26 Haziran 2015 Cuma

HİERAPOLİS'TE BEN...

    Zamanın birinde, çirkinliğinden bıkmış olan çoban kızı, canına kıymak için kendini Çökelez Dağı'ndan aşağılara bırakır. Efsane bu ya... Ölmez... Pamukkale'nin şifalı sularında bulur kendini. Sonrası mutlu haber... Bembeyaz travertenlerin mavi sularından güzeller güzeli bir kız olarak çıkar. Bugün de güzelleşeceklerine inanan yerli ve yabancı turistler, kalsiyum karbonat açısından zengin suları yüzlerine sürerek dolaşırlar Pamukkale'nin şifalı travertenlerinde. Seneler önce, Roma İmparatorluğu'nun her bir bölgesinden zenginleri, komutanları, sanatçıları, filozofları Altın Kent Hierapolis'e getiren de bu şifalı sular değil midir zaten? Aynı zamanda yine bu sulardır tekstil konusunda Roma İmparatorluğu'nun en önemli merkezlerinden biri olan 
Lykos Vadisi'nde (Bugünkü Denizli) üretilen kumaşların renklerini kaliteli ve kalıcı yapan. Asalet simgesi mor kumaşlar burada boyanır, buradan dağılır imparatorluğun dört bir yanına. 
    Pamukkale'de, yüzeye çıkan yeraltı sularının içindeki kalsiyumun çökmesiyle oluşan travertenleri gezdikten ve doğanın muhteşemliğine bir kez daha saygılar sunduktan sonra antik Hierapolis kentinde bulursun kendini. O Hierapolis ki geçmiş zamanın ruhunu bana en çok hissettirmiş olan kenttir. Aslında nerede ve hangi tarihte olduğumu unutarak sokaklarında gezdiğim kenttir. Hierapolis'te  ben bir dokuma tüccarıydım anıtsal Domitian kapısından şehre girip, Frontinus caddesinde tanıdıklarla selamlaşarak yürüyüp Agora'ya giden; Hierapolis'te ben Roma'nın asil ailelerinden birinin kızıydım muhteşem kabartmalarla süslü sahnesine hayran olduğum amfi tiyatroda gösteriler izleyen; Hierapolis'te ben bir kahindim, Plutonium'da yer altından sızan gazın etkisiyle esrikleşmiş gelecekten haberler veren; Hierapolis'te ben Kleopatra'ydım antik havuzun sularında keyif eden; Hierapolis'te ben saygı duyulan bir bilgeydim, zeytin ağaçlarının altında öğrencileriyle sohbet eden; kutsal Hierapolis'te ölmek ayrıcalıktı o zamanlar, ben uzun yollar aşıp buraya gelmiş bir yaşlıydım, Nekropol'de mezarının hazırlıklarıyla uğraşan; ama en güzeli, Hierapolis'te ben bir çocuktum, ılık bir akşamüstü saçlarını Ege rüzgarına vermiş, gelincikler arasında koşturan...
    Pek çok antik kent gezdim ancak Hierapolis özel duygular yaşadığım özel bir yer oldu benim için. Anlatması zor. Öyle ki bu yazıyı kaleme alırken bile orada hissettim kendimi. O yüzden bu sefer kitabi bilgilere yer vermek istemiyorum. Biraz yazı, biraz fotoğraf tercüman olsun hislerime...
Hierapolis'in kurucusu, Pergamon Kralı II.Eumenes (M.Ö 2.yy başları)

Frontinus Caddesi





Domitian Kapısı

Sahne bölümü frizlerindeki mitolojik konulu kabartmalarla önem kazana amfi tiyatro. Restorasyon yeni tamamlanmış.



Kleopatra'nın da yıkandığı söylenen antik havuz. Bir deprem sonrası ortaya çıkmış. Sütunlar da depremin izleri... 





Plutonium. Yeraltından sızan zehirli gazların kaynağı. Din adamları halkı etkilemek için çok kullanmış. Yunanistan'daki Delfi Tapınağı'nda olduğu gibi.




 
Hierapolis'te ben mutlu... :)



Hamiş: Hierapolis antik kenti şimdiki haliyle bile oldukça etkileyici ve turistlerin ilgisini çeken bir yer. Şehir bir de tamamen ayağa kaldırılsa muhteşem bir görüntü ortaya çıkacak. Antik tiyatro, eski Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay'ın özel çabasıyla restore edilmiş. İyi de olmuş. Sahne bölümündeki frizleriyle önemli bir tiyatro burası. Hierapolis'te kazılar devam ediyor. Yarı İtalyanlar, yarı Türkler tarafından, biraz da tartışmalı şekilde. İtalyanların işi yavaştan aldığı, senede iddia ediliyor. Geç olsun, güç olmasın, temiz olsun, temennim Hierapolis ayağa kalksın.


                        Hafta Sonunda Denizli






6 yorum:

  1. 2 yıl önce gittiğimiz Hierapolis antik kenti aynı şekilde beni de çok etkilemişti Sezer'cim..
    Bu güzel anlatım ve fotoğraflar eşliğinde bir kez daha ruhum kanatlandı antik kente...
    Teşekkürler, sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi "Gel" deseler giderim:) Huzur bulduğum, kafamı boşalttığım, gündemdem uzaklaştığım bir mekan oldu. Teşekkür ediyorum Esincim.

      Sil
  2. Elinize sağlık nefis yazı ve fotoğraflar. Defalarca gittiğim bu güzel mekanı ne yazık ki yakın zamanda fotoğraflayıp bloğa taşıma fırsatım olmadı. Sahip olduğumuz bu güzellikleri gördükçe toplum olarak neden bu kadar rahatsız ediliyoruz anlaşılıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğinize sevindim Bilgehan Bey. Dediğiniz konuyu ben de düşünürüm böyle durumlarda. Nasıl olup da bu topraklara yerleştiğimiz konusu kafalarını karıştırıyor bence diğerlerinin. Hazmedemiyorlar. Çok güzel ve anlamlı bir ülke burası. Bunu önce bizim insanımızın idrak etmesi lazım.
      Yorumlarınız için teşekkürler. Saygılar...

      Sil
  3. hımmmmm milet aspendos filan kadar iyi diyon. görmedim ama giderim taam :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O anki hissedişle de alakalı tabii bu tip beğeniler. Sen en fazla Milet'ten etkilenmişsindir, ben Hierapolis'ten mesela. Hierapolis'te farklı duygular hissettim. Bilirsin, bazen olur öyle. Bir başka zamanda orada yaşamış olabilir miyim acaba? :) İşin enteresanı eşimin de en çok etkilendiği mekanlardan olması. İlk defa geçmişe gitmek istedi adamcağız:) Bir Roma'da transa geçmişti, bir de Hierapolis'te. Bu iki yerde de kal geldi kendisine bir ara ciddi ciddi:) Hiç ses etmedim, kendi haline bıraktım:))
      Her şey bir yana, arkeolojik açıdan da önemli bir kent tabii. İtalyanlar senelerdir kazı yapıyorlar. Şimdi onlardan almışlar sanırım, karışıktı son durum.
      Bence de gitmelisin deep. Teşekkürler yorumların için.

      Sil

Yorumu olan?