Londra seyahati hariç bir süredir yazmadım yazmadım da Hıdrellez gecesi oturdum klavyenin başına. O zaman fırsat bu fırsat tüm güzel dileklerinizin gerçek olmasını temenni ediyorum. Son yıllarda "yok öyle yapman lâzım, yok böyle istemen lâzım" diyerek ilgi çekmek isteyenleri, kafa karıştıranları takmayın, gönlünüzce dileyin.
En son gergin olduğumdan bahsetmiştim. Galiba rahatlamaya başlıyorum. Çok düşündüm, kendimce çok kararlar aldım. Uyguladığımda dışarıdan kimsenin farkına varamayacağı ama benim içsel rahatlamamı sağlayacak kararlar bunlar. Dışsal etkiler de hafifledi. Aman maşallah diyeyim. Ruh sağlığı şart dostlar!
Seçim için siz de heyecanlı mısınız? Ben çok heyecanlıyım? Öyle böyle değil. Bazen düşününce resmen kalbimin atışı hızlanmaya başlıyor. Zaten her fırsatta ritmini yükselten hafif sorunlu bir kalbim var. Hayırlısıyla şu iş güzel güzel bitsin de beni zarara sokmasın.
Geçen hafta koştura koştura Pera Müzesi'ne gittim. Çünkü "Paula Rego / Hikâyelerin Hikâyesi" adlı serginin
son günleriydi. Tavsiye yazısı yazamadım zira sergi bitti. Fakat ilgileniyorsanız ve tanımıyorsanız Paulo Rego'yu inceleyin derim.
Portekizli sanatçı teknik açıdan başarılı olmak bir yana içerik olarak da şahane işler üretti. Başarılı bir ressam olduğunu bilmesen erken yaşta evlenmiş çoluklu çocuklu bir kadın dersin. Evet bu doğru ama sessiz sakin tabiatına karşıt ürettiği feminist eserler oldukça şaşırtıcı. Bayılıyorum böyle sessiz güç insanlarına. Bağırmadan çağırmadan sorunlara dikkat çekenlere. Londra'daki kısa konaklamamız sırasında British Museum ve Tate Modern arasında kararsız kalıp tercihimi eşimin de ilgi alanına giren British Museum'dan yana kullandığımı söylemiştim.
Bir sonraki müze durağı Tate Modern olacak. Orada Paula Rego'nun çarpıcı eserlerinden daha fazla sayıda göreceğim. Çok istiyorum.
Pera dedim... O zaman bir de yeğenim Nisan'ın 18.yaş gününü Pera Palas'ta da kutladığımızdan bahsedeyim. Eski dostlar bilirler. Nisan'ın her doğum günü konseptlidir, hoştur. Geçmiş yıllarda çok anlattım. Annesiyle beraber beni az çalıştırmamışlardır. Bir sene Harry Potter temalı bir partimiz vardı ki efsaneydi:) Günlerce ellerimle snitch'ler mi hazırlamadım, okulun her bölümüne ait materyaller mi kesip biçmedim? Hem yiyecek, hem dekorasyon derken ne fikirler ürettim ne fikirler. Anne-kız seviyorlar böyle şeyleri. "Sen yapabiliyorsun" diye el işleri hep bana paslanırdı da son zamanlarda yavaş yavaş elimi eteğimi çektim:) Karlar Kraliçesi Elsa temalı partide her çocuğa kar tanesi şeklinde kolye yapmıştım mesela. Defalarca kes, birleştir içimin şiştiğini hatırlıyorum da ondan aklıma geldi. Fakat bunlar güzel hatıralar tabii. Çocuklar büyüyor neticede. Arkadaşlarıyla kutlama hariç kardeşim bir de doğum günü hediyesi olarak bu sene Pera Palas'ta konaklamak için yer ayırtmış. Onlar ailecek gittiler kaldılar. Biz de eşimle akşam barına gittik. Nisan vesile oldu biz de bu tarihi, etkileyici otelde güzel vakit geçirdik. Onlar zaten her şeyden memnun kalmışlar. Hangi bölümde bir şeyler yiyip içseler hep sürpriz bir pasta gelmiş. Çalışanlar tarafından güzel dilekler cabası. Biz oradayken bir garson arkadaş Nisan'a "burası sihirlidir,
Narin, romantik yeğenim Nisan benim bir tanemdir. Teyze-yeğen olmanın ötesinde arkadaş gibiyizdir. Şahane sohbetler ederiz. Bu sene üniversite sınavına girecek ve ısrarla MSGSÜ Sanat Tarihi bölümünü istiyor. Benim okulumu, benim bölümümü yani:) Antik mitolojiyi o kadar seviyor ki babası bir gün "teyzen soktu di mi bunları kafana?" demiş:) Bölümü küçük görüyorlardı ama Nisan ısrar edince alıştılar. Bu arada ben kesinlikle bilinçli etki etmedim. Hattâ farklı yeni bölümlerden de bahsediyorum ama o vazgeçmiyor. Kazanırsa okusun. Sanat tarihi aslında bugünün sanatını da kapsayan geniş bir alan. İleride hangi kısmına ağırlık vereceğine karar verir nasıl olsa.
Böyle bir takım aksiyonlar haricinde bol bol yürüyorum. Salgın sırasında aldığım kiloları vermeye niyetliyim. Çok değil ama. Çok zayıflayınca yüz sarkıyor, yaşlı gösteriyor. Gıdı hariç aslında tombiş yüzümün ay gibi görüntüsünden memnunum:) Küçük büyük bilumum estetik operasyona, estetik dokunuşa karşıyım. O yüzden ne kadar geç sarkarsa o kadar iyi. Yediklerime de dikkat etmeye çalışıyorum. Beyaz unu ve şekeri minimuma indirdim. Bugün kahvaltıda kendime yulaf, muz, yumurta ve fıstık ezmesiyle krep yaptım. Çok güzel oldu ama fıstık ezmesi az gelmiş. Dur dedim o zaman biraz bal dökeyim. Balı döktüm. Balla peynir sevdiğim için yanında bir de beyaz peynir yedim. Hayır, bunu niye anlatıyorum? Çünkü tam bu ne perhiz bu ne lahana turşusu durumu:) Güya bu dikkat eden halim. Halbuki sadece krepleri yiyip kahvemi içsem yeterdi. Ama gerçekten o kadar iyi geldi ki
Bugün hava yağmurlu ve rüzgârlı da olsa mayıs ayında yürüyüş çok keyifli. Ağaçlar rengârenk. Herkes biliyor, görüyor, paylaşıyor... Sosyal medyayı açıklı koyulu pembeler, beyazlar bürüdü. Ve her bahar çiçek sevdasına düşen kadınlarda olduğu gibi bana da renkli çiçek alma aşkı geldi. Renk renk çiçekler aldım. Bu sefer riske girmeyip, serada değiştirttim saksıları. Balkon korkuluğuna astım. Yazıyı yazdığım şu anda elimde foto yok ne yazık ki.
Ama anladınız siz durumu. Pembe karanfillerim açmaya başladı bile.
Evdeyken ders çalışıyorum. Görsel İletişim Tasarımı açık öğretim sevdası malûm. Güzel bilgiler öğreniyorum. Öğrendikçe Orhun'a "sen bunu biliyor muydun?" diye mesaj atıyorum. Onunla paslaşmayı severiz.
Ve Şule Gürbüz'ün yeni romanı Kıyamet Emeklisi'ni okuyorum. Romana bayıldım. Okuması kolay değil.
Şule Gürbüz'ün dilini ağır bulan çok ve hakikaten eski kelimeleri çok kullanıyor. Gel gör ki insanın olumlu olumsuz her türlü derinliğini çok iyi aktarıyor yahu. Ve şiir gibi yazıyor. İlber Ortaylı'nın, Hakan Günday'ın ropörtajlarında en sevdikleri yerli yazar olarak Şule Gürbüz'ü göstermeleri bana referans olmuştu.
Efendim, Dijital Kültür dersini çalışırken, malûmunuz tarihi seyir içerisinde farklı coğrafyalarda farklı kültürler oluştuğunu; bugün ise ağ toplumlarında sınırlar olmaksızın kendi fikrimize, zevkimize uyan insanlarla birlikte bir kültür oluşturduğumuzu okudum. Tabiidir ki aklıma burası geldi. Muazzam ilerleyen teknoloji söz konusu olduğunda her ne kadar blog yazarları bir miktar geri kalmış gibi görülse de beraber ürettiğimiz kültüre bayılıyorum. Bu kadar rahat yazmam, anlatmam, yazmadığımda eksik hissetmem hep bu aidiyet duygusundan. Halimden memnunum. Yok efendim uzun yazılar okunmuyormuş? Uzun videolar seyredilmiyormuş? Derste de vardı bunlar. İnsanlar hızlı tüketmek istiyormuş falan filan. E peki Twitter niye karakter sayısını arttırdı o zaman? Instagram'da neden story'lerin süresi uzatıldı. "İnsanlar artık böyle" diyerek dayatılamıyor demek ki bazı şeyler.
Bir de karşıt düşünenler var. Vallahi yazın. İlgimi çektiyse uzun da olsa okuyorum, izliyorum. Bu zevki sabırsız bir güruhun elimden almasını da istemiyorum. Ben aynen devam yani...
Ve siz... Buraya kadar okuduyssşajfjvjbjvbj:)))
Sevgilerimle...
Uykusuzuz sanırım ;) yazının saati ve yorumun saati buna işaret.
YanıtlaSilSana katılıyorum, nitelikli eserin süresi önem taşımıyor ama kısa ve net eserlere meftunum. Sabırsızlıktan değil de, o bir yetenek, şiirsel bir yanı var kısalığın.
Seçim beni de aşırı heyecanlandırıyor çünkü artık bir ölüm kalım meselesi halini aldı bence. Bakalım hayırlısı, bu hıdrellezde hepimizin dileği bir ;)
Çok tatlı enerjisi yüksek bir yazıydı, iyi geldi <3
Ben ve uyku sorunlarım:) İyi gidiyordum bu ara ama dün yine şaştı. Normalde de erken uyumam, dün gözünü çıkartmışım. Yazıyı paylaşıp yattım. Bölük börçük, yarım saatte bir uyandığım bir uyku oldu o da. Galiba dolunay zamanları ekstra etkiliyor:) Onu gözlemledim son yıllarda.
SilSanat eserinin kısa ya da uzun oluşu farklı bir şey. Ben daha çok sosyal medyadan ve -sanat da bunun içine katılırsa- genel olarak dayatmadan bahsediyorum. "Artık durum böyle" denemez. Nerede kaldı özgürlük, çeşitlilik:) Twitter'da az karakterle bir şeyler yazayım derken Türkçe bozuldu.
Bloglarda uzun yazılar okunmuyor diyorlar. Buna herkesi dahil etmeye karşıyım. Tek derdimiz bu olsun bu arada:)
Seçim endişeyle, umutla karışık heyecanlı bir bekleyiş. Yani ne desem bilemiyorum.
Enerji yükselmişken yazdım, her an düşebilir, belli olmaz. Ama sonra tekrar çıkar. Yüksek zamanlardan faydalanmak lâzım:) ,
Çok teşekkür ediyorum Ceren. Kocaman sevgiler benden...
Seni okumamak mümkün mü Sezercim, hem ben uzun blog yazılarına bayılıyorum, tabii böyle güzel yazılmışsa. Her yazında sayfandayım, yorum bırakmadım diye okumuyorum sanma. O dopdolu Sanat Tarihi bilginle neler öğreniyorum sayende, bahsettiğin ressamı ilk kez duydum mesela. Son paragrafta yazdıklarına da katılıyorum içtenlikle. Burası bizim dost soframız, terapi odamız, iyi ki tanıdım seni, iyi ki tanıdık canım blogdaşları. Antalya bugün nasıl kasvetli anlatamam, Hıdırellez demeye bin şahit ister, şimşek, gökgürültüsü, deli bir yağmur, rüzgar. Güya eski öğrencilerimle buluşacaktım kaç zaman sonra, umarım o saate kadar en azından normal bir yağmurlu güne döner, yoksa iptal, üstelik seçim ilk turda hallolursa Ankara yolcusuyuz. Kısmet diyor, seni sevgiyle kucaklıyorum...
YanıtlaSilBen de sizi tanıdığım için çok mutluyum. Güzel sözleriniz için yürekten teşekkür ediyorum.
SilPaula Rego hakkında oğlunun çektiği bir belgesel var. "Sırlar ve Hikayeler". Ben Pera Müzesi'nde izledim ama sanırım Mubi'de var. Onu kesinlikle tavsiye ederim Nurşen Hocam. Beğeneceğinize eminim. Etkileyici bir roman okumuş hissiyatı verecek. Salazar döneminde geçen çocukluk, Portekiz, İngiltere, kadınlık halleri, sanat... Seveceksiniz.
Seçim ilk turda güzel güzel hallolsun, gönül rahatlığıyla işimize gücümüze bakalım artık.
Umarım hava biraz da olsa iyileşmiştir. Antalya için sel uyarısı veriliyordu.
Benden size bol öpücük ve sevgiler... :)
Okudum tabi ve bana da Pera Palas'ta doğum günü kutlama fikri muazzam geldiii :)
YanıtlaSilDeğil mi? :) Nisan da çok mutlu oldu.
SilSevgiler Dada...
Şule gürbüzü burada görmek yakın bir arkadaşa rastlamışım gibi hissettirdi. İyi okumalar dilerim:)
YanıtlaSilÇok başarılı, çok farklı değil mi?:)
SilTeşekkür ediyorum. Sevgiler...
Biz kendi kafamıza göre uyguluyoruz hıdrellez rituelini. Biz de çok heyecanlıyız seçim için inşallah herşey çok güzel olacak 🌞🌞🌞
YanıtlaSilHer şeyin suyunu çıkarmakta üstümüze yok. Eskiden gül ağacı dibine oyuncak araba gömülürdü, ev resmi çizilirdi. Dümdüz:) Sonra konu komşu ateş yakıp üzerinden atlardı. Gülüp eğlenilirdi. Bitti gitti. Herkes her şeyi çok biliyor artık.
SilOlsun, her şey çok güzel olsun hayırlısıyla. Kutuplaşmalar bitsin, öfke dinsin. Bir anda olmaz belki ama yavaş yavaş oturacak.
İyi günler diliyorum Derya. Sevgiler...
Yazı sanatı böyle bir şey; ne kadar çok ara verirse insan,o kadar özler ona ait köşeyi...Pera Müzesi,bölgesi deyince aklıma gelen ilk sözcük; "Onarım İstasyonu" oldu...Bazen arşive girip eski Pera Müzesi,Atlı Köşk veya diğer sergilere ve sanatçının sergi amacına,anlatmak istediklerine dikkat kesilince; sanki dünya yeniden "yaşam" her yerde yaşam olduğunu hatırlatıyor insana...Paylaşımların,içsel konuşman,hepsi Hıdrellez zamanına düşen bir cemre gibi bereket getirmiş; kutluyorum...
YanıtlaSilYazarken aklıma bir şey geliyor, duruyorum, bakıyorum, inceliyorum. Dün bu yazıyı yazarken Pera Müzesi'nin sergi geçmişine girip inceledim ben de. Sözlerinizin üzerine denk geldi, o yüzden ne demek istediğinizi anlıyorum ve katılıyorum:)
Sil"Bereket" tanımı çok mutlu etti. Üzerine düşündüm de. Çok teşekkür ediyorum Güven Bey. Sevgiler...
bazen aralar olsa da tilki misali dönüyoruz blogumuza, seviyoruz bu alemi :) sevgiyle... umutlar seçim sonrasına :)
YanıtlaSil:) Şahsen çok uzaklaşmıyorum fakat daha çok yazasım varken yazmayı ihmâl edişimi sevmiyorum. Takip ettiğim dostların tüm yazılarını mutlaka okuyorum ama.
SilSevgiler Eylem, öpücükler...
Uyku duzenim cok bozuldu ama bu sayede cok keyifli yazinizi okudum. Bircok da yeni sey duymus oldum. Sabah bakacagim soylediginiz ressama ve yazara. Bittiginde tadi damagimda kaldi. Bazen ben de uzun seylere odaklanmakta zorlaniyorum ama bazen de birakmak istemiyorum. Odagimi tamamen kaybetmeden duzeltmek istiyorum. Bakalim ugrasacagim. Tesekkurler yaziniz icin. Iyi geceler. :)
YanıtlaSilYaaa, çok mutlu oldum, ben teşekkür ederim. Uyku düzensizliği için mutlu olmadım ama:) Kendimi bildim bileli bende sorunludur, o yüzden iyi bilirim. Kolaylıklar diliyorum.
SilUzun yazı konusunda da... Yani sıkan ve yok yere vaktimizi alanları okumak -ya da film, dizi, video vs. aynı şekilde- izlemek mecburiyetinde değiliz tabii. "Kısa olsun, artık kimse okumuyor, izlemiyor" diye dayatılması hoşuma gitmiyor.
Güzel günler dilerim, sevgiler...
Uzun yazılar ve yazanlar candır:)
YanıtlaSil:) Ben çok uzun yazmıyorum aslında. Eskiden gezi yazılarını baya uzun yazardım, onları bile kısalttım. Orta karar benimkiler:) Bazı arkadaşlarımın "Buraya kadar okuduysanız..." deyip teşekkür ettiğini görüyorum. İçimden "E gayet güzel okudum, ne var bunda?" diyorum:) Yani "uzun yazdım ama doğru oldu mu, sıktım mı acaba" duygusu var. Çünkü kısalar okunmaz, izlenmez gibi bir düzen yerleşmeye başladı. İsteyen istediği gibi yazsın, istediği gibi çeksin.
SilNasıl özendim size! Kızımda bu sene üniversite sınavına girecek. Oldukça yoğun
YanıtlaSilçalıştı yıl boyunca artık nereyi kazanırsa kabulumuz. çok da heyecan yapıyor Allah
yolunu açık etsin çocuklarımızın. Valla ben de kızımla gidip kalsam mı acaba temmuz
19. yaşgününde. o günler bir gelsin kız kıza İstanbul planlayacağım kısmetse :)
Kıyamam ya:) Yolları açık olsun. Ona en iyi neresi gelecekse o okulu kazansın. Çalıştığına göre yapacaktır. Selamlar benden.
SilPera'da konaklamayı birkaç sene önce annemin doğum günü için istemiştim ben. O ara bir şey oldu gidemedik. Bu sene 18 olduğu için kardeşim Nisan'a ayarladı. Netflix'teki diziden sonra ve dövizin yükselmesiyle fiyatlar uçmuş. Keşke birkaç sene önce annem için de diretseymişim:) Kardeşim birkaç ay önceden ayarladı daha uygun olsun diye. Ama hoş bir deneyim tabii. Oteli de özel gezdiriyorlar. İstanbul'un ilk asansörüne biniyorsun bir kereye mahsus:) Atatürk'ün odasını daha rahat ziyaret ediyorsun. Duvarlarda daha önce konaklayan isimlerin fotoğrafları vs. Romantizm, tarih, estetik... Sınav stresinden sonraki anne-kız gezisi için aklınızda olsun bence de:)
Sevgiler Buket...
Yok vazgeçtim :) 1 gecelik fiyat sadece oda 10 bin tl. hani içinde kahvaltı dahi yok. Bizde pastanesinde bir kahve pasta yeriz. Her istanbula gittiğimde perapalasa uğramayı çok seviyorum. Biz de Atatürkün odasını gezmiştik rahatça. hani oteli doya doya gezmişliğim var. Yan tarafta ki öğretmenevinde kalır, o parayla da istanbulun altını üstüne getiririz :)
SilKardeşim epeyi önceden ayarlamıştı. 3 kişi neredeyse yarı fiyatına kaldılar. Bahar, yaz ayları yüksek sezonda muhakkak farklıdır. Dediğim gibi, özellikli otel olmasına rağmen yine de birkaç sene önce bu kadar değildi. Hem ekonomik durumlar şimdiki gibi değildi hem de Netflix dizisi çekilmemişti.
SilHaklısın, pastane kısmında, restoranında da güzel vakit geçirilir. Size şimdiden iyi tatiller dilerim. Ve sınavda başarılar...
okudum tabii ki :) yeğene mutlu yaşlar diliyorum. ne güzel bir teyzeymişsiniz siz de :) (ablam da müthiştir)
YanıtlaSilÇoook teşekkür ediyorum, öpüyorum kocaman. Ablaya da selamlar:)
YanıtlaSilPaula Rego sergisine bayılmıştım, hissimi burada paylaşmadan duramadım. :)
YanıtlaSilYeğenler candır, nice güzel senelere, sağlıkla mutlulukla. İstediği bölümü kazanmasını keyifle okumasını dilerim.:)