11 Ekim 2018 Perşembe

SAKİN ŞEHİR MUDURNU'DA HOŞSOHBET ZAMANLAR...

    Bir önceki yazıda Abant Gölü'ndeydik, şimdi Mudurnu zamanı. Abant Gölü civarında bir gece konaklamamızın ardından, otelde aldığımız kahvaltı sonrasında Mudurnu'ya doğru yola çıktık. Mudurnu'ya gitmek için Abant Tabiat Parkı'nın içinden geçmek gerekiyor. Parka giriş ücretli. 
Bir gün önce burada bolca vakit geçirdiğimiz için bugün sadece yolunu kullanacağız. Bu durumu gişede belirtince tekrar bir ücret ödememize gerek kalmıyor. Yarım saat sonra Mudurnu'dayız.


    Bolu, Düzce, Sakarya civarı görülecek yerler açısından çok zengin, her birini görmeye vaktimiz yetmez. Biz o gün Mudurnu'da karar kıldık. Üzerine Mudurnu'nun Mart 2018'de Cittaslow seçilmiş olduğunu öğrenmemiz bizi sevindirdi. Cittaslow deyimiyle ilk kez karşılaşanlar için daha önce Seferihisar-Sığacık yazımda bahsettiklerimi burada tekrar kısaca paylaşmak isterim: "Cittaslow, küreselleşmenin herkesi aynılaştırmasına, hızın getirdiği mutsuzluğa karşı oluşturulan uluslararası bir hareket. İtalya merkezli bu hareket 1999 yılında kurulmuş ve belli kriterleri karşılayan yerleşim birimlerine Sakin Şehir ünvanı verilmeye başlanmış. "Chianti" ilk Cittaslow olurken, bizim ilkimiz "Seferihisar" olmuş. Organizasyona dahil 28 ülke var. Cittaslow kentlerinde yerellik destekleniyor, hayatın sakin akışı içerisinde herkesin birbirini tanımasına önem veriliyor, doğal enerji kullanımı şart koşuluyor. Kısacası Cittaslow ünvanlı kentlerde hayat sakince ve katkısız akıyor. İşte bu yüzden bu şehirlerin sembolü salyangoz".
   
    Mudurnu, Sakin Şehir ünvanına kısa bir süre önce kavuşmuş. Gördüğüm kadarıyla çok da iyi olmuş. İlçe sakinlerinin sıcaklığı, orada yaşıyor olmalarından duydukları memnuniyet etkileyiciydi. Arabayı park eder etmez içinde kendimizi bulduğumuz yerel pazar, bahsettiğim uluslararası hareketin söz konusu ayağını fazlasıyla karşılıyordu. Mudurnu'da ilk yaptığımız şey yaşlı amca ve teyzelerle sohbet ede ede balkabağı, dağ kekiği, kozalak reçeli ve kuru fasulye almak oldu:) Kozalak reçelini ilk kez gördüm. Kavanozun içine görsellik için atılmış minik kozalak beni tavladı ama daha sonra araştırınca soğuk algınlığına karşı Rus kaynaklı geleneksel bir reçel olduğunu öğrendim. Gerçi satıcı teyze de "öksürüğe birebir" demişti. Tadı da çok güzelmiş, şimdi daha fazla almamız gerektiğini düşünüyorum.

    Pazar alışverişinden sonra eski evleri nedeniyle Sit alanı ilan edilmiş ilçenin tarihi sokaklarına daldık. Ortalama 600 yıllık Osmanlı konaklarının çokluğu, Mudurnu'da bir zamanlar ferah bir yaşantının var olduğunu belgeler nitelikte. Tarihi baharat ve ipek yolunun önemli duraklarından biri olmak, gelişmişliğin en önemli etkenlerinden.

    Bölgede Osmanlı öncesi bir yaşam da var elbet. Frigya'ya, Lidya'ya, Persler'e, Roma ve Bizans'a uzanan bir tarih söz konusu. "Mudurnu" ismi ise Bizans döneminde yöneticilik yapan Bursa tekfurunun kızı Moderna'dan miras.
    Bu denli tarih kokan Mudurnu'da uğramak istediğim her yeri görmek mümkün olmadı. Genelde bir seyahatten önce fazlasıyla plan program yapıyorum ve uygulamaya çalışıyorum ancak bu sefer serbest davranmaya karar verdim. Zira yanımızda annemin olması da daha önceki gibi koşturmalı, bol yürümeli, tırmanmalı bir seyir izlememize engeldi. Hem tescilli sakin şehirdeydik. Sakince gezmek en iyisiydi. Ayrıca uğradığımız yerlerde öyle bir sohbete muhabbete kapıldık ki birkaç saat ayırabildiğimiz Mudurnu'da o zamanın da nasıl geçtiğini anlamadık.

    Tüm bunlara karşın asla atlamayı düşünmediğim bir yer vardı ki o da Pertev Naili Boratav Kültür Evi ve Müzesi. 

    Eski mahkeme binası, kültür merkezine ve müzeye dönüştürülmüş. Mudurnu'yu tanımak için en iyi adreslerden biri. Eski sokakların, çarşının içinden geçerek müzeyi bulduk. İlgili Nejdet Bey'in bir başka işi olduğu için müzenin kapalı oluğunu öğrendik. Üzüldük tabii. Hiç olmazsa binanın tarihi havasını soluyalım, bir miktar dinlenelim diye düşünerek müzenin kafe kısmında birer kahve içtik. Balat kafelerini andırır bir ortam. Nostaljik, sıcak. Duvardaki raflarda fazlasıyla nitelikli araştırma kitapları dizili, fonda hafif bir caz müziği... Burasının bir zamanlar mahkeme binası olduğuna, hatta bir kısmının kadın hapishanesi olarak kullanıldığına inanmak zor.

    
    Kahvelerimizi içip Kültür Evi'nden ayrılırken biraz sonra tekrar oraya döneceğimizi bilmiyorduk. Hayâlkırıklığımızı bastırıp Demirciler Çarşısı'na yönelmiştik. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağın kadar oyalayıcı, sevimli ve davetkâr dükkanlarla dolu burası. Esnaf da sohbete meraklı olunca ayrılmak biraz zor. 

    
    Satın almak şart değil diyerek bizi davet eden Mehmet Amca'nın dükkânında bakır eşya namına yok yok. Kendisi de her birini tek tek anlatmaya meraklı. "Unutma! Özbakırcı!" diye diye sohbete tuttu bizi. Yıllar önce İstanbul'da Fındıkzade'de aynı yerlerde yaşamışız. Oradan da bir muhabbet açıldı tabii. Yalnız şu an Mudurnu'da yaşamaktan çok memnun. "Burada kafamız rahat, suç olmaz, hırsızlık olmaz" diyor. Oğullarıyla birlikte İstanbul'a belediyeye ve müzelere de iş yaptığını söyledi. Daha ne olsun?

    
    
    Gönül isterdi ki el yapımı şamdanları, ibrikleri satın alayım. Bir bakır sahan ve bir soslukla ayrıldık oradan. Ama yanlış anlaşılmasın, hakikâten Mehmet Amca'nın satışa yönelik ısrarı olmadı. O belli ki Mudurnu'yu seven, işini seven ve farklı insanları görünce sohbet etmek isteyen biri. Giderseniz unutmayın, Özbakırcı'ya uğrayın! :)

    
    Mehmet Amca'nın dükkânından ayrılırken gelen oğlu "sizi müzeye götüreyim" dedi. Kapalı olduğunu söyledik, açabileceğini söyledi. Yerel yerlerde durum böyle. Canımıza minnet tabii. Tekrar Pertev Naili Boratav Kültür Evi ve Müzesi'ne döndüğümüzde Nejdet Bey'in de gelmiş olduğunu öğrendik, sevindik.

    
    Nejdet Akay Bey, MUKTUDER'in yani Mudurnu Kültür ve Dayanışma Derneği'nin başkanı. Dernek Mudurnu tarihini korumak ve tanıtmak isteyen bir grup gönüllü sayesinde ayakta. 
Nejdet Bey Mudurnu tarihine ve kültürüne son derece hâkim. "Vaktiniz varsa anlatacağım" dedi ve bize müzeyi gezdirdi. Bir süre sonra sıkılıp saatine bakmaya başlayanlara sitemini belirtti. 
Biz kendisini keyifle dinledik.
    Müzeye adını veren Pertev Naili Boratav halkbiliminin öncülerinden. Türk folkloru, Türk halk edebiyatı konularında önemli çalışmaları olan Pertev Naili Bey, komünizm suçlamalarıyla üniversiteden atılınca çalışmalarını yurt dışında sürdürüyor, kendisi bir daha dönmüyor belki ama tüm çalışmalarının ülkesine gelmesini sağlıyor. Mudurnu'yla olan bağlantısının sebebi ise babası Abdurrahman Naili Bey'in burada kaymakamlık yapmış olması, Kurtuluş Savaşı sırasında büyük yararlılıklar göstermesi ve savaştan sonra da kaymakamlığa uzun yıllar devam edip halkın sevgisini kazanması.
Kuvâ-yi Milliyeci Kaymakam Abdurrahman Naili Bey'in Masası

    Tarih derslerinden hatırlarız, Mudurnu, Kurtuluş Savaşı sırasında milli mücadelenin kendisini en fazla gösterdiği yerlerden biri. Çevresi yangın yerine dönmüşken, saray yanlılarının ve İngilizler'in baskıları artarken, Anzavur Ayaklanması yayılırken, o civarda bağımsızlık yolunda ilk hareket Mudurnu'dan gelmiştir ve 30 Mayıs 1919'da "Mudurnu Redd-i İlhak Cemiyeti" kurulmuştur. Atatürk'ün Anadolu'ya geçmesinden yalnızca 12 gün sonra...
    MUKTUDER'in ve Mudurnu halkının ayakta tutmaya çalıştığı müzede milli mücadele yılları Nejdet Bey'in gönülden anlatımıyla ve belgelerle göz önüne serilmekte. Fotoğraflarda Mudurnu'yu ziyareti sırasında görülen kadın kahraman Kara Fatma'ya rastlamak, Atatürk'ün Mudurnu'ya gönderdiği teşekkür mesajını okumak muhteşem.
    Yalnızca milli mücadele yılları yok bu müzede. Bir zamanların günlük kullanım eşyalarının her biri ayrı kıymetli, her biri ayrı tarih dersi verir nitelikte. Mudurnu'nun ipek ve baharat yolu üzerinde bulunması Avrupa'dan veya Doğu'dan birçok eşyanın buraya gelmesine -örneğin makarna kesme aleti-, günlük yaşama dahil olmasına sebep olmuş. Günün şartlarına göre oldukça modern ve pratik bir yaşam varmış Mudurnu'da ki bu da müze duvarlarında yer alan fotoğraflardan belli.
Oyalar ve isimleri

    Mudurnu'ya yolu düşenler, Mudurnu'yu tanımak isteyenler Pertev Naili Boratav Kültür Evi ve Müzesi'ni ziyaret etmeyi unutmamalı.

    Mudurnu tarihini dinledik, alışverişimizi yaptık, sohbetler ettik, haliyle karnımız acıktı:) Hemen internete girip nerede ne yiyeceğimize baktık ve daha önce gezerken görmüş olduğumuz Keyvanlar Konağı'nı bulduk tekrar.

    
    Keyvanlar Konağı, konaklamaya açılmış tarihi konaklardan biri. Lezzetli yemeklerimizi yedikten sonra konağın içini de gezdim. Aslında geceyi böyle tarihi konaklardan birinde geçirmek isterdim, üstelik araştırmamı da yaptım ancak annem modern mimariden yana:) İçini de girip gezmedi. Niye bilmem, eşim de gezmedi. Kardeşim yanımızda olsaydı o da gezmezdi. Ailenin nostalji meraklısı benim, farklı yerler görmeyi çok seven, gezerken farklı deneyimleri tercih eden benim. Blog bana ait zaten, çok meraklı olsalardı onlar da açarlardı onlar da yazarlardı değil mi ama? :) 




    
    Bolu aşçılarının el lezzetleri meşhurdur. Keyvanlar Konağı'nın bahçesinde çok lezzetli yemekler tattık. Güveç, yaprak dolması gibi klasik yemeklerden farklı olarak balkabaklı gözleme de sipariş ettim. Balkabağını çok sevdiğim için gözlemeyi de sevdim. Bir süre önce Mudurnu deyince akla tavuk gelirdi ama gördüğüm kadarıyla yemek konusunda sadece tavukla anılmak istemiyorlar. Farklı yiyecekler öneriliyor. Ben de tavuk demeyecektim zaten, eşim de meraklısı değil. Annem tavuk ızgara söyledi:)

    
    Yemekleri yapan ama adını sormayı unuttuğum kadın arkadaşım bir süre masamızda bize eşlik etti. Böyle samimi bir hava var işte Mudurnu'da. Sohbet muhabbet her yerde. O yüzden zaman su gibi aktı, uğradığımız birkaç yerde çene yapmaktan saat kulesini, Osmanlı camilerini, hamamlarını göremedik. Bu konuda içim rahat değil ama bize bir kere daha Mudurnu'ya gitmek için bahane olur diye düşünüyorum. Belki bir sonraki ziyaretimizde cuma günleri yapılan Ahilik duasına da denk geliriz. Mudurnu, kaynağı yüzyıllar öncesine uzanan Ahilik geleneğinin sürdürüldüğü yerlerden biri. Ahilik, bilindiği üzere esnafları ilgilendiren, esnaflığın ahlâkını, felsefesini belirleyen bir oluşum. Mudurnu'da bir Orta Çarşı var, bir de Demirciler Çarşısı. Cuma günleri yapılan dua sırasında Orta Çarşı esnafı ayakta dua edermiş, Demirciler çarşısı esnafı ise oturarak. Bunun sebebi normal zamanda demircilerin ayakta çalışmalarına duyulan saygı imiş. Her yeni iş yeri, esnaf duasının ardından topluca dilenen dileklerle açılırmış. Meslek ustalığını kazananlara törenle şed kuşatılırmış. Ve daha birçok ritüel. Çok güzel değil mi? Demek Mudurnu esnafının hoşsohbet hallerinin, kalenderliğinin içi boş değil. Yüzyıllara dayanan bir altyapısı var.

   

    Mudurnu'dan fazlasıyla memnun ayrıldık. Cittaslow seçilmesini ayrıca tebrik ediyorum. Henüz yeni bir kazanım olduğu için yakın zamanda kültürel, yerel ve turistik açıdan çok daha fazla işler yapacaklarını düşünüyorum. Bu havanın, bu hazırlığın, Mudurnu sokaklarında hissedildiğini belirtmeliyim. 

    
   
    
    O gün İstanbul'a dönerken hazır yol üzerinde diye bir de Sülüklügöl'e uğramaya karar verdik. Uğradık da... Ancak pek yol üzerinde değilmiş, epeyi bir içeride ve tepedeymiş. Hafif doz maceralı Sülüklügöl yolculuğunu bir sonraki yazıya bırakıyorum. Instagram'da paylaşım yapınca Sülüklügöl ve özellikle yolu hakkında DM'den bilgi isteyenler oldu. Demek ki ilgi çeken bir yer. 
O yüzden ona farklı bir parantez açayım, bu yazı ise Mudurnu'ya özel olsun. Tekrar görüşene kadar hoşçakalsın Mudurnu!



22 yorum:

  1. İsmini o kadar duyduğum Mudurnu'yu ilk kez görmüş oldum Sezer'ciğim, itiraf edeyim bu kadar güzel, şirin bir yer olduğunu bilmiyordum, cittaslow'u da artık öğrenmiş oldum sayende:))iyiymiş:))balkabağına bayılırım cevizli tatlısına kışın sıksık yaparım, bu kış henüz yapmadım, ama gözlemesini ilk kez duydum, afiyet olsun, dolmalar da harika görünüyor işte onu sık yapamıyorum çok zahmetli:(

    Eline sağlık canım, gitmiş kadar oldum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şirin bir yer Müjde. Ve fotoğraflardan daha güzel.
      Ben çok teşekkür ediyorum. Sevgiler...

      Sil
  2. Güzel bir yazı olmuş. Güzel bir havada gidip görmek lazım belki baharda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de baharda şahane olur. Çok teşekkürler Mehtap.

      Sil
  3. ayyy gidesim geldi yaaa..Ne kadar güzel fotoğraflar bunlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında iyi fotoğraf çekemedim. Fotoğrafa vakit ayıramadım açıkçası. Yoksa çok daha güzel görüntüler alınır:)
      Sevgiler, teşekkürler...

      Sil
  4. Dil bir yerde Mudanya'ya kaymış, Mudanya'yı da çok severim:)Bu Sakarya, Bolu civarı bizim de çok beğendiğimiz,her fırsatta yolumuzu düşürdüğümüz bölgeler. Çok hoş bir gezi olmuş, teşekkürler paylaştığınız için:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Aslında 3 yerde kaymıştı. İkisini yayınlamadan düzelttim, birini atlamışım:) Hattâ o Mudanya'ları fark edince, aklıma elimde güzel Mudanya fotoğrafları olduğu ve benim orayı hiç yazmadığım gelmişti:)
      Düzeltmeyi yaptım, belirteyim de yorumunuz havada kalmasın. Çok teşekkür ediyorum hatırlatma ve yorum için Bahar. Sevgiler...

      Sil
  5. İtalya'dan dünyaya sıçrayan Cittaslow akımının ülkemizde yaygınlaşması çok sevindirici. Sakin şehir salyangozuna taze taze sahip olan Mudurnu'yu ziyaret etmek için güzel sebepler sunmuşsunuz.

    YanıtlaSil
  6. Mudurnu'ya ilk 16 sene önce gitmiştik. o zaman tabi bu kadar
    turstlik değildi. insanlar artık heryere gitmeye, gezmeye başladı. bir anlamda
    da güzel birşey çünkü şimdi bu fotoğraflarla ne kadar değişim göstermiş görüyorum.
    restorasyon olmuş, yeni yerler açılmış, çok güzel..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha da turistik olacak gibi. Citta Slow olduğu için, ne kadar turistik bir hâl alsa da yerelliğini kaybetmeyeceğini bilmek güzel. Kriterleri kaybederse ünvanı da kaybeder:)

      Sil
  7. Müzedeki o telefonla Oytun'un bir pozu var sanki konuşuyormuş gibi, hala en sevdiklerim arasında...
    İyi ki gitmişsin, ben de mudurnu'yu çok sevmiştim, yavaşşehir olmasına da ayrıca çok sevindim.. Şahane bir şey olmuş...

    Keşke o eski konakta kalabilseydin, içim gitti sen yazınca... Bir dahaki sefere sen eşini ikna edersin eminim. Biliyorum ki anneler ikna olmazlar, benimkinden bilirim ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahsi geçen anneler bir şekilde ikna olurlarsa bu kez memnuniyetsizliklerini devamlı ima ederler, o da işime gelmez:)

      Sil
  8. Ah ne güzel, dolu dolu bir gün olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sülüklü Göl macerasını da ekleyince, gerçekten tam anlamıyla dolu dolu oldu:)

      Sil
  9. Sohbetli, muhabbetli gezilerin huzuru başka Sezer'ciğim.
    Yine gider, görmediğin yerlerini görür, bize de yazarsın bir güzel fena mı :)
    Ben çok sevdim Mudurnu yu. Biraz Beypazarı kıvamında bir yer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah Tülin Hanım. Hepimizin keyifli gezileri olsun.
      Sevgiler...

      Sil
  10. Senin Mudurnu yazını çok merak ediyordum. Çünkü memleketimi başkalarının gözünden görmek, ve dinlemek hoşuma gidiyor. Bu ara Türkiyedeyim, her zaman ve her yerde internetim ve bolca vaktim olmadığından şimdi okuma fırsatı bulabildim. Çok güzel ve ve bilgilendirici bi yazı olmuş. Mudurnuyu bilinçli bi şekilde gezmişsiniz. Evet o her Cuma esnaf duası yapılır orada. Kabak gözlemesi Mudurnuya has bi şey. Sevip sevmediğimden emin değilim. Özlediğim bi şey değil. Ama birde kaşıksapı vardır. Bir makarna çeşidi. Üzerinde keş, ceviz ve bol tereyağı. Mhhhh..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıyı beğenmene sevindim, ben de Mudurnu'yu çok sevmiştim:) Biraz daha vakit geçirmek isterdim aslında. Bir başka sefere diyeceğim artık.
      Kaşıksapını denemek isterdim ama hepsi bir anda olmuyor ne yazık ki, o da sırasını bekleyecek artık:)

      Sil
  11. Cittaslow kavramı biz İzmirlilere çok yabancı olmayan bir kavram. Mudurnu'yu o kadar güzel anlatmışsınız ki keyifle okudum, yazı bitmesin istedim. Verdiğiniz bilgiler çok güzel, gitmiş kadar oldum. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet evet, Cittaslow kentlerin sayısı çok arttı. Sizin Seferihisar-Sığacık'a bayılıyorum:)
      Çok teşekkür ediyorum, beğenmenize sevindim.

      Sil

Yorumu olan?