11 Mart 2023 Cumartesi

TAM BENİM TİPİM (MİŞ)...

     Eskişehir'in alametifarikalarından biri kitapçıları. Geçtiğimiz ocak ayında bu güzel şehirde bulunduğum zaman, bir başka işi olan Orhun'u beklerken kitap-kafelerden birine girmiştim. Bir masaya yerleşip sıcak kahve eşliğinde satın aldığım kitabı incelemeden önce raflar arasında uzun uzun gezmiştim. Seçtiğim kitap buydu: 

      "Tam Benim Tipim". Bir font kitabı. Yazı karakterleri ve tasarımcıları hakkında eğlenceli bir kitap. AÖF İkinci Üniversite kapsamında Görsel İletişim ve Tasarım okuduğumdan bahsetmiştim. Dersler arasında Tipoloji de var. Kitabı aldığımda hangi sene müfredatta olduğunu bilmiyordum. Bu dönemdeymiş. Ben bu kitabı merak edip her türlü alırdım ama zamanlama şahane örtüştü. Önce kitabı okudum, sonra dersler başladı ve bilgiler birbirini tamamladı. Üstelik eğlenceli bir şekilde. 
    Okuduğumuz kitaplarda, sokak tabelalarında, reklamlarda, yediğimiz çikolatanın paketinde, sinema afişlerinde, blog sayfalarında, yazının olduğu her alanda her gün karşımıza çıkan harfleri birilerinin tasarladığını elbette biliyordum ancak bilgim bu kadardı. Oysa ki tarihi geçmişi nasıl da uzun, etkisi ne kadar yüksek bir alanmış. 
Bunu kitabı okuyunca idrak etsem de tasarım aşamasının göründüğü kadar basit olmadığının her zaman farkındaydım. Nasıl mı? Aşağı yukarı 10-11 yaşlarında kendi kendime bir alfabe tasarımı yapmıştım. Allah herkese benim gibi kendini oyalayabilen bir çocuk versin, elim hiç boş durmazdı:) Okur, yazar, resim yapar, keser-yapıştırır, bebek elbiseleri diker, bulmaca -çözer değil- yapar, örgü örer, devamlı fikir üretir bir çocuktum. Arada mesela televizyon ya da radyo dibine oturup yeni duyduğum şarkıların sözlerini yazmak gibi boş uğraşlarım da oluyordu ama bu kendini oyalayabilen bir çocuk olduğum gerçeğini değiştirmiyor:) Ve bunları hep kendi kendime, sessiz sakin hallederdim. Tasarımlarımı bazen kendi kafamı kullanıp çözmeye çalışırdım, bazen -örgü gibi- bilen büyüklere usul usul yanaşıp öğretmelerini isterdim. Asla yapışmazdım, darlamazdım, yaptıklarımı da kimsenin gözüne gözüne sokup ilgi görmeye çalışmazdım. Tamamen kendi keyfime çalışırdım. İşte böylece tam bir yaz boyunca, babaannemin Gemlik körfezine bakan güzelim balkonunda kendi tasarımım olan alfabe üzerinde uğraştığımı hatırlıyorum. Tam Benim Tipim'i okuyunca baya baya tipograflık yaptığımı anladım. Çünkü ölçe biçe çizmiştim. Bunun için kareli kağıt kullanmıştım. A harfiyle I harfinin aynı kalınlıkta olmayacağının farkındaydım, noktaları ya da çengelleri eklerken belli ölçüleri gözetmem gerektiğini biliyordum. Gözleye gözleye fark ediyordum. Bir kelime içinde yer alan harflerin ölçülerini ayarlarken, birleşimin göze estetik ve dengeli görünmesi gerektiğini anlıyordum. O yaşta resmen bir tasarımcı gibi çalıştığımı bugün hayretle fark ediyorum. Çiziyordum, siliyordum, tekrar çiziyordum, deniyordum. Üşenmesem şimdi bir örneğini tekrar çizip buraya eklerdim ama üşeniyorum. Şunu söyleyebilirim ki ekstra uğraştıran gölgeli bir karakterdi. Kalın ve serif (tırnaklı) harfin kendisi yetmiyormuş gibi bir de sol aşağıya düşen gölgesini yapıyordum:) Gölgeleri dikkatli dikkatli koyu renge boyuyordum. "Serif" kelimesini o yaşta bilmiyordum tabii. Ve dediğim gibi yan yana görünüşleri önemliydi. Kitaptan öğrendim ki tasarımcılar bu iş için "The quick brown fox jump over the lazy dog" cümlesini kullanırlarmış meğer. Bu bir pangram. Yani tüm harfleri içinde barındırıyor. Her birinin nasıl göründüğünü bir cümlede izleyebiliyorsun. "Hamburgers" veya "Handgloves" gibi kelimeler de ölçü kelimeleriymiş. Çünkü h, g ve e önemli. Yemin ederim o zaman "G,g" harfinin öneminin farkındaydım:) Bir yazı karakterinin hangisi olduğunu anlamak için "g" harfine bakmak yeterli çünkü tasarımcılar için yaratıcılıklarını kullanabilecekleri özellikte bir harf. Tasarımım olan alfabeyi bugüne getirip getirmediğimi sorabilirsiniz. Ne yazık ki saklamadım, küçüktüm. 
Daha önce bahsetmiştim, annemin de öyle huyları yoktur. Velhasılıkelam... Harcandığımı düşünüyorum dostlar:) Şaka maka bu böyle aslında. Bir kere ben yine bir şeylerle uğraşırken babamın "grafiker olabilir" dediğini hatırlıyorum. O zamanlar şimdiki gibi rağbet görmese de böyle bir mesleğin farkındasınız madem, niye üstüne gitmediniz? Kendi gereksiz dertlerinin peşine düştüler, kardeşim de ben de "nasıl olsa akıllı" kontenjanından ilerlemeye çalıştık. Sonra sonra kendi aklımla anca Sanat Tarihini bulup halledebildim. Şimdi durduk yere niye içimi döktüm bilmiyorum:) Nereye bağlayacağımı da unuttum. Kitap da yazı dünyası da keyifli yani dostlar! 
Blog yazarlarına uzak bir konu da değil. Hepimiz yazımız daha okunabilir olsun diye bedavaya sunulanların arasından karakter seçimi yapıyoruz. Farklı tasarımlar isteyen her türlü işinde ücretli karakterleri kullanabilir. 
Ben bu sayfada daha önce (ismini unuttum) daha büyük ve kalın bir karakter kullanıyordum. Çünkü biliyorum ki okuyucular arasında büyüklerimiz de var ve telefondan ya da bilgisayardan yazı okumak, rahat görmek kolay değil. Benim açımdan bu platformda işlevselliğin ön planda olduğunu söyleyebilirim. Bir süre önce Times kullanmaya başladım ki bu karakter öncekine göre biraz daha ufak olsa da soluk değil, karmaşık değil. Kitapta Times New Roman için "Onunla yazılmış her şey dürüst ya da hiç olmazsa adilmiş hissi veriyor. Buna koşullandık" deniyor.
    Kitapta çok daha fazla enteresan bilgi var tabii. Mesela Obama'nın kampanyasında kullandığı "Gotham" karakteri aslında GQ dergisi için tasarlanmış. Kimseyi ürkütmeden ileriyi düşünmek gerektiğini hatırlatan bilinçli bir tercihmiş.
    Edward Johnston'ın Londra metrosu adına tasarladığı "Underground" için, halka ait olan ilk yazı karakteri deniyormuş. Eğitimle, politik manifesto ya da sınıfla değil, seyahat ihtiyacıyla ilişki kuran, gündelik kullanım için tasarlanmış ilk yazı karakteri.
    Helvetica, İsviçre tasarımıymış ve İsviçre'nin Latince adı olan Helvetia'dan geliyormuş. Dünya üzerinde o kadar kullanımda olan bir yazı karakteri ki Cyrus Highsmith adlı bir NewYork'lu bir gününü Helveticasız geçirmeye karar verdiğinde toplu taşıma araçlarını kullanamamış, çok az yiyecek arasından tercih yapmak zorunda kalmış, devamlı sağdan soldan gözlerini kaçırmak durumundaymış. Henüz izlemedim ama "Helvetica" isimli keyifli bir belgeselde bunların yer aldığı söyleniyor. 
    İngiltere'nin en tanınan yazı karakterlerinden olan Sans'ın tasarımcısı Gill Sans, kardeşiyle, kızıyla ve hatta köpeğiyle giriştiği deneysel cinselliği günlüklerine not alan bir kimseymiş. Bu yüzden bu fontun kullanılmaması gerektiğini savunanlar var ancak geçmiş olsun. Epeyi yaygın.
    Naziler Gotik formları benimsemişler, Roman yazıyı yoz saymışlar. Ancak işgal ettikleri ülkelerde gotik yazıyı uygulayacak matbaa kalıpları bulamayınca ve bu ülkelerde insanlar gotik yazıyı okurken zorlandıkları için kılıfına uydurup bir gecede onu "Yahudi" ilan edip yasaklamışlar.
    "Apollo 11" astronotlarının Ay yüzeyine bıraktıkları plakette "Futura" yazı karakteri kullanılmış. 
    Ve böyle daha bir çok bilgi... Bu kitabı ve yıllar sonra anlamını kavradığım tipolojiyi sevdim. Kitap kütüphanemden göz kırptıkça bana Eskişehir'i hatırlatacağı gibi çocukluğuma da döndürdü ve pek böyle şeylere takılmadığım halde ailemi sorgulamama sebep oldu:) Bu dönem Tipoloji sınavından 100 üzerinden 100 almazsam bana yazıklar olsun dostlar!





27 yorum:

  1. Nasıl güzel bir konu bu, şimdi hemen kendi yazı tipime baktım Arıel kullanıyormuşum/unutmuşum/ Helvetica ile aynı gibiymiş. Böyle bir konu olduğu hatta bunun bir ders olabileceğini düşünmemiştim.Kullandığımız harfler değil ama Uzakdoğu dillerindeki şekillerden oluşan alfabeleri nasıl bulup, çözüp, okuduklarını hep merak ederim.Oysa bizim kullandıklarımızın da farkı yok ondan. Harcanmışsın gerçekten:) Neyse hiç bir şey için geç değildir, başarılar derslerinde. Allah zihin açıklığı versin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef bazı şeyler için çok geç Sevgili Mehtap :) Çocuk ve genç yaşlardaki yaratıcılığın üzerine eğitimle koya koya gidilseydi her şey çok farklı olurdu. Yine yaparsın ama kısıtlı olur. Olabilecek kimseler vardır belki ama kendi adıma bu yaştan sonra örneğin mimar olamayacağımı biliyorum. Zamanında dikkat edilseydi, o yola girilseydi tasarım odaklı birçok meslek mümkündü oysa ki. Çocuğunu iyi gözlemlemek önemli. Bazen abartsalar da şimdi anne babalar bu konuda daha dikkatli. Artık bu yaştan sonra olduğu kadar:) Bunu ümitsiz tonda söylemediğimi de belirteyim:)
      Alfabelerdeki şekiller de hep yazı öncesindeki ifade yöntemi olan görünümlerden kalma. Hiyeroglif gibi görsel yazı dilleri vardı malûm. Bir şekil bir nesneyi ya da durumu ifade ederdi gibi... Fenikeliler sese dayalı fonetik alfabeyi oluşturunca günümüzün alfabesine evrilme olmuş. Fenikeliler kendi dillerindeki boğa, sığır, öküz anlamına gelen "Alef" kelimesini ilk harf olarak almışlar ve "A" ortaya çıkmış mesela. 22 harf oluşturmuşlar. Çevrelerindeki uygarlıkları etkilemişler. Uzakdoğu kapalı kaldığı için Avrupa'daki yazı şekli yok, onlarınki hâlâ görselliğe, estetiğe dayalı. Ben böyle biliyorum en azından:) Paylaşmak istedim.
      Bir de... Henüz okumadığım bir kitap olan İş Bankası Yayınları'ndan çıkan Yazının Tarihi'nin çok iyi olduğu söyleniyor.
      Teşekkür ederim Mehtap. Kocaman sevgiler benden...

      Sil
  2. Ne kadar tatlı bir yazı bu, bayıldım! :)
    Hemen "Helvetica" belgeselini aradım, aslını henüz bulamadım ancak bir iki fragmanını izledim.
    O arada son senelerde her pazar yayınladığı videolarını keyifle, beğenerek izlediğim Barış Özcan'ın 7 sene önceki bir videosuna denk geldim. Bu yazınızla örtüşen pek çok noktası var, izlemek isteyen olursa linkini buraya bırakayım:
    https://youtu.be/A_IMnGvaWtE
    Yazı için tekrar teşekkürler, sevgiler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ediyorum:) Videoyu muhakkak izleyeceğim.
      Kocaman sevgiler...

      Sil
  3. İlginç bilgiler, sen yazınca hemen yazı tipime baktım, comin soon benim. Allahtan san çıkmadı, birsürüde san çeşidi var bu arada:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet "aile" deniyor, bir karakterin çeşitleri var. Derya deniz bir alan yani:)
      Teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  4. Vallahi benimde bilmediğim ne çok şey varmış. Okuduğumuz her yeni şey bize inanılmaz bilgi katıyor. Çok sevdim bu yazıyı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilhassa tasarlamasa da font meraklısı olan çok insan varmış. İlgi alanları değişik, öğrenilecek şey çok:) Teşekkür ediyorum Dada. Kocaman sevgiler benden...

      Sil
  5. Yaa ben de bayıldım yazıya ve kitabı çok merak ettim. Yalnız Sezer keşke yaşlarımız biraz yakın ve komşu olsaymışız, ne biçim anlaşırmışız. Aynı yazdığın gibi bir çocuktum ben de ve ailem de aynen seninki gibi, nasılsa çalışkan, o yolunu bulur cinsinden. Sonraki pişmanlıklarımı, destek bekleme arzumu hiç kabul ettiremedim onlara. Ben de Times New Roman'cıyım. Zira yüksek okulda Büro Tatbikatı ve Daktiloğrafi okudum, sonraları bilgisayara geçildiğinde ısrarla Times New Roman ve 12 boyut önerildi. Şimdi word'de Calibri ve 11 boyut çıkınca sinir oluyorum :))
    Çok sevgiler sana...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz baya bilinçli seçim yapmışsınız ki eğitiminiz de buna müsait. Ben Times New Roman'ı ciddi bulduğum için seçmiştim, diğer fontları pek incelemedim:) Şimdi iyice inceleyip değiştirsem mi diye düşünüyorum ama bakalım.
      Yakın olsaymışız keşke. Belki birbirimize destek olup yükseltirdik:)
      Benden de sevgiler... Teşekkür ediyorum.

      Sil
  6. Ya niye anonim çıktım ki, ben Leylak Dalı Sezercim :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) Niye böyle oluyor ki Nurşen Hocam?:) "Yahu tanıdık biri ama bloglardan değil herhalde" dedim:) Bazen blog isimleri çıkmıyor, bazen yorumlar spam'e düşüyor. Teknik tuhaflıklar var.
      Ayrıca bir adsız daha var bu yorumlarda. Acaba o kim?:)

      Sil
    2. Görmene sevindim çünkü gerçekten merak ediyordum:) Niye böyle oldu ki?:)

      Sil
  7. Enfes ve bana tanıdık bir konu :) Lisede yazı ve tipografi dersi görmüştük ve özel kalemler almıştım bunun için :)
    Ne hoş oldu o günleri hatırlamak ve bu enfes yazıyı okumak. Elinize sağlık. Kalpten teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir dersmiş:) Ben çok teşekkür ediyorum. Kocaman sevgiler...

      Sil
  8. Bir kitap daha ne yapsın, zamanda yolculuk yaptırmış, bir sürü şey göstermiş, derslerinde işine yaramış, Eskişehir hatırlarına kısa yol yaratmış.. Mükemmel kitap :)

    YanıtlaSil
  9. Yine bir kez daha anlıyorum ki anlamanın,öğretilerin ve anlatmanın; -Paylaşmanın sonu yok!Çok hoş ve farklı bir öğreti şöleni; teşekkürlerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu platformu o yüzden çok seviyorum. Hem arkadaşlarımdan çok şey öğreniyorum hem de "bundan bahsetmeliyim" dediklerimi hevesle paylaşıyorum.
      Teşekkürler Güven Bey...

      Sil
  10. Ben özellikle "Calibri Light - 13 punto " kullanıyorum tüm yazılarımda yıllardır. Hiç de tasarımdan, grafikten falan anlamam oysaki, sadece gözüme güzel gözüktüğü için bu tipe adeta takıntılıyım :)
    not: bu arada ben de küçükken kendini çok iyi oayalayangillerdendim, galiba hepimiz büyüyünce blog yazarak kendimizi oyalamaya devam etmişiz :) Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genelde gözümüze güzel geleni, zevkimize göre olanı seçiyoruz:) Ben ayrıca çok küçük olmamasına dikkat ediyorum bir de.
      Kendini oyalayabilen insan iyidir:)
      Teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  11. Dürüstmüş ya da adilmiş hissi veren tipte yazıyormuşum :) Çok keyifli bir kitabı, çok derinlikle ve farklı boyutlarda anlatmışsın, müthiş gerçekten. Yönlendirilme konusunda keşkelerimiz olmasaydı keşke:(( Key,fl, okumlar olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elimizde olmayan şeyler ara ara yokluyor işte böyle:) Sağlık olsun!
      Çok teşekkür ediyorum Eylem. Sevgiler...

      Sil
  12. times new romancıyım, saol yaa bu kitabı okumalı mademsi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada bilmediğimiz, inceleye inceleye okumamız gereken konular da var ama keyifli yine de. Severiz böyle kitapları:)
      Senin yorumlar hâlâ spam'e düşüyor bu arada. Ama bakıyorum artık:)
      Sevgiler Deep...

      Sil
  13. Bilmediğimiz ne çok şey var... Blogda klasik yazı tipleri kullansam da sosyal medya görsellerinde farklı yazı tiplerini seviyorum.

    YanıtlaSil

Yorumu olan?