o da benim gibi yarım saat süreceğini düşündü herhalde, kabul etti. Mudurnu'dan yola çıktık.
Yol tarifini de açtık. Göle ulaşmak için 1.5 saat veriyordu. Ben nedense inanmadım:) Düz yolları geçip de Sülüklü Göl için orman yollarına sapınca neyin ne olduğunu anladık. Doğa gezilerine uzak olmak böyle bir şey sanırım.
Bir tarafı uçurum olan daracık toprak yolda virajları döne döne tırmanırken, endişe kumkuması annemin korkusuyla ve eşimin "İstanbul'a geç kalacağız" dırdırlarıyla baş başa buldum kendimi. Hayır, işin kötüsü ikisine de katılıyorum ama belli etmemeye çalışıyorum:) İstanbul'a geç kalma endişesi araba kiralamış olmamızdan kaynaklanıyordu. 3 yıl önce arabamızı sattık, o tarihten beri yeni bir araba alma girişiminde bulunmadık. Orhun yurt dışına gittiğinden beri zaten iki kişiyiz, yani ufak çocuğumuz yok. O yüzden metrobüs, taksi, Uber, gerektiğinde kiralık araba, her birini kullanıyoruz. En güzeli eskisine göre daha çok yürüyoruz. Trafiğe takılmıyoruz, park yeri aramıyoruz, gereksiz otopark ücreti ödemiyoruz, benzin fiyatları artışı genelde etkili olsa da en azından arabamızın deposunu nasıl dolduracağız diye düşünmüyoruz, araç vergisi ve kasko vs. ödemiyoruz. Bir de eşimin İstanbul trafiğinde her an bir kavgaya karışabileceği ihtimalinden korkmuyorum:) İstanbul trafiğine maruz kalanlar benim ne demek istediğimi gayet iyi anlamışlardır. Kısacası yakın yerlere ufak tefek seyahatler istiyorsak araba kiralamak durumundayız. Çok kişi araba kiralıyor ama bunların içinde eşim kadar pimpiriği, kuralcısı az bulunur herhalde. Teslim saatini aşacağız diye gerildi de gerildi. Ki kesin öyle olacak diye bir durum yok. Sorun bir gün ücreti daha ödemek değil. Saat belliyse işler o saate kadar halledilecek. Ben de kuralcıyımdır, dakik insanımdır ama elde olmayan ve halledilebilecek sebepleri kafaya fazla takmamayı öğrendim. Önce sağlık olsun! Zaten eşime her gezinin son günü bir hâller olur, eve ulaşana kadar gergindir, uçuş saatine daha epeyi vakit varken bile bizi havaalanında koşturur:) Neyse, haydi ben alışkınım da yanımızda annem var, bir şey söylemek istemiyorum. Oflamalar puflamalar, "Az duracağız ama bak!" uyarıları eşliğinde çıktık Sülüklü Göl'e. Niye geri dönmediğimizi sormayın, belli bir noktadan sonra dönüş imkânı olmayan bir yol burası.
Öyle ya da böyle, Sülüklü Göl'e vardığımız için, gördüğümüz için mutluyum bugün. Gergin dakikaların ardından muhteşem bir doğal güzellikle karşılaştık. Çeşit çeşit ağaçlarla çevrelenmiş şeffaf yeşil bir göl. Balıklara, suyun kenarında zıplayan kurbağalara, gölün ortasında kalmış ağaç gövdelerine... Hangi birine bakacağını şaşırıyorsun.
Sülüklü Göl tektonik hareketler sonucu oluşan çukura dere sularının dolmasıyla oluşmuş.
Ani çökme nedeniyle çukurun ortasında kalan çam, köknar ve meşe ağaçları ilginç bir görüntü oluşturmuş ki kışın kapalı havalarda oldukça gotik bir manzaranın meydana geldiği söyleniyor. Söz konusu ağaçlar 300 yıldır oradalarmış ve bunca yıldır çürümemeleri nadir rastlanan bir durummuş.
Sülüklü Göl'de kamp yapılabiliyor. Etrafı dumana boğan günübirlikçi aileden başka çok sayıda kampçı gençle karşılaştık. Motorsiklet grupları da vardı. Demek ki doğa dostu gençlerin bildikleri bir yer Sülüklü Göl. Kampçılar için yeme içme ihtiyacının karşılandığı bir yer görüp görmediğimi hatırlamıyorum ama WC vardı. Bunu azıyorum çünkü Instagram'da fotoğraf paylaşınca çok sayıda soru geldi. Çocuklarla gidebilir miyiz? Tuvalet var mı? Yolu çok mu kötü? Soğuk mu? Araba mahvolur mu? gibi gibi gibi... Aile ve çocuk alışıksa çocukla her yere gidilebilir. Yaz dahi olsa akşamları tabii ki serin olur. Yiyeceği içeceği önceden tedarik etmekte fayda vardır. Yol bize korkutucu gelmiş olsa da alışık olanlar için -yağışlı günler hariç- sorun teşkil etmez. Nitekim biz o gün akşam üstü saat beş buçuk civarı Sülüklü Göl'den ayrılırken yeni yeni gidenler vardı. Hava kararmaya başlamışken cesurca buldum doğrusu. Ama dediğim gibi bu endişe ve acemilik bizim fazlasıyla şehir insanı olmamızdan kaynaklanıyor. Yola çıkmazsan, her şeyi çok ince düşünürsen hiçbir şey göremezsin, gezemezsin, yaşayamazsın.
Sorun yokmuş gibi çek! :) |
Hahahaha, çok tatlısın Sezer, çok içten bir o kadar da bilgilendirici bir gezi yazısı olmuş bence :)
YanıtlaSilÖmrümü yediler Handan:)
SilTeşekkür ediyorum:)
Bilmediğim,adını hiç duymadığım bir yermiş ve çok güzelmiş gerçekten. Yolculuğunuz da gayet maceralı geçmiş, gülümsedim:)
YanıtlaSilPeki, gölün içinde sülük var mıymış gerçekten merak ettim.
Eskiden adı Sarıgölcük'müş. Daha sonra resmen Sülüklü Göl olmuş. Sanırım bir zamanlar sülük varmış.
SilSevgiler Zeugma...
Harika ikinci resim bence :O
YanıtlaSilİnan gözün gördüğü çok daha güzel. Stresli yolculuktan sonra karşımıza böyle bir güzellik çıkınca çarpıldık resmen:)
SilBenim de hiç gidemeyeceğim bir yer demekki.Çünkü bizde kesin eşimle bu şekil birbirimize gireriz.Korkarım ben böyle yollarda.Yedigöllere bile zor gittim. Mangalcılar her yerde karşımıza çıkıyor orda eksik mi olsalardı yani:)
YanıtlaSilAnnem de çok korktu, endişelendi. Ama öyle çok giden gelen vardı ki:)
SilMangalcıları ben de anlamıyorum, yapmasalar olmuyor sanki. Şu manzara içinde o kadar gereksiz bir eylem ki.
Okurken çok güldüm, rahmetlik babam böyleydi... Hoş annem de artık öyle... hep bir telaş, hep bir panik... Nereye yetişeceksek... O yüzden seni çok iyi anlıyorum.
YanıtlaSilTüm bunlara rağmen iyi ki gitmişsiniz... Yoksa böyle bir yerden haberim olmayacaktı belki de...
Öpüyorum çok ♥
:) Eşim çok iyi bir yol arkadaşıdır ama nedense dönüş günün bir şeyler oluyor:) Yaş aldıkça arttığı da kesin:)
SilHaklısın Şebnemcim, iyi ki gitmişiz.
Ben de öpüyorum seni ♥
Yemyeşil bir göl ama ismi beni irkiltti:))))mangal yapanlara karşı asker gelmesine şaşırmadım çünkü dediğin gibi kendilerinde o bilinç maalesef yok:( asker olmasa tüm orman yanar mazallah:(((ben de annen gibi endişe kumkumasıyım:)
YanıtlaSilİsim daha güzel olsaymış bence de:)
SilBiz de havaalanına 3-4 saat önce gidenlerdeniz :)
YanıtlaSilHavaalanına erken gidiyoruz zaten ama o pasaporttan bir an önce geçilecek, hattâ kapıya gidilecek:)
SilŞey... ben de biraz öyleyimdir :(
YanıtlaSilama Sülüklü Gölü görmeye değermiş onca surat. Neyse canım, aldırmamak lazım.
Güzel samimi bir yazı olmuş. Bilgi ve görsellerde cabası.
Sevgiler.
Olan olduktan sonra biraz rahat olmak lâzım sanki:) Hele gezerken. Anın tadını çıkarmak lazım.
SilYorumlarınız için çok teşekkür ediyorum Tülin Hanım. Beğenmenize sevindim.
Sevgiler...
Ahahah o pimpiriklilik bende de var. Ben de arabayı satmayı düşünmüyor değilim. Biz de sevmiyoruz o uçurumlu yolları. Yine de görülmeye değer çok güzel yer.
YanıtlaSilİnanın İstanbul trafiği yüzünden, park problemi yüzünden arabayı hiç aramıyoruz.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilSayenizde Sülüklü gölü görmüş ve tanımış oldum. Geçenlerde ben de Yedi göller ile Abant gölünü görmüştüm. Yedi göllerin yolu da o kadar virajlıydı ki, anlatamam. Ben o Yedi göllere yol yüzünden gittiğime pişman oldum. Bir daha mümkün değil gitmem dedim. Eşinizdeki evham, aynen ben de de var. Ben de çok stres yaparım. iyi bir şey değil ama yapı işte, ister istemez oluyor. Söz konusu evhamdan kurtulmak için herhalde doktora gidip destek almak gerekiyor. Tek başına çözülecek bir rahatsızlık değil. Sülüklü gölü gördüğünüze pişman olmadığınıza göre, demek ki, gidip görülmesi gereken güzel göllerden biridir. İnşAllah yolumuz düşerse, aklımızın bir tarafına yazdık. Bu güzel paylaşım için teşekkür ederiz. Emeğinize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dileriz.
Sağlıcakla kalın.
İyi ki bir de Yedigöller'e gitmemişiz o gün:)
SilSülüklü Göl epeyi özelmiş, gidip gördükten sonra çeşitli platformlarda rastlamaya başladım. Geçen gün İZ TV'deki belgesellerden birinde denk geldim. Ve yine Digiturk'te radyo kanalını açmışken arka planda Sülüklü Göl vardı. Geç kalma pahasına da olsa iyi ki gidip görmüşüz:)
Çok teşekkürler Recep Bey. Sevgiler...