6 Aralık 2015 Pazar

6 ARALIK 1933... DOĞMUŞUM... İYİ HALT ETMİŞİM.

                            6 Aralık 1933
                           Doğmuşum... İyi halt etmişim
                           39 İlk Okul:
                           Siyah önlük beyaz yaka.
                           Topluma ilk fiyaka.
                           44 Orta Mektep:
                           Soluk beniz kısa saç.
                           Umutlardan kıskaç
                           47 Lise:
                           Pembe hayaller, yeşil filizler.
                           Yorulmayan yorgun dizler.
                           Akademi 1950:
                           Renk deryasında renksiz yelkenli.
                           1955 Sahne:
                           Çile, para, para, çile.
                           Ne dilersen dile.
                           62 en büyük aşkım;
                           62 en deli gönlüm...
                           62 en... neyse...
                           Bindokuzyüz bilmem kaç;
                           Veda kara dünyaya.
                           Son tarihi bir bilseydim,
                           İşportacı olurdum
                           Hayatın anası tablamda.
                                                              Zeki Müren


Görsel:İşte Benim Zeki Müren Sergi Katalogu

    İnsanlar gelir... İnsanlar gider... Kimi sessiz sedasız geçip giderken dünya sahnesinden; kimi hafızamızda, kalbimizde, yaşamımızda izler bırakır bilerek ya da bilmeyerek. İz bırakanları ru be ru tanıyor olman gerekmez. Cesur bir lideri, fırçası kuvvetli bir ressamı, sesi ruhuna işleyen bir şarkıcıyı, şiirlerini mırıldanmaktan keyif aldığın bir şairi, dürüst bir gazeteciyi hiç görmesen bile ailenden biri gibi benimsersin. Bugün doğum yıl dönümü olan Zeki Müren de bu insanlardan biridir. Benim yaş grubumdan olan kimseler ve onların anne babaları için evimizden biri gibidir 
Zeki Müren. Tüm aileyi televizyon ekranının karşısına toplayandır, sesine aşık olduğundur, taş plaklardan dinlenendir, hüzünlü anlarına eşlik edendir, samimiyetiyle neşelendirendir, ışıltılı kostümleriyle hayran bırakandır. Farklı tarzına rağmen her kesimden insanın saygısını ve sevgisini kazanması sanıyorum birçok ileri geçinen ülkede bile rastlanmayacak bir durum. 
    82 yıl önce bugün Bursa'nın Tophane mahallesinde, ahşap bir evde doğar 
Zeki Müren. (Baba tarafından Bursalı olduğum için bizde "Hemşehrim" diye anılması bu yüzdendir). Orta halli bir aileye mensup olan Müren'in babası kereste işiyle uğraşır. Annesi Hayriye Hanım -kendi deyimiyle- Fahriye Abla şiirinin kahramanının tıpatıp aynıdır. Babasının ilgisizliğinden şikayetçidir, annesiyle her zaman daha yakın olmuştur. Daha çok küçükken siyah defter kapaklarından plaklar kesip, üzerine renkli elişi kağıtlarından göbekler hazırlayarak üzerlerine kendi ismini yazan Zeki, gelecekteki hayatının sinyalini vermektedir. Şöyle söyler o günlere dair: "Karşı evdeki marangozun kızı kızamık çıkarıyordu, oğlu kim bilir hangi arsada topaç çeviriyordu. Ben de saksılara, fasulye sırıklarına, ısırganlara konser verirdim. Evet kiremitler vardı, duvardaki köfeke taşları, yerdeki çimenler vardı ya, onlar dinlesinlerdi beni". 
Diğer çocuklara karışmamasının bir nedeni de ilkokula başladığı yıl takmaya başladığı yuvarlak gözlükleridir. Düşüp camlarını kırarsa gözüne batar korkusuyla her türlü sokak oyunu yasaklanmıştır. O zaten evde bez bebekleriyle, annesiyle, şarkılarıyla mutludur. 
    Güzel sesiyle, farklı tarzıyla çok ama çok özel bir sanatçı olan, bir dönem Türkiye'de herkesin kalbine dokunan Zeki Müren işte böyle adım atmış dünyaya. Doğum gününde, çocukluğundan anekdotlar hatırlayarak anmak istedim hemşehrimi. Aslında konuşacak, anlatacak, okuyacak, dinleyecek, hissedecek ne çok şey vardır onunla ilgili. İyi ki doğmuş! Doğması gerekiyormuş ki etkileyici sesiyle içimizi titretsin, 
işte böyle yıllar sonra çocukluğuna dönüp hatıralara dalan bana ve akranlarıma hoş duygular hissettirsin. Ne dersiniz? Bu zorlu dünya, böylesi güzel insanların varlığıyla güzelleşiyor mu ancak?



Kaynak: İşte Benim Zeki Müren Sergi Katalogu, Yapı Kredi Yayınları, 2014
              (Geçen sene düzenlenen harika bir sergiydi. Katalogu da enfes. Görünce kaçırmamıştım. Zeki Müren hayranıysanız ve elinizde yoksa edinmenizi tavsiye ederim. Sadece onun hayatına değil, bir döneme de ışık tutuyor.)


14 yorum:

  1. İyi ki bu dünyadan Zeki Müren geçmiş...
    teşekkürler bu güzel post için, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  2. Harika bir yazı olmuş Sezercim..
    Çocukluk çağlarımızda olsa bile iyi ki o dönemi görmüşüz...
    Hakikaten Zeki Müren'in büyüsü farklı bizim üzerimizde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi ki o dönemlerde yaşamışız gerçekten. Artık iki gün sonra kaybolabilecek dizi oyuncuları etkiliyor çocukları, gençleri. Bizi Zeki Müren gibi yıldızlar etkilemişti:) Fark büyük.

      Sil
  3. Sergiyi maalesef kaçırdım fakat Bodrum'daki müzesine gitmiştim ve çok etkilenmiştim hayatından. İncelikli bir insanmış rahmetli. Şarkıları zaten her daim baştacımız :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her Bodrum'a gidişimde müzeye uğruyorum desem:)

      Sil
  4. Rahmetli Zeki Müren'i yad eden, ne de güze bir yazi olmus Sezer'cim, ellerine yüregine saglik.
    Kayinvalidem hastasidir onun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kayınvalideye öpücükler:) Teşekkür ediyorum Ayşecim.

      Sil
  5. Kolay kolay gelmez dünyaya böylesine özel bir ses, özel bir insan!. Zeki Müren iz bırakan şahsına münhasır bir sanatçıydı. Dün Trt' de de vardı belgeseli. Kendi sesinden hayatını dinlerken duygulandım. Çocukluğumun, gençliğimin, aile büyüklerimin hep hayranlıkla dinlediği o muazzam Türkçe ile seslendirdiği güçlü ses, güçlü yorum!..hiç bir zaman unutulmaz. Ruhu şad olsun. Işıklar içinde uyusun.Bu güzel yazı için teşekkürler Sezercim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel ne etkileyici konuşurdu rahmetli. Bizim yaş gurubumuzun ortak değeri bu isimler. Ve bu duygu şahane!
      Ben teşekkür ederim Esincim.

      Sil
  6. Ben hep yıllar süren sevgilisi için söylediği cümleyi hatırlarım.
    " Öl! desem ölürdü. Öl! dese, ölürdüm"

    Gerçekten bambaşka bir sanatçıydı. Küçüktüm, sahnede çok defa izledim. Ne zaman uzaktan bir misafir gelse ( o zamanlar İstanbul hasta akrabaların tedavi için ilk adresiydi ) hemen cumartesi gecesi için Zeki Müren'in konserine yer ayırttırılırdı.
    Kimi zaman Çakıl da, kimi zaman Luna Park gazinolarında. Alt kadrosunda Ajda Pekkan. Hoş, kimin umurunda diğerleri.... Onun varlığı herkesi ve herşeyi gölgede bırakırdı.

    Hala taş plak kayıtlarını dinlerim.
    Şimdi yine açtım sabah sabah bu paylaşım yüzünden ;)
    Ayrıldı gönül. Çalıyor.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel anlatmışsınız Tülin Hanım. Ne diyeyim ben bu sözlerin üzerine. Teşekkür ediyorum yorumunuz için. Sevgiler...

      Sil
  7. Bu sıra telaş var tabi okusam da yazamıyorum bloglara yorum kimi zaman. Ama buna yazayım dedim hızlıca. Sonradan sevdim aklım erdiğinde Zeki Müren'i. Bir defa Bodrumda görmüştüm evinin orada otururken ama çocuktum. Şimdiki aklımla olsaydım keşke orada ve o da hala orada oturuyor olabilseydi. Sanırım ağlayarak kucaklardım. Eskiden kalan plaklarından var bende de, gittikçe dinlerim açıp. Zeki Müreni sevmek başka bir şeydir, herkesin bilemeyeceği. İyi ki varmış iyi ki silinmeyecek izler bırakmış. Mekanı cennet olsun. O katalogdan ben de edinmek çok isterim dönünce. Öpüyorum canım. Sevgiler çok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben göremedim ne yazık ki kendisini. Ama Bodrum'da büyümüş birkaç dostumuzdan dinliyoruz hakikaten farklı adammış rahmetli. Nur içinde yatsın.
      Benden de sevgiler Tuğbacım.

      Sil

Yorumu olan?