25 Ocak 2015 Pazar

ANNEMİN OTOBİYOGRAFİYLE İMTİHANI...

   
Görsel:Pinterest,examiner.com

    En son okuduğum kitapta, Paul Russel'ın yazdığı Sergey Nabokov'un Gerçekdışı Yaşamı'nda şöyle diyor Sergey: "...Bizim göçmen çevrelerinde hayli popüler olan eşsiz yazar V.Sirin'in son romanında, mahkum bir adam, ne kadar zamanım kaldığını bilmeden nasıl yazmaya başlayabilirim, diye sorar kendine. Dün belki de yeterli zamanı vardı, bunu fark edince nasıl da kederlenir, keşke dün düşünseymiş başlamayı."* 
Ve ondan sonra başlıyor bizlere hayatını anlatmaya.
    Birçok kişinin aklında, hayalinde vardır aslında hayatını yazma isteği. Öyle değil mi? Nedendir bilmem. Basit bir içini dökme isteği midir bu?  Yoksa ölümlü olduğumuz  gerçeğinin, bilinçaltımızdan ara sıra çıkmaya çalışıp bizleri usul usul  yoklamasıyla tetiklenen, geriye bizden bir iz bırakma dürtüsü mü? Ya da her insanda az ya da çok yer ettiğini düşündüğüm narsist duyguların tezahürü mü? 
   Konuyu şuna bağlayacağım. "Birçok kişinin aklında, hayalinde vardır" dedim ama inanın annemin de hayatını yazma işine girişeceğini düşünemezdim:) Evet. Annem hayatını yazıyor. Ciddi ciddi. "Ne var bunda?" diyebilirsiniz ama annemin ben bir şeyler yazıp çizdikçe nasıl tepki verdiğini bilseydiniz böyle demezdiniz:) Çocukken çok okurdum, devamlı bir şeyler çizerdim, yazardım. Annem "Gözlerini bozacaksın" diyerek başımın etini yerdi. (Gerçekten de küçük yaşta bozuldu). Bir de titiz ve düzenli bir insan olduğu için kitaplarımın, kalemlerimin, kağıtlarımın, defterlerimin ortalarda olmasına sinir olurdu. Ortada gördüklerini atmakla tehdit ederdi beni ve hatta bir kere evi toparlarken çok sinirlenip atmışlığı da vardır:) Tabii ben hemen çöp kutusundan geri aldım o ayrı. Hala kendi evimde bile ortada kağıt kalem görünce söylenir ve hala gözlerimi yorduğumu söyler. "Yine mi kitap aldın?" sorusu da cabası. Ben de ona "Desteklerin için çok sağol" derim "Kitap düşmanı" diye takılırım ama gerçekten şaka yollu olur bu çünkü herkesin huyunun, yapısının farklı olduğunu bilirim. Dağınıklığım anneme ters gelebilir. Herkes aynı şeylerden keyif almayabilir de. Üstelik benim kitaplarımın arasından alıp alıp okuması gibi bir gerçek de var ortada:)
    Velhasılıkelam, bana hayatı zindan eden bu kadın(!) hayatını yazmaya başlamış. Epeyi de yazmış anlattığına göre fakat kimseye okutmadı henüz. Peki ben ne yaptım bu durumda? Onun yaptığını yapmadım tabii:) "Harika bir fikir!" diye atladım olaya ve ona güzel bir defter aldım. "Bu bana yetmez" dedi. "Biliyorum" dedim:)  Daha alacağım. "Dönem olaylarını da kat aralara" dedim. "Önemli siyasi, toplumsal olayların çevrenizde nasıl karşılandığından bahset" dedim. "Bizim için birer nostaljik simge olan ünlü kişileri yaz"dedim. Ne bileyim Ajda Pekkan, Zeki Müren gibi starları gazinolar faalken kanlı canlı izledi sonuçta. Bülent Ersoy'u cinsiyet değiştirmeden önce gazinoda dinlemiş bir insan, öyle diyeyim ben size:) Ayrıca İstanbul'u benim akranlarımdan çok daha farklı yaşaması önemli bir ayrıntı. Bu kadar bozulmamışken, bu kadar kalabalık değilken... "Yazları Yeşilköy'deyken yan komşumuz Yüzbaşı'nın akşamları keman çalmasına bayılırdım" diye anlatırdı bana çocukken ki ara sıra bunu kafamda hayal ederim. Düşünün, dönem 50'lerin sonu, 60'ların başı. Müthiş değil mi? Daha bir çok ayrıntı. "Öyle yapıyorum ama uzun oluyor" dedi. "Olmaz, ayarlarız" dedim. Ama ben annemi tanıyorsam içinde bol bol şikayet vardır. "Annem bana öyle etti, eşim bana bunu dedi" vs. :) Çok takıştığı birisi için "Lütfen onu çok şikayet etme, çok derinlere girme" dedim. "Daha oraya gelmedim, yazıcaaaaam!" dedi:) Yandık. Umarım o kişinin eline geçmez yazdıkları:) Annemin hayatını yazdığını öğrenen teyzemin tepkisi ayrıca enteresan "Ne yazdın benim hakkımda?" dedi ve didikleyip duruyor:)
    Sanırım anneminki bir iç dökme isteği. Zaten "Hayatımı yazsam roman olur" şeklinde gezen bir insan kendisi. Rahatlamasını sağlıyorsa mutluyum, ufak da olsa bir gayesi olduğu için de mutluyum. Tabii bir de yazı çizi konusunda az da olsa ortak bir nokta bulabildiğimiz için mutluyum:) Bakalım neler olacak? Umarım tamamına erdirir. Anlattığına göre şimdilik fena gitmiyor.


* Sergey'in bahsettiği V.Sirin aslında ağabeyi ünlü Rus yazar Vladimir Nabokov'un mahlası. Yani mahkumun sözleri Vladimir Nabokov'a ait.










6 yorum:

  1. Şahaneeeee :))) Anneni tebrik ediyorum hakikaten. Nasıl da güzel birşeye başlamış.
    Yalnız şu çöpten kağıt kalem toparlama işi beni çok güldürdü sabah sabah :) Bir keresinde benim de başıma gelmişti :)) Dağınıklıkta çok abartmışız demekki ;)
    İyi haftalar canımcım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma ne hallere girmişiz:)
      Sana da iyi haftalar Şebnemcim.

      Sil
  2. Bunlar herkesin başına gelecek pişmanlıklar. Keşke o zamanlar ufak tefek notlar alsa imişiz. Benimde bir teyze kızım şimdilerde hatırlayabildiği aile tarihini yazmaya karar verdi. Bakalım ne olacak!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı şekilde düşünüyorum Bilgehan Bey. Not almak gerekliymiş meğer:)
      Umarım kuzeniniz aile tarihini tamamlar. Harika bir fikir.

      Sil
  3. :))) Ha ha ha. Biliyor musun? İş yerinde beni çıldırtanlara verdiğim gıcık bir cevap. Ben gelecekte de bilineceğim. Siz sadece bir ölümlü olarak kalacaksınız. :D
    Blog yazmak bile biz iz bırakma çabası değil mi?

    YanıtlaSil

Yorumu olan?