14 Temmuz 2015 Salı

CELAL BAYAR VAKFI MÜZESİ VE GEMLİK'E DAİR...

    Ah! Buraları çok tenha! Yazan az okuyan az. Blogların üzerine yaz rehaveti çökmüş. Varsın az okunsun ama ben yazayım yine de.
    Tatile çıkan ya da memleket ziyaretleri gerçekleştiren çoğu insan  gibi ben de ufak bir akraba ziyareti gerçekleştirdim geçen hafta. Bursa Gemlik'e babaannemi, halamı görmeye gittim. Memleket havası alıp döndüm. Biraz sevdiklerimle vakit geçirdim biraz etrafı kolaçan ettim. Her zaman olduğu gibi kordon boyunda deniz havası aldım örneğin.
    Çocukken yaz tatillerinde babaannemi ziyarete gittiğimizde gezdiğim sokakları arşınladım tekrar. Güzeldir Gemlik. Tarihi çok eskilere dayanır ama tarihi değerlere gereken önem verilmez ne yazık ki. Bu ziyaretimde bu konuda bir parça olumlu hareketlenme gördüm. Bazı tarihi binaların restorasyonlarına başlanmış ve kentsel düzenleme çalışmalarına girişilmiş. Tüm bunlar iyi hoş ama "Belediye çalışıyor, Gemlik değişiyor" sloganındaki "Değişiyor" sözü beni irrite ediyor. Sadece Gemlik'e has bir durum değil bu tabii. Verilmek istenen bir mesaj var. Değişim mesajı... Memleket genelinde her platformda gözümüze sokulan günümüzün gerçeği... Her neyse... 
Bu konu üzerine çok şey söylenir, çok şey tartışılır ama şimdi uzatmayayım, bu bir gezi yazısı. Beni anlayan anlamıştır.

    Eskiden babaannem kordon boyunda bir evde otururdu. Yüksek tavanıyla, sofaya açılan odalarıyla eski bir Rum eviydi burası. Balkonu denize bakardı, şahane bir manzarası vardı, her akşamüstü güneş batarken özellikle izlerdim. Bunu benim gibi ritüel haline getirmiş olan yoktu evde:) Yaşamdan, doğadan, andan keyif almayı her zaman sevmişimdir. Çocukluğumdan beri değişmedi bu durum. Ara sıra o evi ve o balkonu düşünürüm. Bugün o ev yok. Yıkılmış, yerine modern bir apartman yapılmış. Ama yine de her Gemlik'e gittiğimde önünden geçerim. Evin arka tarafında bir camii vardı. Çocukken ben bu yapının eski bir kilise olduğunu bilmezdim haliyle. 
Fakat değişik tarzıyla aklımı kurcalardı. Balık Pazarı caddesinden her geçişimde selam çaktığım bu caminin Gemlik'in tarihi yapılarından biri olduğunun farkındayım artık.
    Günümüzde Yeni Camii ya da Balık Pazarı Camii olarak anılan bu ibadethanenin eski adı Paragia Pazariotissa. Eski bir Rum kilisesi. Ancak yapım tarihi bilinmiyor. 1922 yılında Gemlik işgalden kurtulduktan sonra camiye çevrilmiş. Bugün, diğer binaların arasında sıkışık kalmış görüntüsünden bir parça kurtulmuş. Sağındaki binalar yıkılıp küçük bir meydan görünümü verilmiş, böylece yapı açığa çıkmış.
    Osmanlı zamanından kalma, özellikle de gayrimüslim vatandaşlara ait tarihi ev de çok Gemlik'te. Kiminde hala oturuluyor, kimi kaderine terk edilmiş durumda. Bazılarının restore ediliyor olduğunu görmek mutlu etti beni. Devamı gelir diye ümit ediyorum. İlçede bir yandan yeni inşaat faaliyetleri hızla devam ediyor. Villalar, lüks siteler İstanbul'dan sonra diğer şehirlerde de virüs gibi yayılmakta. Gemlik gibi muhteşem bir körfez manzarasına sahip bir yere lüks daireler kondurulmaz mı Allah aşkına? Çok değil, birkaç sene içinde sahiden değişecek(!) Gemlik.

    Bu yaşıma kadar Gemlik'e bağlı bir yerleşim yeri olan Umurbey'e hiç gitmemiştim. Bu sefer fırsat yarattım ve geç yatmış olan Orhun'u uyandırmaya kıyamayarak tek başıma yola koyuldum. Hafta içi olduğu için kuzenler de çalışıyorlardı malum. 
Bir başına gezmenin keyfi de ayrı olur. Ara sıra yaparım. 
    Gemlik-Umurbey arası yaklaşık 10-15 dakika sürüyor. Giderken otobüs saatini kaçırdığım için taksiyle gittim. O zaman süre yarıya iniyor tabii ki. Umurbey Gemlik'e göre daha tepede kalıyor (Gemlik Körfezi'nin kuzeyinde). Bu yüzden müthiş bir körfez manzarasına sahip. Daha önce gidip görmediğim için kendime çok kızdım. Hem tek katlı ya da çift katlı rengarenk bahçeli evleriyle yazlık bir belde havası var Umurbey'de, hem de Osmanlı'dan kalma eski evleriyle, meydanıyla tarihi bir atmosfere sahip. 

    Umurbey'e gidince ilk işim Celal Bayar Anıtı ve Müzesi'ni ziyaret etmek oldu. Zaten öncelikli amacım buydu. Yıllardır Gemlik'te babaannemin evinden, çevresindeki yeşilliğin ve kırmızı çatıların arasından sıyrılıp göğe yükselen bembeyaz anıta bakar dururdum. Zaman bu zamanmış.
    Celal Bayar, Umurbey doğumlu. Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra ailesi Bulgaristan'dan Bursa'ya Umurbey'e göç etmiş. Uzun ömrüne sığan olaylar saymakla bitmez. Kısaca söylemek gerekirse: İttihat ve Terakki mensubu olarak 1911 yılında gönderildiği İzmir'in ekonomik açıdan gelişmesi için çalışan önemli bir isimdir. 1.Dünya Savaşı'ndan sonra İzmir'in işgaline karşı koymak için Ege bölgesinde Galip Hoca takma ismiyle, kılık değiştirerek dolaşan ve halkı örgütleyen de yine kendisidir. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin Manisa milletvekilidir. İlk TBMM'nin Bursa milletvekilidir. Lozan Konferansı danışmanlarından biridir. Cumhuriyet döneminde bakanlıklar yapmıştır. Atatürk tarafından yeni bir ulusal banka kurmakla görevlendirilmiş ve 
İş Bankası'nı kurmuştur. İktisat Bakanlığı sırasında devlet eliyle sanayileşme girişimleri artmış ve Sümerbank, Etibank gibi fabrikalar kurulmuştur. İktisat Bakanlığı'ndan sonra Başbakanlık görevinde bulunmuştur. Demokrat Parti'nin kurucusu ve ilk genel başkanıdır. Dinci çevreler tarafından desteklenen DP içinde Atatürkçü kimliğini korumuştur. 3 kez Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Türkiye'nin ilk sivil cumhurbaşkanıdır. 27 Mayıs 1960 darbesinde tutuklanan, idama mahkum edilen Celal Bayar hapisteyken intihara teşebbüs etmiş olup, yaşı sebebiyle infaz edilmekten kurtulmuştur. 
103 yaşında dünyanın en yaşlı politikacısı olarak hayata veda etmiştir. 
    Celal Bayar Vakfı, 1967 yılında kendisi tarafından kurulmuştur. Amacı Atatürk'ün ve Kurtuluş Savaşı'nın hatırasını canlı tutmak, cumhurbaşkanlığı sırasında kendisine hediye edilen anı eşyalarını sergilemek, bu amaçla bir müze kurmak ve şahsi kütüphanesini araştırmacılara açmaktır. 1970 yılında açılışı yapılan müzenin ilk yeri sanırım Celal Bayar'ın yine Umurbey'de doğduğu evdi. İleriki tarihlerde, ölümünden sonra yapılan anıt-mezarın yanına taşındı. Doğduğu ev bugün kapalı. 
    Yukarıdaki fotoğrafta anıt-mezar görülüyor. Cumhurbaşkanı'nın naaşı burada. Tepeden bakmak biraz tuhaf hissetirdi doğrusu. Araştırdım ve proje mimarlarının Nevzat Oğuz Özer, Saygın Sansoy, Tatsuya Yamamoto olduğunu öğrendim. Müzede ve anıtta ne yazık ki bu tip bilgiler yok. Bence eksiklik. Celal Bayar'ın hayatına, döneme dair bilgiler, anılar vs. de yok. Sadece objeler ve fotoğraflar sergileniyor. Koleksiyon zengin ancak bilgi de verilmeli diye düşünüyorum. Görevli arkadaşın söylediğine göre yeni düzenleme yapılacakmış. Umarım kısa zamanda olur bu.
    Müzenin içine geçelim şimdi. İlk bölümde Kurtuluş Savaşı günlerine dair materyaller sergileniyor. Celal Bayar'ın Ege bölgesi halkını örgütlediği sırada Galip Hoca kimliğine büründüğünü söylemiştim. Aşağıdaki tablolarda Galip Hoca görülüyor.
    Müzenin geri kalan kısmında devlet görevi yaptığı sırada yurt içinden ve yurt dışından kendisine sunulan anı hediyeler var. Bunlar sıradan hediyeler değil tabii. Örneğin milli fabrikaların kurulduğu günlere ait anı eşyaları var, madencilerin sundukları hediyeler var, İş Bankası'nın özel günlerine dair anı eşyaları var. Bir de Cumhurbaşkanlığı sırasında münasebette bulunduğu ülkelerin başkanları ve eşlerinin, kral ve kraliçelerin verdiği imzalı fotoğraflar, anı hediyeleri, nişanlar... Pakistan'dan, Almanya'ya, Yunanistan'a kadar; Kral Faruk'tan Franco'ya, Tito'ya kadar dönemin isimlerinden verilen hediyeler bunlar... Baştan sona takip edildiğinde tarih dersi alır gibi oluyor insan. Gerçi "Baştan sona" tabiri yanlış oldu çünkü ne yazık ki sergilemede kronolojik bir düzen takip edilmemiş.


Bu mobilya takımı bile hediye. Yanlış hatırlamıyorsam Yugoslavya'dan.

1958'de Almanya ziyaretinde verilen, Goethe'nin Faust isimli eseri


Atam ve Celal Bayar
    Müze binasının hemen karşısında kütüphane binası yer alıyor. Celal Bayar'ın vakfa bağışladığı şahsi kütüphanesi bu. İzin alarak yararlanmak mümkün.
    Celal Bayar Vakfi Müzesi, Cumhuriyet tarihi açısından ve şahıs müzesi olarak önemli bir müze. Ayrıca Umurbey gibi küçük bir belde de kurulmuş olması da bence önemli. Müzecilik kriterlerine uygun olarak yeniden elden geçirilmesi ve tanıtımının yapılması gerekiyor. Bakalım ne zaman olacak? Celal Bayar'ın doğduğu ev de aynı şekilde ziyarete açılabilir. Ki bir süre öncesine kadar açıkmış. 

    Sözünü ettiğim evi de hiç olmazsa dışarıdan görmeden duramazdım. Müzeden çıktıktan sonra meydana doğru ilerledim. Atatürk'ü ve Celal Bayar'ı sohbet ederken ölümsüzleştiren bu hoş heykelle karşılaştım. Atatürk'ün bir elinde kahve fincanı... Diğer elini Celal Bayar'ın omuzuna atmış. Bayar sol eliyle ileride bir yeri işaret ederek anlatıyor. Gemlik Körfezi'ni mi gösteriyor acaba?
    Meydanı geçtikten hemen sonra sola doğru döndüm ve hafif eğimli yol üzerinde sağa sola bakıp ilerlerken Celal Bayar'ın doğduğu eve rastladım.
     19.yy. Osmanlı Mimarisini yansıtan güzel bir örnek. Bana ilk anda Plovdiv'in Türk Mahallesi'ndeki evleri hatırlattı. Bayar'ın ailesinin Bulgaristan'dan göç etmiş olduğunu düşünürsek bu hiç de şaşılacak bir durum değil tabii. İçini de görmek isterdim, belki bir sonraki Umurbey ziyaretimde  açık olur.

    Umurbey'i çok sevdim. Gemlik'e her gittiğimde uğrayacağım sanırım. Müzenin hemen yanındaki kafede biraz soluklandım ve Gemlik Körfezi'ni seyrettim. Körfezin güzelliğini fotoğrafa layığıyla aktaramadım çünkü manzara saat itibariyle ters ışığa maruz kalmıştı. Elimdeki imkanlarla şu kadar başarabildim:)
    Körfez manzarasına hakim restoran ve kafelerin yer aldığı daha güzel tepeler var. 
Bir daha ki sefere gün batımında ziyaret etmek kısmet olur umarım. 

    Umurbey'le ilgili paylaştığım ilk fotoğrafa dikkat edilecek olursa kırmızı çatılı 2 katlı evler görülecektir. Bunlar Bayar'ın Cumhurbaşkanlığı sırasında Örnek Köy Projesi dahilinde yaptırılmasını sağladığı 265 adet evin görüntüleyebildiğim kısmıdır. 
Bahçe içinde yer alan bu sevimli evler, zamanında belli bir ödeme planıyla Umurbey halkına satılmıştır. Hala bakımlı görünümüyle manzaraya böyle katkıda bulunmaktalar. 

    Benim  bu sefer Gemlik ziyaretim böyleydi. Birkaç fotoğraf daha ekleyerek, güzel ilçeme şimdilik veda ediyorum. En kısa zamanda görüşmek dileğiyle tabii...
Gemlik Körfezi...

Kordon'da Borusan'ın yaptırdığı çeşme. Borusan'ın Gemlik ekonomisine katkısı büyük.
Halamın evinin penceresinden. Sabahın ilk saatlerinde, Gemlik uyanırken...

Bu da halamın kedisi Şeker:)






12 yorum:

  1. Sessiz evet buralar...
    Yine o şenlikli halimize dönsek keşke...
    Yazılar, yorumlar havada uçuşsa :)

    Ne iyi etmişsin gezmekle... Ben bu aralar yerime çakıldım yazlık-balıkesir arasında gidip gelebiliyorum sadece...
    Neyse seneye artık diyorum ;)

    Mutlu bayramlar canım... Öpüyorum seni kocamanından ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa! Ben senin yorumuna cevap yazmayı unutmuşum:(
      Olsun be Şebnemcim, güzel oraları, denizi var. Takipteyim IG'de:) Öpüyorum seni...

      Sil
  2. güneşli foto ne güzel. kedi de. akraba ziyareti yapmanı da çok sevdim. sen ne çok seviyon böyle müze filan yani öğrenmeyi tarihi kültürü yaaa :) gemlik hiç görmedim. aklımda bi gezeyim gidip kordonda :)

    sınavlar tatil ramazan ondandı ya sessizlik galiba. bayramdan sona hareketlenir :)

    YanıtlaSil
  3. Sessizlik uzun süre kalır bence. Yaz dönemi temposunu hiç sevmiyorum desem yeridir. Yaz sıcağını sevmediğim gibi:) Herkes bir yerlerde, evin düzeni yok, yemek saatleri şaşmış vs. Düzen insanıyım ben sanırım:)
    Gemlik bana yakın olmasına rağmen gidip görmedim doğru dürüst. Az biraz biliyorum. Umurbey`e ise hiç gitmedim. Ayıp etmişim.
    Şehirlerin "değişiyor" halini hiç mi hiç sevmiyorum. Böyle değişecekse eskisi gibi kalsın razıyım. Estetik eksikliği yapıyor bunları, bazıları da modern kelimesini yanlış yorumluyor. Uzun konu yazdığın gibi.
    Bu kez görüşemedik seninle:(( Tekrar gel olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görüşemedik evet:( Bir dahaki sefere inşallah. Eylül olabilir belki. Belki sen ondan önce bu tarafa gelirsin:)
      Umurbey'e bir de sen git bakalım ne diyeceksin Semi. Öptüm seni çok.

      Sil
  4. Keşke, kurtuluşun Galip Hocası ve .Atatürk'ün başbakanı olarak kalsa idi... İhtiraslar insanın hayatı oradan alır öte yana atıverir. Kalplerimizi ısıtacakken üşütenlerden...
    Güzel yazınız bana bunları hatırlattı.

    YanıtlaSil
  5. Sezercim ben de yaz rehavetine kapıldım sanırım zira buralara acayip sıcak. Hep klimanın karşısına geçip yatmak istiyorum. Malum denize falan da giremiyoruz, yaz hiç yaz gibi değil.
    Güzel bir gezi yazısı olmuş yine. Detay vermeni seviyorum. Ben detayları not almıyorum aklımda da tutamıyorum bu yüzden yazarken senin gibi olmuyor ne yazık ki. Gemlik'e sanırım hiç gitmedim veyahut gittiysem de hatırlamıyorum. Güzel bir yermiş. O son karelerdeki eve bayıldım. umarım bir daha gittiğinde içini de gezer, bize de gezdirirsin. Faust'un kitabı en çok dikkatimi çeken şey oldu. Çok kıymetli bir hediye. Eskiden her şey daha güzeldi dedim yine babaanene gittiğin yılları andığın yerlerde. Benim de aklıma eskiler düştü, eski evlerin kokuları tatları düştü. Şehirlerin modernleşmelerini sevmiyorum. Olduğu gibi kalmalarını tercih ediyorum. Düzenleme ve düzeltme adına bazen çok saçmalıyorlar. Sadece temiz kalsa, bakımları yapılsa ama tarihteki yerini koruduğu gibi varlığını koruyabilse keşke.
    Kocaman sevgiler canım. Kedişi de pek sevdim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Tuğbacım. Beğenmene sevindim.
      Şehirlerin modernleşmesi de lazım tabii ama düzensizlik olunca ve belli ideolojilere hizmet edilince, bölgenin geçmişi hiçe sayılınca olmuyor bence.
      Benden de sana kocaman sevgiler Tuğbacım.

      Sil
  6. Çok keyifli bir paylaşım olmuş. Celal Bayar son okuduklarım içinde olan " Yorgun Mayıs Kısrakları" nda çokca yer almasıyla hala aklımda olan bir devlet büyüğümüzdü. Bu öğrendiklerimle tamamlandı sanki... Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim güzel yorumunuz için Tülin Hanım.

      Sil

Yorumu olan?