Uganda'nın kuzeyinde bugün dahi varlığını sürdüren Karamojong kabilesinin şefi,
2.Dünya Savaşı sırasında İngilizler adına savaşmaları için gençleri görevlendirmek istemiş. Kabilenin diğer üyelerinin aksine şefler okuma ve yazmayı biliyorlarmış. Bunun nedeni olası işbirlikleri için İngilizler tarafından eğitilmeleriymiş. Okuma ve yazmayı bilen şef, savaşa gidecek askerlerin isimlerini bir deftere yazmış. Yazılanlar İngiliz ordusu adına savaşmak için Burma'ya gitmişler. İçlerinden bir daha dönen olmamış. Kabile üyeleri deftere, kaleme düşman olmuşlar, şeytan icadı saymışlar. Ellerindeki az sayıda defteri ve kalemi de yok etmişler. Zamanla o bölgede yaşayan pek çok kişi, ismi deftere yazılanların öleceğine inanır olmuş.
Ne kadar da Death Note bir hareket değil mi? :) Death Note'u izleyenler beni anlamıştır.
En sevilen animelerden biridir ki ben de ilgiyle izlemiştim. Karamojong kabilesiyle ilgili bu anektodu okuyunca aklıma, sayfalarına ismini yazdığın kişinin öleceği bir defter konusu etrafında şekillenen Death Note dizisi geldi. Okuyan, farklı konularla ilgilenen, öğrenen, algısı açık yaratıcı insanlar karşılaştıkları minicik bir ayrıntıyı nasıl da kocaman hikâyeler haline getiriyorlar. Fantastik olduğu düşünülen konular bazen nasıl da gerçek dünyaya göndermeler yapıyor.
Ters köşelerde duran kitapları okumak, birbiriyle alâkasız filmler seyretmek, her konuda öğrenmeye açık olmak iyidir. Yaratıcılığı besler, bağlantılar kurarak öğrenmeyi pekiştirir.
Çokça uygularım, severim. Yazar ya da yönetmen olsaydım bu özellik epeyi bir işime yarardı. Sadece okuyucu ve izleyiciyim, bu gibi ayrıntılar yüzümü güldürmeye yarıyor.
Karamojong kabilesi hakkında paylaştığım hikâyeyi, uzun yıllar Uganda'da yaşamış olan Meltem Yaşar'ın "Pigmelerle Dans" isimli anı kitabından okudum. Velhasılıkelam, Afrika kıtasında dolaşırken kendimi bir anda Uzak Doğu animelerinde buldum. Dünya küçük, sanat büyük... Ya da sanat uzun, hayat kısa... Ya da öyle hoş bir şeyler işte:)
Çok güzel feyzaldım. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilBen teşekkür ediyorum:)
SilBilgi dünyası okyanus gibi. Boş beleş işlerle vakit geçirenler de öyle:)
YanıtlaSilBoş şeylerle uğraşmak için hayat ne kadar kısa aslında.
SilŞu İngilizler kadar çok affedersin p.....t millet az bulunur, nerede bir savaş olsa kendi vatandaşlarına kıyamazlar, en önce tıpkı bize de yaptıkları gibi ta Yeni Zelanda'dan, Avustralya'dan Anzak, Hindistan'dan Gurka, Uganda'dan bilmem ne getirir onları harcarlar, bu kitabı tanıttığın için çok mutlu oldum, mutlaka okumak isterim. Death Note'u okumadım ama ismi bile çok ürpertici:)
YanıtlaSilEline sağlık Sezer'ciğim.
Aslında tanıştığında İngilizler iyi insanlar. Ama yönetim bazında haklısın. Hele tarih içerisinde yaptıkları inanılmaz, hep bir katakulli.
SilPigmelerle Dans Uganda hakkında, iş kadını kimliğini bırakıp farklı bir ülkeye yerleşen bir kadın hakkında yüksek beklentilerimin olduğu bir kitaptı fakat biraz aşk romanı tadında olmuş. Ben beklentimi farklı tutmuşum demek ki. Ama ara ara böyle hoş bilgiler var. Death Note'u izleyebilirsin aslında. İlgini çekeceğini düşünüyorum.
Yorumların için teşekkür ediyorum Müjde. Sevgiler...
Hayatın içinde farklı zamanlarda yaşananlar birbirinin halkası olup bir incir oluşturuyor sanki.
YanıtlaSilBunun ayrımında olanları ve paylaşımlarını çok seviyorum.
Teşekkürler canım.
Ne güzel ifade ettiniz, çok haklısınız Tülin Hanım. Ben teşekkür ederim.
SilÇok seviyorum böyle keşifler yapmayı :)
YanıtlaSilSürprizli oluyor, hoş oluyor:)
SilMerhaba, bloğunuz çok keyifli :) Gezi yazıları ilginizi çekiyorsa bloğuma da beklerim..
YanıtlaSilhttps://cekoslovakyalilar.blogspot.cz/
Bakacağım, teşekkürler.
Sil