27 Şubat 2019 Çarşamba

BU GÜNLERDE...

   
    Bir süredir beni rahatsız eden depresif hallerimi azaltmak ya da yok etmek için hava değişikliğine ihtiyacım vardı. Ara tatili bittiği için Orhun Tallinn'e dönerken ben de onunla yola çıktım. Zaten eşim de işi dolayısıyla bir süre başka bir ülkede olacaktı. 3-4 gün Tallinn'de kaldım. Orhun'un ders programına göre ayarlama yaptık, 2 günlüğüne de Helsinki'ye geçtik. Peki sıkıntılarımı attım mı? Daha iyiyim sanırım. Ama tam iyi değil. Beni üzen, Orhun'un daha önce de bahsettiğim ama şu an tekrarlamak istemediğim sağlık sorunu. Büyük ihtimal yazın bir operasyon daha görünüyor. İsyanda olmamama, yine de halimize şükretmeme rağmen kafamı devamlı kurcalayan bir şey bu. Çocuğun söz konusu olunca başka türlü davranman mümkün değil. Sorunun tekrarıyla bozulan moralimiz, durumu kabullenişle dingin bir seyre geçti aslında. 
Bunu da halledeceğiz. Ama o zamana kadar yine de rahat olamayacağım. Moral verici uğraşlarla oyalanacağım. İşte henüz döndüğüm seyahat de onlardan biriydi. Tallinn'de ancak akşam yemeklerinde Orhun'la beraberdik. Geri kalan saatlerde kendimle baş başa kalmak çok iyi oldu. Şehrin sokaklarında gezdim, üşüyünce gözüme kestirdiğim kafelerde oturup kitap okudum, daha önce girmediğim iki müzeyi ziyaret ettim, bol bol düşündüm. Ve beni onca düşünceden, 
iç sıkıntısından uzaklaştıran bir Helsinki gezimiz oldu. Çünkü daha önce görmediğim bir şehirdi, bambaşka bir ülkeydi. 2-3 gün farklı şeylere odaklanmak kafamı boşaltmama yardımcı oldu. Gitmeden önce sadece kafaca değil, fiziksel olarak da çok yorulmuştum. Üç kişiye ayrı bavul hazırlamak, Orhun'un taşınır gibi gidip gelişlerinde olduğu gibi bu kez de tüm ihtiyaçlarını düşünmek, ayarlamak, devamlı yıkamak ütülemek yerleştirmek yormuştu. Sırtını tamamen, maddi ve manevi bana dayamış iki erkek var evde. Yılların yorgunluğuyla bazen şikayet etsem de bunu yaratanın kendim olduğunun farkındayım. Burçlara inanır mısınız bilmem ama yükselen burcum yengeç ve ben anaçlığı, evcimenliği, koruyup kollayıcılığı dibine kadar yaşıyorum. Güneş burcum da özgürlük, bağımsızlık temsilcisi yay olunca çelişki üzerine çelişki yaşıyorum:) Beni sıkan, zorlayan yok, ne yaparsam kendi kendime yapıyorum. Neyse ki çok yorulunca arada böyle molalar vermeyi de biliyorum. Şimdi bunlardan bahsetmek istedim. Bundan sonraki yazım daha keyifli olacak. Beni tanıyanlar "Moralsizlikle seni asla yan yana koyamıyorum" derler. Ne kadar hassas olduğumu bilmelerine rağmen... Ama işte belli etmek istemem, hem kendimin hem çevremdekilerin enerjisini yüksek tutmak isterim. O yüzden şu yazı bile aslında vicdanen rahatsız ediyor beni. Güçsüz görünmek ve başkalarını sıkıntınla rahatsız etmek konusunda takıntılarım var sanırım. Çok iyi bir dinleyici olmama, dertleşmek için aranan bir arkadaş olmama rağmen terzi kendi söküğünü dikemiyor ve ben açılmayı tercih etmiyorum. Yine de bu yazıyı silmeyeceğim, yollayacağım. Burası bambaşka bir mecra benim için. Fakat dediğim gibi bundan sonraki yazım daha keyifli olacak. Seyahatimi anlatacağım. Çok sevdiğim gezi yazılarından birini hazırlayacağım. Çünkü benim asıl isteğim -hem kendim hem de çevremdekiler için- keyifli şeyler anlatmak, keyifli yazılar yazmak, umutlu konuşmak. Üzdüysem affola. Ama beni az ya da çok tanıyan herkeste ara sıra duygusal dökülme kredimin olduğunu biliyorum. Ve böyle hissetmek çok güzel. 




16 Şubat 2019 Cumartesi

RUS AVANGARDI... SAKIP SABANCI MÜZESİ'NDE...

    Instagram paylaşımımda şöyle yazmışım: "Rus Avangardı... Gelenekseli kıranlar, öncüler, fark yaratanlar, Ekim Devrimi'yle özgür ortamı bulduklarına sevinenler fakat zaman ilerledikçe Stalin yönetimiyle baskılananlar... Bir süredir Sakıp Sabancı Müzesi'ndeler."
Ivan Kudriashev - Işıltı (Kozmizm)
    Avangart sözcüğü, sanat alanında yenilikçi ve öncüler için kullanılmakta. 20.yüzyılın başında Avrupa sanatından etkilenerek ve pek tabii ülke içindeki kıpırdanmaya, özgürlük arayışına, sanayileşmenin ve teknolojinin getirdiği ortama uzak kalmayarak eserler üreten Rus avangart sanatçıların işlerini toplu halde bugün İstanbul'da görmek mümkün. Gelenekselin ve akademik çizgilerin dışındaki modern sanat herkesin ilgisini çekmiyor belki ama farklı deneyimlere açık olmakta her zaman fayda var. Bir fotoğraf gerçekliğindeki yağlı boya bir tablo herkesin beğenisini kazanır. "Ne güzel!" deriz. "Tıpkı fotoğraf gibi!" Evet güzeldir güzel olmasına ve ince bir işçilikle, emekle meydana getirilmiştir ancak benim fikrim fotoğraf fotoğraftır, resim resimdir:) Gerçekçi resimleri, geleneksel sanatı da çok severim ancak kafa yorarak ya da tüm yoğunluğuyla hisleri, ilhamı aktararak üretilen eserlerin bende ayrı bir yeri vardır. Mesela herhangi bir yüzün olduğu gibi resmedildiği tablolar beğenimi kazanır. Tarihi bilgi de verir hem. Saç modeli, belki şapkası bize o kişinin nerede ve ne zaman yaşamış olabileceğini, hangi sınıfa ait olduğunu anlatır. İlgiyle izlerim. Ancak bir başka yüzün geometrik şekillere indirgenerek verilmesi, parçalanması, tek bir açıdan değil her açıdan düz bir zemine aktarılma gayreti beni ayrı heyecanlandırır. Kabul edelim, beynin her zaman aynı şeyleri yapmaya değil, farklı eylemlerde bulunmaya ihtiyacı vardır. Biyolojik bir ihtiyaçtır bu. 

    Modern sanata, akademik ve geleneksel dışında kalan soyut, kübik, fütüristik vs. her türlü akıma önyargılı yaklaşılmaması gerektiğini düşünüyorum. Belli bir yaşa gelmiş ve çok örnek görmüş bir kişinin zevkleri oturmuş olabilir. Kendini tanıyordur, biliyordur. Onlara tavsiyede bulunamam. Ancak gençlerin ve büyükleri rehberliğinde de çocukların farklı sanat akımlarıyla buluşturulması gerektiğine inanıyorum. Öğretmenler bilirler. Bir süre ortaokulda resim öğretmenliği yaptığım için ben de biliyorum, farklı şeyler çocukların ilgisini çeker. Picasso'yu anlatıp, kübist bir resim yapmaları istendiğinde farklı bir heyecanla çalışırlar örneğin. 
    İşte 1 Nisan tarihine kadar Sakıp Sabancı Müzesi'nde tüm bu bahsettiğim estetik heyecanı yaşatacak bir sergi var. Tarihi anlatımlarıyla bilgilendirecek sunumlarıyla birlikte... 14 yaş altındaki çocuklara bir refakatçisiyle beraber ücretsiz. 14 yaşının üzerindeki tüm öğrenciler için 5 lira. 
Ve isterseniz yetişkinler için çarşamba günleri ücretsiz. Yani sanattan uzak kalmak için hiçbir neden yok:) 


    Yunanistan'tan gelen bir sergi bu. Çünkü Rus avangardını unutulmaktan kurtaran isim George Costakis olmuş. Moskova'da doğmuş ve hayatının büyük kısmını orada geçirmiş. Elçilik şoförü olduğu için ülkeye gelen yabancı diplomatları sanat eserleri satan yerlerde dolaştırmış. Müzede yer alan bilgiye göre "Özel bir sanat öğrenimi görmemişti, modern sanatı tanımıyordu, ama seyrek rastlanan estetik bir içgüdüye sahipti." Bir resimden etkilenerek 20.yy. deneysel sanatına ilgi duymaya başladı. Stalin kanunları nedeniyle sadece Toplumsal Gerçekçilik üslubu geçerliydi ve avangart sanatçıların eserleri kapalı kapılar ardındaydı. Costakis yaşayan sanatçılarla ve diğerlerinin akrabalarıyla temasa geçerek muazzam bir koleksiyon oluşturdu. İlerleyen yaşında Yunanistan'a yerleşirken koleksiyonun önemli bir kısmını Moskova'da Tretyakov Galerisi'nde bıraktı ancak daha sonra Yunanistan hükümeti bunları satın aldı. O yüzden bugün bu koleksiyon Selanik'teki Devlet Çağdaş Sanat Müzesi'nde görülebilir. İki kere Selanik'e gittim ama aklımda olmasına rağmen ne yazık ki bu müzeyi gezemedim. Bir gezimiz 1 Mayıs tatiline denk gelmişti ve birçok yer kapalıydı. Diğer geziyi de annemle yaptığım için ona uygun hareket etmek durumunda kalmıştım. Ancak görüldüğü gibi sanat evrensel ve iyi ki müzeler var. Sakıp Sabancı Müzesi, 
Rus Avangardı eserlerinden bir kısmını Yunanistan'tan getirterek görmemizi sağlıyor.
George Costakis'in koleksiyonunu sergilediği evi. Dönem sanatçılarının uğrak noktası olmuş.
     Öncü akım, deneysel sanat tabii ki sadece resim ve heykeli kapsamıyor. Yenilikçi sanatçılar her alanda var. Edebiyat, bale, tiyatro,  müzik... Tüm bu alanlarda kalıpları kırma gayretinde olan sanatçıları sergide göreceksiniz. 
Vasily Kandinsky... Nikola Suetin...
    Her ülkenin yenilikçi sanatçıları var. Ruslar'ın özelliği 1917 yılında Ekim Devrimi'yle aradıkları özgür ortamı bulduklarını zannetmeleri. Evet bir süre özgürce sergiliyorlar sanatlarını. Ancak Stalin baskısı arttıkça kimi kendi isteğiyle, kimi devlet eliyle ortadan kayboluyor. Kimisi de devlet ideolojisine uygun işler yaparak varlığını sürdürüyor. Düşüncenin, ilhamın devlet eliyle engellenmesi insan doğasına aykırı değil mi sizce de?
 
    Gelenekseli, belirlenmiş kuralları kırıp eser üretmek tek tip işler çıkartmaz. Sergiyi gezerken Kübizm, Fütürizm, Kozmizm, Süprematizm, Analitik Sanat vs. pek çok akım göreceksiniz. 
 Ve Sakıp Sabancı Müzesi'nin muhteşem boğaz manzarası eşliğinde yakın geçmiş zamanda sanatsal bir yolculuk yapmak, umuyorum ki benim gibi size de iyi gelecek.