"Peki ya yolculuklar? Yolculuk etmesini unuttunuz mu yoksa? Ben unutmadım, gerçekten, ruhum öylesine huzursuz ki, her an bir yerlere gidebilirim. Her şeyi görmeli, her şeyin tadını çıkarmalıyım! Yaşlanmaktan korkuyorum, günün birinde yorulacağımdan, tembelleşeceğimden ve yolculuk edemeyeceğimden çok korkuyorum".
Stefan Zweig söylemiş bu sözleri. Henüz 23 yaşındayken hem de. Malum Stefan Zweig büyük bir yazar. Son zamanlarda fazlaca yakınlık hissediyorum kendisine. Hayat hikayesi, hayata karşı tavrı ilgimi çekiyor. Eksik bıraktığım kitaplarını okumaya, tamamlamaya çalışıyorum. "Yolculuklar Üzerine" şu günlerde elimde olan kitabı. 1902-1940 yılları arasında yaptığı yolculuklara dair denemelerden oluşuyor. Gezdiği, gördüğü yerleri anlatmasının yanı sıra; yazarın iç dünyası ve bakış açısı hakkında da ufak tefek ipuçları veren bir kitap olması nedeniyle ilgimi çekiyor.
Kitabın başında Zweig'ın yolculuklar üzerine söylediklerini, yazdıklarını okudukça "Bu adam kesin yay burcu insanı" dedim ve doğum tarihine baktım. Evet! 28 Kasım 1881. Yani Yay. Ben de yayım. Tipik bir yay hem de. O kadar ki beni tanımak isteyen birinin bu burcun özelliklerini okuması yeterli:)
Yay burcu insanları dünyayı gezmek, deneyimlemek için büyük bir istek duyarlar. "Ruhum öyle huzursuz ki. Günün birinde yaşlanıp gezemeyeceğimden çok korkuyorum" demiş ya yazar, işte budur bizim ruh halimiz. Şöyle der bir de Zweig: "İnsan hep özgür yaşamalı ve bu yaşamı hep korumalıdır". Al işte bir özellik daha. Biz yaylar özgürlüğümüze çok ama çok önem veririz. Gönlümüzce yaşamak, hayattan keyif almak isteriz ama tüm çevremiz, hatta tüm dünya iyi olmalıdır bizimle birlikte. Sıkıntıya, üzüntüye gelemeyiz. Ayrıca tüm dünyaya ait hissetsek de kendimizi, vatanımız bizim için önemlidir.
İşte bu yüzden, vatanından çok uzakta eşiyle birlikte intihar ederek hayatına son veren bu usta yazarı çok iyi anlıyorum. Zweig'ın genç yaşında gönüllü başlayan seyahatleri, Avrupa'da Hitler rüzgarı esmeye başladığında mecburi bir sürgüne dönmüştü. Özgürlüğe sevdalıydı ama kendi ülkesinde, Avusturya'da eserleri yasaklanmıştı. Tüm Avrupa'nın karışmasından, Nazi baskısıyla darmadağın olmasından çok etkilendi. Savaş, gönülden sevdiği Avrupa ülkelerini birer birer yakıp yıkarken onun içsel dünyasını da alt üst etti yavaş yavaş. Çünkü o "İnsanların, düşüncelerin, kültürlerin ve ulusların birbirleriyle uzlaşmasına hümanizmin aracılık etmesini yaşamım boyunca hedefledim" diyen bir sanatçıydı. Ne yazık ki öyle bir zamanda doğmuştu ki bir ömre tam 2 dünya savaşı sığmıştı. 1939 yılında bir dostuna yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Ben bu dünyada ikinci bir savaş daha yaşamak istemiyorum". 1940 yılında Nazilerin Fransa'yı ele geçirmesi üzerine "Kendimi evimde hissettiğim Fransa da gitti. Bir zamanların Avrupa'sından kalan en son ülkenin de yok olmasıyla ben artık evsiz barksız bir adamım". Böylece evsizliğe, vatansızlığa kafa yormaya başladı. Doğduğu Habsburg hakkında "Silinip yok oldu, en ufak bir iz kalmadı" dedi. Savaşın biteceği günler uzaktı onun için. Biz yay burcu insanları sabırsızlığımızla da meşhuruzdur. Sabredemedi. Baskıya, vatansız kalmaya, faşizmin insanlığı düşürdüğü duruma dayanamadı. 1942 yılında, Brezilya'da eşiyle birlikte intihar etti. Ardında bıraktığı veda mektubunda şöyle diyordu: "Siz yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna gücüm kalmadı".
Kitabı okumaya devam ediyorum. (Yolculuklar Üzerine. Everest Yayınları) Bir başka yazıda kitaptan alıntılar yapabilirim. Sanırım Zweig'dan bahsetmeye devam edeceğim.
En büyük yazarlardan biri...
YanıtlaSilBirkac kitabini okuduktan sonra kendisiyle ilgili yazilar arastirdigimda gördügüm o fotograf gelir hep gözüme Stefan Zweig deyince. Tüm yolculuklarinda kendisine eslik eden karisinin, ölürken de onunla gitmesi, ona sarildigi , ikisinin intihardan hemen sonra cekilmis o fotograf... cok etkilemistir beni hayati ve ölümü...
http://mail.baskent.edu.tr/~20193832/olumu.htm
O fotoğrafı koymadım. Ben de üzülüyorum çünkü görünce:(
SilOrtak bir nokta daha bulmamıza sevindim canım Ayşe'm. Ve evet film olmalı sahiden.
SilHatta bir gün hayatini anlatan bir sinema filminin cekilecegine inaniyorum nedense...belkide istiyorum.
YanıtlaSilbak zweig okudum tabii bi kaç kitabını isim olarak satranç aklımda yalnız bi de zweig biyografisi de vardı bikaç başka yazarla birlikte. sözünü ettiğin yolculuk denemeleri okumadım. everest, yeni demek ki. bakarım. annat tabii bayan yay. yani çok gerginsin di miiii.
YanıtlaSil:)))
Eh bazen oluyor tabii gerginlik:)
SilAma genelde neşeliyizdir onu da belirteyim:)
Merhabalar,
YanıtlaSilAvusturyalı roman, tiyatro, biyografi yazarı Stefan Zweig'i ilk olarak ''Satranç'' kitabıyla tanımıştım. ‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romanını da dün itibariyle bitirdim. ”Olağanüstü Bir Gece”, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimini anlatmaktadır. Romanda beni en çok etkileyen cümle şu iki cümle olmuştu:
-Kendisini bulmuş olan insan dünyada hiçbir şeyi kaybetmeyecektir. Kendi içindeki insanı kavramış olan insan ise bütün insanlığı anlayacaktır.
-Ne var ki bu satırları zaten sadece kendim için yazacaktım ve kendime bile tam açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu.
‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romandan altını çizdiğim, en sevdiğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/olaganustu-bir-gece-romanindan-muhtesem-20-alinti/
Umuyorum ilgiyle okursunuz,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.
Teşekkürler, okuyacağım.
SilSevgiler...