Sömestr tatilindeki Almanya seyahatimizin ana durağı Dortmund idi. Bu şehre İstanbul'dan direkt uçuş olmadığı için öncelikle Köln veya Düsseldorf'a uçacaktık. Sefer saatleri, bilet fiyatı vs. derken tercihimizi Köln'den yana kullandık. Köln-Dortmund arası otomobille trafiğe bağlı olarak yaklaşık 1-1,5 saat sürmekte (İş gidişi ve dönüşü saatlerinde daha fazla olabiliyormuş). Düsseldorf-Dortmund arası ise biraz daha kısa.
08.40'ta İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan yola çıkıyoruz. Yaklaşık 3 saat sonra Köln'deyiz. Almanya'da zamanın bize göre 1 saat geride olması ilk günümüz için avantaj. Çünkü kararlıyız, uykusuz olabiliriz ama Köln'ü gezeceğiz. Üstelik rehberi de bulmuşuz, kaçırır mıyız?:) Dortmund'ta yaşayan sevgili arkadaşımız Ayşe bizi havaalanından almaya geliyor. 4-5 günlük tatilimiz boyunca hep beraber olacağız, şahane konukseverliğiyle tatilimizi güzelleştirecek.
Şubat ayında Almanya'nın havası tabii ki kasvetli. O yüzden fotoğraflar gri tonlarda.
Köln Bonn Havalimanı ve şehir merkezi arası otomobille 10-15 dk. sürüyor. Toplu taşımacılıkla ulaşmak isteyenler için de gelişmiş her Avrupa ülkesinde olduğu gibi işler gayet kolay. Metro, tramvay, tren hatları tıkır tıkır işliyor. Taksiyi tercih edecekseniz biraz pahalı olduğunu söyleyebilirim. Araba kiralamak isteyenlerin de park sorunu yaşayabileceklerini, otopark ücretlerinin epeyi fazla olduğunu belirtmek isterim. Köln büyük bir şehir fakat çok kalabalık değil. Ya da İstanbul'dan sonra bize her yer tenha geliyor. Kalabalık değil ancak çok fazla otomobil var. Bu dikkatimi çeken bir ayrıntı oldu.
|
Benim ve akranlarım için Almanya demek öncelikle çikolata demek. Hangimizin 60'lı-70'li yıllarda Almanya'ya çalışmaya giden akrabaları veya tanıdıkları yoktur ki? Kim bilir kaçımız o akrabaların Türkiye'ye gelirken yanlarında getirdikleri çikolatanın hayalini kurduk. Bilinçaltı etkisi olsa gerek, turistik amaçla Köln'e giden Türkler'in ilk ziyaret ettikleri yerlerden biridir Çikolata Müzesi. Fakat o kadar keyifli bir müze ki meraklısı sadece biz değiliz, yerli yabancı pek çok ziyaretçisi var bu enfes kokulu mekanın.
Köln Schokoladenmuseum, yani Köln Çikolata Müzesi Lindt markası sponsorluğunda kurulmuş, çikolatanın tarihini, yapımını anlatan, Almanya'nın markalarını tanıtan, çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir müze. Tahmin edileceği üzere her bir noktasından mutluluk ve enfes kokular fışkırıyor. Bir tarafta seçtiği malzemelerle kendine özel çikolata hazırlayanlar, bir tarafta başlarında aşçı şapkalarıyla çikolata yapımını öğrenen çocuklar, bir diğer tarafta çikolata şelalesinin önünde sıra olmuş ikramlık gofretleri bekleyen yetişkinler...
Kakaoooo! |
Mutluluk dağıtan adam:) |
Şunu dipnot olarak belirtmek isterim, bu uygarlıklar kakaoyu ilk keşfedenlerdi ancak onlar bizim gibi değil acı haliyle içtiler çikolatayı. Tatlandırma işi kakao tanelerinin Avrupa'ya getirilmesinden sonra gerçekleşti. Bunlar işin teknik kısmı. Daha sonraki bölümlerde Almanya markalı çikolataların nostaljik örnekleri sergilenmekte. Kutular, ambalajlar, sıcak çikolata içilen porselen takımlar, bozuk para atarak istediğin çikolatayı aldığın makineler, çeşit çeşit çikolata kalıbı...
Bir başka bölümde ise daha önce belirttiğim gibi kendi çikolatasını yaptıranlar, işin tekniğini öğrenen küçük aşçılar, çikolata şelalesi...
Büyük bir müze burası. Çabuk çıkarım diye düşünmeyin. Terk etmek zor. Hele hele çıkıştaki mağazayı terk etmek daha da zor. Biz de bir miktar alışveriş yaptık ama yüzlerce cezbedici seçenek arasında tercihte bulunmak o kadar zor ki. O yüzden memnuniyetle daha fazla zaman geçirebileceğimiz mağazadan bir an önce çıkmak istedim. Yine de bu o kadar çabuk olmadı tabii:)
Evet, bunlar çikolata!!! |
Köln Katedrali simge yapı. Şehrin pek çok noktasından ihtişamlı sivri kulelerini görmek mümkün. Zaten İkinci Dünya Savaşı sırasında yerle bir edilmemesinin nedenlerinden biri biz günümüz turistlerinin bu yapıyı merkez belirleyip gezmesi gibi, savaş pilotlarının da o zamanlar yön bulma konusunda katedrali kullanmış olmaları imiş. Hiç zarar görmemiş mi peki? Aslında görmüş ama tüm şehir yakılıp yıkılırken ayakta kalmayı başarmış işte.
Ortaçağ Avrupa mimarisinin geleneksel Gotik tarzına uygun önemli bir ibadethane burası. Hem büyüklüğüyle, hem de dini özelliğiyle önemli. Zira Köln 12.yüzyıldan itibaren Kudüs, İstanbul ve Roma'dan sonra kutsal kent olarak kabul edilmişti. İsa peygamber doğduğunda ziyaretine gelerek ona hediyeler getiren 3 Müneccim Kral'ın kemiklerinin bu katedralde olduğunun kabul edilmesi de yapının hıristiyanlar için manevi değerini arttırmakta. Benim içinse muhteşem mimarisi, kabartma ve heykelleri açısından heyecan verici. 13.yüzyılda yapımına başlanmış olup ancak 1880 yılında tamamlanabilen ve Almanya'nın Ulm'dan sonra 2.büyük ibadethanesi olan Köln Katedrali bugün UNESCO Kültür Mirası Listesi'nde yer almakta.
Akşam karanlığının iyiden iyiye çökmeye başladığı saatlerde adım atıyoruz katedrale. Dolayısıyla gün ışığının Alman sanatçı Gerhart Ricter'in yapmış olduğu vitraylardan süzülerek ortama dolmasını gözlemleyemiyoruz. Bir de ayine denk geldiğimiz ve yapının büyük bir bölümüne giriş sınırlandırılmış olduğu için görmeyi umduğum sanat eserleriyle tanışamıyoruz. Öyleyse portal ve diğer dış kapılardaki heykellerle ve akşam ışıkları eşliğinde Hohenzollern Köprüsü üzerinden izlediğimiz göğü yırtan manzarasıyla yetineceğiz. Öyle de yapıyoruz. Halimizden hoşnutuz.
Ancak rüzgar hızlandı, yağmur iyiden iyiye bastırmaya başladı. Hohenzollern üzerinden karşıya geçerek romantik bir yürüyüş yapma fikri aklımızdan yavaş yavaş uzaklaştı. Bir miktar yürüyüp, katedral manzarasını hafızlarımıza işleyip, sevdalarını ilelebet gönüllerine kilitlemek isteyen aşıkların köprü üzerindeki rengarenk kilitlerine bir göz atıp Köln gezimizi sonlandırmak istiyoruz. Gezimizin sonunda bir gece daha bu şehirde kalacağımızı henüz bilmeden veda ediyoruz romantik Köln'e. Dortmund'a doğru yola çıkıyoruz.
Dört gece Dortmund'ta konakladıktan, arada bir gün Amsterdam gezisi yaptıktan sonra (bundan sonraki yazılar o şehirlerle ilgili olacak) Türkiye'ye dönmek için tekrar Köln'e Bonn Havalimanı'na geliyoruz. Uçağımız 17.40'ta. Eşim THY'de çalıştığı için ve pas yolcusu olduğumuz için ancak yer olduğunda uçabilme gibi bir durumumuz var. 17.40 uçağında yer yokmuş, o gün başka uçuş da yok. Çünkü festival zamanıymış ve tatili değerlendiren Türkler memleketlerine uçmaktalar. Bir de o gün önemli bir fuarın son günüymüş. Almanya'ya giderken biz bunları bilmiyorduk tabii. Hemen -internet sağ olsun- bir gece konaklamak için uygun bir yer aradık. Bizi yolcu etmeye gelen ve ne olur ne olmaz diyerek son ana kadar bekleyen arkadaşlarımızla birlikte önce ayarladığımız yere gidip eşyalarımızı bıraktık. Festival günü olduğu için trafik ve park sorunu yaşanır düşüncesiyle arabayı da bırakıp tramvayla kısa bir yolculuk yaparak şehir merkezine vardık. Önce üzülmüştük ama biraz toparlayınca o gece Köln'de kalmamızın şahane olduğunu anladık:) Çünkü festival zamanıydı, çünkü Köln halkı eğlenmeyi bilen insanlar olarak tanınıyorlardı, çünkü çoook keyifli bir ortam vardı.
O gün Kadınlar Günü festivaliymiş. Kadınlar çıkıp eğlenirlermiş, erkekler evde çocuklara bakarmış. Fakat durum artık değişmiş sanırım. Kadın, erkek, genç, yaşlı herkes sokaklardaydı. Daha öğlen saatlerinde havalimanına giderken farklı kostümlere bürünmüş insanları görerek keyiflenmiştik. Neredeyse Köln'ün tamamı az ya da çok süslenmiş, yaratıcılıklarını zorlayarak çeşit çeşit kostümler giymişlerdi. Üstelik erken saatlerde henüz işlerinin başındayken bu durumdaydılar. Akşam saatlerinde renklerin dozu arttı tabii. Tramvaydaki ortamı hiçbir zaman unutmayacağım. Rakunlar, kediler, ayılar, hemşireler, futbolcular, süper kahramanlar, prensesler... Çeşit çeşit kostüm giymiş, farklı makyajlar yapmış bir vagon dolusu insan. Tek kelimeyle ifade etmem gerekirse "sürreal" bir ortamdı. Kadınlar festivalinin olduğu gün perşembeydi, bir sonraki salı gününe kadar çeşitli etkinliklerle eğlenmeyi sürdürecekti Köln halkı. Sonrasında tüm Hıristiyan aleminde olduğu gibi 40 gün perhize girecek, ardından Paskalya bayramını kutlayacaklar.
Bu fotoğraf tabii ki festival coşkusunu yansıtmaktan uzak. Hareketlilik ve gece ışığı nedeniyle zaten az sayıda çektiğimiz fotoğraflar iyi çıkmadı. Bu mini mini bir örnek. |
Kısacası Köln'de gezecek, görecek şey çok. Biz zamanımızın elverdiği ölçüde tadını çıkardık. Köln bundan sonra benim için eğlenmeyi bilen nazik insanlar demek, gece karanlığında adeta bir kraliçe edasında ışıl ışıl parlayan katedral demek, mis kokulu çikolata demek, usul usul akan Ren nehri ve aşkı simgeleyen Hohenzollern köprüsü demek, arkadaşlık, dostluk demek...
Birkaç fotoğrafla daha veda ediyorum bu güzel kente. Bir sonraki durak Dortmund'ta görüşmek üzere...
Ve eve dönüş... Havaalanı yolunda... Fonda hep Köln Katedrali... |
Güzel bir tatil olmuş. Almanya'da bir arkadaşım vardı küçükken tatillerde çikolata getirirlerdi. Bu yazıyı bekliyordum ben de. Sevgili Ayşe çok tatlı gerçekten. Belki bir gün ben de giderim Almanya ya..
YanıtlaSilGidersiniz inşallah. Farklı kültürleri tanımak, farklı yerler görmek her zaman keyifli ve faydalıdır malum. Çok teşekkür ediyorum.
SilBaştanbaşa Almanya turu yapmak istiyorum. En büyük hayallerimden biri nicedir :)Gelecek sene gerçekleşirmeyi düşünüyorum (inşallah). Bir sabah Ankara'dan Münih'e uçacağım ve bir ay boyunca haber alamayacak eş dost :D
YanıtlaSilDönünce paylaşmayı unutmayın ama:)
SilÇikolata kokusu buraya kadar geldi :)
YanıtlaSilAh o çikolata, hem dost hem düşman:)))
SilÇocukluğumuzun en güzel yıllarıyldı , parlak kağıtlardaki nefis tada duyduğumuz özlem.
YanıtlaSilÇocukluk, çikolata, Almanya... Hepimizin kafasındaki üçlü demek ki:)
SilTeşekkürler, sevgiler...
Çok güzel bir yazı ve tatil olmuş. Almanya'yı gerçekten çok merak ediyorum ben de. Ayrıca kendimi bildim bileli akrabaların oradan getireceği çikolataları beklerim, hala değişmedi:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum sevgili Özlem, beğendiğine sevindim.
SilHarika bir gezi olmuş Sezer'cim. Sevgili Ayşe, zarif dostluğu ile ne güzel size rehberlik etmiş. Katedralleri, kendine has mimarisiyle yüksek çatılı evleri, bol yağışlı ve puslu havası, biraları ve özellikle meşhur çikolataları ve medeni insanları ile sayende yeniden gözümde canlandı Almanya. Üstelik çikolata Müzesi'ni de görmemiştim, hemen not düştüm uzunnn listeme...artık hangisine sıra gelirse işte ;) Bak, ne iyi ettiniz Almanya'ya gitmekle.. hem bir dostu, hem de yeni bir kültürü daha gördün..ve sonra bizlerle paylaştın, teşekkür ederim Sezer'cim..esenlikle...
YanıtlaSilGüzel sözlerin için teşekkür ederim Esincim. İyi oldu sahiden, ihtiyacım da vardı açıkçası:) Sevgiler...
SilKolonya kokmuyor muydu? Tarihteki ilk kolonyanın memleketi Köln ya o bakımdan. Hoş kolonya kokusunu hiç sevmem ya merak ettim.
YanıtlaSilKoku müzesini gezemediğim için bana çikolata koktu:)
SilŞaka bir yana kısıtlı sürede belli yerlerde gezebildiğimiz için meşhur kolonyaları pek gözüme çarpmadı. Sadece bir tane hediyelik eşya mağazasına girdim, orada vardı hediyelik kolonyalar. Müzeye vakit kalsaydı güzel olurdu dediğim gibi.
Ah o ruj şeklide çikolatalara bir de nostaljik çikolata kutularına bayıldım.Ne güzel çok keyifli bir gezi olmuş.
YanıtlaSilDaha neler vardı fotoğraflamadığım Gamze:)
Sil1977'deki otostop maceramdan sonra birkaç kez Münich'ten aktarmalı geçtim. Köln Katedrali Avrupa'nın en büyük katedrali kabul ediliyor. İleride yorum düşer umarım.
YanıtlaSilOtostop macerasını merak ettim doğrusu Bilgehan Bey:)
SilKöln Katedrali Kuzey Avrupa'nın en büyük katedrali diye biliyorum ama yanlış biliyor da olabilirim.
Teşekkürler yorumunuz için.
Almanlar iyidir ya, boşuna evlenmedim Almanla:)) Şaka tabii, hepsi değil. Ama genel olarak ben de yıllardır gider gelirim hiçbir saygısızlığa rastlamadım, bir öküzlüklerini görmedim:)
YanıtlaSilKöln`e gitmiştim yıllar önce, çok kısa bir süreydi. Çikolata Müzesi`ni görmedim. Hamburg`da var bir çikolata müzesi, kakao tanesinden çikolata yapım aşamasına falan. Çikolata yapılıyor çocuklarla. Biz de iki kere katıldık.
Müzeler erken kapanıyor, ancak ne kadar sık bilmiyorum, gece de açık olduğu günler oluyor. Okuyorum gidip gelirken ama incelemedim.
Sen Köln`ü sevmişsin, Hamburg`a gel gidelim bir kez de. Çok güzel gezdiririm:) Hamburg şehri dışında Bremen, Lüneburg, Lübeck (Marzipan şehri, müzesi vs.) hiçbiri uzak değil. Tüm kuzeyi fethedersin:)) Teklifimi ciddiye al:)
Geziye çağıran arkadaş candır:) Seninle gezmek de şahane olur, artık yarı Alman sayılırsın, çok fazla yer bildiğinin, gezdiğinin farkındayım, vallahi ciddiye aldım ona göre:) Ve çok teşekkür ederim, çok naziksin.
SilDiğer konulara gelince, müzelerin dünyadaki genel kuralı bu. Yazın veya farklı günlerde daha uzun saatlerde açık olabiliyor tabii ama asıl şekliyle 17.00. Hepsine karşıyım, pazartesi kapalı olmalarına da karşıyım:)
Almanlar dediğin gibi hepsi iyi mi bilemeyiz ama kibar insanlar sahiden. Çok şükür genelde düzgün insanlarla karşılaşıyorum, herkesi seviyorum bu sefer:)
Hamburg, Hamburg, Hamburg:)
O çikolata müzesinden ben sağ çıkamazdım muhtemelen :)))
YanıtlaSilDediğin gibi ilk önceleri çikolata sonraları jelibon :) Ne severdik almancı komşularımızı, arkadaşlarımızı...
Ayşe ile güzel vakit geçirmenize çok sevindim... Festival de size bonus olmuş...
Süper olmuş bence...
Katedralin o kapısına bayıldım, daha önce de söylemiştim galiba ama ben yine de söyliyim :)
Öptüm seni
Teşekkürleeeer Şebnemcim:) Öpüyorum güzel yanaklarından.
SilBen jelibonu kaçırmışım bu arada, bana getiren olmamış:)
SilHarika bir gezi olmuş. Ayşe'yle buluşmak için ben de gitmek istiyorum bir gün :) Gezme planımda Almanya hiç yoktu ama :D
YanıtlaSilAh o pas biletler, her dönüş bir stres, eşim her defasında şu strestense bileti mi alsak acaba der :)
Ayşe'yle yakın arkadaş olduğunuzu biliyorum, anlattı sizi:) İnşallah görüşürsünüz kısa zamanda.
SilBiliyorsunuz pas bileti aslında ücretsiz de değil. Cüzi bir miktar olsa da ödeniyor. Fazla kullandığımızda yıl sonunda maaşa yol,su, elektrik olarak etki etmesi de var:) Yine de hakkımızdan faydalanıyoruz, tenha zamanları kolluyoruz, mutluyuz tabii.
Şahane bir gezi olmuş. Ne güzel aktarmışsınız bize. Bizim de dayımlar var Almanya'da. Çikolatanın yanında şampuan, hatta bulaşık bezi bile getirirlerdi. O zamanlar burada olmayan şeyler ne kadar da ilgimizi çekerdi. Bir Kahve Dünyası yapıp o kokuyu duymam gerek, canım çekti :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim güzel sözleriniz için. Kahve Dünyası'na gitmişsinizdir umarım:)
SilHer şehrin kendine özgü bir kokusu, bir rengi, bir izi var. Öyle güzel anlatmışsınız ki insan kendini uzak diyarlarda gezerken hayal ediyor. Yeni yerler tanımak, öğrenmek çok güzel.
YanıtlaSilEsenlikler dilerim.
Çok teşekkür ediyorum, çok naziksiniz, beğenmenize sevindim. Sevgiler...
Siloffff ya şu hayatta en sevdiğim iki şey muz ve çikolata. taam berlinden sona kölne de gideyim :)
YanıtlaSilAlemsin deep:) Git tabii:)
Silharika bir gezi olmuş çikolatalar uffff
YanıtlaSilTeşekkürler:) Hoşgeldiniz.
Sil