15 Temmuz 2016 Cuma

TEKİRDAĞ'DA BİR GÜN...

    Ne zamandır aklımdaydı Tekirdağ'ın müzelerini gezmek. Ve tabii ardından meşhur köftesinden tadarak dönmek. Uzun bayram tatilini fırsat bilip çıktık yola. Normal zamanda hafta sonları Tekirdağ'a giden yol epeyi kalabalık oluyor. Zira sıra sıra dizilmiş yazlık mekanların müdavimi çok hafta sonlarında. Fakat bayramın hemen ertesindeki tatil olan cuma günü gayet iyiydi yollar. Beylikdüzü'nden başlayan yolculuğumuz kimi zaman yemyeşil manzaralarla, kimi zaman denizin mavisiyle süslenmiş olarak devam etti. O gün bulutlar da öyle güzeldi ki...
 
    Tam 1 saat 30 dakika sonra Tekirdağ'daydık. Ben daha önce şehir merkezini görmemiştim. Gayet keyifli buldum. Güzel evler, sahil kıyısında yürüyüş yapanlar, kafelerde sohbete oturanlar... Her şey deniz kıyısına kurulmuş bir kente uygun seyrediyordu. 

    Müzelerin kapanış saatine yakalanmamak için hemen Rakoczi Müzesi'ni bulduk. 17.yüzyılda doğmuş bir Macar prensi ve Tekirdağ... Aradaki bağlantıyı anlatan bir müze... Güzel değil mi? 

    II.Ferenc Rakozci, tarihte yüzlercesi görülen ve "iyi ki var olmuşlar" dediğim bağımsızlık savaşçılarından biri. Soylu bir aileye mensup. Önce Erdel Prensi, daha sonra Macar Prensi ünvanlarını almış. Macaristan, Avusturya tarafından işgal edilince kendisine inananlarla birlikte Habsburg Ailesi'ne karşı mücadeleye girişmiş. Bağımsızlık yanlıları Avusturya ordusuna karşı yenilgiye uğrayınca anlaşma yoluna gidenler olmuş. Macar Prensi Rakoczi, kendisini bırakmayan bazı yoldaşlarıyla birlikte ülkeyi terk etmek zorunda kalmış. Yokluğunda anlaşma sağlanmış ve Prens için Avrupa'nın çeşitli ülkelerini içeren sürgün yılları başlamış. Beraberindekiler ve kendisi için son durak Tekirdağ olmuş. 

     Osmanlı Devleti'nin davetiyle 1720 yılında ülkemize gelen Prens ve beraberindekiler bir süre Edirne ve İstanbul'da yaşadıktan sonra Tekirdağ'a yerleşmişler. 
    Macar bağımsızlık savaşçısı 15 yıl burada yaşamış ve burada hayata veda etmiş. Tekirdağ'daki günlerini yazarak, ahşap oymacılığıyla uğraşarak ve avlanarak geçirmiş. Müzede bu yıllarını gösteren çizimler ve tablolar mevcut.
    
    
        Prens ve arkadaşları müzenin bulunduğu sokak üzerindeki pek çok evin birleşiminden oluşan bir kompleks içerisinde yaşıyorlarmış aslında. Diğer kısımlardan geriye pek bir şey kalmamış. Bugün müze olarak düzenlenen bina yemek köşkü. Yani yemeklerin hazırlandığı ve yendiği bina. Bu yüzden mutfak kısmını ve mutfak eşyalarını görmek mümkün.

    Müzede sergilenen objelerin hepsi orijinal değil. Çünkü tüm eşyalar bir ara Macaristan'da bir müze yapılacak umuduyla bu ülkeye götürülmüş ancak araya 1. ve 2. Dünya Savaşları girince proje hayata geçirilememiş. 1931 yılında Macaristan ve Türkiye arasında imzalanan kültürel bir anlaşmayla bu bina Macaristan hükümetine verilmiş ve müze olarak düzenlenmiş. Sergilenen eşyaların kopyaları yapılmış. Yani bu müzede yer alanların çoğu Prens'e ait eşyaların birebir kopyası. Ancak orijinal olanlar da var. 
Prens'in kendi elleriyle yaptığı koltuk


    Müzecilikte aman aman bir ünümüz yok malum. Tekirdağ gibi nispeten küçük bir kentimizde böylesi özenli bir müzenin varlığı, Macaristan Kültür Bakanlığı himayesinde olmasından kaynaklanıyor. Her yıl bu müzeyi görmek için yüzlerce Macar Tekirdağ kentine misafir oluyormuş. İki ülke arasında zaman zaman bu müze üzerinden etkinlikler de düzenleniyor.
Ziyaretçi Macar halkının anı çelenkleri
    Aşağıdaki fotoğraf yemek köşkünün salonundan. Kalem işi işlemeler aslına uygun olarak tekrar yapılırken, orijinal ahşap tavan önce Macaristan'a gitmiş, daha sonra müze yapımı gündeme gelince asıl yerine yerleştirilmiş.




      Küçük bir müze ama anlatacak ne çok şey çıktı. Tarihi böyle öğrenmek de iyi değil mi? Müzeler bunun için var olmalı. Macaristan, Avusturya, Habsburg Ailesi, Osmanlı İmparatorluğu... Hepsi bu küçücük müzede. Gel de unut şimdi olanı biteni:)
    Macar Prens'in naaşı bugün, doğduğu yer olan ve Slovakya sınırları içerisinde kalan Kassa'da imiş.

     Rakoczi Müzesi, pazartesi hariç her gün açık. Yaz saatine göre 18.00'e kadar açıktı yanlış hatırlamıyorsam. Giriş ücreti 3 lira. Bazı bloglarda müzede fotoğraf çekiminin yasak olduğunu okumuştum ama gördüğünüz gibi engellemeyle karşılaşmadık biz. Görevli arkadaş çok rahattı. Bilgisayarda oynadığı oyundan kafasını kaldırıp doğru düzgün bakmadı bile. Rahat rahat gezin ve hatta bahçesindeki kaplumbağayı besleyin bizim gibi:)


        Tekirdağ bir başka özgürlük savaşçısının da öz memleketi. Vatan Şairi olarak bilinen Namık Kemal bu şehirde doğmuş. Tanzimat ve Islahat Fermanlarını yetersiz bulan grupla birlikte ilk siyasi gizli örgüt olan Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer alan, kaçmak zorunda kaldığı Avrupa'dan Cumhuriyet fikrinin ışığıyla dönen, Sultan Abdülhamid'in baskıcı idaresine isyan eden, ömrünün bir kısmını sürgünde geçiren, "Vatan" ve "Millet" kavramlarını edebiyatımıza işleyen ve fikirleriyle Atatürk'ü de etkileyen bu Türk aydını Tekirdağ için önemli bir isim. Kendisi için düzenlenmiş olan anı evi, şehri ziyaret eden yerli turistlerin mutlaka ziyaret ettiği bir mekan. Giriş ücretsiz. 


    
    Bu ev, ünlü edebiyatçımızın doğduğu ev değil. Tarihi bir Tekirdağ evi kendisini hatırlamak amacıyla düzenlenmiş. İçerisinde daha çok dönem eşyaları sergilenmekte. Namık Kemal'in eserleri, şiirleri, hayatı hakkında bilgilerin de yer aldığı mekan, aslında Etnografya Müzesi havasında. İçerisi küçük, sergilenen eşyalar ve ziyaretçi bakımından da kalabalık bir müze olduğu için, kimseyi rahatsız etmemek adına içeride pek fotoğraf çekemedim. Yazıları, belgeleri okuyarak vakit geçirmeyi tercih ettim. 
           "Ölürsem görmeden millete ümid ettiğim feyzi,
            Yazılsın seng-i kabrimde:
            Vatan mahzun, ben mahzun" sözlerinin sahibi vatansever Namık Kemal'i saygıyla anıyorum.
    
     Yakın tarihimizi yad ettik. Sıra geldi şehrin tarih öncesi dönemlerini de belgeleyen Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ne. 
    Eski Vali Konağı arkeoloji müzesi olarak düzenlenmiş. Müze, hemen her şehrimizde görülen ve kültürel miras açısından zengin olan topraklarımıza bir kez daha hayran bırakan tipik bir arkeoloji müzesi. Tarihi Alt Paleolitik Çağa kadar uzanan Tekirdağ'ın ören yerlerinden çıkarılan eserler sergilenmekte. Savaşçı Traklar'a ait tıp  aletleri, su altı araştırma buluntuları olan batıklarla zengin bir müze. Yalnız kronolojik düzenleme ve bilgilendirme konularına biraz daha özen gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum.

    Gezdik, gördük, vakit akşamüstüne ulaştı, müzelerin kapanma saati geldi. Her birinden memnun ayrılmanın huzuruyla sahile doğru yürüyüşe geçtik. Arkeoloji Müzesi'nin yakınındaki bu park ismiyle dikkatimi çekti. 
    Küçük bir araştırmayla öğrendim ki meğer ülkemizde ilk kez matbaayı kurup Türkçe kitap basan İbrahim Müteferrika aslen Macar'mış. Ve bir ara -yukarıda kendisinden bolca bahsettiğim- Macar Prensi Rakoczi'nin hizmetinde görevlendirilmiş. 

    Yine gezi yolumuz üzerindeki bu heykel grubuna da bayıldım. 
        Atam'ın Tekirdağ'ı ziyareti, Harf İnkılabı'nın çalışmalarının başladığı ve Sarayburnu'nda inkılapla ilgili yaptığı konuşmanın hemen üzerine gerçekleşmiş. Dolayısıyla bu kentte de bir konuşması olmuş. Bu anının görünür kılınması çok çok hoşuma gitti.
    
   
    Tekirdağ'daki son vakitlerimizi bir parça deniz havası alarak, sahil boyunca gezinen kalabalığa karışarak ve en nihayetinde tabii ki köftesinden tadarak geçirdik. Köfte konusunda internette yaptığım ufak araştırma sonucunda herkesin ayrı bir yer önerdiğini görmüştüm. Tercihimizi deniz manzaralı olduğu için Köfteci İbrahim'den yana kullandık. Bu konuda herkes fikrini belirtip, daha sonra gidecek olanlara tavsiyelerde bulunduğu için ben de belirtmek isterim ki tercih ettiğimiz yerden memnun kalmadık. Hizmet kalitesi oldukça düşük. Köfteler ortalama. Manzarası olan masalara oturmak ise şans işi, çünkü çok az sayıdalar. 

    İstanbul'un hemen yanı başındaki Tekirdağ, günübirlik gezi rotası arayanlar için tavsiye edilesi bir kent. Sadece merkeziyle sınırlı değil üstelik. Bağ evlerine gidilebilir, yamaç paraşütü yapılabilir, denize girilebilir vs. vs. vs. Beylikdüzü'nde yükselen uzun uzun binalar bu bölgeyi geçince kaybolup yerlerini yazlık sitelere, çiftliklere bırakıyorlar ki bu da Tekirdağ'a doğru kıyıdan uzanan yolu oldukça zevkli kılıyor. Büyükçekmece'den itibaren gördüğümüz herkes bayram tatilinin de etkisiyle şort, terlik şeklinde geziniyordu, aslında bu güzergahta özellikle hafta sonları tüm yaz durum böyle olacaktır sanırım. Yaz güzel, ülkemiz güzel. Huzurumuz da yerinde olsun, gönül rahatlığıyla gezelim görelim.













15 yorum:

  1. Oh oh ne güzel yerler, ne güzel yerler :) Ben de Ankara ve İstanbul'da müzeler, kiliseler dolaştım. Erimtan Müzesi'ni çok beğendim Ulus'taki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi yapmışsınız, okudum yazınızı. Ankara'ya 2 kere gittim ancak Erimtan Müzesi'ni görmeye vakit bulamadım. Bir sonraki sefere inşallah. Merak ettiğim bir müze.

      Sil
  2. Tekirdağ denince aklıma deniz, köfte ve şarap gelir. Çok güzel bir gezi olmuş.Köfteci İbrahim'i de not aldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şarap evlerini, üzüm bağlarını göremedik bu sefer. Bir ara gitmek istiyorum aslında.

      Sil
    2. Köfteci İbrahim'i beğenmedim ben ama.

      Sil
  3. Ne güzel boşluğu değerlendirmişsiniz Sezercim.
    Her şehri tanımak, havasını solumak çok güzel bir duygu...

    Tekirdağ'a bir düğün vasıtasıyla gitmiştim ama hiç gezemedim vakit bulup. Ama şehrin merkezini azbuçuk gezip sevmiştim...
    Keşke fırsat olsa da yeniden gidip gezebilsem...
    Sevgiler canım ♥

    YanıtlaSil
  4. Rakoczi Müzesi görselleri çok güzel. Diğer müzelere fazla yer kalmamış. Belki başka bir yazının konusu olurlar. Güzel bir seyahat olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birkaç saate sığdırsak da güzeldi Bilgehan Bey. Rakoczi Müzesi'nin farklı bir hikayesi olduğu ve merak edildiği için daha çok yer verdim. Teşekkürler...

      Sil
  5. Öğrencilik yıllarımın geçtiği ve niyeyse hep yeri bende apayrı olan Trakya'nın güzel bir şehridir. Yazıyla beraber orada olma özlemi arttı içimde.. Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öğrencilik yıllarınız geçtiyse iyi anılarınız da olmuştur tabii kente dair. Ne güzel...
      Sevgiler...

      Sil
  6. Teşekkür ederim gezmiş kadar olduk.

    YanıtlaSil
  7. - Malum gündemden dolayı ancak ziyaret edebildim bloğunu Sezer'cim..Bu yazıyı sen de tıpkı benim gibi henüz hayat normal seyrinde iken yayına vermişsin.. Yaşadıklarımızı ekranlardan izlerken, uzman kalemlerin yorumlarını okurken resmen beynimiz durdu!.. bu olağanüstü günleri de gördük ya!.. söz bitti! - gelelim sizin günübirlik Tekirdağ gezinize...yine pek çok bilgi edindim gezi notların arasında...teşekkür ederim Sezer'cim.. emeklerine sağlık.Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beynimiz durdu gerçekten. Bu post olaylardan önceydi dediğin gibi, şimdilerde ise yazmaya zorluyorum kendimi.
      Benden de sonsuz sevgiler... Çok teşekkürler.

      Sil

Yorumu olan?