13 Aralık 2018 Perşembe

BİR YOLCULUK, ÜÇ FİLM...

    Uçmaktan korkar mısınız? Uçakla seyahat etmekten? Ben biraz korkarım ama belli etmemeye çalışırım, korkumu büyütmemeye çalışırım. Çünkü büyütürsem gezemem. Ve seyahat etmeyi çok seviyorum. Tam bu noktada, en az 2 saat süren uzun uçuşlarda seyredilen filmler imdadıma yetişiyor. Uçağa binip koltuğuma yerleşir yerleşmez eğlence sistemini karıştırmaya başlıyorum. Dakikalarca inceleyip en sonunda birinde karar kılıyorum, başlatıyorum. Filme daldığımda uçak havalanmaya başlamış oluyor. Kaygılanmakla filme devam etmek arasında bocalarken yükselen kalp çarpıntım yavaş yavaş azalıyor. Düz uçuşa geçildiğinde iyice rahatlıyorum ve filmime geri dönüyorum. 
    Geçtiğimiz hafta sonu yine bunları yaşadım. 8 Aralık günü Orhun'un doğum günüydü. Cumartesi gününe denk geliyordu, zemin ve şartlar sürpriz bir yolculuğa müsaitti. Orhun'a haber vermeden Tallinn'e doğru yola çıktık. Erken saatlerde Tallinn'deydik. Yurt odasına giriş için kapıda izin istedik, odaya çıktık ve yanımızda götürdüğümüz keklerle doğum günü şarkısı söyleyerek uyandırdık Orhun'u. Her zaman böyle denk gelmez tabii, bu yıla has güzel bir anı oldu. Doğum günü sürprizi ayrıca bizim için 2-3 günlük küçük bir seyahatle taçlandı. Tallinn'den daha önce çok bahsettim, yine bahsederim ama bu sefer yolculuk sırasında izlediğim filmler yazımın konusu.

    İlginçtir, giderken ayrı dönerken ayrı bir Christopher Robin konulu film izledim. İkisi de vizyondayken dikkatimi çekmişlerdi ama fırsat bulup sinemaya gidememiştim. 
Tanımayan var mıdır bilmem ama böyle bir ihtimale karşı Christopher Robin'in meşhur 
Winnie The Pooh çizgi filminin ana karakterlerinden olduğunu; hâttâ 100 Hektar Ormanı'nda yaşayan Winnie, Piglet, Tigger, Eeyore, Kanga ve Roo'nun arkadaşları olduğunu hatırlatmam lâzım. AA Milne tarafından önce bir kitap olarak yazılan ve 1926'da yayınlanan Winnie The Pooh karakterlerinin hepsi gerçek. Christopher Robin, yazar Milne'in oğlu Billy. Ve diğer hayvan karakterler onun oyuncakları. 
    Önce 2018 yapımı Christopher Robin'i izledim. Christopher büyümüş ve iş hayatına atılmıştı. Çocukluğunun oyuncak arkadaşlarını, onlarla birlikte vakit geçirdiği ormanı unutmuş, Londraya yerleşmiş ve yoğun bir iş hayatına atılmıştı. Önceliği işine veriyor ve ailesini, kızını ihmâl ediyordu. Ormandaki Winnie ise arkadaşı Christopher'ın bir gün onları ziyarete geleceğini düşünüyordu. Birtakım olaylar sonrası kendini Londra'da bulan Winnie, Christopher'la karşılaştıktan sonra macera ilerliyordu. Sonuç, büyüyerek içindeki çocuğu öldüren, fazlasıyla maddi bir dünyaya dalmış Christopher'ın gerçekleri görmesi ve ailesine, yaşamın güzelliklerine daha fazla zaman ayırması oluyordu. Londra görüntüleriyle, Sussex ormanlarıyla bezeli keyifli bir filmdi. 
    
    Yolculuğun başında seyrettiğim "Christopher Robin" hoş ve gülümseten bir filmdi. Dönüşte seyrettiğim "Goodbye Christopher Robin" ise gözlerimi yaşarttı, katı gerçeklere dayanıyordu ve tüm bunlardan dolayı çok etkileyiciydi. 

    Orhun küçükken Ayı Winnie ve arkadaşlarını beraber seyrederdik. Oyuncakları da vardı. Ben de o sevimli guruptan keyif alırdım. Hâlâ alırım aslında. Şu yaşında bazen Orhun'u "Hadi uyaaan! Katıl bizleeeree! Burada tüm dostlarııın!" şarkısını söyleyerek uyandırırım:) Filmde de söylendiği gibi dünya üzerinde Winnie'nin tanınmadığı ülke yok. AA Milne'in eserini oğlundan ve oğlunun oyuncaklarından ilham alarak yazdığını biliyordum. Bir yerlerde okumuştum. Ama hikâyeyi tamamen öğrenmek için bu filmi izlemem gerekiyormuş. Ballandıra ballandıra anlatmak isterdim ama öyle yapmayayım, en iyisi Goodbye Christopher Robin'i izlemeyenlere tavsiye edeyim. 
Baba-oğul, anne-oğul, Billy ve dadısı arasındaki ilişki; Christopher Robin olarak bilinen ve ister istemez herkes tarafından tanınan Billy'nin aniden gelen ünü reddedişi, Winnie'yi herkesle paylaşıyor olmasının getirdiği üzüntü, aslında tüm olan biteni değil sadece anne ve babasını istiyor oluşu çok ama çok etkileyici. 
    Filmi izledikten sonra Winnie ve arkadaşlarına çok daha farklı gözle bakacaksınız. Billy'nin kitaptan, çizgi filminden, oyuncaklardan gelen muazzam geliri reddetmesi, küçük bir kitapçı dükkânı açarak geçimini sağlaması beni olduğu gibi sizi de etkileyecek. Eğer izlemediyseniz Domhnall Gleeson ve Margot Robbie'nin başarılı oyunculuklarıyla taçlanan bu filmi listenize ekleyin derim.

    Tallinn'den dönüş yolculuğu İstanbul hava trafiğinin yoğunluğundan dolayı bir miktar uzayınca ikinci bir filme vakit ayırabildim. Bu film de yine bu sene vizyondayken dikkatimi çekmişti ancak yakınımdaki sinemalarda gösterilmemişti. Bu da bir biyografi. Ve yine bir yazar biyografisi. Frankenstein'ın yazarı Mary Shelley'nin hikâyesi.
   
    Mary de İngiliz. Anne ve babası başarılı birer yazar. Annesi kadın hakları savunucusu, zamanın ilerisinde bir yazar. Mary'nin babası evliyken onunla beraber olmak gibi cesur bir harekete kalkışmış. Cesur bir hareket diyorum çünkü tarih 1700'lerin son yılları. Cesur, başarılı ve fakat ömrü kısa. Mary'nin doğumundan birkaç gün sonra ölüyor. Babası ve üvey annesiyle yaşayan Mary, annesi nedeniyle ölüme ilgi duyan, mezarlıklarda vakit geçirmeyi seven, korku hikâyeleri okuyan farklı bir kız. Ve yine annesi gibi cesur. Aşkının peşinden gidiyor, sevgilisiyle ancak karısının ölümünden sonra evleniyor. O arada bir çocuğunu kaybedince iyice mistik konulara ilgi duyuyor. Hep yazıyor. Frankenstein romanıyla ünleniyor. Önce kitabı kendi adıyla değil kocasının adıyla çıkarmaya mecbur kalıyor. Neyse ki ikinci basım Marry Shelley adıyla oluyor. Edebiyat meraklılarını tatmin edecek bir film, biyografi sevenleri de memnun edecek bir film. Benden söylemesi.
    Vizyondayken kaçırdığın filmleri uçak yolculuğunda yakalamak şahane. Her havayolu aynı değil sanırım ama Türk Hava Yolları'nın hemen hemen tüm uçaklarında eğlence sistemi var ve dediğim gibi yolculuğu epeyi kolaylaştırıyorlar. Evde pek film seyredemiyorum. Bir sinema salonunda 
bir de uçakta dikkatimi verip seyredebiliyorum. Keyif aldığım 3 film de işte böyle bir yazı ve tavsiye konusu oluyor.




26 yorum:

  1. Ben seviyorum uçağı ama bazen sadece kalkışta başım dönüyor. İnişte problem olmuyor nasılsa. Hayatımda bir kere korktum onda da Tunusair'in çılgın kadın pilotu yüzündendi. Kadın resmen yan yan kaydırarak kaldırdı ve inişte de aynısını yaptı. Havada da müthiş hızlı gittiğini söyleyebilirim. Normal zamanın çok altında iniş yaptık Tunus'a :D Hanımefendinin acelesi varmış anlaşılan ahahaha. Ben genelde müzik dinlemeye çalışırım fakat merkezi sistemden değil. Ya kulaklıklardan ya da ses ayarlarından bilemiyorum çok kötü geliyor kulağıma. Filmleri bile bazen altyazı ile sessiz seyrederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uçak dönerken zaten bir tuhaf oluyorum, o pilota denk gelsem ne yapardım bilmem:)
      Filmleri ben de altyazılı ve çok hafif seste izliyorum. Müzik dinlemek pek verimli olmuyor doğru, hele seni hiç tatmin etmiyordur:)

      Sil
  2. kızım küçükken birlikte winnie the pooh ları hiç kaçırmaz birlikte seyrederdik..evimizde piglet winnie the pooh ayıcık ve filcik var kızım artık büyüdüm deyip kafama attı onları ama ben saklıyorum çünkü biliyorum ki bir kaç yıl sonra büyümenin çok da matah birşey olmadığını anlayacak ve çocukluk anıları değerlenecek en azından öyle tahmin ediyorum....3 filmi de hemen not aldım internetten bulur bulmaz seyredeceğim inşallah...Talinn i çok merak ediyorum gitmek istediğim rotalardan biri vize ayarlamalımıyız acaba...sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O oyuncakları saklayarak ne iyi yapıyorsunuz. Benim annem biriktirmeyi sevmez, çocukluğumuzdan hiçbir şey yok:) Ama ben oğlumun bazı oyuncaklarını, giysilerini saklıyorum.
      Tallinn güzel şehir. Bizim oğlan orada okuduğu için çok yazdım hakkında. İsterseniz etiketlere bakarak okuyabilirsiniz. Schengen vizesi alırsanız Tallinn'e de gidebilirsiniz. Umarım gönlünüze göre olur. Sevgiler...

      Sil
  3. Uçakta film izlemek çok keyifli. Geçen hafta ben de izledim. Yolculuk keyifli hale geldi:)

    YanıtlaSil
  4. gittim bir de ig de takip ettim sizi :) gwenhyy ben

    YanıtlaSil
  5. Ben de özellikle kalkış ve inişlerde uçaktan korkanlardanım; uzun uçuşlarda genelde film seyrederim ama çoğunlukla pegasusla uçtuğum için kendimi başka türlü oyalamaya çalışıyorum. Winnie the Pooh benim de çocukluk kahramanımdır çarşafları, oyuncakları, bardakları, ıvır zıvırlarıyla büyüdüm; sabahları şarkıyı söyleyerek ben de evde dolanırım:) Arkasındaki hikayeyi filmleri izlemeden önce bilmiyordum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalkış ve iniş fena:)
      Film güzel ama değil mi? İzleyince Winnie ve arkadaşları daha da bir anlam kazanıyor.

      Sil
  6. Uçakta başka türlü vakit geçmiyor zaten. En güzeli film izlemek bence de!

    Mary Shelly'i izlemiştim. Çok da ilginç bulmuştum hikayesini. Herkese tavsiye ederim, hiç sıkılmadan izleyecekler. Özellikle edebiyat-severler hiç kaçırmasınlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında kitap okumak da güzel ama malûm özellikle gece uçuşuysa ışıkları kapatıyorlar ve okuma ışığını sevmiyorum:)
      Mary Shelly konusunda da haklısınız. Sevgiler...

      Sil
  7. Uçakla seyahat etmek beni hiç korkutmuyor nedense. Bir kıyas gerekirse karayolu ike seyahat daha tehlikelidir aslında. Eğer gündüz saatlerinde uçuyorsam bulutları seyretmek çok keyifli gelir. Film izlemek zamanın nasıl geçtiğini anlamamak için güzel çare:) Filmleri not aldım tabii.
    Orhun'a sağlıkla, mutlulukla geçecek upuzun yıllar diliyorum. Sevgiler Sezer..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle kara yolundan daha güvenli ama işte nedense bir çekinme oluyor:) Aslında arkana yaslanıp keyfini çıkarmak lazım.
      Filmleri beğeneceksin:)
      Orhun için iyi dileklerine de çok teşekkür ediyorum Zeugma. Kocaman sevgiler benden...

      Sil
  8. Winnie'yi hep çok sevmişimdir, bu filmleri de izleyeyim :)

    YanıtlaSil
  9. ah sorma sana daha önce yazdığım gibi, uçaklarda şimdiye kadar
    1 kez rastladım. ama genelde pegasusla gittiğimizden bu böyle
    bennce. ama uçak korkumu anlatamam sana. başkası olsa hiç binmez ama
    seyahat tutkusu ağır basıyor Allahtan. uçakta ne birşey
    yerim içerim, ne müzik dinlerim, ne de kitap okurum
    bu yüzden benim için öyle eziyet ki. zaman geçmiyor
    uçakta.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya inan üzüldüm şimdi, endişeyle hiçbir şey yapmadan uçmak da çok zor:) THY'nin uçuş korkusu olanlar için programları vardı, gördüm ama incelemedim. Ona bir baksana Buket.
      Aslında en güvenli yolculuk şekli, bunu benimsememiz lazım sanırım.

      Sil
  10. Ben de uçak yolculuklarından korkuyorum desem inanır mısın? Ama yapacak bir şey yok. Aynı senin gibi bu korkumun büyümesine izin vermiyorum. Yoksa seyahat edebilmem mümkün değil. Ben evde kalıp da evden birileri uçak yolculuğu yapıyorsa yine aynı stres oluyor. Selçuk Çin'e ayak basana kadar içim kıpır kıpır oluyor. Ancak "indim" mesajını alınca rahatlıyorum.
    Ve bir ay sonra hayatımın en uzun uçuşunu yapacağım. Şimdiden yok gözümde büyüyor. Avustralya'ya nasıl gidilir, oradan buraya nasıl dönülür bilmiyorum :)
    Hep beraber yaşayıp göreceğiz. :)
    Orhun'un doğum gününü kutlarım. Ne güzel bir sürpriz yapmışsınız. Bizimkinin yanına bu aralar hiç yanaşılmıyor. Hep yalnız kalma isteği :) Elbet geçecek bu ergenlik diyerek susup oturuyoruz :) Çok öperim seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanırım Özlem, birçok kişi böyle:) Ben de sevdiklerimden biri yolculuktaysa o gelene kadar dua üstüne dua ediyorum:) Ne diyeyim, tüm yolculuklarımız güzel geçsin, hayırlı yollarımız olsun inşallah:)
      Avustralya deyince ben bile heyecanlandım şimdi. Ama uçuştan değil, seyahatin güzelliğinden:) Çok istediğim yerler. Aktarma oluyor diye hiç yanaşmadık şimdiye kadar, sonra işte Orhun'un okulu vs. Ama kesinlikle dileklerim arasında. Bir şey olmaz, arka arkaya aç filmleri, ye iç yolculuğun keyfini çıkar:)
      Orhun adına teşekkür ederim. Kuzey'inki yaşının gereği dediğin gibi. Birbirine yakın aile bireyleri arasında sorun olmaz böyle şeyler:) Çok öpüyorum ben de seni...

      Sil
  11. ne tatlı sürpriz olmuuuş :) talinn sayende, gitmesem de çok sevdiğim yer olduu. üç filmi de izlerim tabii :)

    YanıtlaSil
  12. mc gregor robini izledim. şirin filmdi :)

    YanıtlaSil
  13. Uçakta vakit geçirmek için film seyretmek ve kitap okumak harika tercihler oluyor. Yoksa zaman geçmiyor bir türlü...

    YanıtlaSil

Yorumu olan?