1 Mart 2019 Cuma

TALLİNN GÜNLÜĞÜ...

    Aslında Tallinn'i çok anlattım ve özellikle kent hakkındaki ilk yazılarım oldukça kapsamlı ama her gittiğimde farklı şeyler yapabildiğim için, Helsinki gezisine geçmeden önce yine biraz Tallinn'den bahsedeceğim. 
     Geçtiğimiz hafta, bir önceki yazıda belirttiğim nedenlerle Tallinn'deydim. Bembeyaz günlerini kaçırmışız. Kışları sert geçen şehre ulaştığımızda güneşli bir hava vardı. Karlı görüntüler ancak geniş alanlarda ufak ufak çıkıyordu karşımıza. Orhun yurt odasına yerleşti, bense çok sevdiğim Rottermani bölgesinde ayarladığım otelime. Rottermani, Tallinn'de eski fabrikaların mağaza ve kafelere dönüştürüldüğü hoş bir bölge. 

    Odamın geniş penceresi, çok uzakta olmayan tarihi kent meydanının manzarasına hakimdi. Yolculuğa çıkmadan önce fazlasıyla dolu olan zihnimi sabah uyanır uyanmaz ve özellikle de akşamları bu manzarayı izleyerek boşaltmaya çalıştım. Bir akşam müthiş bir aydınlık uyandırdı beni. Sabah olmadığını biliyordum. Estonya bir kuzey ülkesi. Yazları neredeyse tüm gün aydınlık, kışın ise günün çoğu karanlık. Yani uyandığım o saatlerde havanın aydınlanmış olmasına imkan yok, güneşin doğmasına daha vakit var. Meraklandım, ayağa kalktım ve perdeyi açtım. Odam bir anda ayışığıyla doldu. Dolunay zamanı olduğunu biliyordum aslında. Uyanır uyanmaz bu olasılık neden aklıma gelmedi bilmem.

    Ay tam karşımda o kadar güzel parlıyordu ki. Evimizdeki pencerelerden ne yazık ki ayı bu konumda göremiyoruz. Her zaman yaşayacağım bir olay değil. Mutlu oldum. Dakikalarca eski şehrin gölgelerini seyrettim. Bir yanda 13.yy.da , diğer yanda 12.yy'da yapılmış iki kilisenin göğe uzanan kuleleri. Arada yine uzak zamanlarda inşa edilmiş irili ufaklı bir çok bina... Birden tuhaf bir hisse kapıldım. Tallinn çok iyi korunmuş bir Ortaçağ şehri. Mesela 1500'lerde benim gibi biraz yüksekten bakan biri de aşağı yukarı bu manzarayı görüyordu. Ve ay her akşam o saatlerde yine oradaydı. Yüzlerce yıl önce yaşamış herhangi biriyle bütünleşmiş hissettim kendimi. Yaşama dair daha birçok şey geçti aklımdan ama şu an tarifi imkansız, o ana özel bir şeydi. O anı yaşadığıma şükrettim. 

    Sabahları kendimi erken uyanmak için hiç zorlamadım. Öncelikli amacım dinlenmekti ne de olsa ve tabii biraz da şehre defalarca gelmiş olmanın, çok yerini görmüş olmanın rahatlığı vardı, bu kez günü değerlendirmek için erkenden dışarıya fırlamama gerek yoktu. Orhun gündüz okulda. Ancak akşam yemeklerinde bir araya geldiğimiz için onunla buluşana kadar kafama göre gezdim. Geç kahvaltımı yaparken kitabımı okudum. Üşüdükçe girdiğim, çay ya da kahve içtiğim kafelerde yine kitabımı okudum. Hemen hemen her yerde internet var ama mümkün olduğu kadar az baktım telefon ekranına.
   

"Gülümsemek küçük bir eylemdir ama etkisi büyüktür" anlamına gelen sözler

    Tallinn'de görmediğim çok çok az müze kaldı. Eşimle geldiğimizde ikimizin ortak keyif alacağı müzelere giriyoruz. Bu kez o yanımda yokken, onun çok da tercih etmeyeceği müzelerden ikisini daha ziyaret ederek hepsini bitirmeye yaklaşmak istedim. Zaten hava da soğuk ve soğuk havada yapılacak en güzel şeylerden biri müze ziyareti. Bir gün tarihi kent meydanındaki Fotoğraf Müzesi'ne gittim. Tahminimden daha kapsamlı çıktı. Eski fotoğraf makinelerinin sergilenmesinin yanı sıra Estonya'da fotoğrafçılığın tarihi de ilgi çekecek bir düzenlemeyle sunulmuştu. 
    
    Eski fotoğraflara, hepimiz gibi tarihin penceresinden şöyle bir göz atıp geçmiş insanlara bakıp hayâller kurdum. Müze binasının 14.yy.da şehir hapishanesi olarak kullanılmış olması zaman zaman hayallerime farklı bir yön verdi.



    Güncel bir sergi de vardı müzede ama bana eski fotoğrafların tadını veremediler. O gün eşimin doğum günüydü ve tanıştığımızdan beri askerlik hariç ilk defa doğum günlerimizden birinde ayrı kalmıştık. O, dünyanın Orta Doğu tabir edilen kısmında Katar'daydı bir süreliğine. Bense çok daha kuzeyde, Baltık kıyısında bir ülkedeydim. Neyse ki 2019'dayız, müze defterine doğum gününü kutlayan bir mesaj yazıp, fotoğrafını çekip gönderdim kendisine:)


    Bir başka gün çok sevdiğim Kadriorg Sarayı Parkı'na uzandım. Bu parkı yaz kış çok seviyorum. Büyük Petro'nun karısı Katerina için yaptırdığı, Estonya'ya avlanmak için geldiklerinde kullandıkları küçük bir saray var burada. Ve yemyeşil kocaman bir bahçe. Sarayı daha önce iki kez ziyaret ettim. Bu kez sarayın hemen karşısındaki Mikkeli Müzesi'ni göreceğim. Katerina ve Petro zamanında müze binası sarayın mutfağı olarak kullanılmış. Bugün özel bir koleksiyona 
ev sahipliği yapıyor. Antika dükkanlarında yöneticilik yapmış olan Johannes Mikkel, özel koleksiyonunu Estonya Sanat Müzesi'ne bağışlamış. Bu şirin müze böylece oluşmuş. 

    Johannes Mikkel koleksiyonunda ağırlıklı 16 - 17.yy'lar olmak üzere Avrupa Resim Sanatı'ndan örnekler, seramik eserler, biraz da mobilya var. İyi bir koleksiyon, keyifli bir müze. Burada da epeyi bir zaman geçirdim. 



    Mikkel Müzesi'nde "Paranın Sanatı" konulu geçici bir sergi daha vardı. Geçmişte kullandıkları paraların üzerlerindeki resimler ve hikayeleri anlatılıyordu. 

    İlgi çekici bir sergiydi. Para berbat bir şey ama onun bile estetik bir yanı var. İleride kağıt para kullanmayacağız ve bu sergiyi gezerken şunu anladım ki basılı parayı yine de özleyeceğim. 
Kağıt paranın nostaljisini yapacağımız günler de olacak. Böyle sergilerde yaşayacak ancak.

    Bu şehre her geldiğimde muhakkak uğradığım bir yer var. Eski kente giriş yapılan sokaklardan birinde yer alan bir sahaf burası. Raamatukoi...
    
    Sanki Estonca ya da Rusça biliyormuş gibi epeyi bir vakit geçiriyorum burada. Ama öyle güzel bir havası var ki dükkanın. Kitaplar öyle güzel ki. Hemen girişteki şu bavulun içindeki kitaplara bayılıyorum. Mesela fotoğraftaki kitap altmış yaşında. Fiyatı 50 Cent. 
    1 Euro'ya, 50 Cent'e çok güzel eski kitaplar var. Bazen dayanamıyorum alıyorum. Hepsi de resimli çocuk kitabı. Biri resimli çocuk şiirlerinden oluşuyor ve ben sayfalarını çerçeveleyip duvara asmayı düşünüyorum. Bu dükkandan muhakkak aldığım şeylerden biri de yaka iğneleri. Eski yaka iğneleriyle, rozetlerle dolu kutular var, onları karıştırmak çok keyifli. Rus döneminden kalma eşyalar bunlar. Örneğin 1980 yılında yapılan Moskova olimpiyatlarının anı rozetleri çok. 
Pek tabii daha eski tarihliler de var. Gömleklerime, kazaklarıma takıp kullanıyorum.

    İşte böyle. Aheste günler yaşadım Tallinn'de. Ardından, Orhun'un derslerine göre ayarladığımız iki günü değerlendirip Helsinki'ye geçtik beraber. İlk defa gördüğüm bu şehrin izlenimlerini bir sonraki yazıda anlatacağım. Tallinn bana yine çok iyi geldi. Bu şehre gitmeden önce bilgilenmek için bir şekilde bu sayfaya gelmiş olanlar varsa -ki ben bir yere gitmeden önce çok fazla blog yazısı okurum- kendilerini önceki yazılarıma yönlendirmek isterim. Özellikle ilk yazılarım turistik olarak neler yapılacağını ayrıntılı olarak anlatmakta. Sayfanın sağ tarafındaki etiketler kısmında "Tallinn" ve "Estonya" konulu etiketlere tıkladığınızda hepsi karşınıza çıkacaktır. Instagram'da tüm Tallinn fotoğraflarımı da #sezertallinnde etiketi altında görebilirsiniz. 
    Helsinki'de görüşmek üzere...





24 yorum:

  1. Bu aralar rotamda bulunmasa da gidersem muhakkak Rottermani'ye uğrayacağım ! Çok hoş. Rus döneminden kalma şeyleri pazarlarda kurcalamak Ukrayna'da en sevdiğim şeylerdendi :) Gezim geldi :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman Telliskivi bölgesini daha çok seveceksin:) Rottermani daha şık. Telliskivi hipster tarzında:) Orası da eski fabrikalar bölgesi. Binaları kafelere, galerilere çevirmişler. Açık Rus pazarı da vardı burada, geçen sene antikacıları bir çatı altında topladılar. Euro bu kadar yüksek değilken ufak tefek şeyler alıyordum ama artık zor. Her gittiğimizde Telliskivi'ye muhakkak gidiyoruz. Özellikle hafta sonları sokak yemekleriyle vs.daha da keyifli oluyor. Ama bu sefer gidemedim. Yürümek için soğuktu, tramvaya da 2 Euro vermek istemedim. Çünkü Euro çok yükseeek:) Ama aklım Telliskivi'de kalmadı desem yalan olur.
      Gezmek güzel. Alışkın olmadığım şekilde bir durgunluk dönemine girmiştim bir süre, plan bile yapamıyordum. Ama şu seyahat tekrar canlandırdı beni:) Keyifli gezmelerimiz olsun.

      Sil
  2. Tallinn`i senden okumak ayrı güzel. Helsinki`yi merak ettim, ordayken biz de düşünmüştük ama Tallinn sandığımızdan dolu bir şehir çıkınca Helsinki`den vazgeçmiştik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum Semi:) İki kent için daha uzun vakit ayırmak lazım sahiden. Ayarlarsın bir ara sen:) Çok öpüyorum seni.

      Sil
  3. o kadar güzel anlatmışsınız ki sanki ben de gezmiş gibi oldum sizinle birlikte...bayıldım...Helsinki gezi yazınızı heyecanla ve merakla bekliyorum...sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seyahatleri anlatırken inanın tekrar yaşıyorum, bu da anlatıma yansıyor demek ki. Çok çok teşekkür ediyorum. Sevgiler...

      Sil
  4. Mikkeli Müzesi ne hoşmuş. Sayende Tallin hakkında oldukça bilgi edindik Sezer'cim ve sevdik biz de Tallin'i. Şimdi merakla Helsinki yazını bekliyor olacağım. Sevgilerimle...♥♥♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mikkeli hoştu. Ufacık ama etkili. Çok teşekkür ediyorum Esincim. Fırsat olsaydı da beraber gitseydik keşke. Öptüm seni♥♥♥

      Sil
  5. Tallin artık ikinci eviniz gibi oldu :) Helsinki yazınızı bekliyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle oldu gerçekten. Orhun okulu bitirince biz ondan daha çok özleyeceğiz:)
      Sevgiler Gamze...

      Sil
  6. Senden Tallinn'i dinlemek ne güzel. İçinde senden izler taşıyan bir yazı olmuş. Bayıldım. Gezdiğin yerleri bir kezcik gidebildiğim Tallinn fotoğraflarına eklemek istedim. Ne tuhaf bir his. Şu sahafa gitmeyi çok isterdim. Hem tek başına hem de oğlunla bir seyahat yapmışsın. Üstelik anladığım kadarıyla kendine de pek iyi gelmişsin. :=)
    Öperim çok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O sahafı sen de çok seversin:)
      Bazen kendi kendine olmak iyi geliyor insana. En azından bana:) Yalnız olmayı sevmeyen de vardır aslında değil mi?
      Güzel sözlerin için teşekkür ediyorum Özlem. Yürekten sevgiler benden...

      Sil
  7. Yalnızca adını bildiğim Tallinn'i adım adım gezmek, ince detaylarda harika bilgiler edinmek ve sevmek... Hepsi sayende gerçekleşti sevgili Sezer.
    Keyifli bir hafta sonu yazısı oldu yine. Emeğine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok çok teşekkür ediyorum. Umarım Tallinn'i görme durumu olunca abarttığımı düşünmezsin:) O kadar çok sevgiyle bahsettim ki bazen henüz ülkeyi görmeyip benimle sevmiş olan arkadaşlarıma karşı sorumluluk hissediyorum. Ama bence herkes beğenir Tallinn'i yahu:)
      Sevgiler Zeugma...

      Sil
  8. aklımda sayende gidicem. bir de aklımda olan iki yer var. blogcu arkadaşlardan o da. colmar ve kharkov :) ay helsinki evet evet :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Git tabii benim Tallinn'ime :) Artık sence de bana fahri hemşehrilik vermeleri gerekmiyor mu? :)

      Sil
    2. geç bile kaldılar beee hihihi :)

      Sil
  9. Tallinn'i böyle güzel yaşayıp anlatan yoktur. Okudukça o sokakları nasıl özlediğimi anladım.
    Çok farklı bir duygu yaşatıyor bu şehir insana. Zaman yavaş akıyor, iyimserlik gibi, huzur gibi bir şey karışıyor kanınıza.
    Helsinki izlenimlerini merakla bekliyorum canım. Aynı sokaklarda yürümek zaman farkı ile de olsa birlikte dolaşıyoruz hissi veriyor bana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum Tülin Hanım. Şehri gören ve çocuğu nedeniyle yakından tanıyan biri olduğunuz için beğenmenize seviniyorum. Sevgiler...

      Sil
    2. Tallinn unutulmuyor.
      Sevgiler karşılıklı :)

      Sil
  10. bu güzelim yazını son yazıma koyduuum hihihi :)

    YanıtlaSil
  11. Çok güzel bir yazı olmuş, emeklerinize ve yüreğinize sağlık. Adını bile bilmediğim bir şehri sizinle birlikte hissederek geziyor gibiyim, bunun için size teşekkür ederim, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  12. Ben çok teşekkür ediyorum, çok naziksiniz, mutlu oldum:) O kadar keyifle anlatıyorum ki bu şehri, sevdirdiğim zaman hoşuma gidiyor. Fahri elçi gibi bir şeyim:)

    YanıtlaSil

Yorumu olan?