum. 
Yani o zaman Assos antik kentini, Behramkale Köyü'nü, antik limanı görme fırsatı bulamamıştım. Bu tur bahsettiğim yerleri görme açısından iyi oldu. Yalnız tadı damağımda kaldı diyebilirim. Böylece bir yaz tatilini dolu dolu bu civarda geçirmeyi kafaya koydum.

     Assos'ta zaman adeta durmuş. Yaz mevsiminin kalabalığı bastırmadan bahar aylarında gezmek tarihe yolculuk yapmak gibi. Hem de hem Antik Yunan dünyasına hem de Osmanlı zamanına ayrı ayrı yapılan bir yolculuk bu. Kronolojik sırayla gidersek önce antik dönemlere değinmek gerekiyor.
    Assos'ta M.Ö 6.yy.'da kurulan antik kent, Athena Tapınağı'yla ve Amfi tiyatrosuyla dikkat çekiyor. Bizim için antik kentin en yüksek tepesindeki tapınağa çıkmak mümkün olmadı, uzaktan bakmakla yetindik. Oysa ki zeka ve savaş tanrıçası, sanatın koruyucusu Athena'ya adanmış bu tapınak, dor tarzını Anadolu'da ilk yansıtan örnek olması ve Assos'a özgü güçlü andezit taşından yapılmasıyla ilginçti.
       
    Madem tapınağa çıkamadık o zaman biz de antik kentin amfi tiyatrosunda zaman yolculuğu yaparız. Üstelik hava mis gibi. Karşımızda tüm netliğiyle Midilli Adası...

    Amfi tiyatronun zaman içinde depremlerle yıkılan bölümleri ve oturma sıraları restore edilerek ayağa kaldırılmış. Yani tamamen orijinal haliyle günümüze ulaşmış diyemeyiz. Ancak yine de muhteşem Ege'ye karşı öyle bir havası var ki beni antik dönem insanlarının zevkine, sanata verdiği öneme bir kez daha hayran bıraktı. Bu tiyatronun günümüzde festivallere, konserlere ev sahipliği yaptığını belirtmek isterim. Fırsat olduğunda, güzel bir yaz akşamında yıldızların altında, bir yanında Athena Tapınağı, bir yanında Ege Denizi, sanat dolu bir gece geçirmek şahane olurdu.

    Yükseklerdeki tapınak ve tiyatro ne kadar etkileyiciyse Assos antik kentinin liman kısmı da ayrı güzellikte. Bu liman ki zamanında bölgenin en büyüğü olma özelliğinde. Doğu'ya yapılan ihracat, Assos'u önemli kılan unsurlardan biri. 

    
    Bilhassa Assos'a özgü andezit taşıyla yapılmış lahitler tüm Akdeniz'e buradan yollanırmış. Romalı yazar Plinius'un "et yiyen" dediği bu taşla yapılmış lahitleri övmesiyle en önemli ihraç ürünü haline gelmiş. Liman, ticari açıdan Osmanlı zamanında da önemini korumuş. 

       
    Assos antik kentinin ve Osmanlı'nın Behramkalesi'nin limanı bugün SİT alanı içerisinde yer alan, turizme adanmış fazlasıyla romantik bir bölge. Kıyı boyu dizilmiş tarihi taş binaların çoğu restoran ve otel olarak hizmet veriyor. Turistik İtalya ve Yunanistan kıyı kentlerinden hiçbir farkı yok. Daha bugün gazetede yöre halkının tarihi dokuya aykırı olarak yapılmak istenen betonarme bir otel için mücadele verdiğini okudum. Sanırım benim de görüp Assos'a  hiç yakıştıramadığım inşaattı bu. Birileri kazanacak diye güzelim doğaya zarar vermek, tarihi dokuyu bozmak niye? Bu öyle bir haksızlık ki! Olmayacak yerlere otel konduranlar ve buna izin verenler dışında herkese, insanlığa yapılan haksızlıklar bunlar. Çok üzücü. Antik dönemi referans göstererek Assos'u yeniden liman kenti yapma (turistik amaçlarla) gibi bir düşünce ve çalışma olduğunu da okudum. Umarım bu yapılacaksa tarihi dokuya zarar vermeden gerçekleştirilir. 

    Osmanlı zamanında kurulan köy dikkate alındığında Assos yerine Behramkale demek daha uygun düşecek. Bu tarihlerdeki yerleşim, liman kısmından çıkılan yokuşla vardığımız köyde gerçekleşmiş. 
Gezi arkadaşım annem:)

     Bölgeye özgü taş evlerin donattığı bozulmamış sokaklar ayrılmak istemeyeceğiniz türden. Ancak Adatepe'de rastlanan sakinlik burada yok. Fazlasıyla turistlere yönelik bir alışveriş durumu mevcut. Dükkan sahipleri değil belki ama yerel kıyafetli teyzeler biraz ısrarcılar. Ekmeklerinin derdinde oldukları için aslında onlar da kendilerince haklılar. Bir tanesi fotoğrafını çekmek isteyen inatçı gruba "bir şey almıyorsun, çekemezsin" diyerek öyle bir kızdı ve hem söylenip hem yüzünü sakladı ki orada da farklı sebeplerden hak verdim.

     Assos-Behramkale bölümünü şöyle güzel bir fotoğrafla sonlandırmanın yeridir. Fırsat olursa, gitmedinizse, gidiniz görünüz. Aristo'nun birkaç yılını geçirdiği ve hatta bir felsefe okulu kurduğu Assos hakikaten insana var oluşu, dünyayı, evreni sorgulatacak nitelikte. Ya da ben böyle tarih ve doğayla iç içe yerlerde kendimden geçiyorum. Bilemiyorum:)

    
    Kuzey Ege Bölgesi'nde az zamanda bu kadar çok yer gördük işte. Ve daha görülmesi gereken o kadar çok köy, o kadar çok antik kent, o kadar çok sahil kasabası, kilisesi, camisi, müzesi var ki. Ve tadılması gereken pek çok lezzeti. Gez gez bitmez, anlat anlat bitmez bir bölge burası. Tıpkı Türkiye'nin yedi ayrı bölgesi ve hatta her bölgenin ayrı ayrı bölümleri gibi. Kendim için de bu yazıyı okuyan için de gezip görme adına hoş fırsatlar, fırsat yaratmalar diliyorum. Yazı gezilerimiz çok olsun efendim:)




                      
                      -Cunda Adası'ndan Şeytan Sofrası'na...







20 yorum:

  1. Güzel yurdumda gezecek, görecek,hayran olacak,sokaklarında kaybolmak istenecek ne çok yer var.

    YanıtlaSil
  2. Yıllar önce bir tatil dönüşü Zeus Altarı'ndan manzara seyretmişliğim vardır. Köyün girişindeki ağacı hatırladım. Köy boş gibiydi. Bakkal yeni açılmış. Güzel bir gezi yapmışsınız. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Turist çekme gayretindeler demek ki. Nisan ayının başı olmasına rağmen epeyi kalabalıktı.
      Çok teşekkür ediyorum Rabia Hanım. Benden de sevgiler...

      Sil
  3. Keyifli bir geziymiş. Köy ilgimi çekti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Koşturmacalı ama keyifliydi Bilgehan Bey. Adatepe'yi görmelisiniz.

      Sil
  4. Nisan ayı çok güzel bir tercih olmuş. Geziler tırmanma olayı devreye girdiğinde yaz sıcağında hiç çekilmiyor. En son 2013'te Assos'taydık. Amfi tiyatroya tapınaktan bakış attığımızda restorasyon halinde, darmadağındı:) Kuzey Ege nefis. Ülkemizin cennet köşeleri bir arada, üstelik mitolojiyle bütünleşiyor her biri. Keyifle okudum ve teşekkürlerimi bıraktım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Zeugma, sıcakta çok zor oluyor.
      Ben de çok çok teşekkür ediyorum, sevgiler...

      Sil
  5. Adatepeyi ilk gordugumde ben de bu koye asik oldugumu yazmistim. Cok guzel, verimli bir gezi olmus.
    Kadirga Koyunda denize girdiniz mi? En sevdigim sulardan biridir. Akvaryum gibidir.
    Refika nin hikayesi bana cok guzel geldi. Yol kenarinda muzenin onunde kocaman bir resmi vardir. Gelir gecerken gulumseriz birbirimize:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nisan ayının başında, turla gittik Tülin Hanım. Bir gün yaz tatili için gideriz inşallah, Kadırga Koyu'ndan denize girerim muhakkak.
      Çok teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  6. Çok uzun yıllar geçti Behramkale ve Assos'a gitmeyeli. Ben de çok sevmiştim oraları. Özellikle de o köy kahvesini. sanki gitmek için en güzel mevsimmiş gibi geldi. Sıcaklar ve kalabalıklar çok bastırmadan. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok ara vermişim Özlem, daha sık gitmediğim için hayıflandım. Ve gerçekten baharda şahane oluyormuş:) Kocaman öpüyorum seni.

      Sil
  7. Gezmek için en ideal mevsimde bu geziyi gerçekleştirmeniz harika oldu. En çok sevdiğim yerlerden biridir Adatepe Köyü. Hele ki Zeus Altar'ından Körfez manzarası muhteşem. Assos'un da yeri bir başka. Sahildeki balık restoranlarında gün batımına karşı yemek-içmek bir de off off :) Yine yeniden satırlarında gezmek çok iyi geldi Sezer'cim...Emeklerine sağlık. Sağlıkla, neşeyle nice yeni keşifler diiyorum.. Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esincim, senin gibi o civarları iyi bilen bir gezgine beğendirdiysem ne mutlu bana. Çok çok teşekkürler, öpücükler benden sana...

      Sil
  8. İnşallah en kısa zaman da ben de giderim.Çok özendim yazınızı okurken...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gidin Gamze, bayılacaksınız:)
      Çok teşekkür ediyorum.

      Sil
  9. Ne kadar güzel bir köymüş, adı köy ama oturduğum apartmanla değiştokuş yapmak isteyen varsa seve seve değiştokuş yaparım:))Refika'nın hikayesi çok acıklıymış:( annen mi? Maşallah diyorum. Nazar değmesin, gençkız gibi. Çok teşekkürler.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet annem, genç gösterir ama göründüğü kadar sağlam değil:) İki adım atsa yoruluyor , bazı sıkıntıları da var maalesef. Buna da şükür diyeceğiz artık.
      Ben teşekkür ederim sevgili Müjde.

      Sil
  10. Tarihi korumayı yine başaramamışız :(( Çok güzel yerler gezmişsin, fotoğraflara bakmak bile keyifli :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanın fotoğraflar gerçeği yansıtmıyor bile. Kıymetini bilsek çok güzel bir ülkemiz var.

      Sil

Yorumu olan?