14 Şubat 2014 Cuma

KAPLUMBAĞA...

       
    
    En uzun ömürlü canlının hangisi olduğunu düşündüğümüzde ilk akla gelen isimdir "Kaplumbağa". Belki bu yüzden imreniriz ona. Fakat çok çok uzun yaşamak iyi           bir şey midir gerçekten? Düşünsenize, tarih sahnesinden geçen onlarca korkunç olayı görmek, bilmek hatta bizzat içinde yer almak var. Yorucu, yıpratıcı olmaz mı böylesi? Bunları düşündüm dün akşam Ali Poyrazoğlu'nun yeni oyunu Kaplumbağa'yı seyrederken. Tam 200 yaşında bir kaplumbağa vardı sahnede. Evrim kuramcısı Darwin'in 1800'lü yılların başında Galapagos Adaları'ndan getirdiği kaplumbağa     Harry Robinson... Harry, bir noktada Darwin'in yanından ayrılıyor ve 200 yıl boyunca Avrupa'yı geziyor. 1.Dünya Savaşı sırasında yediği zehirli gazlarla hızlı bir evrim geçiriyor ve insan boyuna ulaşıyor, 2 ayağı üzerinde yükseliyor. Hiroşima'ya bomba atıldığını görünce konuşuyor ilk kez. Dudaklarından kocaman bir "Hayır!" dökülüyor. Hitler'i tanıyor, Lenin'i, Stalin'i... Guernica'nın bombalanmasına tanık oluyor. Renkli anıları da yok değil. Kabarelerde, sanat galerinde sergileniyor, Salvador Dali'yle tanışıyor örneğin ama aklında kalan ve öğrendiği en önemli şey, insanoğlunun ne denli kalleş olduğu... Yoruluyor Harry... Galapagos Adaları'na dönmek ve orada ölmek istiyor. Çabuk gidebilmek için ünlü bir tarihçinin kapısını çalıyor. "Sana gördüklerimi, yaşadıklarımı, resmi tarihe dahil olmayanları anlatırsam beni Galapagos Adaları'na götürür müsün?" diyor. Tarihçi şaşırıyor. Onun insan özellikleri gösteren bir kaplumbağa olduğuna inanınca kabul ediyor bu teklifi. Harry anlatıyor, tarihçi yazıyor. Bir süre sonra işin içine tarihçinin karısı ve hastalandığında Harry'ye bakan doktor da giriyor. Her biri farklı amaçlarla, farklı beklentilerle yaklaşıyor bizim yaşlı kaplumbağamıza. Ya sonra? Sonrası oyunda.


    Ali Poyrazoğlu oyunculuğuna, zekasına ve bilgisine hayran olduğum usta bir isim. İspanyol tiyatro yazarı Juan Mayorga'nın karşılıklı felsefi konuşmalarla bezeli bu eserini, kendine özgü dokunuşlarla sıkılmadan seyredilecek hareketli bir oyun haline getirmiş. Ki oyunun sonunda bu konuda nasıl düşündüğünü, neler uyguladığını anlattı biz seyircilere. Müthiş bir tevazuyla oyuncu ve seyircinin aslında bir olduğunu belirtti ve bizleri tebrik etti. Gecenin sürprizi ise Yıldız Kenter'in de o akşam salonda olması ve seyirciyi selamlamasıydı. Kısacası müthiş bir akşamdı. Darwin'in Kaplumbağa'sı Harry ile zamanda yolculuk ettik, kimi zaman güldük, kimi zaman insanoğlunun zalimliği karşısında düşüncelere daldık, hatta utandık. 
    Kaplumbağa, farklı zamanlarda, farklı mekanlarda, farklı şehirlerde oynamaya devam ediyor. Ali Poyrazoğlu ile beraber Bülent Kayabaş, Özdemir Çiftçioğlu ve Nur Gürkan'ın sergilediği bu benzersiz oyunu şiddetle tavsiye ediyorum.





2 yorum:

Yorumu olan?