Uzaklardan gelen misafirimizi yolcu ettik. Ne zaman gideceğini Orhun gibi ben de yanlış biliyormuşum bu arada. Cuma günü gidecekler zannediyordum, cumartesi sabah erken saatlerde hava alanına doğru yola koyuldu Estonyalı grubumuz.
2 öğretmen, 2 erkek öğrenci ve 3 kız öğrenciden oluşan bir gruptu bu. Sabah erkenden ev sahibi aileler ve konuk öğrenciler olarak okulda toplandık. Estonyalı kızcağızlardan biri nasıl ağlıyordu anlatamam. "Gitmek istemiyorum" diyormuş yanında kaldığı aileye. Bir diğer kız da aynı şekilde gitmek istemediğini söylüyormuş. 3.kızımız gayet rahattı, onun dönüş konusunda problemi yoktu. Misafir olduğu evin sakinleriyle pek anlaşamamış çünkü. Bizim Türk öğrencinin İngilizcesi yetersiz gelmiş. Ağlayan kıza üzüldük tabii, hep beraber bir duygulandık. Misafir olduğu aileye sarılıp sarılıp duruyordu. Benim tahminim aşık olmuş da olabilir. Okulda Orhun'la sohbet ederlerken "Ben dönmek istemiyorum, Türk erkekleri çok yakışıklı" demiş:) Onlara farklı geliyor tabii bizimkiler esmer esmer. O sabah da gözleri yollardaydı, devamlı dışarı bakıyordu ve "Burak gelecek" falan dedi bir ara ama Burak sanırım yetişemedi. Çok samimi, çok sevimli bir kızdı, tüm okul çok sevmiş onu, güzel zamanlar geçirmiş ama dediğim gibi sanırım bir gönül macerası da var çünkü kızcağız çok ağladı. Onun ve diğer kızın misafir oldukları aileyle ilişkilerini görünce benim hafif bir moralim bozuldu ne yalan söyleyeyim. "Yahu" dedim "Biz eksik bir şeyler mi yaptık bizimkinde hiç üzüntü belirtisi yok?" :) Hayır hayır, biz de güzel zamanlar geçirdik Marcus'la. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi 15 değil de 35 yaşına bedel hareketleriyle bizi bir şok etti önce. Orhun gündüz okulda çocuğun arkadaşlarına ve öğretmenlerine sorup durmuş yavrum "Marcus sizce memnun mu? Mutlu mu? İyi ağırlıyor muyuz acaba?" diye.
Onlar da "O pek duygularını belli edemez, merak etme memnun" demişler.
Bir öğretmeni de "Marcus'un ağzından en ufak pozitif bir laf aldıysan başarılısın" demiş:) Öyle zor bir çocuk ağırladık yani ama neyse ki pozitif lafları çoktu. Tamamen yapı meselesi, yapacak bir şey yok. Onun için de kolay bir şey değil. Yabancı bir misafir ağırlamışlar ama kendisi ilk defa başka bir evde kalmış. Denemek istemiş.
En son gün "Farklı şeyler gördüm, güzel geçti, iyi ki gelmişim" gibi şeyler söylemiş de Allah'tan, Orhun'un yüreğine su serpildi.
Soğuktu falan diyorum ama belirtmem gerekir ki çok nazik ve görgülü bir çocuktu Marcus. Muhakkak gülümseyerek selam veriyordu ve teşekkür ediyordu her fırsatta.
İlk tedirginliği atınca keyifli sohbetler ettiler Orhun'la. Dediğim gibi yaşından büyük tavırları ve zevkleri olan bir çocuk. Caz dinliyor, piyano çalıyor, çoğu gencin bayıldığı dizileri seyretmiyor, ülkesindeki politik durumla yakından ilgili, televizyonda sadece haberleri seyreden bir çocuk. Sultanahmet'e gidecekleri gün ve toplantılarının olduğu bir gün, okula gidecekken, papyonunu taktı ciddi ciddi çıktı evden. Bayıldım doğrusu. Acayip sevimli oldu. "Çok şıksın" dedim, mahcup mahcup teşekkür etti. Yemek konusunda hiç mızmızlık yapmadı. Onun seveceği şeyleri yaptım ya da dışarıda yedik tabii. Tavsiye ettiğimiz her şeyi denedi. İlk gün "Aç değilim" falan diyordu ama sonradan bir açıldı, Maşallah ne verdiysek yedi. Sonra da "Çok doydum, şişmanlayacağım" diye karnını ovup durdu. Güzel bir kebapçıya götürdük, çiğ köfteye kadar denedi, her şeyi çok beğendi. "Türk kahvesi içer misin?" dedim, "Duydum onu çok ünlüymüş, denemek isterim" dedi. Onu da beğendi. Telvelerini yeme dedik ama bir miktarını yüzünü buruşturmadan yedi:) Zamanla biz de şunu öğrendik ki Marcus keyifli yemek yeyince kendine geliyor ve çok güzel sohbet ediyor:) Tam birbirimizi çözmeye başladık misafirlik bitti. Son gece Orhun'la play station bile oynadılar. Normalde ayrı bilgisayarlarda takılıyorlardı çünkü "Ben böyle rahatım, keyfim iyi" diyordu ve Orhun da rahatsız etmek, zorlamak istemiyordu. Kız öğrencilerden biri aileyle oturmuş Survivor seyretmiş akşamları, Doğukan taraftarı olmuş. Konusu geçtiğinde bizim Marcus yarışma hakkındaki görüşünü aynen şöyle belirtmiş:"Tam bir zaman kaybı":) Yanlış anlaşılmasın Survivor izleyelim gibi bir teklifte bulunmadık tabii ve zaman kaybı olduğu konusunda da çocuk haklı, sadece aradaki farkı ve bizimkinin tarzını anlatmak için bu örneği verdim. Diğer arkadaşları ondan biraz daha büyük duruyorlardı, bizimki zekilikten sınıf falan mı atladı acaba diye düşünmedim değil.
23 Nisan günü boş günleriydi. Hep beraber Vialand'a gitmek gibi bir konuşma geçmiş aralarında. Organize olamadılar. İsterse bizim götürebileceğimizi söyledik. "Tarihi yerleri tercih ederim" dedi. Bir gün önce gittikleri Sultanahmet'i çok beğenmiş ama tam gezememişler. Biz de tekrar Sultanahmet'e götürdük, Topkapı Sarayı'na girdik. Boğaz'a gitme konusunda pek hevesli değildi ama hiç olmazsa sarayın bahçesinden gösterdik. "Burası Avrupa, şurası Asya" dedik, ilgisini çekti. Şöyle toptan bir göz atsın, yeterli değil belki ama biraz fikri olsun bizim toprakların zenginliği hakkında diye Miniatürk'e gittik. Orayı da beğendi. Her şeyi inceledi, anlattıklarımızı ilgiyle dinledi. Topkapı Sarayı her zaman olduğu gibi kalabalıktı, bilet sırasında çok bekledik, kapalı bölümlerde çok kuyruk vardı. Çocuk sıkıldı haliyle. Hazine bölümünün önündeki sıraya baktı baktı, "Beklemek istemiyorum aslında ama görmek lazım" dedi ve sıraya girdi. İçine sinmedi yani. Takdir edilesi bir durum. Bu proje için (Comenius) Yunanistan, Hırvatistan ve Polonya'dan da gelen öğrenciler vardı. Yunanistan ve Polonya'dan birer öğrenci olay çıkarmış. "Ben burada yatmam, oraya gitmem, bunu yemem" diyerek ev sahiplerinin burnundan getirmişler, bu sefer onların öğretmenleri ve bizde organizasyonu yapan öğretmenler arasında gerginlik olmuş. Soğuk ülke insanları falan diyoruz ama Allah için Eston misafirler gerçekten görgülü gençlerdi. Marcus'u ağırladığımız için memnunum. Türkiye hakkında çok çok az bilgisi vardı. Sanırım iyi tanıtabildik Türkler'i. Türkler hakkında her turist gibi şöyle bir izlenimi olmuş ayrıca ki belirtmeden geçemeyeceğim. "Siz evinizin temizliğine önem veriyorsunuz, ayakkabılarınızı dışarıda çıkarıyorsunuz ama sokaklarınıza önem vermiyorsunuz, temiz tutmuyorsunuz" demiş. Estonyalı veletten al haberi. Böyle bir imajımız var sahiden yabancıların gözünde.Haklılar mı haklılar.
Marcus'un ilk kez evinden ayrılıp bir başka evde, yani bizde kalmış olması, bizi her zaman hatırlayacağı anlamına gelir. Bunu bilmek hoş bir duygu. Annesine, babasına ne anlattı çok merak ediyorum. Hediyeler verdik yolladık evine. O da bize hediyeler getirdi tabii. 2014 yılında Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ını alan filmlerini getirmiş, Estonya bayrağı ve müzik CD'si getirmiş.
Bir de bol bol çikolata getirmiş. En son akşam çıkardı hediyelerini:)
Hoş bir deneyim oldu Marcus'un gelişi. Orhun daha önce 2 kere Yunanlı bir ailenin yanında kalmıştı. Biz ilk kez bir yabancı misafir ağırladık. Hem zevkli, hem sorumluluk isteyen bir iş. Bazen "Keşke şöyle yapsaydık, böyle yapsaydık" dediğim oluyor ama iyi ağırladığımızı düşünüyorum. (Üstelik 2 gün hasta yatmama rağmen). İlk başta çekingen davranan Marcus'u, sohbeti artmış, gülümsemesi artmış bir şekilde yolladık ülkesine. Çocuğu olanlar, bu tip projelere katılmayı düşünüp karar veremeyenler hiç tereddüt etmesinler. Kim ne derse desin biz Türkler gerçekten misafirperver insanlarız. Böyle uluslararası projelerle ülkemize gelen çocuklar şanslılar diye düşünüyorum.
Ağır misafirimizi yolladık, üzerimden bir yük kalktı. Devamında rahat bir hafta sonu geçirdim. Bugün yeni bir gün. Yeni bir haftaya adım atıyoruz. Herkese keyifli, mutlu haftalar diliyorum...
İlgili Yazı: Uzaklardan Misafirimiz Var
bence de güzel ağırlamışsınız. dediğin gibi gerçekten diğer kızın bir gönül meselesi olmuş olabilir bu kadar ağlama da bana çok normal gibi gelmedi. tabi türkiyeyi bu kadar beğendiyse de sevindim. :) yabancı bir misafir ağırlaması zor şey. eminim altından iyi bir şekilde kalkmışsınızdır. her şeye rağmen hem sizim hem de çocuk için mükemmel deneyimdir.
YanıtlaSilYani kız Türkiye'yi de sevmiş tabii. Türkiye'yle ilgili, İslamiyet'le ilgili her şeyi sormuş. Okulda da herkes tarafından çok sevilmiş. Canayakın insanın hali başka oluyor. Ama yine de gönül meselesi var bence:)
SilBizim çocuk da çocuk sayılmaz artık:) Ben biraz minik gibi anlatıyorum herhalde:) Anne kafası.
Ahahahaaa :)))
YanıtlaSilAh bu kızlarrrr :)))
Sen anlattıkça Marcus'a hem şaşırdım, hemde hayranlık duydum... Zor bir çocukmuş hakikaten...
Bu yapısında ailesinin katkısı da büyüktür tabiki ama içten gelen bir durum olduğunu düşünüyorum...
Sizden ala evsahibi de bulamazdı üstelik ;) Orhun kıyamam onu en güzel şekilde ağırlamak için elinden geleni yapmıştır eminim :)
Mutlu haftaların olsun canım ♥
Çocuk kesinlikle iyi bir aile terbiyesi almış ama dediğin gibi yapısı da ciddi.
SilBizim Orhun kendini yırttı sorma:) Sever misafiri.
Sana da mutlu haftalar canım Şebnemcim. Bir de Oytun'a...
Ay bayliyorum senin bu anlatimlarina Sezer'cigim...keyifli ve samimi.
YanıtlaSilEh..Allah kavustursun diyelim :) Sizin misafir de gercekten "agir misafir"mis yani he... amanin, o nasil bir "büyümüs de kücülmüs"lüktür! Bu cocuk kesin politikaci ya da bilim adami olur ilerde:)
Ama bence yine de iyi ki Marcus'u agirlamissiniz siz. Ya o bahsettigin kiz düsseydi size? Artik su an Orhun icin zirlayip duran bir kiz olacakti oralarda biryerlerde, Allah korumus Orhun'cugumu:)))
Harika agirladiginizdan ve bir Türk ailesini son derece güzel temsil ettiginizden hic süphem yok ayrica, gurur duyuyorum sizinle, canim benim! Öptüm.
:))))) Ben de "Çok ayrıntıya giriyorum, konuşuyor gibi anlatıyorum, okuyanlar sıkılıyor mudur acaba?" diye tereddüt içindeydim halbuki Ayşecim. O yüzden sözlerinle çok mutlu oldum.
SilBen de seni çok çok çok öpüyorum güzel yürekli Ayşecim.
Canım çok güzel yazmışsın. Vallahi okurken hiç sıkılmıyorum. Aksine, detay vermen hoşuma gidiyor. Çocuklar bir alem. Ben de o misafir gelen kız çocuğunun aşık olduğu hususunda hemfikirim. Türkiye'de beğenilmeyecek memleket değil elbette ve şu bir gerçek ki her zaman misafir olunan yer, gerçekten orada olmak isteyenler için özel ve güzeldir. Marcus'u güzel ağırladığınıza eminim. Çok güzel aktiviteler yapmışsınız. Orhun için de harika bir deneyim olmuş. Çocukken böyle bir şey yapamadım hep özenirdim, tabi o zamanlar yaygın da değildi, tek tük vardı öyle misafiri olan bu tip özel günlerde. İnsanlar çekiniyorlardı. Her çocuğun yapısı elbette ki kültürü ve yetiştirilme tarzı ile birbirinden farklı ama marcus'ta demek ki zincirlerini kırmış, sizin samimiyet ve sıcaklığınızda kendini açmış, ne mutlu size de ona da. Eminim onun için de unutulmaz bir anı olacak ve sizi hep hatırlayacak. Kocaman sevgiler benden size.
YanıtlaSilŞimdi çocuklar daha şanslı tabii. Dünyanın farklı yerlerinden insanlarla tanışmak artık daha kolay.
SilTuğbacım güzel sözlerin için teşekkür ediyorum. Öpüyorum seni.