Bu yıl Filmekimi'nde izlediğim ilk film Müze'ydi. Yönetmen Alonso Ruizpalacios. Film, 1985 yılının Noel akşamında Meksika Antropoloji Müzesi'de yapılan soygunu, daha doğrusu soyguncuları konu almış. Birebir soygunu anlatan bir film değil. Soyguncular filmdeki gibi gerçekten yakalanmış olsa da filmde daha farklı, daha romantik bir son var. Filmi seyreden birkaç izleyicinin yorumunu okudum ve herkesin ne kadar farklı sonuçlar çıkardığına tanık oldum. Örneğin filmin Meksika devleti tarafından Müze'yi tanıtmak için çekilmiş havasında olduğunu söyleyenlere katılmadım çünkü ben öyle bir yapaylık hissetmedim. Soygunu planlayan ve kendisi gibi kaybeden konumundaki arkadaşını bu iş için ikna eden Juan'ın hikayesiydi bu. Juan'ı soyguna iten dürtüler konusunda da farklı yorumlar okudum. Benim gördüğüm Juan, 30 yaşına geldiği halde veterinerlik fakültesini bitirememiş, ablaları tarafından bu yüzden devamlı alay edilen, zaten dış görünüşü nedeniyle çocukluğundan beri "küçük" lakabıyla seslenilen, ailenin baskın karakteri olan doktor babanın gölgesinde ezilmiş, isteneni verememiş, kafası karışık bir genç adamdı. Önce kendisine bir şeyleri kanıtlamak istedi. Daha önce müzede çalışmış olduğu için, yeterli güvenlik teknolojisi olmadığı için, tereyağından kıl çeker gibi soyuverdiler müzeyi. Meksika Antropoloji Müzesi bu. Değerli Maya kalıntıları çok. Yükte hafif pahada ağır ne varsa aldılar. Ülke bu soygun haberiyle çalkalanırken, son derece planlı olduğu ve çok kişinin karıştığı zannedilirken, soyguncuların vatan haini oldukları konusunda fikir birliğine varılmışken Juan ve Wilson ellerindeki eserleri ne yapacakları sorusuyla baş başa kaldılar. Meksika halkı çalınan eserlerin boşluğuna bakmak için müzeye akın etti. Ki bu da ayrı bir tartışma konusudur. 1911 yılında Louvre Müzesi'nden çalınmış olan Mona Lisa'nın bıraktığı boşluğu görmek için gelen binlerce insan gelir akla. O boşluğu görmek istemenin nedeni nedir? Bu tabii ayrı bir konu ama bir sanat eserinin güzelliği işte böyle farklı şeyler akla getirmesidir.. Bu kadar anlattığıma bakılırsa ben Müze'yi sevmişim:) Bir izleyen, yüksek sesli müziğin başını ağrıttığını söylemiş ama ben öyle yüksek müzik hatırlamıyorum. Aynı filmden mi bahsediyoruz diye düşünmedim değil. Haydi Loro'dan bahsediyor olsa neyse:) Loro, festivaldeki ikinci filmimdi ve Müze'nin aksine çok renkli, abartılı, gürültülü bir filmdi. Böyle olması da normal çünkü yönetmen Paolo Sorrentino, konu ise Silvio Berlusconi ve onun zamanında İtalya.
Paolo Sorrentino günümüz İtalyan sinemasının popüler yönetmenlerinden biri. İsmini bilmeyenler "Genç Papa" dediğimde hatırlayacaklardır. Jude Law'ın başrolde olduğu dizi ona ait. Ayrıca Oscar ödüllü Muhteşem Güzellik, Il Divo ve Gençlik (Youth) filmleri de Sorrentino'ya ait.
Loro'da "Azgın Teke" lakabını hak ederek almış devlet adamı Berlusconi'nin hicvedilmesi, renkli, çarpıcı ve abartılı sahneler konusunda yönetmenin işini oldukça kolaylaştırmış. İlk 15-20 dakika bir miktar erotik film tadında ilerlese de (biraz daha sürse çıkacağımı itiraf ediyorum), popo ve meme fazlalığından fenalıklar gelse de yönetmenin ne demek istediğini gayet iyi anladım:) Berlusconi zamanında kadın bedeninin, kadın varlığının değersizleşmiş olması eleştirilen konulardan biriydi çünkü. Ağırlık o yönde olsa da Loro'da Berlusconi hakkında sadece cinsellik üzerinden hiciv yok. Özellikle karısının onun hakkında söyledikleri dikkate değer.
Yazıyı benim için sezonun ilk tiyatro oyunu olan Şahane Züğürtler'le bitirmek ve Şehir Tiyatroları sezonunun da açıldığını hatırlatmak isterim. Ekim ayı biletleri çıktığında havalar iyice soğumadan annemle izlemek için gişeden satın aldım biletleri. İkimiz için de uygun olan gün ve saate bakarak Şahane Züğürtler'i tercih ettim. Aslında annemin uzun zaman önce seyrettiği bir oyun bu fakat bir klasik olması nedeniyle hayır demedi. Aslında epeyi bir geç kalmış olsam da ben de böylece ilk kez izlemiş oldum. Haldun Dormen'in yönettiği, Mikael rolünde Can Başak'ı, Tatyana rolünde Müge Akyamaç'ı izlediğimiz, Jacques Deval'in ünlü eseri Şahane Züğürtler, Rusya'daki Ekim Devrimi'nin ardından Fransa'ya kaçmak zorunda kalan ve mecburen hizmetçilik yapan Rus asilzadesi bir çiftin yaşadıklarını anlatıyor. Şahane Züğürtler denmesinin sebebi, yanlarında getirdikleri yüklü miktarda bir para olması ancak emanet bildikleri bu parayı harcamak ya da Fransa hükümetine kaptırmak istememeleri ve bir gün Rusya'ya dönecekleri umudu taşımaları. Güldürürken düşündüren, benzerlerinin yaşanmış olması muhtemel insan hikayeleri...
Tiyatro iyidir. Sinema kadar ağırlık vermesem de ara sıra izlemek bana iyi gelir. O gün de iyi geldi. Dışarıda esintili ve yağmurlu bir hava varken, annemle Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin fuayesinde sıcak çikolata eşliğinde temsil saatini bekleyip sohbet etmek güzeldi. Darısı ileri ki günlere diyeyim:) Sanatla kalalım!
Cumartesi biletler satışa çıktı, Pazartesi sabahı gişeye uğradım ama maalesef ben de bilet bulamadım. Tabi ki hafta sonu seanları için konuşuyorum. Seçtiğim iki film için de yer yoktu. Bu sene filmekiminde film seyredemedim :(
YanıtlaSilBen de biletlerin çıktığı an internetten aldım:) Bahsettiğim seyirci Loro'ya kesinlikle bilet kalmamış gibi yazmış, hafta içi ya da sonu belirtmemiş. Benim seyrettiğim salonda epeyi bir yer vardı, o yüzden yazdım. İstediğin filmleri bir başka platformda seyredersin umarım Gamze. Sevgiler:)
Silİnşallah, öpüyorum ve güzel haftalar diliyorum...
SilUzun zamandır takip ettiğim bloglara vakit ayırıp yorum yapamıyordum ta ki yazınızı okuyana kadar. Çok teşekkürler paylaşımınız için. Loro - The Favourite - Climax filmleri Filmekimi'nde çok sayıda film izlememe rağmen beğenebildiklerim olmuştu. Müze filmini de izlemeyi çok istemiştim ama bir türlü denk getirememiştim. Daha dün konuştuk bir arkadaşımla Başka Sinema kapsamında önümüzdeki günlerde gösterime girecekmiş artık kısmet o zaman gidip izleyeceğiz. Son olarak Sorrentino candır ;)
YanıtlaSilSorrentino'nun tüm filmerini tamamlayamadım, ağırlık vereceğim:)
SilBen de yorum için teşekkür ederin. Sevgiler...
Müze'yi izlemek isterim, genelleme yapmayayım, istisnaları mutlaka vardır ama demek çocukken veya ergenken alay edilen, kaybeden, bir başarı gösteremeyen, ezilen erkekler sonradan böyle hırsız oluyor demek ki, ismi lazım değil ünlü bir diktatörü hatırlattı bana onun da çocukken baba dayağı yediği filan söyleniyor acaba o yüzden mi bir türlü gözü doymuyor dedim. :))))
YanıtlaSilErotik film, popo, meme beni de fazlasıyla rahatsız ediyor, kapatıyorum hemen.:))
Eline sağlık:)
Filme katkısı yerindeyse hiçbir şey rahatsız etmez beni aslında. Konuya henüz giremeden, ilk anda abartıdan sıkılmıştım ama genelinde iyi filmdi.
SilTeşekkürler Müjde...
Film ekimi inanılmaz bir fırsat kaliteli filmleri izlemek için...
YanıtlaSilBen de sizlerden duydukça filmleri listeme ekliyorum. Bu aralar çok az izleyebiliyorum gerçi ama dursun bir kenarda elbet izlerim ;)
Öperim canımcım seni ♥
Sen bir ara ayarlayıp muhakkak izlersin Şebnemcim.
SilÖpücükler benden sana da ♥
Yazını okuyunca uzun zamandır film seyretmediğimi özellikle tiyatroya gitmediğimi düşündüm!. "ilk fırsatta tiyatroya gitmeliyim!" dedim kendime. Yer bulabilmemin büyük bir sürpriz olacağını tahmin ederek netten şansımı deneyeyim dedim veee bingo!. Görmeyi istediğim oyunda sadece 2 kişilik yer kaldığını görünce, hemen aldım. Bu hareket -dağılan kafama- iyi gelecektir diye ümit ediyorum. Sağolasın Sezer'cim. Şimdiden iyi haftalar dilerim. Sevgilerimle.
YanıtlaSilÇoook sevindim Esincim. Kafanı dağıtmaya da ihtiyacın var bu ara, iyi olmuş.
SilKeyifli seyirler diliyorum. Öpüyorum ♥
dopdolu bir yazıııı. filmler kitaplar artık servet gibi yaa. bernal çok çok seviyom. sorrentino eveeet :) şahane züğürtler izledimdi yaa ama dormen yoktu hatırlamadım bak :) oh güzel ve dolu günleer :) şener şen de tiyatroya döncekmiş mert fırat ikna etmişş :)
YanıtlaSilTeşekkürler deep...
SilŞener Şen'i sahnede izlemek isterim ben o zaman:)
Müzeyi ben de izlemek istiyorum. Günümüzde bazı sinema bileti fırsatları oluyor, takipçisi olmamaız lazım diye düşünüyorum. Malum ekonomik şartlar her geçen gün zorlaşıyor. Marketlerde, bazı restoranlarda indirimli bilet bulabilmek mümkün. Kredi kartı kullanıyorsanız iş bankası maksimumu tavsiye ederim. Her gün, haftasonu dahil, 3d dahil tüm filmler için saat 12.30 a kadar tüm seanslarda bilet 8 TL. Sinemayı sinemada izlemenin keyfi çok başkadır.
YanıtlaSilHaklısınız, kampanyaları takip etmek lazım.
SilBen evde dizi izliyoum ama film için dikkatimi toplayamıyorum nedense. Salonda izliyorum ancak. Ah bir de o cep telefonlarını açanlar, ışığıyla rahatsız edenler olmasa:)