11 Şubat 2017 Cumartesi

FİLM TAVSİYESİ... LİON...

   
    Dün yine tek başıma sinema keyfi yaptım. Lion filmini tercih ettim, çok beğendim ve hafta sonu önerisi olarak paylaşmak istedim. Lion bu senenin Oscar adaylarından biri. En İyi Film dahil olmak üzere altı dalda aday olarak gösterilmiş. 
  Gerçek bir hayat hikayesine dayanan konusundan çok etkilendim. Verilmek istenen mesaj nedeniyle de gönlümü çeldi. Lion, Hindistan asıllı Saroo Brierly'nin hikayesini anlatıyor. Brierly'nin kitabından uyarlanmış. Bu yüzden En İyi Uyarlama Senaryo dalında da Oscar adayı. 
  Saroo annesi, ağabeyi ve kız kardeşiyle birlikte Hindistan'da zor şartlar altında yaşayan bir çocuk. Henüz 5 yaşında. Babaları yok. Annesi taş taşıyan bir işçi. Ağabeyi Saroo'nun korumasını üstlenmiş. İkisi her daim beraberler. Tüm gün sokaklarda dolaşıp biraz para kazanabilecekleri işlerin peşinde geziyorlar. Aile bireyleri arasındaki sevgi zor şartları bir parça iyileştiren en büyük etken. 
    İki kardeşin ilk kareden itibaren içimizi ısıtan ilişkileri hazin bir olayla son buluyor. Para kazanmak için sokaklara çıktıkları bir gün Saroo kayboluyor. İçinde uyuyup kaldığı tren hareket edince iki gün boyunca zorunlu bir yolculuk yapıp evinden 1200 km. uzaklaşıyor. Kimseye derdini anlatamıyor çünkü evinin bulunduğu yerin adını bile yanlış telaffuz edecek kadar küçük. Günlerce sokaklarda gezmesinin ardından bir yetimhaneye yerleştiriliyor. Sokaklarda ne kadar sefalet varsa yetimhanede de bir o kadar sıkıntı olduğunu görüyoruz. Saroo yine de şanslı çocuklardan. Avustralyalı bir çift tarafından evlat ediniliyor. Bu insanlar kendi çocukları olabileceği halde zor durumdakileri evlat edinmeyi düşünecek kadar yüce gönüllüler. Saroo'dan sonra yine Hintli bir çocuğu himayelerine alıyorlar. Saroo Avustralya gibi refah düzeyi yüksek bir ülkede başarılı bir birey olarak büyüyor. Bu sürede Hindistan aklına gelmiyor. Fakat bir gün üniversitede tanıştığı Hintli arkadaşları bazı anılarının geri gelmesine sebep oluyorlar. Annesinin, ağabeyinin yüzlerini hatırlıyor. Hindistan'a dair çok ufak tefek görüntüler geliyor gözünün önüne. Ailesini bulmak istiyor. İki yıl boyunca Google Earth'te 1200 km.çapında bir alanı tarıyor ve biraz bilim, biraz anılar, biraz şans derken yaşadığı yeri buluyor. Tam 25 yıl sonra, Avustralyalı ailesinin de moral desteğiyle Hindistan'a gidiyor. Evine doğru adım adım yürürken seyirci de Saroo ile aynı heyecanı yaşıyor. Gerisi sinema salonlarında. 
    Lion, En İyi Görüntü Yönetmenliği dalında da Oscar adayı. Haklı bir adaylık bu. İlk yarıda Hindistan varoşları, ikinci yarıda Avustralya'nın pırıl pırıl görünümü ve doğası öyle bir yansıtılmış ki hem estetik sahneler ortaya çıkmış, hem de "bakın dünyanın farklı iki bölgesi arasında nasıl bir uçurum var" duygusu yaratılmış. Hindistan'da çocuk olmak, Avustralya'da çocuk olmak... Saroo'nun hayat hikayesini aktarmasındaki temel motivasyon aradaki bu fark sanıyorum. 
    Başrolde diyebileceğim Dev Patel, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu adayı. Onu Slumdog Millionaire'den tanıyoruz. Bence bu role çok yakışmış. Gerçek Saroo'yla hiç benzemiyorlar. Çok da önemli değil bu tabii ama diğer oyuncular hikayenin gerçek kahramanlarına o kadar benzemişler ki Patel için "hiç benzemiyor" yorumu yapılmasına sebep oluyorlar. Saroo'nun küçüklüğünü oynayan Sunny Pawar çoook tatlı ve yaşına göre şahane bir oyunculuk çıkarmış. Avustralyalı anne Nicole Kidman da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu adayı. Burada Avustralyalı aileye selam çakmadan geçmek olmaz. İyi ki böyle insanlar var dedirtecek kadar şahaneler. Filmin sonunda herkesin gerçek fotoğraflarını görmek, o saate kadar kurgusal bir düzenle izlediğin tüm hikayenin kafana dank etmesini sağlıyor. Aslında tüm olanlar gerçek.  Ve kim bilir dünya üzerinde daha neler neler yaşanıyor. 
    Son Oscar adaylığının En İyi Film Müziği dalında olduğunu belirteyim. Bu kadar övgüden sonra filmin yönetmeninin ismini anmazsam olmaz. Yönetmen Garth Davis, ancak adaylığı yok. 
    Filmin sonunda Hindistan'da sayısı fazla olan kayıp çocuklara dikkat çekilmesi ve bu konuda yardımcı olmak isteyenler için bir web adresinin verilmesi de takdire şayan noktalardan. Ayrıca filmin adının neden Lion olduğu da en sonda...
    Hafta sonunda sinemaya gitmeyi düşünen ancak kararsız kalanlara Lion'u kesinlikle tavsiye ederim. Yalnız, bu yazıyı okuyup tercih ettikten sonra filmde çok duygulanırsanız ve bundan hoşlanmazsanız bana kızmamanız için, çok revaçta olan, seyircisi bol olan komedi filmlerinin neşesinin tabii ki bu filmde bulunmadığının, her ne kadar umut aşılasa da Lion'un gerçekliğiyle çarptığının altını çizmek isterim. 








  







12 yorum:

  1. Bu akşam izleyeceğim ben de Sezer. Ve bu film merak ettikleim arasındaydı. Mendilimi hazırlayıp oturayım bari... Bugünlerde feci bir ağlama potansiyelim var zaten :)

    Öptüm seni ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman ağlarsın diye düşünüyorum:) Yorumunu bekliyorum Şebnemcim. İyi seyirler...

      Sil
  2. Ben annemle Yaşamın Kıyısında'ya gittim, ilk yarıda çıktık. Senin önerini yazıyorum bir kenara :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hafta giderim diyordum ben de, hayalkırıklığına uğradım şimdi.

      Sil
  3. Ben annemle gittik diye mi yazdım ben az önce,öyle yazmamış olayım lütfen :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle yazmışsın Handancım. Ben de kimden yorum geldiğini görüp okumadan yayınladım:( Silebilirim istersen.

      Sil
    2. Yok , düzgün gözüküyor şu anda :) Düzgün olmasa da yazmışım artık, daha dikkatli olsaydım :D

      Sil
    3. Ben tamamen yanlış anlamışım. Gittim, gittik farkı demek istemişsin ben ise "annemle gitmedim ki" gibi algıladım:))) Pardon:)

      Sil
  4. Geçenlerde sinemadayken fragmanını görmüş, çok etkilenmiştim. Demek gerçekten güzelmiş, umarım fırsat bulur ve giderim.

    YanıtlaSil

Yorumu olan?