15 Ocak 2016 Cuma

BUGÜNLERDE...

    İnanılmaz keyifsizim bugünlerde. Çok kişinin de benim gibi olduğunu biliyorum. Ülkeme dair pembe umutlar besleyemediğim gibi tüm insanlığın gidişatının da pek hayırlı olduğunu sanmıyorum. Düşünüyorum... Kötülük sahiden arttı mı? Yoksa kalabalıklaşan nüfus ile internet ve medya sayesinde her şeyi fazlaca öğrendiğimiz için mi kötü olaylar fazlalaşmış gibi geliyor bize? Tabii ki iyilik de insana dair, kötülük de... Kötülük hep vardı, hep var olacak. Ama sanki artık herkesin birbirine, dünyanın en ucundaki insana bile kolayca ulaşabilmesi sayesinde bulaşıcı mı oldu bu durum? Örneğin artık her türlü ideoloji mensuplarının kendilerine yandaş çekebilmeleri çok kolay. Internet bu anlamda gençler için en büyük tuzak. Yüz yüze bile gelmeye gerek yok, hayatından memnun olmayan gençleri belli vaatlerle, yakınlıklarla yanına çekmek çok kolay artık. Aşırı bilgi akışının olumsuz yönlerinden biri de artık her türlü olumsuz, acıtıcı, hatta vahşi görüntülere maruz kalıp bunları kanıksamak. Ya da hadi kanıksamıyorsun diyelim, en basiti moralin bozuluyor, enerjin düşüyor, depresif bir hal alıyorsun. Güzellikler ve iyiliklerden çok kötülükler paylaşılıyor çünkü. Eğilim her zaman kötüye, vahşete, üzüntüye yönelik. Sıkıntı sıkıntıyı, kötülük kötülüğü doğuruyor; böyle böyle uzayıp giden bir olumsuzluklar zinciri sarıyor tüm dünyayı. Hadi bizim çocuklarımız bir şekilde yırtacaklar diyelim. Ama artık onların çocuklarına ne kalacak insanlık adına? Bilmiyorum. Düşünmek bile istemiyorum. 
    Sosyal medya feci halde canımı sıkmaya başladı. Çok sevdiğim Instagram'da biraz fazla takipçisi olanların ya da ünlü isimlerin paylaşımlarının altına yazılan yorumlar kalitemizi o kadar belli ediyor ki... Bırak sinirlenmeyi, üzülüyorum. Twitter vahşi orman. O mecrada faal olmak için çelik gibi sinirlerinin olması lazım. Her an bir fikrin yüzünden hakarete uğrayabilirsin. Facebook desen ayrı alem. Bazen ana sayfa akışım tamamen hasta çocukların fotoğraflarından, paylaşılmaması gereken şiddette yaralı hayvanlardan ve "şuraya bir dua, bir temenni bırakıyorum, amin demezsen sen bilirsin, yandığının resmidir" türü paylaşımlardan oluşuyor. Bunları yapanlar tanıdığım insanlar bir de. Bakın kesinlikle yardımlaşmaya, yardım çağrısına karşı değilim. Yanlış anlaşılmasın çünkü yanlış anlamaya meyilliz son zamanlarda hepimiz. Benim de yardımlaşma yönünde paylaşımlarım oldu ama hiçbirini doğruluğundan ve güncelliğinden emin olmadan paylaşmadım. Yahu biraz araştırın, bir bakın yardım çağrınızın geçerliliği var mı? Örneğin ilik nakli bekleyen bir çocukcağızın duyurusunu paylaşıyor biri. Diğeri de ondan görüp paylaşıyor. Oysa ki o çocukcağız aylar önce vefat etmiş. Vefat etmiş bir çocukcağızı tekrar tekrar gündeme getirmek daha fena bir olay değil mi? Ya da biri kayıp diyelim. Bulunduktan sonra bile aynı paylaşımlar devam ediyor. Sen gerçekten bu olaya üzüldüysen, bu olayı takip ediyorsan kişinin bulunduğunu da bilmen gerekir mesela. Fakat bırak araştırmayı, paylaştıkları şeyin tarihine bile bakmıyorlar. Ben bir ara her gördüğüm de "Bilmemkimcim bu çocuk bulundu, bu çocuk için para toplandı, bu çocuk vefat etti" diye üşenmeden yazıyordum. Ama artık yıldım. Bir de işin şu yönü var. Siz yardım bekleyenlerin duyurularını vicdani duygularla dayanamayıp paylaşıyorsunuz da o kişi için ne yapıyorsunuz? İlik nakli için gidip donör oldunuz mu? Kan verdiniz mi? Maddi yardımda bulundunuz mu?  Ben paylaştım, üzerime düşeni yaptım mantığı nedir Allah aşkına? Zannedilmesin ki ben lay lay lom yaşayan bir insanım, yardımlaşmaya karşıyım, duyarsızım. Duyarsız olsaydım bunca yoksunluk, yoksulluk, mutsuzluk karşısında kendimi hasta gibi, çaresiz gibi hissetmezdim. Elimden geldiği kadarıyla tanıdığım ya da tanımadığım insanlara yardım etmeye çalışıyorum. Ama bunu sessiz yapıyorum. Anlatabildim mi? İsteyen yapar. İlgilenmediği, sadece o an acıdığı için 
ya da kendi başına gelmesinden korktuğu için etkilendiği gereksiz paylaşımlarla üzerinden yükü atmaya çalışmaz. "Elimden geldiği kadarıyla" dedim ya az önce... 
İşte milletin paylaştığı tüm o geçerliliği olmayan, yalan yanlış paylaşımlar beni yine de elimden geleni yapamamışım gibi hissettiriyor, moralimi alt üst ediyor. Internette, medyada, öyle bir gereksiz bilgi akışı var ki -çoğunun gerçekliğinden emin değiliz ve bu da ayrı bir paranoyaya sürüklüyor- dünyayı keşmekeşe sürüklemekten başka bir işe yaramıyor. 
    İçimde çok şey var ama anlatamıyorum. Tıpkı benim gibi kapana kısılmış gibi hissedenler olduğunu çok biliyorum. Ben ki aptalcasına umutlu bir insanımdır ama bir süredir önce kendi topraklarımızda maruz kaldığımız huzursuzluklar, sonra dünyanın gidişatı, savaşlar, kötü niyetli insanlar, aptal insanlar, belli ideolojilere körü körüne bağlı insanlar benim bile dengemi bozuyor. Bu umutsuz halimin uzun sürmemesi lazım. Yoksa ben ben olmaktan çıkacağım. 
    Tam da bu duygular içerisindeyken denk gelen, duygularıma tercüman olan, az önce okuduğum Hakan Günday satırlarını paylaşıp konuyu kapamak istiyorum. Allah hepimize huzur versin, akıl sağlığı versin. Dilerim ki hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın.

    "...teknoloji sayesinde yaygınlaşan küresel iletişimin, insanın insandan nefret etmesine neden olacağı sezgisini yazmadı. Belki insan, sosyal bir hayvandı. Ama sanıldığı kadar da sosyal değildi. ...insan kesinlikle enternasyonal bir hayvan değildi. İnsan topluluklarının birbirine bu denli yaklaşmasının en şiddetli sonucu, uluslararası suç örgütleriydi. Bulgaristan'dan kaçırılan çocuklar Lüksemburg'da büyüyor, Mozambik'ten çalınan gözler Kanada'da görüyor, Sibirya'da açan çiçkler Türkiye'de soluyordu. Bu yüzden insanın sosyalliğinin bir sınırı vardı. O sınır aşıldığında, iletişim kuran taraflardan biri mutlaka zarar görüyordu."
                                                                                             (Hakan Günday - AZİL)







21 yorum:

  1. Benim duyarli arkadasim...

    Evet, dediklerine, yazdiklarina aynen katiliyorum. Her gün ..ama her gün esimle memleketteki olumsuzluklardan, acilardan, sacmaliklardan konsuuyoruz. Konusmadigimiz, üzülüp, sinirlenip kahrolmadigimiz bir gün olmuyor. Telefonda ailemizle, arkadaslarimizla bunlari konusuyoruz. Gazeteleri okuyup, haberleri takip edip cildiriyoruz.

    O yüzden bloga ugradigimda bari yine ayni seylerden bahsetmek istemiyorum cogu zaman, beynim cok yoruluyor cünkü. Orada bari baska seylerden yaziyorum yapabildigimce. Yoksa kafayi yiyecek gibi oluyorum. Benim nekadar üzgün oldugumu oradan duyurarak ispatlama geregi duymuyorum kimseye. Icinden yazmak gelen insanlari da cok iyi anliyorum, ama su "ülkede ne aci olaylar oluyor, sen neden baska konulardan bahsediyosun, sen neden yazmiyorsun" yaklasimina sinir oluyorum.

    Gecen gün bir blogger arkadasimiz cok edebi bir yazi yazmis yine blogunda, cok harika bir hikayenin yeni bir bölümünü. Biri oradan cikmis "Istanbul'da bomba patliyor, sen siir mi yaziyorsun" gibi birseyler sacmalamis. Yahu kardesim sana ne? Televizyonlarda belgeseller, yemek programlari, evlenme programlari, diziler filmler devam ediyor da, o kisinin sahsi blogunda siir ya da hikaye paylasmasi mi kötü?

    Orada gündemle ilgili birsey paylasmadi diye simdi bu insan normalde üzülmüyor mu olanlara? Orada paylasmadi diye duyarsiz mi? Sadece öyle olunca mi duyarli oluyor? Illa size ispatlamasi mi lazim bunu? Hey Allahim yaa...


    Instagram, Twitter, Facebook hakkinda yazdiklarina da tamamen katiliyorum Sezer'cim. Iste bu yüzden sadece blogum var benim, bazi olumsuzluklari, sinir bozan seyleri gördükce dayanamiyorum oralarda. Blog iyi geliyor bana...ve yetiyor.

    Ellerine ve duygularina saglik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Takip edip edip bir de hesap sorunlar yok mu? Sosyal medya üzerinden atıp tutmak, hesap sormak, hakaret etmek kolay nasıl olsa. Teşekkür ediyorum Ayşecim yorumun için.

      Sil
  2. Aynen bunları ben de yaşıyorum. Ülkem adına endişeliyim. Sıradan bir şarkı ya da film açın YouTube dan. altindaki yorumlara bakin.o kadar cahilce, saçma yorumlar. Nereye gidiyor bu insanlik.Yardim gereken çocuk paylaşımlarının tarihi belirtilmeli bence yazının içinde. Sürekli dönüp duruyor .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarih var aslında Sevdicann. İlk paylaşan sayfayı açtın mı çıkıyor ama bakan az. Teşekkür ediyorum yorumun için...

      Sil
  3. Evet bu tip paylaşımlarda bulunanların çoğunluğunun yardım yapmadığını ben de düşünüyorum.Ancak yine de paylaşmak da fayda var bir kişiye bile ulaşsa yeter.Mesela ben geçen bir paylaşım gördüm. "Çocuklar Giysin Diye" isimli bir proje yürütülüyor. Bu proje ile köy okullarında ihtiyacı olan çocuklara giyecek sağlanıyor.Ben bunu instagram sayesine gördüm.Şimdi kendi çapında kbişiler yapmayı düşünüyorum ve sonrasında instagramda ben de projeyi repost edip duyurmaya çalışacam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gamzecim o dediğin yardım paylaşımlar yapılmalı zaten. Ben de mesela, ilk aklıma gelen,Geleceğe Işık Tut sayfasını takip edip paylaşıyorum. Söz konusu ettikleri farklı.
      Teşekkürler yorumun için...

      Sil
  4. Duygularıma tercüman olmuşsun.. Twitter artık açmıyorum bile... Çünkü dayanamıyorum o dalaşmalara, sataşmalara ve en kötüsü de hakaretlere... Facebook'uda yakında gözden çıkaracağım galiba... Vahşet görmekten inan bunaldım... Kafamız dağılsın diye girdiğimiz yere kafamız gözümüz şişmiş olarak çıkıyoruz maalesef...
    Elimizi taşın altına koymadan ne yapmaya çalışıyoruz ki... Kuru kuru bir kalabalık...
    İnsanların inanılmaz negatiflik yüklüler bu ara... Belki yaşananlardan dolayı haklıla ama birbirlerine sataşmak için ya da kavga edercesine yorumlar yazmak neyin nesi öyle... Kendimize yapılınca saydırıp dökelim, ama biz başka birine yapınca oh ne ala...
    Geçen gün fark ettim... Küçük bir kızın vefat haberini aldık... Hepimiz üzüldük, sende biliyorsundur mutlaka... Biz acıyı bile paylaşmayı bilmeyen bir toplum olmuşuz. Herkes herkese nasıl yorum yapacağını anlatıyor, diğeri yaraya tuz basıyor, nasıl diyenler, venaze törenini neye göre yapılacağını bile soran vardı düşün... Çok üzüldüm çokkk :(
    Lafı çok uzattım galiba...
    Ama hazımsız, saygısız, vurdumduymaz bir toplum olduk vesselam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Negatifliklerimizi kustuğumuz bir mecra oldu işte internet. Dediğin üzücü olayın ve yapılan yorumların farkındayım:( O yorumlardan belli profilimiz ne yazık ki.
      Teşekkürler Şebnemcim.

      Sil
  5. Nasıl keyifli olacaksın ki, Sezer'ciğim? Mümkün mü? Yani ülkenin güneydoğusunda basbayağı iç savaş başlattı ayrılıkçı Kürtler. Bunun adı budur ki, çoğu kişi adını koymaya da çekiniyor çünkü öyle haldeyiz ki, bir şeyi dobra dobra adını söylemeye korkup "ya polis kapıya dayanırsa" diyoruz. Suriye'ye döndük ki, yabancı basın aynen böyle yazıyor. Her gün bir, iki polis veya askerimizi öldürüyorlar, daha dün kızı ile birlikte öldürüldü:( nasıl keyifli olalılm? Yani hayat devam ediyor kahvaltı yapıp, akşam yemek yiyip, dişimizi fırçalayıp, saçımızı tarayacağız ama tüm bunlar keyifli olduğumuzu göstermez, hala nefes aldığımız için zorunlu yapmamız gereken şeyleri yapıyoruz.
    Facebookta o yazdığın paylaşımlara ben de çok uyuz oluyorum...hele o kayıp çocuk ilanlarının doğruluğu da belli değil ve asla paylaşmam sayfamda, cep telefonu numarası yazıyor ne malum gerçek haber olduğu? Ne malum birisinin birisine kurduğu bir tuzak olmadığı? Alet mi olalım bizler de? Şu kadını / şu çocuğu gördüysen şu telefonu ara diyor farzet X kişisi gördü o kayıp kişiyi aradı o cep telefonunu, belki fuhuş belki organ mafyası, çocuğu şuraya getir dedi gidecek mi? Gidince başına ne gelecek belli mi? Gittiği yer gerçekten çocuğun evi mi? Veya gelelim çocuğumuzu alalım dese evimizi tanımadığımız yabancılara açacak mıyız? Belki de çocuk gerçekten kayıp ve ilanı veren bir sübyancı ya da organ mafyası, çocuk konuşamayacak kadar küçükse teslim edelim ailesi sanarak bir sübyancıya? Yani aklıma daha neler geliyor...

    Bir de ikidebir şu sanatçı öldü diye yalan haberlere kanıp paylaşıyorlar, kaç kez Münir Özkul için öldü dediler..:((

    neyse çenem düştü kusura bakma canım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye kusura bakayım Müjdecim. Herkes o kadar dolu ki. Sen de dayanamayıp konuşanlardansın:) Bir sürü örnek vermişsin ki bunlara daha birçoğu eklenebilir. Karman çorman bir zamanda yaşıyoruz.

      Sil
  6. Sosyal medya kullanımı üzerine bir eğitim verilmesi lazım. İyi niyetlerle atılan adımlar bazen can acıtabiliyor dediğiniz gibi. Ya da mesela kitleleri galeyana getirebilecek yanlış paylaşımlar olabiliyor. Ülke ve dünya gündeminden bahsetmek istemiyorum çünkü dünya iyi bir yere gitmiyor. Dünyanın şuan dört yanında acı fışkırıyor. Her yerde yaşanan terör olayları, mülteci krizi ve daha niceleri. Bilmiyorum. Ama umudu diri tutmaya çabalıyorum. Umutsuz yaşayamayız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi niyeti anlıyorum tamam ama sayfasına dikkat çekmek isteyerek, ilgi görmek amacıyla vicdanlara dokunan paylaşımlar yapanları ayırt edebilmek gerekir diye düşünüyorum.
      Ben, tam umutlandığımız anda bizi aşağı çeken olaylar ve tavırlar nedeniyle üzgünüm bu aralar. Teşekkürler yorumunuz için.

      Sil
  7. İnsanlar o küçücük ekranlara kafalarını gömdüğünden beri dünya maalesef çok daha kötü bir yer oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah, gömüp kalsalar milletin huzurunu kaçırmasalar...
      Teşekkürler Fikriye.

      Sil
  8. Unuttum "bomba patlıyor sen şiir mi yazıyorsun" diye eleştiren varmış ya, bak sonradan aklıma geldi, Lili Marlen diye bir şarkı vardı belki bilirsin hem 1. hem ikinci dünya savaşında cephede, evlerde radyolarda hep bu dinlenirdi. İnsanlar bomba patlarken de Lili Marlen'i dinlerdi, cephedeki askerler de dinlerdi. Zaten şarkıyı cephedeki askerler meşhur etmişti. Acı günlerde şarkı dinlenmez diye bir şey yok, anamız, babamız ölmüşken tabii ki dinlemeyiz ama savaşlarda dinleniyor işte....insanlar tutunacak bir dal arıyorlar, bir umut oluyor belki o şarkı onlara...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ukalalık yapmak olsun amaç. Başka bir şey değil. Sanatı iyice çıkarırsak hayatımızdan, işte o zaman yandığımızın resmidir. Bunun farkında olmayanlar var ne yazık ki.
      Yorumların için teşekkür ediyorum Müjdecim.

      Sil
  9. Sezer`cim, bahsi geçen o yorumları okurken bazen sinirden gözlerim oluyor, ülkem adına ağlamaklı bir hal alıyorum. Tüm sosyal medyayı kullansam da emin olmadığım hiçbir şeyi paylaşmıyorum. Instagram`da o anlamda hiçbir şeye bulaşmıyorum, sonu yok çünkü. Paylaşanları görüyorum, arkasından yorumları da görüyorum. "onu paylaşmıştın, bunu niye paylaşmıyorsun, yok o tarafa duyarlısın da buna neden susuyorsun" gibi saçma sapan asılsız sitemler.
    Can Yılmaz`ın mutlululuğu sorgulayan bir yazısı vardı. Mutluluğu Instagram`da kahve ve kitap fotoğrafına sıkıştırdık gibi bir cümle geçiyordu içinde. Başka çaremiz kaldı mı ki diye iç geçirmiştim okurken.
    Yardımlara gelince, aynen senin gibi düşünüyorum. İsteyen, kalbinden kopan zaten yardımını yapıyor.
    Ülke öyle bir halde ki bırak mutlu olmayı boğazından geçen lokma için huzursuz oluyorsun. Yaşam devam ediyor klişesi bile gün geliyor kurtarmıyor. Hele sanatı, müziği hiç ağzına alma yani. Ne istiyorlar anlamıyorum ki! Herkes bütün gün ona buna saldırsın, birbirini doldursun, eğlence müzik bitsin, sokaklar kan gölüne dönsün. Bu mudur istenen!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir bilsem kim ne istiyor? Gerçi kendilerinin de ne istediklerini bildiklerini sanmıyorum. İnanılmaz bir karmaşa ve saçmalık hakim her yerde.

      Sil
  10. Vicdanı olan, milletini, vatanını seven, insanlığın ise, sınır tanımaksızın -acıda ve kederde- 'bir olmak' demek olduğunu bilen her insanın, şu yaşanılanlar karşısında acı duymaması, üzülmemesi, endişelenmesi... imkânsızdır. Normali budur. Oysa biz, normal olmayan süreçlerden geçiyoruz. Her gün tv.da şiddet ve terör konulu… acı veren haberleri dinlemekten ruh sağlığımız alt üst oldu. Alabildiğine kaos ortamı hakim her yerde.

    Diğer yandan sosyal platformların hali!. Yapılan yorumlar, gerçekliğini bilemediğimiz ama acı veren görüntüler ve yardım talepleri… ideolojik ve nefret dolu söylemler… Alabildiğine, kin, öfke, kötülük iklimi!. Ben, teknolojinin bu kadar çok hayatımızı esir almasına, bizi adım adım gözetlemesine, onun kurnazca, sinsice hayatımızı/hayatları ele geçirmesine şüpheyle ve endişe ile yaklaşıyorum. Ölçüyü, dengeyi ve seviyeyi kaçırdığımız noktada işte böyle her şey birbirine giriyor. Hakan Günday, içine düştüğümüz durumu alıntı yaptığın yazısında çok iyi açıklamış.

    Düşüncelerine tamamen katılıyorum Sezer'cim. Sosyal platformlarda yaşanılanlar ve duygu istismarı çok fazla. Biz hiç bir şeyi enine boyuna araştırmıyoruz. Sürekli dayatılanı hemen hayata geçiriyoruz. Öncelikle hırslarımıza bir son vermeliyiz. Sosyal ağlarda yapılan paylaşımlarda, milyon beğeni alsan ne olur almasan ne olur!. Yüzlerce, binlerce takipçin olsa ne olur, olmasa ne olur!. Önemli olanın nicelik değil, nitelik olduğunu bildiğimiz ve hayatı yarış atı gibi sürmeyi bıraktığımız an, işte o zaman, kalite öne çıkacaktır. O kalite içinde sanat da daha fazla yer bulacaktır. Yaşamanın da bir anlamı olacaktır.
    Teknolojinin kitle iletişimindeki avantajını da özel paylaşımlar yerine, sanatsal etkinliklerin paylaşıldığı bir alan olarak değerlendirip... geri dönüşümünün insanlığın yararına kullanmak, pozitif bir sinerji ile iyiliğe ve güzelliğe çevire-bilmekte yine bizim elimizde. Sezer'cim, sevgilerimi gönderiyor, sana ve ailene güzel bir hafta sonu diliyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harika anlatmışsın! Daha ne diyebilirim bu sözlerin üzerine. Çok teşekkür ediyorum Esincim. Hafta sonu bitti, hepimize iyi haftalar:)

      Sil
  11. hayatımız böyle bir şey artık işte yaaa.

    YanıtlaSil

Yorumu olan?