8 Şubat 2015 Pazar

DYATLOV GEÇİDİ BİLMECESİ...

    Geçtiğimiz günlerde, bir cuma gecesi, bir filme takıldım. Halihazırda devam etmekte olan filmlere belli bir yerinden dalmak huyum değildir ama (En başından dikkatlice seyretmem lazım çünkü) bu film dikkatimi çekti. İsmi "Şeytan Geçidi". Birkaç genç, seneler önce gerçekleşmiş esrarengiz bir olayı araştırmak için Ural Dağları'na tırmanıyorlardı. Seyrettim ve ancak sonunda anladım ki gençlerin araştırdığı o olay gerçek bir olaymış. Gizemli olaylar tarihine "Dyatlov Geçidi Vakası" olarak geçmiş.
O günden sonra aldı beni bir merak. "O gençler nasıl öldü?"   

     Gizemli olaylara meraklı olanlar Dyatlov Geçidi Vakası'nı muhakkak bilirler. 
Benim gibi ilk defa duyacaklar için kısaca anlatmak isterim. Ama uyarmam lazım, 
bu tüyler ürperten, akıllardan çıkmayacak bir olay. 

    1959 yılının Ocak ayının son günlerinde, çoğunluğu Ural Teknik Üniversitesi'nde okumakta olan 10 kayakçı genç, yarı yıl tatillerinde Ural Dağları'ndan Otorten Dağı'na bir keşif gezisi yapmak için yola çıkarlar. Bazıları bu okuldan yeni mezun olmuştur. 
37 yaşındaki bir üye hariç hepsinin yaşları 20-25 arasındadır. Grupta 2 kız, 8 erkek vardır. Hepsi son derece zeki ve güçlü mühendislerdir veya mühendis adaylarıdır. Grubun lideri Igor Dyatlov'dur. Yola çıktıktan bir süre sonra gruptan bir genç sakatlanır ve geri dönmek zorunda kalır. 

    Yola 9 kişi devam edilir. Son derece azimli ve neşeli oldukları tuttukları günlüklerde kayıtlıdır. 
    Grup, geziyi 16 günde tamamlamayı planlamıştır. 12 Şubat'ta geziyi noktalayacak ve bağlı oldukları spor klübüne telgraf çekeceklerdir. 12 Şubat'ta telgraf gelmez. Olası aksilikler göz önüne alınır ve birkaç gün daha beklenir. Birkaç gün sonra telgraf hala gelmeyince ailelerin de ısrarıyla arama ekipleri Otorten Dağı'na doğru yola çıkarlar. 
26 Şubat'ta dağın yamaçlarında ekibin çadırı bulunur. 
    Çadır içeriden dışarıya doğru parçalanmıştır, gençlerin botları ve montları içeridedir, diğer eşyalar sağa sola saçılmıştır ancak kendileri etrafta görünmemektedirler. 
Bu demek oluyor ki, gençler büyük bir panikle, -30 derece soğuğa ve yağışa rağmen üzerlerinde ne varsa onlarla (uykuya yatmak üzerelermiş), yalın ayak, çadırı bıçakla yırtarak dışarıya doğru koşmuşlardır. Yerde yalnızca onlara ait ayak izleri vardır. Arama çalışmaları devam eder ve aşağıda, ormana doğru 500 m. ileride bir sedir ağacının dibinde 2 ceset bulunur. Bu insanlar dibinde konuşlandıkları ağacın dallarını kopararak ateş yakmışlar ancak yanı başlarındaki kuru dalları görmemişlerdir. Bu durum görme yetilerini kaybettiklerini düşündürür. Ölüm nedenleri hipotermidir. Yani donarak ölme. 

Daha sonra ağaçtan kampa doğru 3 ceset daha bulunur. Bunlar tahminen kampa geri dönmeye çalışırken ölmüşlerdir. Bu gençlerin ölüm nedeni de hipotermi olarak belirlenir. Kalan 4 gencin cesedi yaklaşık 2 ay sonra arkadaşlarının yakınlarında bulunur, daha önce karlar altında kaldıkları için görülmemişlerdir. Yalnız bu cesetlerin durumu farklıdır. Bir tanesinin kafatasında kırık vardır. İkisinin kaburgaları kırıktır. Kaburgası kırık olan kız öğrencilerden birinin dili, ağız boşluğu ve gözleri yoktur. 
2 cesette ise yüksek oranda radyasyon saptanmıştır. Cesetlerin üzerinde dışarıdan bir darp izi görülmemektedir. Sadece bir tanesinin boğuşma yaşadığı anlaşılmaktadır. Devlet makamları olayı bilinmeyen bir gücün etkisine bağlarlar ve Mayıs ayında, 
yani bu kadar kısa bir sürede her birinin ölüm nedeni hipotermi olarak kayıtlara geçer, dosya kapanır.  Gençler büyük bir kalabalıkla son yolculuklarına uğurlanırlar. Oysa ki yetkililer törenin sessiz sedasız gerçekleşmesini istemişlerdir. Ekipte yer alan ancak son anda arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalan genç adam sürekli ağlamakta ve "Ben de orada olmalıydım" demektedir. 
Fotoğraf: Dmitriy Nikishin

    O gün bu gündür Rusya halkı soruyor: "Bu gençler neden öldü?". Olay ancak Glasnost döneminden sonra tam anlamıyla konuşulmaya başladı. Tam 64 tez ortaya atıldı. 1959 yılından beri çok çeşitli kişiler olayı araştırmakta... Gazeteciler, medyumlar, bilim adamları, astrologlar, aileler vs. Hala bir sonuca ulaşılmış değil. İlk önce yerli bir kabile olan Mansiler'in gençleri öldürdüğü düşünüldü. Çünkü Otorten Dağı onlar için kutsaldı. Ve bu insanlar zor sorgulamalardan geçtiler. Ancak bunun boş bir suçlama olduğu anlaşıldı. Olayı uzaylılara bağlayanlar var. Onlara göre bir  UFO indi, gençlerin bir kısmını fiziksel olarak etkiledi, diğerleri kaçmaya çalıştı. Uzaylılar harici doğaüstü varlıkların bu işi gerçekleştirdiğine inananlar da var. Ural Dağları zaten spiritüel anlamda dikkat çekici bir bölge. Üstelik yerli halkın söylediğine göre Otorten "Oraya Gitme" anlamına geliyor ve bir zamanlar bu dağın tepesinde Tanrı'ya 9 kurban vermek bir gelenekmiş. Materyalist olanlar bu iddiaları saçma buluyorlar tabii ki. Onlara göre olası senaryolar şunlar: O tarihlerde o bölgede nükleer aygıt veya silah denemeleri yapılıyordu ve bu deneyler sırasında oluşan bir çığ ilk önce birkaç genci yaralayarak indi ve sağlam olanlar yaralı arkadaşlarını taşıdı. Ya da nükleer deney sırasında bir patlama yaşandı ve birkaç kişi bu patlamanın etkisiyle savrulup yaralandı. Veya bu gençler görmemeleri gereken bir duruma tanık oldular ve KGB ajanları tarafından öldürüldüler. Ajanlar doğaüstü varlıklardan şüphelenilmesi yolunda bir düzen sağladılar. Bir kısım araştırmacıya göre ise zehirli bir mantar yediler ve çıldırma hali yaşadılar. Bir astrolog ise bu gençler üzerinde bir deney gerçekleştirildiğini, ekibin en yaşlısının bunu sağladığını, bu gençlerin birer kurban olduğunu söyledi. Kimisi olayı aşka bağladı. Çünkü ekip üyelerinden Zina ve Yuri yeni ayrılmışlardı, Zina İgor'la yakınlaşırken, Yuri ekipteki diğer kız olan Lyudmila ile samimiydi ve Zina bu durumu kıskandığını günlüğünde belirtmişti. Öyle ya da böyle... Dokuz genç o gece Otorten Dağı'nın eteklerinde feci bir korkuya maruz kalarak öldüler. Olayın gerçekleştiği geçide, ekibin başkanı olan İgor Dyatlov'un ismi verildi. Belli zamanlarda bu bölgeye anma yürüyüşleri deüzenlenmekte. Çok okudum, belgeseller seyrettim ve öne sürülen her bir tezin bir aşamada çürütüldüğünü gördüm. Kesin olan tek şey yetkililerin bir şeyler sakladığı.    
Ekip başkanı Igor Dyatlov
    Ekibin fotoğraf makinelerinden çıkan fotoğraflar ve günlükler var ancak bazı fotoğrafların ve bir günlüğün devlet tarafından saklandığı söyleniyor. Aileler haklı olarak çocuklarına ne olduğunu öğrenmek istiyorlar. Devlet bir şeyler saklıyor. Uzaylıların varlığıyla ilgili olduğu için saklandığını söyleyenler de var, nükleer deneylerin varlığını inkar etmek için saklandığını söyleyenler de... 

    Olayı her hatırladığımda tüylerim diken diken oluyor. Nasıl bir korku bu gençleri o soğukta yalın ayak dışarı fırlamaya zorladı? Beyin fonksiyonlarını etkileyen frekanstaki bir ses olabileceğini düşünüyorum ben. Bu da bence nükleer bir deneyden kaynaklanıyor. Fakat o olmayan dil ve gözler yok mu? İşte ben de burada takılıyorum. Neler oldu çok merak ediyorum. İlk önce "Uzaylıları veya doğaüstü varlıkları gördüler herhalde" demiştim ancak düşündüm ki insandan daha tehlikeli bir varlık yok. Bir şekilde dönemin Rusyası bu gençleri harcadı. Deneylerin bol olduğu bir zamandı, yalnızca 2 yıl sonra uzaya ilk insanı yollamışlardı.
    Olayın ve tezlerin ayrıntısı çok. Hepsinin burada anlatmam zor ve kafa karıştırıcı olur. İlgilenenler için, özenli derlenmiş 3 bölümden oluşan Türkçe bir video belgeselin linkini paylaşıyorum. Etkileneceksiniz. Dyatlov Geçidi'nin Sırrı






    
    

5 yorum:

  1. Merakla okudum her cümlesini. *-* Daha önce duymamış olduğum bir olay. Filmi de çok merak ettim. -30 derecede yalınayak kaçmama sebep olacak şeyi merak ediyorum da daha ürkütücü bir hal alıyor. Gözler ve dil boşluğu... Sakatlanan gencin durumu da acı. Kurtulması şans ancak, orada olmadığı için ömrü boyunca aklında kalacak bir olay. Ben UFO mu, deney mi ne hala tam bir şey diyemedim, acayip ilginç.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Linkini paylaştığım belgeselleri de izleyin, çok enteresan.

      Sil
  2. Ne olduysa; acı ve dehşet dolymuş. Kim bilir belki de dikkatleri başka yöne çekmek için öldürülmüştür.

    YanıtlaSil
  3. İlk defa duyuyorum Sezer... Hakikaten çok ilginç....
    Belgeselleri izleyeceğim en yakın zamanda... Çok merak ettim..

    YanıtlaSil

Yorumu olan?