31 Temmuz 2019 Çarşamba

BUGÜNLERDE...

    Hevesli ol ya da olma yapman gereken şeyler, planlaman gereken işler, vermen gereken kararlar, atman gereken adımlar oluyor. İstiyor ol ya da olma bunlar için tarihler belirlemen gerekiyor. Kimi için kesin tarih şart değil. Ancak aşağı yukarı bir zaman biçiyorsun. Sonrasını akışa bırakıyorsun. Tıpkı bu yaz için benim yaptığım gibi... Oğlumun olması gereken bir ameliyat var. Haziran ayında tatile geldiğinde halletmeyi kafaya koymuştuk. Pek ufak bir şey değil. 
Ve yapılması şart. Sene başından beri kendimi buna alıştırmaya çalıştığım için şimdi daha rahat konuşabiliyorum. Daha önce bir parça bahsetmiştim. Sıkıntısı idrar yollarında. Kesin iyileştiğine inandığımız bir ameliyattan sonra tekrar etmesi bizi şok etmişti. Yine aynı şeyleri yaşayacağız ama inşallah bu sefer tekrarlamayacak. Çünkü öyle bir istatistik yok ve bu beni rahatlatıyor. Ancak yazın olmasını düşündüğümüz ameliyat işini biraz erteledik. Orhun haziran ve temmuz ayları boyunca Tallinn'de kaldı. Henüz dün eve geldi. Çünkü ona sıkıntısını unutturan sürpriz bir staj ve iş imkânı buldu. Christopher Nolan'ın yeni filminin Tallinn'deki setinde çalıştı. 
Christopher Nolan! Filmlerini o kadar beğenirim ki! Inception, Interstellar, Dunkirk, The Prestige, Memento vs. Duyduğumda inanamadım, çok sevindim. Orhun da mutlu oldu tabii. Birkaç ülkede çekilecek yeni filmin Estonya ayağında beraber çalıştıkları yapım şirketi, Tallinn Üniversitesi BFM öğrencilerine böyle bir fırsat sunmak istemiş. Normalde okulda staj zorunluluğu yok. Ama çok iyi olmuş, pek güzel olmuş. Öğrenciler 3 hafta staj yaptılar. Çekim günleri 8 saat çalışma zorunluluğunun ardından isteyenin çıkabileceği söylenmiş. Fakat hepsi o kadar hevesli ve meraklıymış ki bir tek kişi bile iş tamamen bitmeden setten ayrılmamış. 15-16 saat çalışmışlar. Amerikalı yapım şirketi çok memnun olmuş tabii. "Sizin sayenizde rahat ettik, Amerika'da bu şekilde çalışma göremezsin" vs. diyerek iyice bir gaz vermişler bunlara:) Ve en önemlisi isteyenlerin devam edebileceğini, bu sefer ücretli çalışılacağını söylemişler. Orhun iyice mest. Tallinn'deki günübirlik vestiyerlik işlerinden sonra ilk profesyonel çalışmasını kendi alanında ve çok sevdiği bir yönetmenle yapma fırsatı... 
    Bu kez daha deneyimli olduğu için takım lideri yapıldı ve gık demeden günde 15-16 saat güneşin altında çalıştı. Elleri, yüzü kapkara olmuş. Bunları tabii ki sevinerek söylüyorum. Herkes hayata atılma zamanları yaklaştıkça çocuğunun tembel olup olmadığı konusunda endişe duyar. Ayrımcılık gibi algılanmasın, asla o kafada değilim, kadınlar çok çok daha başarılı olsun ama özellikle oğlun varsa bunu daha sık yaşıyorsun. Çünkü kadınların örneğin doğum yapıp çalışmaya ara vermesi doğal bir hak. Baba ise, zaman değişiyor olsa da halâ ailenin maddi refahı için çabalaması beklenen ilk kişi. Dolayısıyla Orhun'un çalışma gayreti bizi mutlu etti. Yalnız burada kritik bir nokta var. Sevdiği işi yapıyordu. O yüzden yorgunluk ona ağır gelmedi. Evde el bebek gül bebek bakılırken, kafasına göre saatlerde uyuyup uyanırken, sete gitmek için sabaha karşı kalkıp yollara düştü. Ve çalışma günlerinin bir kısmında sağlık problemi arttı, rahatsız etti. Bana da her gün "Nasılsın?" diye sormak, meraktan günü nasıl bitireceğini bilememek düştü. Sette olduğu saatlerde internete girmediğini düşününce, benim için çok zor zamanlardı. Temmuz ayı, planlarımdan bambaşka bir halde yaşandı. Enteresandı. Ne hissedeceğimi bilemiyorum. Anlatması zor. 5 yıldır süren bu sağlık durumları hayata bambaşka bir pencereden bakmayı öğretti bana. Evliya gibi bir şey oldum:) Temmuzda bir de eşim iş için Madagaskar'a gitmek zorunda kaldı. 4 gün sürmesi düşünülen iş, elde olmayan sebeplerle 2 haftaya çıktı. Madagaskar deyince aklınıza turkuaz rengi sahiller geliyor olabilir ama durum öyle değil. Şehir merkezinde, denize oldukça uzak bir noktada havaalanında çalışmaktan bahsediyorum. Ülke fakir, geceleri çıkmayın denecek kadar tehlikeye açık. Kaldıkları otel iyi ama genelde ülke hijyen konusunda kafa karıştırıcı vs. Ve evet, oralarda çalışmak için aşıları var :) Bugün gelecek, öbür gün gelecek derken 2 hafta geçti. İşi tamamlayıp geldiler ama birkaç gün sonra yine orada halledilemeyen gereksiz bir sorun yüzünden tekrar gitti. Deli oldum. Bu kez neyse ki yolda geçen zamanla birlikte 4 günde dönebildi. Bir yandan Orhun'un sağlığını uzaktan takipteyken; bir yandan eşime elini şöyle yıka, sinek ilacını şöyle kullan, şunu yeme vs. şeklinde mesajlar atmakla ve sağ salim dönmeleri için dua etmekle meşgûldum. Dediğim gibi enteresan bir temmuzdu. Bu günleri güzel bir tatille atlatmak gerekir ama henüz o havaya giremedik. Öyle bir bezginlik. Fakat şimdi iyiyim. Bir sonraki meşguliyetlere kadar ikisi de yanımda:) 
    Konudan konuya atladım ama arada söylemek istediğim şuydu: Sevdiğin işi yapmak önemli. Her ailenin farklı yapısı vardır fakat yine de benden daha genç olan annelere, babalara çocuklarından bu konuda desteği esirgememelerini tavsiye ederim. Onlar mutlu olunca siz de olacaksınız nasıl olsa. Bu sene çevremde o kadar çok 8.sınıf annesi vardı ki lise giriş sınavının onları fazlasıyla gerdiğini gözlemledim. Su akacak yolunu bulacak arkadaşlar.  Hangi okula giderlerse gitsinler yolları açık olsun. Neyin iyi gelip neyin gelmeyeceğini şimdiden bilemezsiniz. Orhun'un okulu için "Niye Tallinn'i seçtiniz ki? Nerede o şehir?" diyenler oldu, oluyor. Bu durumlarda içimden "Okul için bizi sorgulayacağına, coğrafya bilginin niye bu kadar yetersiz olduğunu sorgula" demek gelse de sabırla anlatıyorum:) İyi ki seçtik. Hem Orhun'a iyi geldi, 
hem de henüz yolun başındayken büyük bütçeli önemli bir filmin setinde çalışma imkânı buldu, birebir deneyimledi. Yani hakikaten elinizden geleni yapıp gerisini zamana bırakın. Sistemin moralinizi bozmasına izin vermeyin. 
    İşte böyle... Christopher Nolan'ın yeni filmi "Tenet" 2020'de sinemalarda:) 
Ekibin Tallinn'deki işi bitti, yeni çekim alanı İtalya'ya geçtiler bile. Instagram'dan takip ediyorum. Tabii ki şu aşamada fazla bilgi paylaşımı yok ama ne kadar dikkat edilirse edilsin fırsat bulup fotoğraf çeken hayranlardan kaçış olmuyor, arada bazı görüntüler sızıyor. Orhun bu konuda aşırı dikkatli. Tallinn'deki işleri bittiği için yazabiliyorum yoksa bana asla izin vermiyordu :) "Oğlum basında, sosyal medyada haberler var zaten" diyorum, "Olsun sen yazma" diyordu. Koştura koştura yazacağımdan değil de onu konuşturmak hoşuma gidiyordu. "Setten hatıra fotoğraf çektirsene" diyorum "Yasak" diyor. "Sözleşme imzaladım ben" diyor:) Çocukluğundan beri kurallardan nefret etmiştir. Ama aklına, mantığına yatan kurallara da asker disipliniyle uyar. Enteresan bir karışım. Bir de saygı duyması önemlidir. Orada yapılan işin büyüklüğünü, harcanan emeği gördü. Nolan'a zaten büyük saygı duyuyor ve çalışmasına tanık olmak fikrini değiştirmedi, tam tersine geliştirdi. O yüzden asla filme zarar verecek bir şey yapmak istemez. Fakat gerçekten bunlar önemli işler. Zaten biliyoruz, tahmin ediyoruz ama Orhun'un anlattığı kadarıyla bile tekrar gördüm ki sanat üretiminde büyük bir emek var. Özensiz yapılan işleri, bir anda gelen şöhretleri eleştirmemiz bu yüzden. 
    Sever misiniz, sevmez misiniz bilmem ama Tenet'in başrollerinden birinde Robert Pattinson var. Diğer oyuncu da John David Washington. Washington'ı pek tanımıyorum açıkçası fakat gençler biliyorlar. Eski Amerikan futbolu oyuncusuymuş. Pattinson ise meşhur vampirimiz. Orhun Alacakaranlık serisini hiç sevmez, Pattinson'u umursamamış. Hatta takımındaki bir kızla konuşurken Alacakaranlık'ı eleştirmiş ve hayran kızdan azarı işitmiş:) Haydi set ortamında rahatsız etmemek için asla fotoğraf istemez ama "Çalışma sonundaki partide bari ilk işinden hatıra olsun diye fotoğraf çektirseydin" diyorum. "Ne gerek var Allah aşkına" diye kızıyor. Yalnız adamın hakkını vermeyi de ihmâl etmedi. Kızların zaten Pattinson'u rahat bırakmadıklarını söylüyor. Herkese kibar davrandığını, konuşmak isteyenleri reddetmediğini görmüş ve iyi bir insan olduğunu düşünüyor. Çalışma boyunca John David Washington'la ve Kennet Branagh ile epeyi muhabbeti olmuş ancak fotoğraf çektirmek gibi bir huyu yoktur. Takdir ediyorum. Partide yönetmen yokmuş bu arada. Onunla isteyebilirdi. "O başka" diyor:) 
    Güzel bir heyecan oldu bizim için. En başta sihirli görünen bu olaylar, günler ilerledikçe sıradan bir hale dönüşmeye başladı. Hep öyle olmaz mı zaten? Ama benim sorularım halâ bitmiyor:) O da ısrarla kendi belirlediği kadarını anlatıyor. Senaryoyu da görmüş. Asla söylemez. "Seyredince görürsün" diyor. Normalde de bir diziyi benden önce bitirdiyse ipucu vermez. Ben de tercih etmem ama özel bir şeyi sorarım mesela, kesinlikle açık etmez:) İnşallah kariyerinde, çalışma hayatında şansı hep yaver gitsin. Hepimizin çocuğu gibi... Hepsinin yolu açık olsun. Orhun'un bu kadar sıkıntıdayken bunu atlatması bizim için çok önemli. Gençliğinin başında, sağlığıyla uğraşırken çok şey başardı ve iyiyi hak ediyor. Kendi bazen inanmayıp hafif depresif durumlara girse de biz ona hep ne kadar güçlü durduğunu hatırlatıyoruz. Şimdi okulu bitirmek için tek bir dersi kaldı ve bir de tamamlaması gereken tezi var. Çoğu bitti azı kaldı. Önümüzdeki yıl iki dönem devamlı okulda olmayacak yani. Bir süre İstanbul'da. O arada inşallah uygun bir zamanda karar vereceğiz, doktora danışacağız, sağlığına kavuşacak. Ondan sonra yoluna devam edecek. Dediğim gibi hepsinin yolu açık olsun. Bizler de sevgiyle desteklemeye devam edelim.





    

    

6 Temmuz 2019 Cumartesi

D&R MAĞAZALARI / CAN YAYINLARI KAMPANYASI ALIŞVERİŞİM...

    Okuma meraklıları bugünlerde D&R mağazalarının 7 liralık Can Yayınları kampanyasından bahsedip kitaplarını paylaşıyorlar. Ben de 3 mağazadan satın aldığım 8 kitaptan bahsedeyim mi? Zira böylesi paylaşımlar faydalı oluyor, fikir veriyor. 


    ISABEL ALLENDE - YÜREĞİMDEKİ ÜLKEM
    Romanlarının çok sevildiğini bilmeme rağmen, hiç İsabel Allende okuma fırsatı bulamadım desem? Nedense kendisine sıra gelmedi. Bu kitap onu tanımak yolunda ilk adım olacak diye düşünüyorum. Çünkü bu, yazara ait bir anı kitabı ve arka kapakta yazdığına göre romanlarının ilk tohumlarının nerede filizlendiğini, yazarlık serüveninin nasıl başlayıp geliştiğini anlatıyor. Güzel!

    NICCOLO AMMANITI - EĞLENCE BAŞLASIN
    Daha önceki yazılarımda İstanbul Film Festivali'nde seyrettiğim Loro'da Berlusconi'nin bu yazardan bahsettiğine, Ammaniti'nin romanlarının yönetmenlerin ilgisini fazlaca çektiğine, yazarın "Sen ve Ben" isimli romanını okuduğuma ve diğer romanlarını da okuyabileceğime değinmiştim. O yüzden Eğlence Başlasın'ı görünce alıverdim.

    JOHN BADHAM/CRAIG MODDERNO - ARTİSTLİK YAPMA
    Sinema dünyası her zaman ilgimi çekmiştir. Sadece izlemeyi değil, çekimlerin arka planını, filmlere dair hikâyeleri de severim. Bu kitap yönetmenlerle oyuncular arasındaki yaratıcı mücadeleleri anlatıyor. Yazarları yönetmen ve yapımcı olduğu için ilk ağızdan dinlemek keyifli olacaktır diye düşünüyorum. Bilindik yönetmen ve oyuncularla yapılan röportajlarla beslenmiş ilgi çekici bir çalışma. Oğlum da sinema okuduğu için, halihazırda bir film setinde çalışmakta olduğu için  kitabı okuma konusunda ayrıca heveslendim. Okuyunca ona anlatacaklarım olacak, sohbetlerimiz şenlenecek :)



    MURAT GÜLSOY - ÖYLE GÜZEL BİR YER Kİ
    Murat Gülsoy muhakkak okuduğum bir yazar. Bu romanı ilk çıktığı sene kitap fuarından almıştım, parasını ödeyip tezgâhta unutup gitmiştim :) Eve gelince fark ettiğim zaman çok üzülmüştüm tabii. Bu şekilde okumak kısmet olacakmış.

    YORGO SEFERİS - BİR ŞAİRİN GÜNLÜĞÜ
    İzmirli Yunan şairi tanırız. Kimi zaman ondan dizeler paylaşırız, sıkça paylaşıldığını görürüz. 1945-1951 yılları arasında tutmuş olduğu notlardan oluşuyor bu kitap. Okuyacağım için mutluyum.

    EMİNE UŞAKLIGİL - ŞİMDİLİK BU KADAR
    Çifte biyografi. Gazeteci Emine Uşaklıgil ve oyuncu Serra Yılmaz, dostlukları olan bu iki kadın, hayatlarını anlatıyorlar. Biyografilere meraklıyım, seveceğime eminim.



    HENDRIK GROEN - 83 1/4 YAŞINDAKİ HENDRIK GROEN'İN GİZLİ GÜNCESİ
    Bir yerlerden kulağıma çalınmış bir kitap. Görünce kayıtsız kalamadım. Yaşlılığa üzücü değil, eğlenceli bir bakış açısıyla yaklaştığı söylendiği için ilgimi çekti. Umarım pişman olmam:)

    DOĞU YÜCEL - KİMDİR BU MİTAT KARAMAN?
    Doğu Yücel'i kitap fuarında birkaç yazarın katıldığı bir panelde dinlemiştim. Daha önce bahsettiğim İlk Sayfası isimli podcast serisinde de konuklardan biri yine kendisiydi. Hâttâ orada Mitat Karaman'dan bahsetmişti. Bazen Twitter'da da rastlıyorum Doğu Yücel'e. Böyle sık karşıma çıkınca bir romanını denemek istedim. Mitat Karaman bir anti-kahraman. Yeni nesil polisiye diyor arka kapakta. Bakalım sevecek miyim?

    İşte böyle. Herkesin zevki farklıdır ama bence güzel kitaplar aldım. AVM ve D&R işi oldu fakat kampanyaya kayıtsız kalmak da imkânsızdı. Zorlu, Marmara Park ve Aqua Florya mağazalarından yaptım alışverişleri. Bazı kitaplar ortak oluyor tabii ama her kitabı her mağazada bulamayabiliyorsun. Alışverişe çıkacaklar için küçük bir anımsatma olsun. Ben artık alışverişi burada kesmek istiyorum:) Önce okunacaklarımı tamamlayayım devamı gelecektir nasıl olsa. 
Bu devirde kampanyalar bitmez!